Vakalar

[Vaka] Balo
Polis Memuru rütbesiyle atandığım ilk görevimdi. Ahh, ne geceydi ama! Kralımız, sosyetenin ve soyluların davetli olduğu büyük bir balo düzenledi. Biz acemiler de Komiser Yotz ve Başpolis Memuru Frip ile birlikte bu göreve atandık. Her birimizin sorumlu olduğu bir soylu vardı ve gece boyunca onların güvenliklerini sağlamak zorundaydık. Benim korumalığını yaptığım soylu ne gıcık bir tipti öyle! Bana rüşvet bile teklif etti. Neden? Çünkü koruması olmamı istemiyordu. Yetersiz mi gördü beni anlamadım ki. Sonrasında büyük olaylar çıktı. Bu adam ve oğlu arasındaki atışmanın ortasında kaldım. Kral olaya müdahale etti ve onları balodan kovdu. Derken baloda bir cinayet gerçekleştiğini öğrendik. Cinayeti gerçekleştiren kişi kendini açıkça belli etti ve bizim memur arkadaşlardan birisine ateş ederken kurşun bana doğru gelmeye başladı. Neredeyse ölecektim ki memur arkadaşımız Meinsu Selsei elmas stilini kullanarak beni kurtardı. Sonrasında bu cinayetin iki rakip tekstil şirketi arasındaki hırs ve kıskançlıktan doğduğunu öğrendik. Tabi ki balo bir skandalla sonlanmıştı ve bu durum kralın canını sıkmıştı. Gerçekten atraksiyonun bir dakika durmadığı bir geceydi. Ah, bu arada size kraliçe ile tanıştığımı söylemeyi unuttum! Görmeniz lazım nasıl tatlı bir kadın! Umarım gelecekte tekrar karşılaşırız.

[Vaka] Gizli Koru
İkinci vakamda yanımda arkadaşım polis memuru Meinsu Selsei vardı. Her şey oldukça garip başladı ve böyle devam etti. Meinsu ile birlikte uyutulduk ve bilmediğimiz bir yerde gözlerimizi açtık. Bize, burada ülkeye dair çok gizli bilgilerin korunduğunu söylediler. Görevlilerle konuşmamızın dahi yasak olduğunu belirttiler. Nöbet tutarken Djuratlı olduğunu tahmin ettiğim iki adamdan birinin görevlilerin dikkatini dağıtması ile birlikte meydan boş kaldı. Kurtlar saldırdı. Kurtları zar zor element yeteneklerim ile alt ettim. Djuratlı diğer adam içeri girmeyi teklif etti bize. Güya hiçbir ülkeye bağımlı olmayan ve her ülkenin sırlarını araştıran bir toplulukmuş bunlar. Epey iğneleyici laflar etti ikimize de. Bu beni fazlasıyla sinirlendirse de teklifi kabul ettim ve içeri girdik. Orada uçabilen bir cisim gördüm. Evet. Kuş değildi. Metalden yapılmıştı. Kanatları vardı ancak hareket etmiyordu. Havada ilerliyordu. Çok ama çok gürültülü bir ses çıkarıyordu. Araba motoru gibiydi. Şaşkınlıktan küçük dilimi yutacaktım neredeyse. Adam bizi organizasyonuna davet etti ve hükümetin bizden sakladığı tek şeyin bu olmadığını söyledi. Hiç düşünmeden teklifini kabul ettim. Ertesi gün posta kutumda bir mektup vardı. Gitmem gereken bir adres de üzerine yazılıydı.
[Ana Kurgu - Gedhilfe & Himota] Yıkılan Kale
Tihami'de çıkan olaylar sonucu bölgeyi kontrol altına almak için gönderildik. Başkent Yata tam bir savaş yerine dönmüştü. Darbeci birlikler masum sivil halka ateş açıyor ve pakt birlikleriyle çatışmaya giriyorlardı. Hepimiz dağıldık ve farklı yerlere bilgi toplamaya gittik. Ben hastaneye gittim. Çok fazla yaralı ve ölü vardı. Halk bu çatışmayı doğru bulmuyordu ve huzurları kaçtığı için üzgündüler. Bu esnada darbeci birlikler bulunduğum bölgeye geldi. Onları kısa süreliğine rol yaparak durdurmuş ve püskürtmüş olsam da çok geçmeden çok daha kalabalık bir şekilde döndüler ve herkese kurşun saçmaya başladılar. Arabaların arkasına sığınsak da birileri bir şey yapmak zorundaydı. Kendi canımı riske atarak düşman hattına geçtim ve bir arabayı patlatmayı denedim. Ne yazık ki başaramadım. Ensemden vuruldum. Gözümü açtığımda hastanedeydim. Riskli bir durumdan kurtulmuştum. Acılı bir Gedhilfeli polisin ölümüne şahit olduktan sonra Meinsu ile buluştum ve bir şekilde pakt birlikleri ile buluşup merkeze doğru gitme şansı yakaladık.
[Ana Kurgu] Pakt Bölükleri & [Ana Kurgu] Asgama Bölükleri
Hayatımı sonsuza dek değiştiren görev... Pakt birlikleri ile buluştuktan sonra merkeze doğru Meinsu ile ilerlemeye başlamıştık. O esnada bir dükkanın içerisinde iki tuhaf adam tarafından kaçırıldık. Onlarla mücadele verirken şiddetli bir patlama oldu. Saçlarımız döküldü, altımıza işedik, kustuk. Radyoaktif bir patlama gerçekleşmişti. Sonrasında Bok'u bulmak için tek umudum olan telsizden ona seslendim. Buradaysa beni duyacaktı. Nitekim öyle de oldu. Bana cevap verdi. Onun burada olduğunu öğrendikten sonra onunla buluşmak zorundaydım. Savaşmak için hiçbir motivasyonum kalmamıştı. Bunu yapmam yanlıştı ancak önümde Deinzei davası gibi daha ciddi bir olay varken Tihami'de canımı vermek istemiyordum. Savaş meydanına sürüklendik. Orada Bok'u gördüm. Bir şekilde sıvışıp onun yanına gittim. Ona sarıldım, kokusunu içime çektim. Son kez olduğunu bilmeden. O gitmeye karar vermişti. Bizimle ülkesine dönmeyecek, Tihami'deki direnişçi gruba katılacaktı. Bu yaptığı aptalcaydı. İstersem onunla gidebilirdim. Shisha da onunla birlikteydi. Ancak bunu yapamazdım. Daha önemli şeyler vardı yapacağım. Hem o da benimle gurur duyduğunu söylemişti bu sebepten. Bok'u bir daha görmeyecek olmaya yüreğim razı gelmiyordu bu yüzden onu durdurmaya çalıştım ve bana sinirlendi. Sonrasında pişman oldum. Onunla vedalaştım. Buruk bir vedalaşmaydı. Ve ayrıldık. Hem fiziksel hem duygusal olarak. Onu bir daha görür müyüm bilmiyorum. Umarım mutlu olur.