► Show Spoiler
Livei: Friks'le birlikte eve dönerken içindeki karmaşık duygularla boğuşuyorsun. Friks'in yanında olmasına rağmen içindeki ağırlık hafiflemiyor. Evin kapısını açıp içeri adım attığında, tanıdık manzaralar ve kokular seni bir an rahatlatıyor. İçeri girdikten sonra, Friks yavaşça kapıyı kapatıyor ve derin bir nefes alıyor. Sessizliğin içindeki anı, ikiniz de sindiriyorsunuz. Friks, gözlerinde beliren kararlılıkla sana bakarak söze giriyor. "Livei." diye başlıyor, sesi hafif titreyerek. "Bok ile olan geçmişinizin derin olduğunu biliyorum. Ama öğrendiğimde, içimde tarifsiz bir acı hissettim. Seninle kurduğumuz her şey, birlikte paylaştığımız anılar... Hepsi bir anda ağırlaştı. Seni suçlamak istemiyorum, gerçekten. Ama hissettiklerimi de bastıramıyorum." Friks, ellerini cebine sokarak bir adım atıyor ve gözlerini yere dikiyor. "Bana bunları söylediğin için dürüstlüğüne saygı duyuyorum. Ama seni kaybetme korkusu, bana hissettirdiğin güvensizlik... Bunlarla başa çıkmak gerçekten zor. Sana karşı hissettiğim sevgiyle, yaşadığım ihanetin acısı arasında sıkışmış durumdayım." Gözlerinde biriken yaşları silerek devam ediyor. "Lanet olsun ki seni seviyorum, Livei. Bu duygularım asla değişmeyecek. Ama bu aldatma meselesi, içimde bir yara açtı. Her şeye rağmen, sana olan inancımı kaybetmek istemiyorum. Belki zamanla bu yarayı sarabiliriz, belki birbirimizi yeniden bulabiliriz, arkadaş olarak yani. Ama şu an, içimdeki bu karmaşayı nasıl aşacağımı bilemiyorum."
Friks, sana doğru bir adım daha atarak ellerini omuzlarına koyuyor. "Şu an odaklanabildiğim tek şey şu ki, seni her şeyden önce bir insan olarak kaybetmek istemiyorum. Ama bana dürüst olmanı istiyorum. Yüzüme bakabilecek misin?" Friks'in sözleri, içindeki duygusal fırtınayı bir nebze de olsa dindiriyor. Onun kararlılığı ve inancı, senin de içindeki umutları yeniden yeşertiyor. Bu zorlu yolda birlikte olmanın ve birbirinize destek olmanın önemini bir kez daha anlıyorsun. Friks'in söyledikleri, geleceğe dair umudunu pekiştiriyor ve bu süreçte yalnız olmadığını bir kez daha hatırlatıyor. Friks'in sözleri, derinlere işleyen bir yankı gibi zihninde dolanırken, aniden başının döndüğünü hissediyorsun. Gözlerin önünde dünya bulanıklaşıyor ve ayaklarının altındaki zeminin kaydığını fark ediyorsun. İçindeki karmaşık duygular, fiziksel bir dengesizliğe dönüşüyor ve bir anlığına ayakta durmakta zorlanıyorsun. Ellerini refleks olarak Friks'in kollarına atıyorsun, ona tutunarak dengeni bulmaya çalışıyorsun. Kalbin hızla çarpmaya başlıyor, nefes alışların düzensizleşiyor. O an, Friks'in elleri omuzlarında daha sıkılaşıyor, sana destek olabilmek için seni kavrıyor. Yavaşça derin nefesler alarak kendini toparlamaya çalışıyorsun. Gözlerin yavaşça yeniden odaklanırken, Friks'in endişeli yüzünü görüyorsun. Ve o anda bunun yaşadığın duygusal durum ile alakası olmayabileceğini anlıyorsun. Yine de konuşabilecek durumdasın.
Mabi: Thomas'la birlikte sabaha karşı karargaha doğru yol alıyorsun. Hava soğuk, etraf sessiz ve sokaklar ıssız. Adımlarınızın yankısı, boş sokaklarda belirgin bir şekilde duyuluyor. Gökyüzü, geceyle gündüz arasında bir yerde, hafif bir maviye dönmeye başlamış. İçinde karargaha geri dönmenin verdiği karmaşık duygularla boğuşuyorsun. Thomas'ın yanında olması, bir nebze olsun içindeki endişeyi yatıştırıyor. Adımlarınızı hızlandırarak ilerliyorsunuz, karargahın tanıdık silueti ufukta belirdiğinde içindeki umut yeniden canlanıyor. Karargahın kapısına yaklaştıkça, içinde bir rahatlama hissi beliriyor. Yine de, geri dönmenin getirdiği sorumluluklar ve zorluklar aklından çıkmıyor. Thomas, yanında sessizce yürüyerek sana destek oluyor, onun varlığı güçlü bir destek gibi. Karargahın kapısına vardığınızda, kapıyı çalmak için elini kaldırıyorsun. İçinde hafif bir heyecan ve gerilim hissediyorsun. Kapıyı çaldığında, bekleyişin kısa sürüyor. İçeriden gelen ayak sesleri duyuluyor ve kapı yavaşça açılıyor. İçerideki tanıdık yüzlerle karşılaştığında, içindeki endişe yerini bir nebze de olsa rahatlamaya bırakıyor. Karargahın sıcaklığı ve tanıdık kokuları, kendini daha güvende hissetmeni sağlıyor. Tabii tüm bu hissiyatı Hae'nin bağırması bozuyor. "NOLUYOR LAN? MİTGA DA BURADA, SEN KİMSİN LAN?!" Thomas öne atılıyor ve "Hae bey, açıklayabilirim. Şimdi durum şu-" derken Hae onun da sözünü kesiyor ve "Bir kopya daha mı var? Ölü adamın arkasından bir kopya daha mı yaptılar lan?" diye soruyor. Mitga ise kapıya doğru geliyor ve uzun bir iç çekip "Hayır, Hae. O gerçek Mabi." diyor. Hae, faltaşı gibi açılmış gözlerini Mitga'ya döndürüyor ve hemen ardından tekrar sana döndürüyor. "İçeri gir. Her şeyi açıkla. Yemin ediyorum boğarım seni."
Hae'nin şaşkın ve öfkeli tepkisi, karargahın içindeki sakin atmosferi bir anda bozuveriyor. Sen ve Thomas içeri adım attığınızda, Hae'nin keskin bakışları üzerinizde hissediliyor. Mitga, sakin bir tavırla size bakarken, uzun bir iç çekerek Hae'yi yatıştırmaya çalışıyor. Hae'nin gözlerindeki öfke ve şaşkınlık, durumu açıklamadan önce havada asılı kalıyor. Thomas, durumu açıklamaya çalışsa da Hae'nin keskin tepkileri sözlerini yarıda kesiyor. Mitga, ekibe çay hazırlamak için mutfağa yönelirken, sen ve Thomas sessizce oturuyorsunuz. Hae'nin keskin bakışları hala üzerinizde, durumu açıklamanız için sabırsızca bekliyor. Odadaki sessizlik, içinde taşıdığın karmaşık duyguları daha da belirgin hale getiriyor. Thomas, bu gergin atmosferi yumuşatmak için "Kopyalamasalar bari." diyor, ama odadaki kimse gülmüyor. Sessizlik, şakanın ardından daha da yoğunlaşıyor. Mitga, elinde çay tepsisiyle geri döndüğünde, çaylar masaya konuluyor ve herkes birer fincan alıyor. Hae, çayından bir yudum alarak gözlerini sana dikiyor. "Tamam, dinliyorum. Her şeyi açıkla, Mabi." diyor, sesi biraz daha yumuşamış ama hala sert bir tonla. O an, içindeki bütün karmaşık duygularla yüzleşmeye hazır hissediyorsun. Mitga'nın hazırladığı sıcak çayın buğusu odada yayılırken, Hae'nin merak ve öfkeyle dolu bakışları altında, konuşmaya başlıyorsun.
Friks, sana doğru bir adım daha atarak ellerini omuzlarına koyuyor. "Şu an odaklanabildiğim tek şey şu ki, seni her şeyden önce bir insan olarak kaybetmek istemiyorum. Ama bana dürüst olmanı istiyorum. Yüzüme bakabilecek misin?" Friks'in sözleri, içindeki duygusal fırtınayı bir nebze de olsa dindiriyor. Onun kararlılığı ve inancı, senin de içindeki umutları yeniden yeşertiyor. Bu zorlu yolda birlikte olmanın ve birbirinize destek olmanın önemini bir kez daha anlıyorsun. Friks'in söyledikleri, geleceğe dair umudunu pekiştiriyor ve bu süreçte yalnız olmadığını bir kez daha hatırlatıyor. Friks'in sözleri, derinlere işleyen bir yankı gibi zihninde dolanırken, aniden başının döndüğünü hissediyorsun. Gözlerin önünde dünya bulanıklaşıyor ve ayaklarının altındaki zeminin kaydığını fark ediyorsun. İçindeki karmaşık duygular, fiziksel bir dengesizliğe dönüşüyor ve bir anlığına ayakta durmakta zorlanıyorsun. Ellerini refleks olarak Friks'in kollarına atıyorsun, ona tutunarak dengeni bulmaya çalışıyorsun. Kalbin hızla çarpmaya başlıyor, nefes alışların düzensizleşiyor. O an, Friks'in elleri omuzlarında daha sıkılaşıyor, sana destek olabilmek için seni kavrıyor. Yavaşça derin nefesler alarak kendini toparlamaya çalışıyorsun. Gözlerin yavaşça yeniden odaklanırken, Friks'in endişeli yüzünü görüyorsun. Ve o anda bunun yaşadığın duygusal durum ile alakası olmayabileceğini anlıyorsun. Yine de konuşabilecek durumdasın.
Mabi: Thomas'la birlikte sabaha karşı karargaha doğru yol alıyorsun. Hava soğuk, etraf sessiz ve sokaklar ıssız. Adımlarınızın yankısı, boş sokaklarda belirgin bir şekilde duyuluyor. Gökyüzü, geceyle gündüz arasında bir yerde, hafif bir maviye dönmeye başlamış. İçinde karargaha geri dönmenin verdiği karmaşık duygularla boğuşuyorsun. Thomas'ın yanında olması, bir nebze olsun içindeki endişeyi yatıştırıyor. Adımlarınızı hızlandırarak ilerliyorsunuz, karargahın tanıdık silueti ufukta belirdiğinde içindeki umut yeniden canlanıyor. Karargahın kapısına yaklaştıkça, içinde bir rahatlama hissi beliriyor. Yine de, geri dönmenin getirdiği sorumluluklar ve zorluklar aklından çıkmıyor. Thomas, yanında sessizce yürüyerek sana destek oluyor, onun varlığı güçlü bir destek gibi. Karargahın kapısına vardığınızda, kapıyı çalmak için elini kaldırıyorsun. İçinde hafif bir heyecan ve gerilim hissediyorsun. Kapıyı çaldığında, bekleyişin kısa sürüyor. İçeriden gelen ayak sesleri duyuluyor ve kapı yavaşça açılıyor. İçerideki tanıdık yüzlerle karşılaştığında, içindeki endişe yerini bir nebze de olsa rahatlamaya bırakıyor. Karargahın sıcaklığı ve tanıdık kokuları, kendini daha güvende hissetmeni sağlıyor. Tabii tüm bu hissiyatı Hae'nin bağırması bozuyor. "NOLUYOR LAN? MİTGA DA BURADA, SEN KİMSİN LAN?!" Thomas öne atılıyor ve "Hae bey, açıklayabilirim. Şimdi durum şu-" derken Hae onun da sözünü kesiyor ve "Bir kopya daha mı var? Ölü adamın arkasından bir kopya daha mı yaptılar lan?" diye soruyor. Mitga ise kapıya doğru geliyor ve uzun bir iç çekip "Hayır, Hae. O gerçek Mabi." diyor. Hae, faltaşı gibi açılmış gözlerini Mitga'ya döndürüyor ve hemen ardından tekrar sana döndürüyor. "İçeri gir. Her şeyi açıkla. Yemin ediyorum boğarım seni."
Hae'nin şaşkın ve öfkeli tepkisi, karargahın içindeki sakin atmosferi bir anda bozuveriyor. Sen ve Thomas içeri adım attığınızda, Hae'nin keskin bakışları üzerinizde hissediliyor. Mitga, sakin bir tavırla size bakarken, uzun bir iç çekerek Hae'yi yatıştırmaya çalışıyor. Hae'nin gözlerindeki öfke ve şaşkınlık, durumu açıklamadan önce havada asılı kalıyor. Thomas, durumu açıklamaya çalışsa da Hae'nin keskin tepkileri sözlerini yarıda kesiyor. Mitga, ekibe çay hazırlamak için mutfağa yönelirken, sen ve Thomas sessizce oturuyorsunuz. Hae'nin keskin bakışları hala üzerinizde, durumu açıklamanız için sabırsızca bekliyor. Odadaki sessizlik, içinde taşıdığın karmaşık duyguları daha da belirgin hale getiriyor. Thomas, bu gergin atmosferi yumuşatmak için "Kopyalamasalar bari." diyor, ama odadaki kimse gülmüyor. Sessizlik, şakanın ardından daha da yoğunlaşıyor. Mitga, elinde çay tepsisiyle geri döndüğünde, çaylar masaya konuluyor ve herkes birer fincan alıyor. Hae, çayından bir yudum alarak gözlerini sana dikiyor. "Tamam, dinliyorum. Her şeyi açıkla, Mabi." diyor, sesi biraz daha yumuşamış ama hala sert bir tonla. O an, içindeki bütün karmaşık duygularla yüzleşmeye hazır hissediyorsun. Mitga'nın hazırladığı sıcak çayın buğusu odada yayılırken, Hae'nin merak ve öfkeyle dolu bakışları altında, konuşmaya başlıyorsun.
Off Topic
Pasiflik süresi üç gündür. Wændz Neidthad konuya birkaç tur sonra dahil olacaktır.