Re: [Mutlak Son - Ana Kurgu] Kayan Yıldız

#21
Böylece laboratuvarda biraz daha kalmaya ve daha çok bilgi toplamaya karar verdiler. Kalan kısa zamanlarını en verimli şekilde kullanmalıydılar. Bok gizli bir odanın kapısını bulup açmıştı. İçeride çeşitli evraklar ve kağıtlar bulunuyordu. Hae eline bir dosya alıp sesli bir şekilde okumaya başlamıştı. İlk olarak Etenis'ten bahseden bir dosyayı okumuştu. Yazılanlara göre Etenis'e tıpkı Dünya'nın yaptıkları gibi çeşitli deneyler uygulanmıştı ve bunların sonucunda zihin kontrolü yeteneği elde etmişti. İkinci belgede Mavi Yıldız'ın amaçları ve gizli planları anlatılıyordu. Dünya'yı sömürmek, Ingenium kaynaklarını Dünya'ya aktarmak niyetindeydiler. Dikkat çekmemek için de Ingenium halkını karmaşalarla meşgul tutuyorlardı. Üçüncü belge Elion hakkındaydı. Asıl amacının Mavi Yıldız örgütünü ele geçirmek olduğu, örgüt içinde örgüt kurma çabası olduğu yazıyordu. Nihai hedefinin ise Ingenium'u tamamen ele geçirmek ve kendi düzenini kurmak olduğu belirtilmişti. Anlaşılan Mavi Yıldız örgütü Elion'un hedeflerinden ve aktivitelerinden haberdardı. Bu ilginç ve kendi çıkarlarına kullanabilecekleri bir bilgiydi. Demek ki Mavi Yıldız içerisinde kutuplaşmalar baş göstermişti bile.

Belgeler okunurken Etenis'e bir şeyler olmuştu. Oldukça paniklemişti. Göz bebekleri kocaman büyümüştü. Nefes alış verişi düzensizleşmişti. Sanki... panik atak geçiriyor gibiydi. Hae onu sakinleştirmek için bir adım atmıştı ancak Etenis yakın vadede sakinleşecek gibi durmuyordu. Gözleri dehşetle açılmıştı. Buradan gitmesi gerektiğini söyleyerek hızla bir yere doğru koşmaya başlamıştı. Onu durdurmaları gerekiyordu. Livei anlık şoku atlattıktan sonra onu durdurmak için Bok'un arkasından fırladı. Hae ise yere düşen belgeleri toparlamaya çalışıyordu. O belgeler hayati önem taşıyordu onlar için. Belki de onları Prens Ten'e göstermeleri gerekliydi. Laboratuvarın koridorlarında Etenis'i kovalarken onu bir köşede sıkışmış halde buldular. Biraz daha sakinleşmiş gibi görünüyordu. Mitga onu sakinleştirmeye çalışırken Etenis buradan çıkması gerektiğine dair bir şeyler söylemişti. Birisinden korkuyor gibiydi. Kimdi bu kadar korktuğu? Elion muydu? Ona bu deneyleri Elion mu yapmıştı? Ondan daha çok bilgi almak zorundaydılar. Bok onu karargaha ışınlamayı teklif ettiğinde onaylayarak başını salladı. Şimdilik en doğrusu bu olacak gibi görünüyordu.

Bok ve Etenis ışınlandıktan sonra Mitga ona dönerek bir soru sormuştu. Livei'nin aklından geçen soru onun da aklından geçmişti. "Tahminimce Elion'un adını duyunca bu kadar korktu. O psikopat herif ona bir şey yapmış olmalı. Biraz sakinleşsin öğreniriz." dedi Mitga'ya doğru güven verici bir ses tonuyla. Tam o esnada laboratuvarın diğer köşesinden bir ses gelmişti. Hae'ye bir şey olmuş olabileceği endişesiyle birlikte o yöne doğru koşturdular. Odada bir belge vardı. Etenis'in maruz kaldığı deneyleri anlatan bir rapor. Sadece Etenis değil, deneylere maruz kalmış pek çok insandan bahsediliyordu bu belgede. Hatta Livei'nin çok ama çok yakından tanıdığı birisi de geçiyordu. Friks. Livei onun ismini okuduğu anda nabzının yükseldiğini ve ellerinin titremeye başladığını hissetti. Bu... mümkün olamazdı, değil mi? Mitga da onun kadar şaşırmış görünüyordu. Friks'in bu örgütle nasıl bir bağı olabileceğini soruyordu. Livei düşündü. Bok tarafından buraya getirildikleri zaman mıydı? Ama o zaman hiç birbirlerinden deney malzemesi olacak kadar ayrı kalmamışlardı ki? Böyle bir şey nasıl mümkün olabilirdi? "Friks... Friks buna bilinçli dahil olmuş olamaz. Olsa söylerdi, değil mi? Biz en yakınıyız onun sonuçta. Haberi olmadan bir şey yapmış olmalılar. Yok... Friks öyle bir şey yapmaz. Söylemediyse bir sebebi vardır elbet. Değil mi?" Mitga'ya cevap vermesi için yalvaran gözlerle baktı sanki kesin cevabı o bilebilirmiş gibi. Başı dönmeye başlamıştı. Friks bunca zaman Mavi Yıldız'a bilgi taşıyor olamazdı, değil mi? Yoksa... zihin kontrolü... Hayır, hayır, hayır! Bu esnada odanın arkasından bir ses gelmişti. Bir ses kayıt cihazından geliyordu bu ses. Friks'in ve Etenis'in güçlerinin Mavi Yıldız için kritik olduğundan bahsediyordu. Onların bu projedeki en kilit isimler olduğunu söylüyordu. "Neler oluyor?" diye sordu hayretle Mitga'ya dönerek. "Sanki birisi bizi izliyor. Bunları duymamızı istiyor. Bilerek veriliyor tüm bu bilgiler sanki bize. Buraya geleceğimizden haberdar mıydılar? Sence de çok garip değil mi? Buraya öylece sızdık, sorunsuzca bu belgeleri ele geçirdik. Aradığımız her şeye ulaştık. Sanki bizim için özenle buraya yerleştirilmişler gibi. Etenis'i bulmamız bile çok acayipti. Yerine oturmayan taşlar var. Mitga... Geri dönelim. Hemen şimdi. Hae'yi de alıp karargaha geri dönelim. Friks'i bulmamız lazım."
Image
► Show Spoiler

Re: [Mutlak Son - Ana Kurgu] Kayan Yıldız

#22

Mabi: Deith, senin ve Thomas'ın sözlerini sessizce dinlerken yüzündeki ifade sertleşiyor ama çok fazla tepki vermiyor. Gözlerini kısarak, derin bir nefes alıyor ve sadece "Görüşürüz, Mabi. Umarım bu kararı ileride tekrar düşünürsün." diyor. Sesinde, öfkeyle karışık bir hayal kırıklığı var. Gardiyanlar hala tetikte beklerken, sen ve Thomas saatlerinizden konumlarınızı ayarlayarak hızla ışınlanıyorsunuz. Bir anda kendinizi daha güvenli bir yerde buluyorsunuz. Thomas, yüzünde hala öfkenin izleriyle sana dönüyor. Thomas'a fikirlerini söylüyorsun ve Thomas, seninle aynı fikirde olduğunu belirten bir baş hareketi yapıyor. "Haklısın, Mabi. Mitga ve diğer ekip üyeleriyle buluşup yeni bir plan yapmanın vakti geldi." Yolda kolunu büyük bir sevinçle ve kardeşçe Thomas'ın omzuna atıyorsun. Onu kendine doğru çekerek konuşuyorsun ve gülüyorsun. Thomas da seninle gülerek "Monsieur, sen her zaman bir tanesin. İster iki gözün olsun ister bir, sen her zaman kardeşim olarak kalacaksın." diyor.

Frip'in evine doğru ilerlerken, içindeki öfke ve hayal kırıklığı yerini biraz daha umut ve heyecana bırakıyor. Frip'in kapısını çaldığınızda, kapı açılır açılmaz Frip'in gözleri doluyor ve sana sarılıyor. "Mabi! Sensin değil mi? Mitga değil, değil mi? Lütfen söyle!" diyor, gözyaşları yüzünden süzülürken. Onun bu tepkisi seni de duygulandırıyor. Ancak, Frip'in gözyaşları yerini hızla öfkeye bırakıyor. "Sen nasıl öldüğünü söylersin ya? Nasıl? Şu an sen misin başkası mı Mitga mı o mu şu mu emin bile olamıyorum. Bu ne Mabi ya? Bu ne?!" Frip seni eve alıyor ve salonda oradan oraya yürüyor. "Neler oluyor, Mabi? Bu kaosun ortasında nasıl bir çıkış yolu bulacağız? Bu oyunları arasında sıkışıp kalmaktan bıktım!" diye bağırıyor, sinirle odanın içinde dolaşarak. "Bu durumu nasıl düzelteceğiz? Daha ne kadar savaşacağız? Her şey daha ne kadar kötüye gidecek?" Frip'in bu tepkisi, durumun ne kadar ciddi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor sana. Onu sakinleştirmek ve durumu kontrol altına almak için bir plan yapmanın zamanı geldiğini anlıyorsun.

Livei: Mitga sözlerini dikkatle dinliyor ve gözlerini kısıp kısa bir süreliğine etrafa bakıyor. "Haklısın, dönelim." diyor kısaca. Hemen ayağa kalkıyorsunuz ve dikkatlice odadan çıkıyorsunuz. Hae'nin yanına geldiğinizde ise onun da tek başına olduğunu görüyor, durumu anlatıyor ve binanın çıkışına doğru ilerliyorsunuz. Şu ana kadar başınıza gelenlerin aksine kimse size müdahale etmiyor, hatta ortalık fazla sessiz. Bina çıkışına ulaştığınızda, Bok'un sizi beklediğini görüyorsunuz. Yüzünde endişeli bir ifade var. "Etenis'i karargaha götürdüm. Şimdi buradan çıkmamız lazım." diyor, etrafını dikkatle gözleyerek. "Herkes burada mı?" diye soruyor, hızlıca çevresine bakarak. Mitga başını sallayarak "Evet, herkes burada. Hadi, karargaha dönelim." diyor. Bok, güçlerini kullanmadan önce hepinizi yanına gelmeniz için yönlendiriyor. Bir anda, etrafınızda parlak bir ışık yayılıyor ve birkaç saniye içinde kendinizi karargahta buluyorsunuz.

Karargaha döndüğünüzde, etrafınızdaki tanıdık manzaralar rahatlatıcı geliyor. Bok, size dönerek "Hepiniz güvendesiniz, tamam. Şimdi, elde ettiğimiz bilgileri değerlendirelim ve bir sonraki adımı planlayalım." diyor. Mitga, Hae ve sen hızlıca durum değerlendirmesi yaparken, Bok elde ettiğiniz belgeleri masaya yayıyor. Mitga, belgeleri dikkatle incelerken derin bir nefes alıyor. "Bu belgeler gerçekten önemli bilgiler içeriyor. Mavi Yıldız'ın planlarını ve deneylerini daha iyi anlıyoruz. Ama hala yapmamız gereken çok iş var." diyor. Hae, belgeler üzerinde çalışmaya başlarken sen de düşüncelere dalıyorsun. Etenis'in güvenliği ve zihinsel sağlığı hakkında endişelerin hala devam ediyor. Bok, elindeki bir haritayı göstererek "Bu belgeler bize yeni bir hedef gösteriyor. Mavi Yıldız'ın başka bir gizli laboratuvarı daha var. Oraya sızıp daha fazla bilgi toplamalıyız." diyor, gözlerinde kararlılıkla. "Fakat bu laboratuvar için belirtilen adres İngilizce, sadece Dünya'da olan bir dil." diyor ve haritayı daha detaylı incelemeye başlıyor. "Hasiktir, acaba?" diyor ve Mitga'ya bakıyor. Mitga da "Yok etmek istedikleri Dünyalılarla birlikte çalışıyor olamazlar herhalde." diyor.

Karargahın içinde bir süre sessizlik hüküm sürüyor. Herkesin üzerinde büyük bir sorumluluk ve baskı var. Ancak bu sessizlik, aynı zamanda bir kararlılığı da temsil ediyor. Mavi Yıldız'a karşı olan mücadelede bir adım daha ileri gitmeye hazırsınız. Bir süre sonra, sessizliği bozan yine Bok oluyor. "Bu belgeler, Mavi Yıldız'ın planlarının sadece bir kısmını gösteriyor. Daha derinlerine inmeliyiz. Herkes dinlenip hazırlanmalı. Bir sonraki görev için hepimizin en iyi formda olması gerekiyor." diyor. Mitga, Hae ve sen başınızı sallayarak onaylıyorsunuz. Odadaki ağır hava, kararlılıkla birleşiyor ve bir sonraki adımı atma isteğinizi güçlendiriyor. Ingenium'un geleceği ve özgürlüğü için mücadeleye devam etme kararlılığıyla, bir sonraki göreve hazır olduğunuzu hissediyorsunuz. Bu savaşın bitmesine daha çok var, ama her adımda daha da güçleniyorsunuz. Bir sonraki göreviniz için planlar yaparken, içindeki kararlılık ve azim seni motive ediyor. O sırada çok tanıdık bir ses duyuyorsun.

"Konuşabilir miyiz?"

Arkana dönüyorsun ve Friks'i görüyorsun. Siyah bir palto giymiş, kıyafetlerinin kalınlığından soğuk bir yerden geldiğini tahmin ediyorsun. Bok, hızla Friks'e doğru ilerliyor ve "Friks, neredeydin sen abi? Ödümüz bokumuza karıştı başına bir şey geldi diye." diyerek sitem ediyor. Friks ise "Seni ilgilendirmez. Livei, konuşabilir miyiz?" diye tekrarlıyor. Bok aldığı tepkiye şaşırıyor ve gözlerini sana çeviriyor. Friks karargahtan dışarı çıkıyor, kapının önünde bir sigara yakıyor. Sen de kapıya doğru ilerliyorsun. Friks, yaktığı sigarayı oldukça hızlı bir şekilde içiyor ve yere atıp ayakkabısıyla söndürüyor. Ardından kapıyı kapatıyorsun ve başka kimsenin sizi duymayacağı kadar uzağa ilerliyorsunuz. Friks, gözlerini sana çeviriyor ve konuşmaya başlıyor. "Adıma yakalama kararı çıkarmışlar. Ailemle ilgili. Aileden hayatta kalan birkaç kişi operasyonda yakalanmış ve sağ olan kalan tüm aile üyeleri için yakalama kararı çıkmış. Şu an bu ülkede aranıyorum, başka problemimiz yokmuş gibi." Sana bir adım yaklaşıyor ve omuzlarından tutuyor. "Size yük olmak istemiyorum. Gideceğim ben." Hemen ardından da gözlerinin içine bakıyor ve sana sımsıkı sarılıyor. Tekrardan göz hizana geldiğinde gözlerinin dolduğunu görebiliyorsun.

"Ayrılalım, Livei."

Re: [Mutlak Son - Ana Kurgu] Kayan Yıldız

#23
Mitga fikrine katıldığını söylemişti. Böylece Hae'yi de alarak bina çıkışına doğru ilerlediler. Ortalık fazlasıyla sessizdi. Tam da Livei'nin şüphelendiği gibiydi. Onların buraya geleceğini biliyorlardı. Buldukları evraklar gerçek miydi ki? Binanın çıkışında Bok onları almak için geri gelmişti. Hep birlikte onun yardımıyla karargaha ışınlandılar. Geldikleri anda Bok onlara dönerek plan yapmaya koyulmaları gerektiğini söylemişti. Hae belgelerin hepsini toparlamıştı onlar yokken. Bok bunları tek tek masaya yaydı. Bok, Mavi Yıldız'ın başka bir laboratuvarı daha olduğunu söylemiş ve oraya da sızmaları gerektiğini belirtmişti. Ancak adresin dili Dünya dilindeydi. Tercüme etmeden çözebilmelerine imkan yoktu. Mitga yok etmek istedikleri Dünyalılarla birlikte çalışıyor olduklarını vurgulayınca Livei söze girdi. "Mavi Yıldız'ın yapısını düşününce bu çok olası. Eminim yok etmek istedikleri Ingenium hükümetleri ile de birlikte çalışıyorlardır." Kısa süreli bir sessizlik oluşmuştu. Sessizliği yine Bok bozmuştu. Dinlenip harekete geçmeleri gerektiğini söylüyordu. "Aslında oraya gitmeli miyiz buna emin değilim. Ya bu evrakların hepsi düzmeceyse? Bok, sen zeki bir adamsın. Söylesene bana, sence de oraya çok kolay sızmadık mı? Her şey önümüze serildi. Her engeli çok kolay aştık. Engeller bile öylesine koyulmuş, şüphelenmeyelim diye yapılmış şeylerdi. Birileri bunu bizim bulmamızı istedi. Belki Elion tarafından hazırlanmış düzmece evraklardır hepsi. Belki de Mavi Yıldız içindeki birileri pis işlerini onların yerine yapmamızı bekliyordur Elion'dan kurtulmak için. Her halükarda içime sinmeyen bir şeyler var. Biraz oturup düşünsek olur mu?"

Livei arkasından ona seslenen tanıdık ses tonuyla birlikte irkildi. Friks geri dönmüştü. Oldukça kalın kıyafetler giyinmişti, sanki soğuk bir yerden geliyordu. Bok hemen atılarak ona eski dostane tavırlarıyla sitem ettiğinde Friks oldukça mesafeli ve ciddi bir tonla karşılık vermişti. Bok ile Livei bir anlığına birbirlerine baktılar. Livei başını sallayarak Friks'i takip etmeye başladı. Karargahtan dışarı çıktılar. Friks her zamanki gibi bir sigara yaktı. Livei karargahın kapısını kapatırken Friks sigarayı tam bitirmeden söndürüp yere attı. Birlikte uzak bir yere doğru ilerlediler. Diğerlerinin onları duyamayacağından emin olunca Friks konuşmaya başladı. Adına yakalama kararı çıkarıldığını, ailesindeki üyelerin bir operasyonda yakalandığını ve başının belada olduğunu söylemişti. Onlara daha fazla yük olmamak adına gideceğini söylemişti omuzlarını kavrayarak. Ardından ona sıkıca sarılmıştı. Gözlerinin dolu dolu olduğunu, neredeyse ağlamak üzere olduğunu fark etmemek mümkün değildi. Ayrılalım demişti sonra da. Livei bu konuşma fırsatını uzun zamandır bekliyordu ancak hiç bu şekilde gerçekleşeceğini düşünmemişti. Derin bir soluk aldıktan sonra kollarını göğsünde birleştirdi. "Hayır." dedi oldukça sakin bir tonda gözlerinin içine bakarak. "Hayır. Gitmene izin vermiyorum. Bıktım senin şu devamlı gizemli tavırlarından. Sürekli olur olmadık anlarda bizi terk etmenden, sonra da hiçbir şey olmamış gibi gelip dünyanın en absürt şeylerini söylemenden. Hayır, yaşanan onca şeyden sonra bunları söyleyip çekip gidemezsin. Bu ülkede hepimizin başı belada, hepimiz aranıyoruz. Seni koruruz. Sen bizim ailemizsin. Bizimle daha güvende olursun. Lütfen Friks. Dürüst ol. Hiç değilse bana karşı dürüst ol. Ben sana dürüst olacağım. Sana tüm gerçekleri anlatacağım tamam mı?"

Derin bir soluk aldıktan sonra birkaç adım geri çekildi. "Ben Bok ile birlikte oldum. Bana kızabilirsin, bağırıp çağırabilirsin, hatta içini rahatlatacaksa vurabilirsin. Gocunmayacağım. Çünkü yaptığım yanlıştı. Ama... anlık bir duygulanım ya da geçici bir heves filan değildi. Böyle birisi olmadığımı biliyorsun. Ben... Sana uzun zaman önce çok sevdiğim bir adam olduğunu ancak onun tarafından terk edildiğimi anlatmıştım. Tihami Savaşı'nda gittiğini ve yaşayıp yaşamadığını bile bilmediğimi söylemiştim hatırlıyor musun? O kişinin Bok olduğunu çoktan anlamışsındır diye düşünüyorum. Hayatımdan çıkıp gittiğinde perişan haldeydim. Sonra seni buldum. Sen beni yeniden yaşama döndürdün. Hayatımdan kaybolan renkleri bana geri getirdin. Seni gerçekten sevdim. Hala da seviyorum. Ama Bok benim için farklı. Ona karşı çok zayıfım. Seninle olmaya karar vermiştim. Seninle evlenmeye, yuva kurmaya karar vermiştim. Bok'u tamamen unutabilirim diye düşündüm. Ben buna uğraştıkça daha da çekilmeye başladım sanki ona. Bu çok aşağılıkça ve adice biliyorum ama duygularımı değiştiremiyorum. Onun yanındayken ona bu çekimi duymamak imkansız benim için. Sana çok büyük haksızlık ettim. Sen sadece beni sevdin. Hiçbir hata yapmadın, hiçbir beklentin de yoktu. Beni olduğum gibi sevdin. Ama ben bunu yapamayacağım. Senin de bunu istemeyeceğini biliyorum. Bok ile birlikte olabilsem de olamasam da, o kişi Bok değilse başka kimseyle olmamalıyım buna karar verdim. Sürekli aklımın bir ucunda onun olması, sürekli bir yandan onu özlemek ve onu sevmek sana inanılmaz büyük bir haksızlık. Devamlı o kişi sen değil de Bok olsaydı ne olurdu bunu düşünmek... Ben her şey için çok üzgünüm. Keşke böyle olmasaydı. Sen altın gibi kalbi olan bir insansın. Kıymetini benden daha fazla bilecek birisini bulacaksın, bunu biliyorum. Çok mutlu bir hayat da süreceksin. O yüzden... Evet. Ayrılalım. Senin tarafından terk ediliyorum. Kabul ediyorum. İntikamını istediğin gibi alabilirsin benden, her türlü cezaya da razıyım ama bizi bırakma. Çekip gitme. Lütfen." Friks'e doğru yaklaştı ve iki eliyle kollarını tuttu. "Mavi Yıldız ile mi çalışıyorsun? Belgelerde ismini gördüm. Etenis ile benzer bir deneye maruz kaldığın yazıyordu. Mavi Yıldız için ikinizin kilit isimler olduğunu söylüyordu. Doğruyu söyle, lütfen. Karşıma geçmek ve düşmanım olmak istiyorsan bu beni çok üzer ama seni gerçekten sevdiğimi ve sana çok değer verdiğimi bilmeni istiyorum. Ben... sana kızamam. Böyle bir karar alırsan sana düşmanım gibi de davranamam. Sen her zaman benim için çok ayrı ve özel birisi olarak kalacaksın. O yüzden bunu yapma Friks. Bizim yanımızda kal. Gitme. Bir yolunu buluruz. O ruh hastası güç manyağı psikopatların tarafında olma. Bunca zamandır bizimlesin, bizimle kal. Öleceksek birlikte ölelim. Başımız belaya girecekse, burnumuz boktan çıkmayacaksa birlikte olsun."
Image
► Show Spoiler

Re: [Mutlak Son - Ana Kurgu] Kayan Yıldız

#24
Thomas ve diğerleri, hepsinin benim için önemi çok farklı. Ancak Frip, çok daha farklı. O benim Küçük Mabi Mabi'lerimin annesi olacağı için, ona olan sevgim diğerlerinden çok çok daha farklı bir boyuta evriliyor haliyle. Bu yüzden, onunla görüşmeden önce heyecan kapladı içimi. Liseli aşıklar gibi hissediyordum, en son sanırım lisede böyle bir heyecan yaşamıştım. Kapı açıldığında, Frip'in gözleri dolmuş ve benim gerçekten Mabi olup olmadığımı sorguluyordu. Doğru ya, bir de Mitga vardı. İkizimle beni ayırt etmenin tek yolu da bir gözümün olmaması. "Mitga Livei'nin yanında." diyerek gülümsedim. En son onlarla görmüştüm, geri döndü mü dönmedi mi bilmiyordum. Frip beni eve alırken biraz daha laf etmişti, sanırım bu ölüm meselesi ağır kaçmış olabilirdi. Ancak böyle bir fırsatı yakalamışken, böyle bir ortamı yakalamışken bu konuyu es geçemezdim.

Frip, bu oyunların içerisinde daha ne kadar kalacağımız konusunda oldukça endişelenmiş olmalıydı, üstelik sevdiği bir insanın kaybıyla yüzleşmişti, gerçek bile olmasa. Bunların hepsi bir araya gelince tüm bu yaşananların çok ağır olduğunu anlamak zor değildi. Bugün bir numara yapmış olabilirdim, ancak yarın veya yarından sonra bu işin ne kadar numarada kalacağı belli olmayacaktı. Bir şeyler yapmak zorundaydık, bu işin bir an önce sonlanması gerekiyordu. Herkesin huzurlu olacağı bir ortama adım atmak zorundaydık ancak o kadar fazla düşmanımız vardı ki nereye adım atsam çukura saplanacakmışız gibi hissediyordum. Kolumu Frip'in omzuna koyduktan sonra derin bir nefes alıp verdim. Ne düşünmem gerekiyor, ne yapmam gerekiyor hiçbir şey bilmiyordum. Belki de artık bilmek bile istemiyordum.

"Bilmem. Şimdilik bunları düşünmek istemiyorum."

Gayet sakin bir şekilde tepki verdim. Bir süre gözlerimi kapatıp, sessizce oturdum olduğum yerde. Hiçbir şey düşünmedim, hiçbir şeyi gözümde veya hayalimde canlandırmadım. Sadece, öylesine durdum olduğum yerde. Birkaç dakika sonrasında gözlerimi tekrardan açtım. "Diğerleriyle buluşmamız lazım. Plan mı yapacağız, neler olacak görmeliyiz. Ancak bana kalırsa, bir süre ses bile çıkartmamak gerek. Mavi Yıldız ve Deith'in birbirlerine girmesi için çok kısa bir süre kaldı gibi gözüküyor. İplerin tam kopma noktasında onları yakalayabilirsek belki birini... Hatta ikisini birden yok edebiliriz. Emin değilim." Dedim. Sonra sağ elimle alnımı ovmaya başladım. "Diğerleriyle iletişime geçip toplanacağımız noktada bekleyelim." Diyerek yapmamız gerekeni söyledim. Kesinlikle yapmamız gereken bu olmalıydı.
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Mutlak Son - Ana Kurgu] Kayan Yıldız

#25
Livei: Friks, sözlerin karşısında adeta donakalıyor. Onu aldattığın gerçeği, bir darbe gibi zihnine çarpıyor. İçinde ani bir öfke ve hayal kırıklığı yükselirken, gözlerine yansıyan duygularını gizlemeye çalışıyor. Açık yürekliliğin ve dürüstlüğün, kendisini savunmasız hissetmesine neden oluyor. Kendi içindeki karışıklık ve acı, bir anda yüzeye çıkıyor. İtirafın sonrası Friks, içindeki kararsızlığı daha da derinlemesine hissediyor. Kafası karışmış halde, ne düşüneceğini bilemez durumda. Seninle geçirdiği zamanlar, birlikte kurduğunuz hayaller ve hissettikleri, bir an için altüst olmuş gibi görünüyor. Bu ihanetin acısını kabullenmek zor geliyor. İçindeki sevgi ve hayal kırıklığı arasında sıkışıp kalmış hissediyor. Her şeyi dürüstçe söylemen bir yandan sana duyduğu saygıyı artırırken, diğer yandan içindeki öfkeyi de tetikliyor. Tam bu sırada Mavi Yıldız hakkındaki sözlerin, Friks'in dikkatini çekiyor. Belgelerde ismini gördüğünü ve Mavi Yıldız'la ilgili deneylerden bahsettiğini duyunca, şaşkınlıkla irkiliyor. "Bir dakika, Bok işini konuşacağız ama... Mavi Yıldız? Ne diyorsun sen?" Bu konuda hiçbir şey hatırlamıyor olması, onun kafasını daha da karıştırıyor. Zihninde bu konuyla ilgili hiçbir anının olmaması, ona büyük bir belirsizlik ve endişe yaşatıyor. Kendi içinde, bu olayların ne zaman ve nasıl gerçekleştiğine dair bir ipucu bulmaya çalışıyor ama nafile.

Friks, duydukları karşısında iyice sinirleniyor. "Bu mümkün değil lan!" diye bağırıyor, yüzü kızararak. "Mavi Yıldız'la ilgili hiçbir şey hatırlamıyorum, nasıl olur da adım bu belgelerde geçer? Senin belgelerde gördüğün şeyler yalan olmalı, ya da biri beni yanlış bilgi vermek için kullanıyor olmalı. Bu tür deneylere katıldığımı ya da böyle bir şeyin parçası olduğumu nasıl bilmem? Bu saçmalık amına koyayım!" Friks, ellerini başının arkasına koyarak birkaç adım atıyor, sinirden ve şaşkınlıktan ne yapacağını bilemez halde. "Bu kadar zaman boyunca hiçbir şey hissetmedim, hiçbir şey hatırlamıyorum. Livei, bu nasıl olabilir? Bu konuda bana yalan söylemediğini biliyorum, ama bu belgeler doğru olamaz. Mavi Yıldız'la ilgili tek bildiğim seninle zamanında içine sızdığımız, Bok'u alıp çıktığımız. Neler oluyor amına koyayım burada?!" Friks, derin nefesler alarak kendini sakinleştirmeye çalışıyor, ama içindeki öfke ve hayal kırıklığı onu daha da huzursuz ediyor. "Livei, ya kopyaladılarsa beni de?! Hassiktir ya!"

Friks, bir anda sana doğru dönerek kollarından tutuyor. Gözlerinin içine bakarak, içinde birikmiş öfke ve kararsızlıkla dolu bir ses tonuyla konuşuyor. "Livei, bak sana yemin ediyorum ki Mavi Yıldız'la iş birliği yapmadım. Bu konuda hiçbir şey bilmiyorum. Seninle yaşadıklarımız dışında, onlarla ilgili hiçbir anım yok. Belgelerde yazanlar doğru olamaz. Eğer bir deneyin parçası olduysam, bundan kesinlikle haberim yok." Gözleri doluyor ve sesi titriyor. "Ailemle ilgili her şey gerçek, Livei. Onlar gerçekten de yakalandı. Bu yüzden başım belada. Tüm bu kargaşa içinde seni ve ekibi tehlikeye atmak istemiyorum. Ama şu an, seni kaybetmekten de korkuyorum." Friks'in elleri, omuzlarında daha da sıkılaşıyor. "Livei, ne olursa olsun seni kaybetmek istemiyorum. Bu belgelerde yazanları araştırmalıyız, ama benim sana olan sadakatimden asla şüphe etme. Ben sadece seni ve ekibi korumak istiyorum. Bu kadar saçmalığın arasında, sana ve ekibe yük olmaktan korkuyorum. Ama birlikte güçlüyüz, bu yüzden beni bırakma. Seni seviyorum ve seninle kalmak istiyorum. Ne olur bana güven."

Mabi: Frip, senin soğukkanlı ve sakin tavrını görünce şaşkınlıkla bir adım geri çekiliyor. Gözlerinde bir an için hayal kırıklığı ve öfkenin izleri beliriyor. Nefes alışverişi hızlanıyor ve derin bir nefes alarak içindeki duyguları kontrol altına almaya çalışıyor. Ancak, bu çaba nafile. İçindeki patlama durdurulamaz hale geliyor. "Mabi, sen ciddi misin?" diye bağırıyor, sesi titreyerek. "Burada hepimiz diken üstündeyiz, sevdiklerimizi kaybetmekten korkuyoruz ve sen bu kadar sakin olabiliyorsun? Nasıl bu kadar umursamaz olabilirsin?!" Gözlerinden yaşlar akmaya başlıyor, ama o, gözyaşlarını silmeden devam ediyor. "Bizimle savaşan sen değil misin? Hangi ara bu kadar soğukkanlı olmayı öğrendin? Ben burada seni kaybettiğimi düşündüm, hayatımın paramparça olduğunu düşündüm! Ve sen... Sen bu kadar sakin olabiliyorsun, öyle mi?" Frip, sinirden ellerini yumruk yaparak odanın içinde gezinmeye başlıyor. Her adımı, yerlerde yankılanan öfke dolu bir ses çıkarıyor. "Mabi, bu oyunların içinde kalmaktan bıktım. Her seferinde bir çıkış yolu bulmaya çalışıyoruz, ama her seferinde daha da derine batıyoruz. Senin planların, stratejilerin... Hiçbir şey işe yaramıyor gibi geliyor bana. Bu işin sonu nereye varacak, bilmiyorum. Ama daha fazla dayanamayacağım!"

Bir anda durup sana doğru dönüyor, gözlerinde alevlenen bir öfke ve çaresizlikle. "Sen gerçekten ne yapmaya çalışıyorsun, Mabi? Nereye varmak istiyorsun? Daha ne kadar savaşacağız? Her şey daha ne kadar kötüye gidecek? Bu durum ne zaman düzelecek?" Frip'in sesi giderek yükseliyor, gözyaşları yanaklarından süzülürken. Sinir krizi geçirmeye başlıyor, elleri titreyerek başını tutuyor. "Artık yeter! Bu sürekli mücadele, sürekli kayıplar... Dayanamayacağım! Bir çıkış yolu bulmak zorundayız, ama ben böyle devam edemem, Mabi. Artık edemem!" Odadaki her şey bulanıklaşıyor, Frip'in nefesi düzensiz hale geliyor. Bu patlama, içindeki bütün birikmiş öfke ve hayal kırıklığını dışa vuruyor. Senin sakin ve soğukkanlı tavrın, onun için bir tetikleyici oluyor ve sinir krizi geçirerek odanın ortasında çöküyor.

Re: [Mutlak Son - Ana Kurgu] Kayan Yıldız

#26
Frip'in kelimelerime karşılık hayal kırıklığı ve öfke içerisine girmesi, duygularını kontrol altına almaya çalışması beni bir anlığına şaşırtmıştı. Neler yaşandığını pek anlamasam da, sakince beklemeye devam ettim. Bana ciddi olup olmadığımı sordu, sonrasında sevdiklerimizi kaybetmekten korktuğunu ve nasıl bu kadar sakin kaldığımı sordu. Nasıl bu kadar umursamaz olduğumu...

Umursamaz kelimesi beynimin içinde yankılanmaya devam ederken, gözlerinden akan yaşı duygusuzca izledim. Böyle bir lafı hak ettiğimi düşünmüyordum.

Onlarla savaşanın ben olup olmadığımı ve ne ara bu kadar soğukkanlı olmayı öğrendiğimi sordu. O kadar fazla anım vardı ki nasıl bu hale geldiğimle alakalı. Burada beni kaybettiğini düşünmesi, hayatının paramparça olduğunu düşünmesi, benimse bu kadar sakin kalıyor olmam zoruna gidiyordu. Ne yapmam gerektiği konusunda kararsızlık yaşıyordum. Verebileceğim en iyi tepkiyi vermeye çalışıyordum. Yaşadığım onca şeyden sonra, karşımda anlatılan olaylar o kadar küçük geliyordu ki. Yine de sakince dinlemeye devam ettim hiçbir şekilde küçümsemeden. Frip'in öfke dolu halini görmek, hiçbir ses çıkarmamama sebep oluyordu. Bir kelimem bile olayları çok daha farklı bir noktaya ateşleyebilirdi.

Bu oyunların içinde kalmaktan bıktığını, her seferinde bir çıkış yolu bulmaya çalıştığını, ama her seferinde daha derine battığını söylüyordu. Planlarım ve stratejilerimin hiçbir işe yaramadığını söylüyordu. Bunun farkındaydım, ancak bir anda yüzüme söylenmesi kalbimi ufaktan kırmaya yetmişti. Bu işin sonunun nereye varacağını bilmediğini, ancak daha fazla dayanamayacağını söylüyordu. Ne yapmaya çalıştığımı sorguluyordu, nereye varmak istediğimi, daha ne kadar savaşacağımı, her şeyin daha ne kadar kötüye gideceğini, bu durumun ne zaman düzeleceğini sorguluyordu. Dayanamayacağını, bir çıkış yolu bulmak zorunda olduğunu, ancak böyle devam edemeyeceğini söylüyordu.

Onu haksız bulmuyordum, ancak beni anlamadığını şimdiden anlamıştım. En yakın arkadaşımı kendi ellerimle öldürmek zorunda kalmış, Thomas ve Jükum için ölümün kucağına atlamıştım. Sırf beni öldürmek için yaratılan bir canlıyı, bir varlığı buraya getirmiş, onun bir ruhu olduğunu ve benden farklı olduğunu kanıtlamak için ona bir hayat vermek istemiştim. Küçük Mabi Mabi'ler veya Frip Frip'ler için iyi bir gelecek sunmak, onlarla birlikte bu hayatın eğlencesini hiçbir problem olmadan yaşamak istemiştim, gerekirse bu uğurda canımı bile vermek istemiştim. Ağladım, öfkelendim, görmek istemeyeceğim onlarca şey gördüm belki de. Arkadaşlarımın kanları, masumların kanları ellerime bulandı, bir sürü insanı hafızada yaşanacak birer anıya çevirdim. Hiç benzemek istemediğim birisi olan, babama benzedim günler geçtikçe. Herkesle kaygısızca gülümseyebilmek için ölü taklidi yaptım.

Seninle iyi bir hayat yaşabilmek için Frip, ölmeyi bile göze aldım.

Ama seni bu durumun içine daha fazla çekmemem gerektiğini anlıyorum. Yaşadığım bunca şeyden sonra beni anlamıyor oluşun, kalbimi kırmıyor. Seni anlıyorum, beni anlamak zorunda değilsin, ben de senden destek bekleyerek seni daha fazla zorlamamalıyım. Bunca şeyden sonra iyi bir hayatı hak ediyorsun, bu hayattan uzaklaşmalı ve daha huzurlu bir hayat yaşamalısın, çünkü ben...

Ben yine buradan çıktığımda hayatımı bu kumarın içinde ortaya koyacağım.

Benim bu oyunda feda edeceğim tek can, kendi canım olacak.

Saatimi hızlıca kaldırıp, Thomas'a kısa mesaj çektim. "Eşyalarımı gizlice toplaman gerek. Bu gece burayı terk ediyoruz." Kısa mesajdan sonra Frip'in yanına gidip, onun çöktüğü yere çöktüm. Ona kocaman sarıldım, saçlarından öptüm. Onu göreceğim belki de son sefer olacaktı bu. "Özür dilerim." Beni anlamadığın için özür dilerim. Sana kendimi anlatamadığım için özür dilerim. Hepiniz için canımı ortaya koyacak kadar gözümü kararttığım için özür dilerim. Bu kadar sakin olmasaydım, aklımı kaçıracak olduğum için özür dilerim.

Bu gece seni terk edecek olduğum için özür dilerim.



Frip'i sakinleştirdikten sonra, onun uyumasını bekleyeceğim. O uyuduktan sonra, bir mektup yazacağım ona. Belki son bir mektup olacak, belki ileride tekrardan bir araya geldiğimizde saklayacağımız bir anı olacak. Bilmiyorum...

Off Topic
"Frip.

Sana büyük bir aşk beslemiş, seni çok fazla sevmiştim, hala seviyorum. Ancak seni artık girdiğim çukura çekmemem gerekiyor. Bu çukurdan benim için bir çıkış yok, bu çukuru olduğu yerde bırakamam. Ya yok etmem gerekir, ya da yok olması için son nefesimi vermem. Bunca zorluğun içine seni daha fazla çekmek istemiyorum. Seninle yaşadığım her şey, cennette geçirdiğim birer vakit gibiydi. Seni üzmek hiç istemedim, senin ağlamanı görmeyi hiç istemedim. Sadece, iyi bir hayat istedim. Seninle birlikte, huzurlu bir hayat. Sana bunu sunabilmek için, her şeyimi ortaya koymaya devam edeceğim. Üzgünüm. Bu olaylardan uzaklaşmanı istiyorum. Bir gün, tekrardan bir araya gelirsek, seni yine seviyor olacağım.

Sana aşık olan ve her daim olacak olan, Mabi Romeo Chüimimuta."


Mektubu komodine bıraktıktan sonra, son bir kez öptüm Frip'i. Son bir kez daha baktım yüzüne her bir detayını incelercesine. Artık buralardan gitmek zorundayım. Burada kalamam, seni bu oyunların içine daha fazla çekemem. Umarım, çok daha iyi bir hayat sürersin. Birkaç dakika güzelliğini izledikten sonra, Thomas'ın yanına çıktım. Gidelim dercesine kafa hareketi vererek ilerledim, elimden geldiğince sessiz bir şekilde çıkacağım ve bir süre daha sokakta sessizce ilerleyeceğim. Bir on dakika kadar sessizce ilerledikten sonra, Thomas'a döneceğim.

"Hadi sarhoş olalım ve millete sataşalım. Kavga edelim."

Ben, neyin iyi geleceğini biliyorum. Bir barda götümle içeceğim, tekinsiz adamdan yeşil denen şeyden alacak ve biraz tüttüreceğim, hayatım ve aklım kaymaya başladığında önüme gelen ilk kişiye yumruğu basacağım ve tüm gece kavga edeceğim!
► Show Spoiler
Image
GERIR BIREJ
Image
Image
image

Re: [Mutlak Son - Ana Kurgu] Kayan Yıldız

#27
Friks bilmiyordu. Hem de hiçbir şeyi. O halde neden Bok'a o kadar aksi davranmıştı? Her şekilde, Livei çok uzun zamandır içinde tuttuğu bu hisleri ona söyleyebildiği için rahatlamıştı. Bu saatten sonra ondan gelecek her türlü negatif tepkiyi de hak etmişti. Gözlerindeki duygu değişimlerini fark edebiliyordu. İhanet, öfke, hayal kırıklığı, acı... Çektiği acıyı anlıyordu. Livei de en az onun kadar acı çekiyordu. Böyle olmasını istememişti ama kendisine ve ona karşı dürüst olmak zorundaydı. Bu ilişkiye bunu yapmak doğru değildi, alçakçaydı ama yapmıştı işte. Tüm bunların yanı sıra Mavi Yıldız meselesi... Friks'in bundan da haberi yoktu. Hiçbir deneyde yer aldığına dair bir şey hatırlamıyordu. Bu gerçeği duymak Friks'i garip bir anksiyete krizine sokmuş gibiydi. Zar zor soluk alıyordu, şaşkınlıkla bir oraya bir buraya bakıyor ve neler olduğunu anlamlandırmaya çalışıyordu. Sonra aklına gelen o ihtimali dile getirmişti, ya onu da kopyaladılarsa?

Bunun Livei'yi sarsması ya da tedirgin etmesi gerekirdi. Aksine o çok rahatlamıştı. Derin bir soluk verdi. Friks'in ona sırtını dönüp gitmesinden iyiydi bu. Friks'in bilinçli bir şekilde Mavi Yıldız ile çalışmasından iyiydi. Yalan söylemediğini biliyordu. Onu çok iyi tanıyordu, yalan söylüyor olsa anlardı. Bir anda kollarının kavranmasıyla irkildi. Friks onu sıkıca tutmuş, gözlerine bakarak büyük bir dürüstlükle yemin etmişti bir bağlantısı olmadığına. Onun gözlerinin dolduğuna görünce kendisi de ağlayacak gibi oldu. Yüreğine oturan yumruğu zorlukla yutkunarak bastırdı. Ailesi ile ilgili her şeyin gerçek olduğunu, onlara gerçekten de yük olmamak için gitmek istediğini söylemişti. Ne olursa olsun onu kaybetmek istemediğini, ona olan sadakatinden şüphe etmemesi gerektiğini, ekibi korumak istediğini söylemişti. Ona güvenmesini istiyordu. Friks'in ağzından son bir kez "seni seviyorum" duymak Livei'yi bir an için paramparça etti. Gözünden düşen iki damla yaşla birlikte başını anladığını belirtir şekilde salladı. Göz yaşlarını eliyle hızlıca silerken titrek bir sesle zar zor konuşabildi. "Biliyorum. Ben de seni seviyorum. Sana güveniyorum. Şüphe edip bunu sormam bile aptalcaydı. Senin asla böyle bir şey yapmayacağını biliyorum. Özür dilerim. Çok özür dilerim. Çok aptalım. Sadece sen bir anda ortadan kaybolunca ve gitmek istediğini söyleyince... Çok üzgünüm. Ayrıca ben hala bu ekibin lideri sayılırım ve gitmene izin vermiyorum. Gidemezsin. Öyle bir ihtimal yok. Beni böyle aptalca bir sebeple terk etmeye kalkmana da inanamıyorum, bunu ancak sen yapardın zaten. Bok ile olanları duyduğun için terk etmek istesen çok daha mantıklı olurdu." Uzanıp Friks'in boynuna sarıldı. "Ne olursa olsun biz bir aileyiz. Ben seni asla bırakmayacağım. Bu yola beraber başladık, beraber bitireceğiz. Saçma sapan fikirlere kapılıp kendini bizden uzaklaştırma. Sen bize yük filan değilsin asla, olamazsın da. Gerekirse aileni de koruruz, kurtarırız. Hepimizin başı belada zaten. Hangimiz güvendeyiz?"

Geriye doğru çekilirken göz yaşlarını koluna sildi. "Mavi Yıldız'dan kaçırdığımız belgeler içerde. Onları inceleyelim. Belki dediğin gibi sahtedirler. Diğerleriyle bunu tartışmamız gerekiyor. Ve... Bunu daha önce Bok'a da Thrao'ya da söyledim. Sizi kopyalamış olsalar bile bir önemi yok. Bizi artık bununla korkutamazlar. Bu dünyada tek bir Friks Jolthad var ve o da sensin. Tüm bu kopya saçmalığı hiçbir şeyi değiştiremeyecek. İzin vermeyeceğim. Seni koruyacağım. Hepimizi koruyacağım." Mabi'nin yüzü gözlerinin önünde bir şimşek gibi çakınca durakladı. Onu koruyamamıştı ama geri kalan herkesi koruyacaktı. Tek bir kişinin daha zarar görmesine izin veremezdi. "Birlikte daha güçlüyüz, birlikte kalalım. Ne olursa olsun. Hele de etrafta kopyalar varken. Böyle yapmaya karar vermiştik zaten hatırlarsan. Bir daha ortadan aniden kaybolursan veya bizi terk edip gitmek gibi şeyler aklından geçerse yemin ediyorum Friks çok kötü şeyler olur. Yemin ediyorum bak." dedi yarı şaka yarı öfkeli bir tonda.
Image
► Show Spoiler

Re: [Mutlak Son - Ana Kurgu] Kayan Yıldız

#28
► Show Spoiler
Mabi: Thomas, senin teklifini duyunca bir an için duraksıyor. Gözlerinde şaşkınlık beliriyor ama çabucak toparlanıyor. "Pekala, Monsieur." diyor, hafif bir gülümsemeyle. "Bunu yapalım." Sessizce ilerleyerek bir bara doğru yöneliyorsunuz. İçeri girdiğinizde, barın sıcak atmosferi ve düşük ışıkları sizi hemen sarıyor. Thomas, barmenle kısa bir konuşma yapıyor ve birkaç şişe sert içki sipariş ediyor. Gece ilerledikçe, içkiler arka arkaya masanıza geliyor. Thomas ve sen, her bir yudumda dertlerinizi biraz daha geride bırakıyorsunuz. İlk başta sessizce içiyorsunuz, sonra sohbetleriniz koyulaşıyor. Geçmiş anılarınızı, yaşadığınız zorlukları ve aranızdaki dostluğu konuşuyorsunuz. İçkinin etkisiyle dilleriniz çözüldükçe, gülümsemeler ve kahkahalar barın havasını dolduruyor. Birkaç saat sonra, sarhoşluğun etkisiyle barın içinde biraz daha cesurca hareket etmeye başlıyorsunuz. Thomas, bir grup adama yanaşıyor ve onlarla şakalaşıyor. Sen de bu hareketi takip ederek, birkaç kişiye laf atıyorsun. Önce gülüşmeler, sonra ise ufak tefek itişmeler başlıyor. İçinizde biriken öfke ve stres, bu küçük sürtüşmelerle biraz olsun azalıyor.

Gece boyunca, Thomas ve sen bardan bara geçiyor, her yeni mekanda biraz daha içiyorsunuz. Her defasında farklı insanlarla karşılaşıyor, kimi zaman dostça kimi zaman ise kavgacı bir şekilde iletişim kuruyorsunuz. En sonunda, bir barda her şey kontrolden çıkıyor. Sen, bir adamın omzuna çarpıyorsun ve o da sana ters ters bakıyor. O an, içindeki tüm öfke ve hayal kırıklığı patlıyor. Yumruğunu adamın yüzüne indiriyorsun, ardından barın içinde büyük bir kavga başlıyor. Thomas, sana destek olmak için hemen yanına geliyor ve ikiniz de kendinizi savunmak için dövüşmeye başlıyorsunuz. Yumruklar, tekmeler havada uçuşuyor, bardaki eşyalar devriliyor. İçinizdeki tüm stres ve öfke, bu kavgayla dışarı çıkıyor. Kavganın ortasında, Thomas'la birbirinize bakıp kahkahalar atıyorsunuz. Bu an, dostluğunuzun ve dayanışmanızın en çılgın göstergesi oluyor. Gece sona erdiğinde, barın dışında yarı yıkık halde oturuyorsunuz. Üzerinizdeki morluklar ve kesiklere aldırmadan, birbirinize destek olarak yürüyorsunuz. Thomas, hafifçe gülümseyerek sana dönüyor. "Bu geceyi asla unutmayacağım, Mabi." diyor. "Sen her zaman benim kardeşim olarak kalacaksın, ne olursa olsun." Bu sözler, içindeki karanlığı biraz olsun aydınlatıyor. Gece boyunca yaşananlar, dostluğunuzun ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Sen de gülümseyerek başını sallıyorsun ve yavaşça ilerlemeye devam ediyorsunuz.

Livei: Bok, senin dışarı çıkmadan önce söylediklerini düşünerek masanın başında oturuyor. Ellerini masaya yaslamış, düşünceli bir ifadeyle belgeleri gözden geçiriyor. Hae de yanında, belgeleri dikkatlice inceliyor. Şüphelerin üzerine konuşmaya başlıyorlar. "Bok, Livei'nin söylediği şeylerde bir doğruluk payı olabilir." diyor Hae, belgeleri dikkatle incelerken. "Gerçekten de buraya bu kadar kolay sızmış olmamız garip değil mi? Her şey önümüze serildi, sanki birileri bizim bu belgeleri bulmamızı istedi." Bok, Hae'nin bu sözlerine başını sallayarak cevap veriyor. "Evet, bu konuda haklı olabilirsin. Her şey fazla kolaydı. Normalde Mavi Yıldız'ın böyle kritik belgeleri bu kadar kolay bırakmaması gerekirdi. Belki de bu belgeler sahte olabilir ya da bir tuzak olarak hazırlanmış olabilir." Hae, bir süre daha belgeleri inceliyor. "Eğer bu belgeler sahteyse, kimin tarafından hazırlandığını ve neden bizim elimize geçmesini istediklerini anlamamız lazım. Elion mu yoksa başka bir fraksiyon mu? Bu konuda daha fazla bilgi toplamamız gerekiyor." Bok, Hae'ye dönerek derin bir nefes alıyor. "Abi ben harbi sıkıldım ya. Keşke başından beri Mavi Yıldız'a dahil olmasaydım diyorum, ama o zaman da Livei'yi bulamazdım. Aşk hayatım-" derken duraksıyor. Hae, Bok'un gözlerinin içine bakıyor. O sırada sen ve Friks içeri giriyorsunuz.

Friks, seninle içeri girdikten sonra Hae ve Bok’un konuşmasını duyunca bir an duraklıyor. Bok ve Hae, sizin gelişinizi fark edince başlarını kaldırıyorlar. Friks, yüzünde hala biraz gerginlik olsa da derin bir nefes alarak konuşmaya başlıyor. "Özür dilerim, Hae, Bok. Bir anda ortadan kaybolduğum için. Bu işlerle ilgili kafam çok karışık. Ama şimdi burada olduğuma göre birlikte bir çözüm bulabiliriz." Bok’a dönerek "Bok, seninle özel olarak konuşmam gerekiyor. Birkaç dakika ayırabilir misin?" diyor. Bok, Friks’in yüzündeki ciddiyeti görünce kaşlarını çatıyor ama başıyla onaylıyor. "Tabii, Friks. Gel, konuşalım." diyerek Friks’i içeri doğru yönlendiriyor. Böylelikle Hae ile tek başına kalıyorsun. Bok ve Friks içeri doğru giderken Hae, göz ucuyla sana bakıyor. Gözlerinde hafif bir gülümseme beliriyor. Sessizliği bozan ilk kişi o oluyor. "Livei, Friks'in dönüşü gerçekten bir sürpriz oldu." diyor, imalı bir tonla. "Bu kadar olay arasında, onun da kafasının karışık olması normal. Ama Bok ile olan ilişkini düşündüğümde, durumun daha da karmaşıklaştığını görebiliyorum." Hae'nin bu yorumu seni bir an duraksatıyor, ama hemen toparlanıyorsun. Hae, belgeleri toparlayarak ciddi bir ifadeyle devam ediyor. "Bütün bu karmaşıklık arasında, Mavi Yıldız'la ilgili daha fazla bilgi toplamamız gerekiyor. Belgeler konusunda haklı olabilirsin, belki de bunlar bizi tuzağa çekmek için hazırlanmış sahte belgeler. Ama bu konuda emin olmanın bir yolu var." Hae, masanın üzerindeki bir dosyayı işaret ederek konuşmasını sürdürüyor. "Max'i işin içine katmalıyız. O, bu tür bilgileri analiz etme konusunda uzman. Onun yetenekleri ve bilgisi, bize bu belgelerin gerçek mi sahte mi olduğunu anlamamızda yardımcı olabilir. Ayrıca, Max'in Mavi Yıldız'la ilgili daha derin bilgilere sahip olabileceğini düşünüyorum." Hae, gözlerini sana dikerek "Bu işin sonunu getirmek için onun yardımına ihtiyacımız var. Onunla bir araya gelip, belgeleri ve planlarımızı gözden geçirmeliyiz. Bu sayede, bir sonraki adımımızı daha sağlam bir şekilde belirleyebiliriz." diyor. Çok geçmeden Bok ve Friks odaya geri dönüyor. İkisi de somurtkan görünüyor. Bu sefer Bok konuşmaya başlıyor. "Herkes dağılsın, bugünlük dinlenmeye ihtiyacımız var. Yarın İkinci Kıta'ya gidelim. Ha ayrıca, Max ile kısa bir konuşma şansım oldu. Yeni potansiyel üyelerimiz olabileceğini söyledi. Yarın onunla da ilgilenmemiz gerekiyor." Bok'a doğru ilerliyorsun ve Bok son anda sana dönüp "Livei, bugün biraz işim olacak, yarın haberleşelim, olur mu?" diyor, gülümsüyor ve binadan çıkıyor. Friks arkandan geliyor ve kolundan tutup asıl muhabbeti başlatacak cümleyi kuruyor.

"Biraz konuşalım mı? İkimiz hakkında."
Off Topic
Konu sonlanmıştır.

Ödüller
Livei Nyawodz
• 250 IP
• 5000 PBF
• 5 Stat Puanı (Dağıtılabilir)

Mabi Chüimimuta
• 250 IP
• 5000 PBF
• 5 Stat Puanı (Dağıtılabilir)
Off Topic
Bir sonraki konunuz kısa süre içerisinde açılacaktır.
Locked

Return to “Şehir Mezarlığı”

cron