[Ana Kurgu] Re II

#1
INGENIUM evreninin engin topraklarında, bir zamanlar barış ve refah içinde yaşayan halklar, şimdi acımasız bir savaşın pençesinde kıvranıyor. Kıtanın her köşesine yayılan bu korkunç çatışma, bir veba gibi yayılarak masum canları ve asırlık medeniyetleri silip süpürüyor. Eskiden görkemli şehirlerin, verimli tarlaların ve canlı pazarların bulunduğu yerler, artık yıkıntılar, yanmış tarlalar ve terk edilmiş hayalet kasabalarla dolu. Himota İmparatorluğu'nun bir zamanlar aşılmaz görünen surları, şimdi hem içeriden hem dışarıdan gelen saldırılarla sarsılıyor. İmparatorluk sarayının mermer salonlarında, bir zamanlar barış görüşmeleri yapılırken, şimdi ihanet ve entrika kol geziyor. Asırlardır ayakta duran hanedanlık, kendi içindeki çatlaklar ve dışarıdan gelen tehditler arasında paramparça oluyor. İmparatorun gücü azaldıkça, eyalet valileri halka moral vermeye çalışıyor, bir zamanların kudretli imparatorluğu parçalanmanın eşiğine geliyor. Gedhilfe Krallığı'nın görkemli sarayları, halkın öfkesiyle yankılanıyor. Yıllarca lüks içinde yaşayan asiller, şimdi saklandıkları mahzenlerde titreşiyor. Sokaklarda açlıktan bitkin düşmüş insanlar, ellerinde meşaleler ve tırpanlarla dolaşıyor. Kral, halkına ihanet etmiş, ülkenin zenginliklerini peşkeş çekmiş ve şimdi kendi halkının gazabından kaçıyor. Bir zamanlar altın varaklarla süslü sarayın duvarları, şimdi isyan sloganlarıyla kaplanmış durumda. Dusha Krallığı'nda özgürlük ateşi, her köşeyi aydınlatıyor. Cesur savaşçılar, ellerinde kılıçları, özgürlük şarkıları söyleyerek savaşıyor. Kralın cenazesinde dökülen gözyaşları, toprakları suluyor ve yeni bir umudun tohumlarını ekiyor. Halk, özüne sadık kalarak mücadelelerine devam ediyor, ancak kalplerine düşen hüzün, zaferlerinin tadını kaçırıyor. Djurat Cumhuriyeti, bir zamanlar demokrasinin ve özgürlüğün kalesi olarak bilinirken, şimdi kaosun girdabına kapılmış durumda. Sokaklarda farklı fraksiyonlar çatışıyor, parlamento binası alevler içinde yanıyor. Dış güçlerin müdahaleleri ve iç çekişmeler, ülkeyi parçalanmanın eşiğine getiriyor. Liderler, bombaların sesi altında toplantılar yapıyor, ancak her geçen gün çözüm umutları biraz daha azalıyor. Tihami'nin bir zamanlar bereketli toprakları, şimdi kuzey ve güney arasındaki acımasız bir savaşın arenası haline gelmiş durumda. Kardeş kardeşe düşman olmuş, aileler parçalanmış, köyler ve kasabalar haritadan silinmiş. Birleşme hayalleri, yerini ayrılık ve nefret tohumlarına bırakmış. Tarlalarda ekinler yerine cesetler yatıyor, nehirler kan kırmızısına boyanmış akıyor. INGENIUM'un dört bir yanında, insanlar artık sadece hayatta kalma mücadelesi veriyor. Bir zamanlar görkemli medeniyetler kuran, sanatın ve bilimin zirvelerine ulaşan halklar, şimdi temel ihtiyaçlarını karşılamakta bile zorlanıyor. Çocuklar, oyun oynamak yerine silah kullanmayı öğreniyor. Yaşlılar, hikayelerini anlatacak kulaklar bulamadan bu dünyadan göçüp gidiyor. Karanlık, her geçen gün biraz daha derinleşiyor. Umudun ışığı, fırtınalı bir gecede titreyen mum alevi gibi cılız ve kırılgan. Ancak bu karanlığın içinde bile, direniş ateşi tamamen sönmüş değil. Her köşede, her yıkıntının altında, her fısıltıda hala bir umut kırıntısı var. Belki de bu korkunç savaşın külleri arasından, yeni ve daha güçlü bir dünya doğacak. Ama şimdilik, INGENIUM'un kaderi, savaşın acımasız ellerinde şekilleniyor ve kıtanın üzerine çöken karanlık, ne zaman aydınlığa kavuşacağı bilinmeyen uzun bir geceye dönüşüyor.


Image


Eski Kuzey Tihami Cumhurbaşkanı Stefaw Dudshes, savaşın acımasızca hırpaladığı toprakları aşarak, umudun son kırıntılarıyla Pakt Bölgesi'ne varıyor. Yolculuğu boyunca gördüğü manzaralar, ruhunu derinden yaralamış: yanmış köyler, terk edilmiş şehirler ve sonsuz mezarlıklar... Her adımında, geride bıraktığı halkının çığlıklarını duyar gibi oluyor. Pakt Bölgesi'ne vardığında, Dudshes'in bir zamanlar gür ve güçlü olan sesi, artık yorgunluktan ve kederden çatlak çıkıyor. Yüzündeki derin çizgiler, sadece yaşlanmanın değil, aynı zamanda savaşın ve acıların izlerini taşıyor. Gözlerinde bir zamanlar parlayan liderlik ateşi, şimdi yerini umutsuz bir yalvarışa bırakmış. Ancak, Pakt Bölgesi'nin kalabalık sokaklarında, Dudshes'in çığlıkları kaybolup gidiyor. İnsanlar, kendi dertlerine o kadar gömülmüş ki, bir zamanların güçlü liderinin sesini duymuyorlar bile. Kimileri açlıkla mücadele ederken, kimileri de savaştan kaçan mültecilere yardım etmeye çalışıyor. Dudshes'in yardım çağrıları, bu kaosun içinde bir fısıltı gibi kalıyor. Dudshes, umudunu yitirmeye başladığı anda, kader ona beklenmedik bir fırsat sunuyor. Pakt Bölgesi'nin merkezinde, yeni kurulan Dusha Cumhuriyeti'nin heyetiyle karşılaşıyor. Heyetin başındaki lider, genç ama gözlerinde asırlık bir bilgelik taşıyan bir kadın. Dudshes'i görür görmez, onun kim olduğunu ve neler yaşadığını hemen anlıyor. Heyet lideri, Dudshes'i dinlerken taş gibi bir ifadeyle oturuyor. Ne acıma ne de küçümseme gösteriyor; sadece derin bir anlayış ve stratejik bir değerlendirme var bakışlarında. Dudshes, titrek sesiyle Tihami'nin hikayesini anlatmaya başlıyor: Bir zamanlar nasıl özgür ve müreffeh bir ülke olduğunu, şimdi ise nasıl parçalandığını ve halkının nasıl acı çektiğini... Saatler süren bir görüşme boyunca, Dudshes ve Dusha heyeti, Tihami'nin geleceğini tartışıyor. Dudshes, ülkesinin yeniden birleşmesi ve özgürlüğüne kavuşması için Dusha'nın desteğine olan ihtiyacını vurguluyor. Her kelimesinde, vatanına olan derin sevgisi ve halkına karşı hissettiği sorumluluk hissediliyor. Sonunda, uzun bir sessizliğin ardından, heyet lideri ayağa kalkıyor. Gözlerinde kararlı bir ışıltıyla Dudshes'e bakarak "Tihami'nin gerçek sahiplerine dönmesi için Dusha Cumhuriyeti olarak tüm gücümüzle destek vereceğiz." diyor. Bu sözler, odadaki ağır havayı bir anda dağıtıyor. Dudshes'in gözleri doluyor, yılların yorgunluğu bir anda omuzlarından kalkıyor sanki. Bu an, sadece Tihami için değil, tüm INGENIUM için bir dönüm noktası olabilir. Dusha'nın desteği, savaşın dengesini değiştirebilir, yeni ittifakların önünü açabilir. Dudshes, titrek adımlarla Dusha heyetine yaklaşıyor ve minnetle ellerini sıkıyor. Bu el sıkışma, sadiki iki ülke arasında bir anlaşma değil, aynı zamanda INGENIUM'un geleceği için yeni bir umudun başlangıcı. Tihami'nin eski ihtişamını geri kazanma yolunda atılan bu adım, belki de tüm kıtayı saran karanlığın sonunun başlangıcı olacak. Dudshes, Pakt Bölgesi'nden ayrılırken, artık sadece kendi ülkesi için değil, tüm INGENIUM için yeni bir gelecek hayali kuruyor. Savaşın yıktığı toprakların yeniden inşa edileceği, halkların barış içinde yaşayacağı bir gelecek... Ve bu geleceğin ilk tohumları, bugün burada, Dusha Cumhuriyeti'nin desteğiyle atılmış oldu.


Image


Karanlık, nemli bir bodrum katında, sadece titrek bir mum ışığının aydınlattığı eski bir masanın etrafında, INGENIUM'un iki güçlü figürü bir araya geliyor, Endud Asgama ve Elü'ud Elungi. Odanın havası ağır ve gergin; duvarlar, söylenecek sözlerin ağırlığını taşıyormuş gibi inliyor. Masanın üzerinde yayılmış haritalar, gizli belgeler ve şifreli mesajlar, bu toplantının sıradan bir buluşma olmadığını gösteriyor. İki adam, birbirlerinin gözlerinin içine bakarak, sessizce oturuyorlar. Sanki konuşmaya başlamak için doğru anı bekliyorlar. Sonunda, Endud Asgama boğazını temizleyerek sessizliği bozuyor. Sesi, odanın karanlığında yankılanıyor. "Elü'ud, biliyorsun ki zamanımız daralıyor. INGENIUM'un kaderi, alacağımız kararlara bağlı." Elungi, başını sallayarak onaylıyor. "Evet, Endud. Kıtamızın geleceği için kritik bir dönemdeyiz. Neler oldu?" Asgama, masanın üzerindeki bir belgeyi işaret ederek devam ediyor. "Elion ile görüştüm. Mavi Yıldız örgütünün lideriyle uzun ve zorlu müzakereler yaptık." Elungi'nin gözleri merakla parlıyor. "Ve? Sonuç ne oldu?" Asgama, derin bir nefes alıyor ve kelimeleri özenle seçerek konuşuyor. "Mavi Yıldız, artık resmen hem Djurat'ın hem de Güney Tihami'nin yanında. Elion, tüm kaynaklarını ve ağını bizim emrimize vermeyi kabul etti." Elungi'nin yüzünde hafif bir gülümseme beliriyor. "Bu, beklediğimizden de iyi bir haber, Endud. Peki, karşılığında ne istediler?" Asgama, masadaki haritalardan birini çekerek Elungi'ye gösteriyor. "Dünya'daki belirli bölgelerde tam yetki ve özerklik. Ayrıca, ele geçireceğimiz teknolojinin bir kısmını da talep ettiler." Elungi, düşünceli bir şekilde çenesini ovuşturuyor. "Makul görünüyor. Zaten onların desteği olmadan bu projeyi gerçekleştirmemiz imkansızdı." Asgama, merakla soruyor. "Peki ya Djurat? Senin tarafında neler oldu?" Elungi, gururla gülümsüyor. "Djurat da Elion ile kendi görüşmelerini yaptı. Biz de birlikte ilerlemeye karar verdik. Aslında, daha da ileri gittik." Asgama'nın kaşları merakla kalkıyor. "Nasıl yani?" Elungi, sesini alçaltarak fısıldıyor. "INGENIUM kıtasının sakinleri adına Dünya'yı ele geçirme projesini resmen başlatıyoruz, Endud. Bu artık sadece bir hayal değil, bir gerçeklik." Asgama'nın gözleri şaşkınlık ve heyecanla büyüyor. "Bu... bu inanılmaz, Elü'ud. Yıllardır beklediğimiz an sonunda geldi demek." Elungi, kararlı bir sesle devam ediyor. "Evet, dostum. Bu işbirliği, kıtamızın geleceğini yeniden şekillendirecek. Artık geri dönüş yok." İki lider, masanın üzerinden ellerini uzatarak sıkıca tokalaşıyorlar. Bu el sıkışma, sadece iki adam arasında değil, iki ülke ve belki de iki dünya arasında yapılan sessiz bir antlaşmanın mührü gibi. Asgama, derin bir nefes alarak son sözlerini söylüyor. "O halde, INGENIUM'un kaderi artık bizim elimizde. Dünya'nın hiçbir fikri yok, ama yakında her şey değişecek." Elungi, onaylayarak başını sallıyor. "Ve biz, bu değişimin mimarları olacağız. Hazırlıklara hemen başlamalıyız. Zaman aleyhimize işliyor." İki adam, planlarını detaylandırmak için haritalar ve belgeler üzerine eğilirken, odadaki mum ışığı titreyerek dans ediyor. Bu karanlık odada alınan kararlar, sadece INGENIUM'un değil, tüm Dünya'nın kaderini belirleyecek. Ve kimse, ufukta beliren bu büyük fırtınanın farkında değil.


Image


Gedhilfe Prensi Thrao ve Himota Prensi Ten, dar ve nemli bir sığınakta, etrafı su sızan duvarlarla çevrili eski bir masanın başında oturuyorlar. Masanın üzerinde dağınık halde duran haritalar ve strateji belgeleri, iki prensin saatlerdir çalıştığını gösteriyor. Odanın loş ışığında, ikisinin de yorgun ve gergin yüz ifadeleri belirgin. Thrao, elindeki kalemi sinirli bir şekilde masaya vurarak iç çekiyor. "Ya, bu böyle olmayacak Ten. Şu lanet olası savaşı bir şekilde durdurmamız lazım. Baksana şu rakamlara, her gün yüzlerce insan ölüyor." Ten, arkasına yaslanıp ellerini ensesinde kenetliyor. "Biliyorum dostum, ama orduları tarafımıza çekmek dışında ne yapabiliriz ki? Babalarımız öyle bir ego savaşına girmiş ki, kimse kimseyi dinlemiyor. Sanki iki inatçı keçi gibi kafa kafaya vermişler anasını satayım." Thrao, haritaya bakarak düşünceli bir şekilde mırıldanıyor. "Belki de... belki de onlara bu savaşın ne kadar saçma olduğunu göstermenin bir yolu vardır. Hani şu eski deyiş var ya, 'savaşın gerçek yüzünü görmek' diye." Ten, merakla öne eğiliyor. "Ne düşünüyorsun?" Thrao "Pakt Bölgesi'ni araya sokabiliriz. Hani şu barış ve istikrar muhabbeti yapan grup var ya? Belki onların desteğini alabilirsek, babalarımızı masaya oturtabiliriz." diyor. Ten, kaşlarını çatarak düşünüyor. "Kulağa hoş geliyor ama Pakt'ı ikna etmek kolay olmaz. Onlar da kendi dertleriyle boğuşuyor. Ama dediğin gibi, başka ne seçeneğimiz var ki?" Thrao, aniden heyecanlanarak ayağa fırlıyor. "Belki de babalarımızın karşısına birlikte çıkmalıyız! Düşünsene, iki düşman prensin el ele verdiğini görürlerse ne düşünürler?" Ten, gülümseyerek başını sallıyor. "Bu çılgınca bir fikir... ama işe yarayabilir. En azından şok etkisi yaratır." Tam o sırada, sığınağın kapısı gıcırdayarak açılıyor ve nefes nefese kalmış bir gardiyan içeri giriyor. İki prens de şaşkınlıkla adama dönüyor. Gardiyan, derin bir nefes alarak konuşuyor. "Efendilerim, kötü bir haberim var. Babalarınız... babalarınız Pakt Bölgesi'ndeki Bağ Köprüsü'nde karşılaşmışlar. Durum oldukça gergin. Her an bir çatışma çıkabilir!" Thrao ve Ten, bir an için donup kalıyorlar. Sonra, sanki telepatik bir anlaşma yapmış gibi, hızla birbirlerine bakıyorlar. "Hay sikeyim!" diye bağırıyor Thrao. "Hemen oraya gitmemiz lazım!" Ten, çoktan ayağa kalkmış, kılıcını kuşanıyor. "Evet, yoksa bu savaş hiç bitmeyecek. Hazır mısın?" Thrao, masadaki belgeleri hızla toplarken cevap veriyor. "Hazırım. Bu sefer onları dinlemeye mecbur bırakacağız!"
Locked

Return to “Kurgu”

cron