[Ae Libjetütcha] Arc 2 Başlangıç

#1
Previously on Djurat;
Hatırlayayım diye konuları özetliyorum bu mesajda.

“Bu ülke bölünecek, ben size söyleyeyim.”

Mabi ve Ae üniformalarını giyiyordur.

“Ne anlattı bu dallama?” Elini Mabi’ye uzatır. “Ae ben.”

Mabi, Ae'nin elini sıkar. “Benim ismim Mabi Mabi. Bir kere söyleyince hoş, iki kere söyleyince daha hoş!”

-----

Ae'nin evinde çorba içerlerken.

"Şunu bilmenizi isterim ki, Djurat Cumhuriyeti, Djuratlı-"

BANG! Jekot alnından vurulur ve televizyonda karışıklık başlar.

"Hass..." Ae elinde çorba ile şok içinde kalır. "Ben gidiyorum." Elindekini masanın üstüne atıp yerinden aceleyle kalkar.

Mabi bağırır peşinden."USTA! DUR TEK GİTME KORUMAN DA GELİYOR!"

Birlikte merkeze giderler. "Barikatlarda ve ara sokaklarda elemana ihtiyaç var. Ara sokaklarda aktif çatışma var." anonsu yapılır. Ellerine çarpan verilir. Ae "Ara sokaklardan önce, suikastçiyi bulma konusunda bir göreve atanmayı tercih ederim." der. Mabi de "Ae nerede Mabi orada. Ben onun kalkanıyım." der.

-----

Pülir'e giden otobüstelerdir.

"Bak şimdi taktiğe bak." Mabi elindeki patates kızarması kabını otobüsteki polislere verir. Sonra dönüp iki kap daha çıkarıp "Bunları yelek gibi sakladım. Şimdi onlar bir tane var sanıp paylaşacaklar, bizde ikimiz birer kap yiyeceğiz. Hehe." der.

Ae ise dalgın dalgın "Ne?" der söylediklerine karşı. "Her neyse, durdur! Durdur otobüsü inecek var!"

Otobüsten inmişlerdir, şimdi buraya on saat yazmayacağım bir komplo sohbeti içinde "Djurat Polis Teşkilatı Başkanı Alep Jüchu." der Ae, Mabi'ye. "Kendisi şuan ince eleyip sık dokuyor. Kurduğu tiyatroyu oynatıyor ülkemize ve dediğim gibi, bu sanat eserinin içinde onun örümcek ağlarında ilerlersek gerçeğe ulaşamayız."

Mabi düşünceli bir tavırla konuşur işte şimdi onu da yazmayacağım. Sonunda "Aradığımız kişi Qardakh'lıya benzemeli diye düşünüyorum." der.

-----

Butik ve Qardakh buzullarında dövülmüş malafat sahnesi.

-----

Pülir'in köyüne giderler.

"Kaks mufteğ! Gençler, kaks? N'aparsınız burada?"


"Törun adında birisini arıyoruz. Bize nerede yaşadığını gösterebilir misin?"

“Amcacığım. Bildiğimiz bir dilde konuşursan sevinirim. Başkentten geliyorum ben.”

"Ne deyirsin be? Qardakh tilgin bu!", "Puamzısikim!", "Nabün len tüysüz at!, "Amca ne yabün ya? Niye tüysüz at deyon?", "Tüysüz at buzulda sağ kalmaz derler yeğen."

-----

Muhtarlığa gitmeleri ve muhtarı sevişirken yakalamaları sahnesi.

"Mabi." der Ae. "Sen eşcinsel misin?"

Mabi de "Ae. seninle sevgili olamam. Ben kadınlardan hoşlanıyorum. Seni arkadaşım olarak görüyorum, seni üzmek istemiyorum." diyerek konuya açıklık getirir.

-----

Mabi'nin kurtu yumrukladığı ve bu sırada "AUUUUUUUUUUUUUUMUNA KODUM ÇOCUĞU!" diye bağırdığı sahne.

-----

Bol bol, "Seni çok gısgandım abim. Bu gaslar nasıl oldu amuğaoiy?", "Anam, ha kiris ha! Ayağam burkuldi!", "OHA! ANASİNİN AMİ!", "Vallahi gullanıyrem ben de element abey. Çok güzel abey. Abey babey babey.", "La uzak durun amyuğaogsikyim noliy da bir dağkiğa ya!", "Lan gevşeğ, neyi yapmadın amuğaoiy?" ile dolu Qardakh sahneleri sonunda Törün denden Qardakhlıyı sorgularlar. Ae herifin ağzına parmağını sokup "Ölecektin orada!" diye bağırır. Mabiciğim de, "Sakin ol. Çocuğun bir günahı yok, üniversite öğrencisi o. Bizler gibi bu ülke için yaşayıp ölmüyor. Orada ölmemesi normal." diye ortamı sakinleştirir. Çocuğu konuşturur. Törün bir sürü şey anlatır. "İlgili tüm partileri tek tek söylüyorum. CKIP, yani Şan ve Tarih Partisi en büyük rolü oynuyor. EKP ve ilginç bir şekilde DMP de yanlarında yer alıyor. Bu partiler dışında kimse dahil mi bilmiyorum ama bana söylenen partiler bunlar." Muhtar içeri dalar, "Yapmış mı bu? Orospi çociği!" diyerek Törun'u tek tokatla yerlebir eder. "Gavat! Bunu alın tıkın hapse! Pezeveng!" Ae adamı tutup “Muhtar bey sakin olun amına koyayım. Biz dururken cezalandırmak size mi düştü çok rica ediyorum ya!” der.

-----

Törun, Mabi ve Ae başkente dönerler.

"Ae Libjetütcha, Mabi Chüimimuta. Gördünüz mü anam?" diye sorar polis. Törun da "Turistiz abi biz. Bunlar Gedhilfeli, ben Himotalıyım." diye yalan atar. Kamera bizimkileri gösterir. İki Djuratlı, bir de Qardakh oldukları açık açık bellidir.

Polis merkezinden Alep Jüchu çıkar. Ae, Mabi'ye ve Törun'a veda konuşması yapar. Mabi tutar Ae'yi gitmemesi için. Törun'a tutmasını söyler Ae'yi. Gider Alep'in yanına ve istifa edeceğini söyler. Bildiği her şeyi anlatıp rozetini atar bağırarak. Alep ise istifasını reddeder. Djurat için ölmeye var olduğunu söyler, "bizler" adeleti ve özgürlüğü sağlayacağız derken Törun'un tutmaktan vazgeçtiği Ae parmağını adamın kafasına doğrultur ve ÇAT! Alep'i alnından vurur.

-----

"Evlat, sen büyük bir hata yaptın. Bize kanıtlarla gelseydin ve gerekli soruşturmaları yapsaydık bu hainleri alaşağı edebilirdik ama sen kolay yolu seçtin. Ya Alep Jüchu masum olsaydı? O zaman ne olacaktı? Ya hayatın boyunca esir yatacaktın, ya da yasaları sallamayan bir grup haydut tarafından öldürülecektin. Kumar oynayıp şanslı çıkacağını sanmış olabilirsin ama sen de biliyorsun ki bu işi bu şekilde halleden birinin iyi bir sonu olması mümkün değil. Seni tutuklamayacağız ama polis memurluğundan süresiz uzaklaştırılacaksın. Bu işe artık uygun olduğunu düşünmüyoruz. Karar verme yetinin yeterince gelişmediğini düşünüyoruz. İleride kendini kanıtlama şansın olursa veyahut bir sonraki cumhurbaşkanı veya teşkilat başkanı seni geri almaya karar verirse ne mutlu sana. Ama dürüst olacağım, ben mümkün görmüyorum bunu."

Ae yüzü gözü yaralı evine döner. Eşyalarını toplar, babasına bir mektup bırakır ve Mabi'nin yanına gitmek için otobüse biner. Mabi'nin ninesi ve amcasıyla tanışır yemek yerler. Mabi her zamanki zıp zıp halindedir. Ae ise sanki hayatının en kötü günlerini yaşamıyormuş gibi davranıyordur. Mabi'ye Ika denen adamdan bahseder. "Kariyerimi bitirmekle tehdit etmişti. Al işte, bitti kariyerim. Ben de onun hayatını bitirmeliyim." der. "Sana söyleme nedenim benimle gel diye değil. Birinin bilmesi iyi. Üstelik sana güveniyorum. Şimdi... Öpücük ver."

Mabi utana sıkıla öper Ae'yi yanağından. İstersen seninle gelirim der.

-----

Yıl başında birlikte polis davetine giderler. Burada yeni cumhurbaşkanı Ae'yi tebrik eder nedense, sonra da Güzel bir teklifi olacağını söyler....
Last edited by Ae Libjetütcha on Fri Mar 18, 2022 5:59 pm, edited 1 time in total.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: Ae Libjetütcha; Arc 2 Başlangıç

#2
Günümüz;

Uzun bir aradan sonra, ben Ae Libjetütcha.

Yeni yıla Dusha kralıyla tütün + bira yaparak girmek güzeldi evet, ancak Djurat’a dönünce yine boşlukta buldum kendimi. Evim yoktu artık. Mabi’de kaldım ancak kendimi yük gibi hissetmekten kendimi alamıyordum. Ya sürekli dışarı çıkıp kendimi meşgul etmeye çalışıyordum, ya da Mabi'nin evini temizliyor eğer dağıtırsa, bir şeyi koyması gereken yere koymazsa ruh hastası gibi adamı azarlıyordum. Bir süre sonra Mabi Gedhilfe’ye gitti üç günlüğüne. Ben de ayrıldım Jechi’den. Eğer çalışmazsam, eğer ülke için uğraşmazsam kafayı yerim bunu öğrendim. Evde hiçbir şey yapmadığım zamanlar kendimi o kadar kötü hissediyordum ki Mabi'ye patlıyor, tüm karanlığımda boğuyordum. Sanki bir karadelik gibi... Bir süre sonra da aşırı üzülüyordum değer verdiğim adamı kırdığım için. Düzgün bir sevgi gösterme yeteneğim olmadığı için de, ya hediye alıyor ya da sevdiği bir yemeği yapmaya çalışıyordum. Yemek yapma işi çok riskliydi çünkü eğer yemeği düzgün yapamazsam daha da huysuz oluyordum. Biraz tatil iyi olur kafası hiç benlik değildi. İçim içimi yiyordu. Gazeteler, haberler... Sürekli bir bilgi alma isteğim vardı ama Jechi bunu karşılayamıyordu. Öyle olunca daha da kızıyordum. Tekrar başkente dönme planı mantıklı mıydı bilmiyorum ama çalışmam gerekiyordu. Hem düzenli bir gelirim olursa kendime bir apartman dairesi tutabilirdim, hem de şu iğrenç halimden kurtulabilirdim. Mabi’nin başına yük olmayı bırakabilirdim. Daha önce kimseyi öldürmemiştim. Alep’in kafasına ettiğim ateş, sarı saçları... Yüzündeki donuk bakış. Geceleri rüyama girmekle kalmıyor, kurduğum planların sonu insanları öldürmekle bitiyordu hep. Ika’yı yalnız yakalayıp öldürdüğüm ya da uzaktan bir yerden keskin nişancı gibi avladığım beşe yakın planım vardı mesela. Hem Djurat için doğru olanı yaptığımı düşünüyordum, hem de Djurat’ta böyle başıboş gezen bir manyağın olduğunu bilmek rahatsızlık veriyordu.

Her neyse Bolcheb’e dönüp her zaman gezdiğim yollarda gezdim. Bizim eve uzaktan baktım, Gide Meydanında oturayım dedim ama 5 dakikadan sonra çok boş geldi. Buralarda Qardakh’ları sakinleştiriyordum bir kaç hafta önce. Üniformamla... Şimdi ise sivilim. Bankta oturmuş evsiz bir şekilde bakınıyorum çevreme. Hayatımın boktanlığını hatırlattığı için sevmedim sanırım. Kalktım kalacak yerim olsun diye Yadrop Caddesinde bulduğum bir hostele kayıt yaptırdım. 6 kişinin bir arada kaldığı odalardan birine gidip ranzalardan birinde 1-2 saat uyudum. O sırada da ranzanın alt tarafına biri yerleşmiş. Uyanınca sohbet ettim. Birlikte yemek yemeğe karar verdik. Çevremde insanlar varken modum çok daha yüksek oluyor. Caddede yemek yerken bir de haftalardır Mabi’nin iştahlı yemek yediğini hatırlayıp bir daha triplere girdim. Burada tanımadığım bir herifin saçma sapan okçuluk hakkındaki fanatik sohbetini dinlemektense Mabi ile yemek yemeği tercih ederdim. İnsan kaybedince anlıyor demek ki. Gedhilfe’lerde neler yapıyor acaba? O böyle düşünceler içinde değildir herhalde. Yemek yedikten sonra biraz şehirde dolaşıp tekrar hostele döndük. Erkenden yatıp, erken kalktım. Çantama koymuş olduğum kıyafetlerden ütüye gerek olmayan bir ama profesyonel duranlardan seçtikten sonra saçlarımı arkaya taradım özenle. Dişlerimi fırçalayıp parfüm sıktıktan sonra yeni tanıştığım adama veda ederek ayrıldım hostelden.

Caddeyi boylu boyunca yürüdüm, oradan Gide’ye, Gide’den de Hükümet Binasına... Bolcheb’li olmasam bile bu binayı kaçıramam zaten. Dev gibi. Babam burada çalışıyor, lisedeyken çıkışta ne çok gelip gittim kim bilir. Tanıyordum herkesi, polis olacağım diyordum. Al oldum işte... Her neyse. Yine moral bozmaya gerek yok. Eskisi gibi bakımlıyım, erken kalktım, sabah havası harika. Binanın yakınındaki bir büfeden kahvaltı ettikten sonra hükümet binasına girdim. Üst araması, çanta araması falan derken yarım saat uğraştırdılar.

“Ae Libjetütcha. Eski polis.” diye söyledim adımı. “Elü’ud Elungi ile görüşmek için geldim. Beni çağırmıştı. Randevum yok. Kurşun kullanıcısıyım.” Soyadımı duyduklarında verecekleri tepkiye göre babamın durumunu öğrenmeyi umuyordum. Eğer buradaysa geldiğimi söylememelerini söyleyecektim. Atılmış mıydı partiden acaba? Bıraktığım mektupta konunun onunla ilgisi olmadığını yazmıştım. Kendini savunmak için kullanmıştır umarım.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ae Libjetütcha] Arc 2 Başlangıç

#3
Görevliler seni kontrol ettikten sonra kendini tanıtıyorsun ve ismini duydukları anda içlerinden biri "Lütfen buyurun." diyor. Bunun üzerine geldiğini babana iletmemelerini rica ediyorsun ve yine aynı adam şaşkınlıkla "Elbette." diyor. Diğer adam ise "Ama neden?" diye soruyor ancak sen cevap vermeden diğer eleman adamın koluna tokat atıp "Sana ne lan? Adam öyle diyorsa öyledir." diyor. Böylelikle binanın içine doğru ilerliyorsun ve üst kata çıkıyorsun. Önünden geçtiğin her çalışan seni süzüyor ve bazıları gizlice arasında muhabbet döndürüp gülüşüyor. Bir koridordan geçerken babanın partisinden olduğunu bildiğin bir tanıdık karşına çıkıyor. "Hop, kardo baban burada." diyor ve yanında durduğu ofisi gösteriyor. Böylelikle yolunu değiştiriyorsun. Cumhurbaşkanının ofisine vardığında kapıyı tıklatıyorsun ve aniden kapı açılıyor. Yaşlı bir adamla karşılaşıyorsun. Adam gülümsüyor ve "Buyurun." diyor. Adam çıkarken sen içeri giriyorsun ve Elü'ud Elungi ile karşılaşıyorsun. "Hoş geldin evlat. Baban biliyor mu geldiğini?" diye soruyor. Başkana selam veriyorsun ve babanın geldiğini bilmediğini belirtiyorsun. Elungi, başkanlık masasının önünde duran koltuklardan birine oturmanı söylüyor. Koltuğa geçiyorsun ve başkanı dinlemeye başlıyorsun.

"Çok uzatmayacağım, malum vaktimiz değerli. Bildiğin gibi Djurat Cumhuriyeti olarak Pakt'tan tamamen ayrıldık. Artık ülkenin hem siyasal hem ekonomik istikrarı bize bağlı. Çok çalışmamız gerek ve belli fedakarlıklar yapmamız gerek. Bu fedakarlıklardan biri ise hükümetin saflığı olacak." Ayağa kalkıyor ve yanına geliyor. "Senin de bildiğin gibi kıta ekonomisi sadece ve sadece Pakt üzerinden işliyor. Bu ne anlama geliyor, biliyor musun? Pakt dışında kalan ülkelerin alım satım yapamayacağı anlamına geliyor. Bu da üretimi güçlendirmemiz gerektiği anlamına geliyor. Peki Pakt dışında olan bizden başka kaç ülke var? Sadece bir tane, o ülke de Güney Tihami. Djurat olarak Pakt'tan çıkmamızın birden fazla sebebi var. Hepsini tek tek saymama gerek yok, en öne çıkan sebebi söyleyeyim. Tihami ile başlamış bir hareket var, bir duruş var. Biz bu hareketin bir parçası olmak istiyoruz. Hem ideolojik sebeplerle, hem de elimizde bulunan farklı kanıtlardan ötürü. Bu konuyu henüz açmak istemiyorum ama en azından bir detayı verebilirim. Pakt'ın temelleri bu kıta için yararlı değil. En azından bunu bilmeni isterim." Tekrar karşına oturuyor ve konuşmaya devam ediyor. "Djurat'ın kalkınabilmesi için birkaç kirli iş yapmamız gerekiyor. Sen ülkenin yararı için yasalara karşı gelmiş bir polis memurumuzsun. Ve vurgulamak isterim, polis memurumuzsun." Sana doğru eğiliyor. "Polis memuru rütbeni verdiğin cevap fark etmeksizin geri alacaksın. Senden polislikten ötesini yapmanı istiyorum. Doğrudan hükümet için, hatta benim için çalışmanı istiyorum. Aynı zamanda yeni bir ortağımız var, bir örgüt. Bu örgüt ile de içli dışlı olmanı ve güvenilir olup olmadıklarını açığa çıkarmanı istiyorum. Sen benim sağ kolum olacaksın Libjetütcha. Ne diyorsun? Ae Libjetütcha, yeni başkan yardımcısı. Ülken için bu işte var mısın?"
Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda GM olarak ben, yani Barisu ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 3 gündür.

Re: [Ae Libjetütcha] Arc 2 Başlangıç

#4
Babama burada olduğumu söylememelerini söylediğimde görevlilerin çok uzatmadan kabullenmelerine “Sağolun.” diyerek cevap verdim. Babamın yüzüne bakacak durumda değildim. Bir ay falan geçmişti aradan ve bu yüzden artık güneş gözlüğü takmıyordum gözüme ancak yüzümdeki yaralar, vücudumdaki yaralar gibi hala görünür vaziyetteydi. İlk zamanlardaki kadar korkunç değillerdi Mabi’nin ninesi sağolsun. Sürdüğü merhemler iyileşme sürecini hızlandırmıştı. Bu yüzden insan içindeyken özgüvenim eskisine yakın haldeydi. Kurşun kullanıcısı olduğumu ve adımı söylemememin sebebi beni tehdit gibi görüp dikkatli davranmaları içindi ancak beklemediğim bir şekilde içeri geçmeme, hatta tek başıma yukarı çıkmama izin verdiler. En son, hükümet binası ne kelime, teşkilat merkezinden leş bir durumda atılmıştım. Nezarethanedeki geçirdiğim günler o kadar kötüydü ki beynim buhuyla örtmüştü sanki üstünü akıl sağlığımı korumak için. Şimdi ise kendi başıma hükümet binasının merdivenlerine yürüyor, oradan da üst kata çıkıyordum cumhurbaşkanı ile görüşmek için. Yanımda da kimse yoktu. Ben yürüdükçe, başka bir koridora geçtikçe çevredeki çalışanlar bakıp bakıp gülüşüyorlar, kendi aralarında bir şeyler söylüyorlardı. Komik miydi gerçekten? Daha bir ay bile olmamıştı teşkilat liderini vurmuştum. Gülüşüyorlar mıydı buna? Fazla saçma. Acaba üstümde bir sorun mu var diye kıyafetimi kontrol ettim bir ara durup. Bir sorun yoktu. Bana sorarsanız yaşadığım şeylerde gülünecek bir şey de yoktu.

Bir koridora girip biraz yürüdüğümde tanıdık bir yüz karşıladı beni. Birlik Partisinden olduğunu bildiğim sarışın adam bana “kardo” diye seslenerek babamın yanındaki ofiste olduğunu söyledi. Hemen durdum olduğum yerde. Ofisin kapısına baktım. Babamı en son Jekot vurulduğu gün televizyonun başındayken görmüştüm. Kapıdan hemen, aceleyle çıkmıştım. Elveda bile diyememiştim. Ofise girmek istedim bir anlığına. Hemen sonra ise bu düşüncemdeki hatayı çıkarttı bilinçaltım. Hayır Ae, dedi. Sen onu en son o gün görmedin. Baban sen nezarethanedeyken ziyaret etmişti hatırladın mı? İlk uyandığında komiserler sadece bilincini geri kazandığın için seni darp ettiğinde hiçbir şey yapmadan kapıdan bakmıştı. Utanç içinde. Sanki... Oğlu olmandan utanıyor- TAMAM YETER! Daha fazla hatırlamamak için kafamı çevirdim ofisten. Adama “Teşekkürler.” dedikten sonra arkamı dönüp gerisin geri yürüdüm koridordan ve başka bir yol buldum cumhurbaşkanının ofisine ulaşmak için. Babam buradaysa belli ki kariyeri kötü duruma düşmemişti. Beni reddetmesini beklerdim. Hiç yanlış anlamazdım bunu. Doğru olan buydu çünkü onun için. Ne karşısına çıkardım, ne iletişim kurmaya çalışırdım onunla. Ancak eğer kariyerini korumak için pusuya yatmış kişilerin -Ika gibi- oyunlarına alet olduysa... O zaman aramızda sorun çıkabilirdi.

Ofise ulaştığımda tekrar bir üstümü ve duruşumu düzelttim. Saçlarımı elimle geriye doğru attım tekrardan. Sonra da kapıyı çaldım. Kapıyı çaldığımda içeriden bir ses gelmesini beklerken kapı açıldı. Karşıma yaşlı bir adam çıktı ve gülümsedi. Ben ise donuk bir ifade ile baktım yüzüne. Beni buyur edip çıktı odadan, ben de içeri girerken adamı kafamla takip ettim. Kimdi bu? Tanıyor muydum? Neden gülümsüyordu ki bana? Geldiğimden beri milletin gülmelerine uyuz olmuştum, moruk herifin de kibarlıktan mıdır bilinmez gereksiz gülümsemesi işkillendirmişti beni. Elungi bana hoşgeldin demese kapıda durup herifin gidişini izlerdim aslında ama cumhurbaşkanının sesini duyunca odanın içine dönüp kapıyı kapattım arkamdan. “Başkanım.” diye selamladıktan sonra sorduğu soruya “Hayır.” dedim kısaca. Masasının önündeki koltuklardan birine oturdum davetiyle.

Yeni cumhurbaşkanı Millet Partisinin başkanıydı. Daha önce de Pakttan çıkmaya çalışmışlardı ama ben ya doğmamıştım ya da çocuktum. Şimdi istediklerini gerçekleştirmişlerdi. Çok uzatmayacağını söylediğinde sevindim açıkçası. Boşuboşuna gereksiz sohbetlere giren insanları sevmem. Djurat’ın Pakt’tan ayrıldığını söylediğinde kafamı salladım. Ülkenin siyasal ve ekonomik istikrarı bize bağlı... Hmmm... Biz? Ne demek bu? Fedakarlık olayı hiç hoşuma gitmedi. Hükümetin saflığı dediği, Millet Partisinden gelmesini de göz önünde bulundurursak ırkçı bir anlama sahip. Ben buna karşıyım. Ülkemiz çok milletli bir ülke ve herkesin eşit olması gerekiyor. Paktın yaptığı gibi ırkların yok sayılması da saçma. Herkes kendi milletinin getirdiği geleneği yaşasın. Bir yandan da eşit haklara sahip olsun kafasındayım. Qardakh’ları meclisten atmaya falan kalkarsa sıçtık ki ne sıçtık. Kalktı ayağa ve yanıma geldi. Kıtanın ekonomisi Pakt üzerinden işliyor diye devam etti laflarına. Evet, çünkü tüm ülkeler Pakt’a bağlıydı. Şimdi düşüncesiz bir şekilde çıktığımız için Pakt’ın sağladığı ekonomik rahatlıktan faydalanamayacağız. Ülkemiz kendi kendisine yetebiliyor mu ki? Tarım ve madenciliğimiz var ama turizmden gelen gelir ile geçiniyoruz. Pakt’tan çıkarak turizm gelirimizin içinden geçtiniz. Bir de Tihami diyor bana. Tarih boyunca Djurat ve Tihami’nin yan yana olduğu nerede görülmüş? Güney Tihami ile başlayan hareket dedi... Bizim gibi başka ülkeler de bu harekete katılacak mıydı peki? Pakt’ın temelleri kıta için yararlı değil dediğinde düşündüğümü belli eden bir ses çıkardım adamın yılan gibi ince, yeşil gözlerine bakarken. Kıta benim sikimde değil bu arada. Merak edenler için söylemiş olayım.

Djurat’ın kalkınması için kirli işler dediğinde karşımdaki koltuğa oturmuştu. Ben de yerimde kıpırdanıp derin bir nefes aldım. Gerçekten beni tetikçi gibi mi kullanacaktı yani? Bunu yapmam için bana açık olması gerekiyordu. Bana sadece Pakt’ın temelleri kıta için kötü diyerek birilerini indirtemez. Üstelik korkuyorum da, çünkü söylediği şeyler bana biraz fazla güç verecek gibi gözüküyor. Eğer öyle olursa kendimi kaybedebilirim. Mabi olsa benim abartmamı engeller. Ülkenin yararı için yasalara karşı gelmiş polis memuru. Bundan övünmüyorum. Yasalara karşı gelmemin sebebi hükümetin yanlış ilerlediğine emin olmamdı. Polis memuru rütbemi geri vereceğini söylediğinde ağzımı açtım itiraz etmek için ama ne dersem diyeyim geri vereceğini söylediği için sustum. Polislikten ötesini yapmamı istiyordu. Cumhurbaşkanı için birilerini indirmek, birilerinin izini sürmek... Eğer Elungi’nin ideolojisinin Djurat için en iyisi olduğunu düşünsem yaparım söylediklerini. Djurat’a ortak olarak örgüt almak da nereden çıktı hem? Bir sürü sorum var söylediklerine karşı. Beni başkan yardımcısı yapmak istemesi, hatta sonra adımı soyadımı söyleyip rütbeyle söylemek fazlasıyla manipüle kokuyordu. Ülkem için her işe varım peki sen ülkem için doğru yolda mısın Elungi?

“Sayın Elungi...” diye başladım bir süre sessiz kaldıktan sonra. “Pakt’ın temellerinin kıta için yararlı olup olmaması benim umrumda değil.” dedim. “Ben sadece Djurat’ın yararlarıyla ilgilenirim. Pakt’tan çıkmak bizim çıkarımızaysa her türlü yanınızdayım ancak ülkemiz ekonomisinin bel kemiği olan turizmi nasıl idare etmeyi planlıyorsunuz sınırlarımızı diğer ülkelere kapatarak?” Kafamı iki yana salladım hafiften “Böyle bir soru sormamın sebebi, eğer sizin için çalışacaksam, sağ kolunuz olacaksam aynı yolda olduğumuzu bilmek istememdir. Eğer sadece bir hareket, bir ideoloji peşinde ilerlenecekse beni içeride saymamalısınız başkanım. Örgüt isteğinizi elbette ki yerine getiririm. Ülkemizin, ortağının amaçlarını bilmesi çok önemlidir. Ancak kesinlikle hükümetin saflığı için Qardakh milletvekillerini temizlemenize yardım etmem eğer bahsettiğiniz fedakarlık bu ise. Parasını ülkemizin zararına kullanan kişiler, kendilerini devletten büyük görenler, size ve ülkemize karşı oluşan tehditler üstünde çalışılmalı. Size karşı dürüst olmam gerekiyor...” Bu sefer ben eğildim ona doğru. "Bunlar için sizin benden istekte bulunmanıza gerek bile yok."

Tekrar arkama yaslandıktan sonra kaşlarımı çatıp yanağımı kaşıdım hatırlamaya çalışarak. Ofisin duvarlarına çevirdim kafamı. "Benim anlamadığım..." diyerek devam ettim. "Rahmetli Jekot, Güney Tihami Pakt'tan ayrılmasın yönünde oy vermişti antlaşma zamanında. Kendisi de solcuydu, partisi azınlık haklarını savunurdu. O gün... O korkunç olay olduğunda ise... Kendinden beklenmeyecek bir konuşma yaptı. Jekot her zaman birleştirici bir adam olmuştu. Çok garipti." Göz ucuyla baktım Elungi'nin vereceği tepkiye. "Bunun neden olduğunu öğrenebildiler mi? Ben nezarethanedeydim soruşturma gerçekleştirildiğinde."
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ae Libjetütcha] Arc 2 Başlangıç

#5
"Sorularını cevaplamaya turizmden başlayayım o halde. Artık Pakt'ın bir parçası olmadığımız için Pakt'ın kurallarını uygulama gibi bir gereksinimimiz yok. Djurat dışındaki tüm kıta vatandaşlarına 30 gün oturma izni tanıyacağız. Turist olarak 6 ay boyunca ülkede kalabilecekler. Elbette bu kararları yayınladığımız zaman Pakt ülkeleri Djurat'ı güvenli olmayan bölge olarak tanıyabilir ve vatandaşlarını gitmemek için uyarabilirler. Onların elinde bu siyasi gücün olduğu doğrudur ancak bizim elimizde de yılların turizm kaynağı ve uzman reklamcılarımız var. Durumun böyle olmadığını, Djurat'ın Pakt'tan ayrılma sebeplerinin "tamamen sosyo-ekonomik olduğunu" kıta vatandaşlarına en iyi şekilde anlatacağız. Tamamen doğruları söylemeyeceğiz ancak kötü bir niyetimiz de olmayacak. Turizm sektörü işlemeye devam edecek. Güney Tihami bu hareketi başlattı, bu doğru ancak ülkeleri kıtaya tamamen kapalı ve yakın bir zamanda tekrar aktif çatışmaya girmek zorunda kalacaklar. Savaş dışında ekonomik olarak hiçbir getirileri yok. Biz bu hataya düşmeyeceğiz, kıtaya kapanmayacağız. İnsanlara Pakt'ın kıtanın güvenliği için gerekli olmadığını, kıtanın farklı oluşumlarla da hayatta kalabileceğini göstereceğiz." Kalkıyor, odanın camını aralıyor ve tekrar yerine oturuyor. "Qardakhlar ile birlikte çalışacağız. Senin de bildiğin gibi Qardakhların mevcut bir temsili lideri yok. Bizim önderliğimiz altında bir Qardakh heyeti kuracağız. Bu Qardakh heyeti mecliste Qardakhlar ile alakalı bir problem olduğunda söz hakkına sahip olacaklar. Her 2 ayda bir Qardakhların seçilecek temsili lideri ile bizzat toplantı yapacağım. Birlikte karar alacağız ve ülkenin geleceğini birlikte belirleyeceğiz. İkinci bir isyan, hayır, üçüncü bir isyan çıkmayacak."

Son soruna sıra geldiğinde gülümsüyor ve arkasına yaslanıyor. "Uzun araştırmalarımız ve sorgularımızın sonucunda işin püf noktasını öğrenmeyi başardık. Sen, Ae Libjetütcha, Lüke Jekot'un intikamını aldın. Jekot, teşkilat başkanı Alep Jüchu tarafından tehdit ediliyordu. Djurat Cumhuriyeti bir askeri darbenin eşiğindeydi. Öncelikle Lüke Jekot'u ve ailesini tehdit ettiler, sonra da bir süreliğine Jekot'u kukla başkan olarak kullandılar. Son olarak ondan da kurtuldular ve planları orada başladı. Sen ise onların planını durdurmayı başardın. Şu an görüştüğümüz ve birlikte hareket ettiğimiz örgüt de onların planını durdurmak istiyordu. Bu örgüt Pakt Birliği'nin kıtadan temizlenmesi gerektiğini savunuyor ancak Lüke Jekot'un ölümünün haksız olduğunu düşünüyorlar. Aynı zamanda Djurat'ın bir askeri darbe yoluyla daha iyi bir geleceği olmayacağını biliyorlar. İlgili örgütün adı Mavi Yıldız."

"Mavi Yıldız örgütüne yüksek ihtimalle güvenebileceğimizi düşünüyorum. Sana, yani idealleriyle öne çıkan ve bunun için canını tehlikeye atan bir Djurat gencine ise tüm kalbimle güveniyorum. Mavi Yıldız şimdilik liderlerinin kimliğini gizli tutuyor, bu nedenle bir heyet gönderecekler. Bu heyette seni kendilerine bizzat tanıtabilirim eğer bu akşam müsaitsen. Olmazsa yarın akşam tekrar gelecekler, o zaman da ziyaret edebilirsin." Elini masasının önündeki çekmeceye uzatıyor ve açıp bir rozet çıkartıyor. Rozeti önüne koyuyor ve senin rozetin olduğunu görebiliyorsun. "Geldiğin gibi takdim etmediğim için kusuruma bakma. Tekrar aramıza hoş geldin."

Re: [Ae Libjetütcha] Arc 2 Başlangıç

#6
Cumhurbaşkanı cevaplarına başlarken arkama yaslanıp dinledim soluksuz bir şekilde. Artık 3 günlük tatil saçmalığı kalkıyor mu? Mükemmel bir fikirmiş gerçekten. Reklam yapmak ve normalden olduğundan daha güvenli göstermeleri gerekiyor ülkemizi. Kafamı olumlayan şekilde sallayarak dinliyordum her cümlesini. Ülkemin böyle bir durumda ayakta kalabileceğini bilmek istiyordum. Söyledikleri hayali değildi, yapabileceği şeylerdi. Bu yüzden karşımdaki adama olan güvenim arttı. Her ne kadar ırkçı olduğuna kararım kesin olsa da, ideolojisi ülkeyi derin bir çukura atmayacaktı. Adam ayağa kalktığında “Anladım.” dedim sadece. Pakt’ın bizim yararımıza olup olmadığını hiç düşünmüş müydüm? Umrumda olmamıştı sanırım. Pakt olmadan ayakta kalabilecek ülke olmayı başarırsak, Dusha’nın hiç düşünmeden Pakt’tan ayrılacağına da emindim. Toshohe’yi düşündüm. Çok kafa adamdı kendisi, Pakt’ı da sevmediğini biliyordum ve... Bir anda aklıma bir fikir düştü. Cumhurbaşkanımız ise fikir üstünde düşünmeme izin vermeyerek konuşmasına devam etti. Qardakh konusunda bir lider seçeceklerini, Qardakh heyeti kuracaklarını söyledi. Bu söyledikleri hiç doğru değildi ama doğruluk önemli miydi ki? Qardakh’ların en azından içleri iyi olurdu ve isyan durumunu en aza indirirdi. Ülkedeki kişilerin yaşam kaliteleri önemliydi. Her ne kadar yanlış yöne gidebilecek bir durum da olsa, sorun görmemiştim.

Sonrasında da can vurucu bir cevap verdi ki oturduğum yerde gözlerimi kocaman açıp donuk bir şekilde bakarken yakaladım kendimi. Yani, gerçekten Alep Jüchu eski cumhurbaşkanımızı tehdit ediyordu ve darbe yaparak Pakt’tan ayrılmak mı istiyordu? Hislerime güvenirim demiştim değil mi? Bazen korkutucu oluyor. Anlattığı şeyler arasında belli başlı kopukluklar vardı tabi ki ama yine de yaptığım şeyin doğruluğunun ortaya çıktığını sindirmek için yutkuntum. Yani... Babam... Belki bir şekilde... Beni kabul edebilir miydi geri? Mavi Yıldız örgütü hakkında söylediklerine karşı bir cevap beklediğini fark ettim Elungi’nin. “Bu akşam mı?” dedim dalgın dalgın. Önceki söylediklerini yerleştirmeye çalışıyordu kafamda sadece. Bu akşam işim falan yoktu tabi ki. “Planlarımı bu gibi önemli bir görev için tabi ki ertelerim. Bu akşam geleceğim.” dedim. Cumhurbaşkanının karşısında boş gezen bir adam olduğumu kabul edecek değilim. Sonra da masasının çekmecesinden çıkardığı rozetimi masadan bana doğru sürmesini izledim adamın. Polisliğe geri dönüyordum öyle mi? Elimi almak için uzattığımda elimin titrediğini fark ettim. Rozetimi yumruğumun içine alıp göğsümün önüne getirdim. Elimi açıp bir aya yakındır yanımda olmadığı için kendimi ne kadar eksik hissettiğimi fark ettiğim cansız varlığa baktım. 1-2 saniye sonra avcumu kapattım. Cumhurbaşkanımıza baktım. “Teşekkür ederim efendim.” dedim.

“Sizden bir isteğim olacak eğer mazur görmezseniz.” dedikten sonra rozetimi cebime koydum.

“Alep Jüchu; çocukluğumdan beri idol olarak gördüğüm, yerinde olmak için can attığım bir teşkilat lideriydi. Üstelik daha önce kimseye öldürmek için ateş etmemiştim. Kendisi...” Derin bir nefes aldım kelimeleri telaffuz edebilmek için. “Anlayacağınız üzere, benim için eskisinden daha önemli biri oldu. Djurat’ın Pakt’tan çıkmasını istiyordu ve bunu bir darbe ile gerçekleştirmek istedi. Tihami ile başlayan bir hareket olduğunu söylemiştiniz. Tihami, Pakt’tan teşkilat lideri Endud Asgama’nın cumhurbaşkanlarını öldürmesi sonucu darbe yapması ile Pakt’tan ayrıldı. Yanı olay aslında tekrar ediyor, değil mi? Bu yüzden eğer izin verirseniz, Alep Jüchu’nun özel dosyalarına bakmak istiyorum. Sonra da Dusha’nın teşkilat lideri hakkında gizli bir soruşturma yürütmek istiyorum. Toshohe Hafuru, siz de biliyorsunuzdur, Pakt ile arası iyi bir kral değil. Öldürülmesini istemem. Hem de bu konuda ona yardım edersek, Dusha’nın Güney Tihami’den çok daha yararlı bir müttefik olacağı kanaatindeyim.”
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ae Libjetütcha] Arc 2 Başlangıç

#7
Elungi gülümsüyor ve "Bunun için en kalifiye elemanlardan biri olduğunu söyleyebilirim Ae. Elbette göz atabilirsin ancak bunu yeni bir teşkilat lideri seçildikten sonra yapman daha uygun olur. Merak etme, bir iki hafta içerisinde ona da bakacağız." diyerek isteğini onaylıyor. "Bu akşam gelecek olmana sevindim. Benim birkaç görüşmem olacak, herhalde iki saate falan bitmiş olur. Yine ofisime gelirsin, çıkarız. Ama benim de senden bir isteğim olacak." Ayağa kalkıyor ve yanına gelip fısıldıyor. "Babanla git bir konuş. Rütbeni geri aldığını söyle. Baban biliyor mu diye sorma nedenim de buydu. Senin rütbe durumunu geçen hafta gelip sordu bana." Tekrar koltuğuna doğru yürürken gür bir sesle "Bu bir emirdir Libjetütcha, haydi!" diyor ve sırıtıyor. Böylece odadan çıkıyor ve babanın bulunduğu odaya doğru ilerliyorsun. Odanın kapısına geldiğin anda az önce seni karşılamış olan adam üstüne atlıyor ve "Ae'm gelmiş hoş gelmiş! Hop, Ichap abi! Bak kimler geldi buraya." diyor. Babana el ile işaret yapıyor ve baban sizi gördüğü gibi elindeki dosyayı masaya bırakıp yanına geliyor. Üstüne atlayan eleman kenara çekiliyor ve baban sana sert bir bakış atıyor. Bir süre sonra elini omzuna koyuyor ve "Hoş geldin." diyor. Seni odaya bağlı olan balkona davet ediyor.

Birlikte balkona geçiyorsunuz ve baban hemen ikiniz için çay istiyor. Üst üste dizilmiş olan plastik sandalyelerden birini alıyor, oturuyor ve bir sigara yakıyor. Sana dönüyor ve "Yaşanan her şeyi duydum." diyor. Çayları az önce üstüne atlamış olan heyecanlı ve oldukça terli eleman getiriyor. Önünüze küçük bir masa koyuyor ve masanın üstüne çaylarınızı koyuyor. Babanın omzuna vuruyor ve "Abim! Koyu, her zamanki." diyor. Baban başıyla onaylıyor ve adam içeri gidiyor. Baban tekrar sana dönüyor ve sigarasından bir fırt alıp söze giriyor. "Chiepükütgo muhabbetini dert etme. Alep Jüchu ile ilgili olayları konuşalım." diyor ve sana doğru eğiliyor. "Sezgilerin doğruluğu geliştirilebilir. Mutlak gerçeği sunacağı anlamına gelmez. Ya yanlışın olsaydı? Hapislerde çürüyecektin evlat." diyor. Gerginlik hem hat safhada gibi, hem de ortalıkta yok gibi. Bilinmezlik tüm balkonu kaplamış durumda. Sigaranın dumanı ile alnından akan terler birleşiyor ve her şey gittikçe daha da rahatsız edici olmaya başlıyor.

Re: [Ae Libjetütcha] Arc 2 Başlangıç

#9
Cumhurbaşkanının söylediklerine kafamı salladım. Yeni teşkilat lideri seçimleri bir-iki hafta içinde yapılacakmış. Bunu duyunca içimde rahatsızlık oluştu. Seçimlerin sonunu sevmeyeceğimi söylüyordu içimden bir ses. Alt dudağımın üstünde kalkmış bir deriyi kemirmeye başladım. Kim olabilirdi ki teşkilat lideri? Öyle tanıdığım, çok gözüme çarpan bir komiser yoktu. Bilinçaltım bir isme getirmeye çalışıyordu okları ama hiç anlamıyordum. Mabi polis memuruydu, bize çarpanları veren bir komiser vardı ama pek de aklımda kalan biri değildi. Gerçekten hiç tanıdık biri olmaz diye düşünüyorum. Elungi, bir iki saate bitecek işleri olduğunu söylediğinde oturduğum yerden ayağa kalktım. O kadar bakmıştım kendime buraya geleceğim diye ama şu konuşmanın yarattığı stresten terledikçe terlemiştim. Nefes almayı unutmuş gibi hissettiğim için bir iki nefes aldım derinden. Adam da bana babamla konuşmamı söyledi. Kafamı iki yana sallayıp “Bilemiyorum.” dediğim gibi bunun bir emir olduğunu söyleyip sırıttı. O gülümseyince, benim de dudaklarımın kenarları kıvrıldı. “Emredersiniz.” dedikten sonra bir selam çakıp çıktım cumhurbaşkanının odasından.

Sonra da içimde deli gibi bir endişe ile, sanki yere basmıyormuşum da havada ilerliyormuşum gibi bir rahatsızlıkla ilerledim koridorlarda. Babamın olduğunu söyledikleri yere doğru ilerledim... İlerledim ve ilerledim... Ne diyecektim ki? Kafamda bir plan yoktu. Duygusal durumlar da bana göre değildi. Sarılıp ağlayacak değildik yani. Oturacak, konuşacaktık belli ki. Belki beni azarlayacaktı. Yine de fikirlerimden dönecek değilim. Kapısına yaklaşırken bir sürü düşüncelere dalmıştım ki demin gördüğüm partili adam önümde belirdi sanki. Bana sarıldığı gibi, Ae’m gelmiş. dedi. Şöyle bir sarsılsam da baktım adamın yüzüne ve biraz aklımın derinliklerinde kalmış olaran ismi çıkardım gün yüzüne. Ruch Detgo. Babamın yanında çalışan, benden daha çok oğlu gibi davranan bir herifti. Benden belki 3 belki 4 yaş büyük. Arada eve gelirdi eskiden de, soframızda yemek yediği falan olur. Gülümsemeye çalıştım gergin gergin, ben de sarıldım ona hafiften. O da babamın adını bağırarak ve ona el kol ederek geldiğimi kendisine bildirmiş oldu. Birlikte herifle sarmaş dolaşken babamın ofisinden bana baktığını gördüm. Acele ile elindeki dosyasını bırakmasını ve yanıma gelmesini. Ruch babam geldiği gibi bıraktı beni. Ben de onu bırakıp boğazımı temizledim. “Merhaba.” dedim ifadesiz durmaya çalışarak. O da sert bir bakış attıktan sonra elini omzuma koydu ve beni ofisinin balkonuna doğru ilerletti. Babamın ardından plastik sandalyelerden birini çıkardıktan sonra karşısına koyup oturdum. Sessizlik oldu derinden. Babam sigarasını yakarken ben de hükümet binasından Bolcheb’in sokaklarının manzarasına göz gezdirdim. Hala sabahtı, iş saati de olduğu için fazla gezen tozan yoktu sokaklarda. Yine de başkenti, doğduğum şehri seviyordum. Babam sigarasını yaktıktan sonra her şeyi duyduğunu söyledi. Öyle mi? Her şeyi mi duymuştu? Qardakh buzullarından yapılma malafatı duymamıştır ya. O kadar da değil. Ruch terler içinde çaylarımızı getirdi. Babamın koyu içtiğini falan biliyor. Ben neden bilmiyorum babamın neyi sevip neyi sevmediğini? İçten içe onu kıskansam da şuan düşüneceğim başka şeyler var. Mesela babamın sigarasından bi duman aldıktan sonra söyledikleri... Chiepükütgo dedi! Ika? Gözlerim açıldı. Aradığım isim yoksa bu muydu? Eğer Ika olursa yakarım ulan bu dünyayı! Bir şeyler söyleyecektim ama Alep hakkında konuşmamızı istediği için söyleyemedim. Oturduğu yerde bana yaklaştı ve sezgilerimin kesin olmadığını söyledi. Hapislerde çürümek mi? Onu duymak için eğilmiştim ben de. Ika konusunda açılan gözlerim şimdi kısıldı.

“Sence...” dedim. “Sadece sezgilerime güvenerek böyle bir hareket yapar mıyım?”

Babamla çok mu yakınız? Hayır. Hatta hiç. Beni parayla şımartmasının yanında, işleri ve politika ile çok içli dışlı olduğu için çocukluğumda bile birlikte olmadık. Ancak yapmak istediklerimi biliyor, hayallerimi biliyor, daha önceden yaptığım planları da biliyor... Beni sadece başına buyruk aptal bir adam olarak düşündüğünü farketmek koydu be aga. Bu yüzden içimde kıskançlık var şu Ruch denen adama demek ki. Babam onun nasıl bir düşünme şekli olduğunu biliyordur eminim. Kendi oğlununkini ise bilmiyor.

Arkama yaslandım. “Baba bu bir kumar değildi, baştan beri buna ilerliyordu. Bak... Her şey Alep Jüchu’nun lehine işliyorken ben sadece şüphelendim. İhtiyacım olan tek şey bir kanıttı. Eğer o kanıtı bulamasaydım zaten bir yaptırımda bulunmayacaktım. Ancak, direkt şantajla üstüne suç atacakları adamı bulduk Mabi’yle.” Babam o akşam Mabi’yi tanımıştı zaten. “Sonrasında da, ülkenin SEÇİMLE GELMEMİŞ cumhurbaşkanını yargılama konusunda çok büyük sıkıntılar çıkacağını ve millet vekillerinin ona yardım edeceğini düşünmemek aptallık derecesinde optimist olmaktan başka bir şey değildi. Ben de kendimi ülkem için feda etmeye hazırdım. Bir sorun olsaydı, Qardakh’lara suç atmak için uğraşsalardı... Yargılanırken önceki cumhurbaşkanını da benim vurduğumu söyleyecektim. Yeter ki ülkem bölünmesin.”

Derin bir nefes aldım. Konuşurken çatılmış kaşlarımı rahatlatmak için sağ elimle kaşlarımı ovmaya başladım. Babamın yüzüne bakmadan “Benim sadece hislerimle karar verdiğimi düşünmen konusunda seni suçlayamam.” dedim. “Törun denen Qardakh, ona partililerin adını söylememizi istediğimizde senin adını ve partini söyleyecek diye çok korktum. Bu yüzden...” Bir öf çektim. “Senden şüphe duyduğum için özür dilerim.”

Yanına iki şeker koyulmuş çayın, şekerlerini masaya bıraktıktan sonra bardağı alıp üflemeye başladım.

“Chiepükütgo dedin...” diye konuyu değiştirdim fazla duygusallaştığı için. “Olanları duysan da onun tarafından duymuşsundur. Ika beni tehdit etti. Senin kariyerin üstünden. Tanıdıklarını partinden siyasete sokmak istiyorlarmış, buna aracılık etmemi istedi. Yoksa televizyonlarda rezil edermiş de bilmem ne. Ben bunlara gelemiyorum baba. Bu yüzden politikacı değil, polis memuru olmayı seçtim. Üstelik Ika dert etmemem için fazlası ile büyük bir tehdit... Sabah akşam onu düşünüyorum denebilir. İçimde kötü bir his var.”

İçmem için yeterince soğumuş olan çayı sakin sakin içmeye başladım.
Image
Yaz geldi.
► Show Spoiler
Yan çar
Podosḧi Øfinuafeme

Re: [Ae Libjetütcha] Arc 2 Başlangıç

#10
Baban ciddi bir tavır takınıyor ancak pozitif bir tavır olacak ki hafif bir gülümseme görebiliyorsun. "Seninle aynı kararları alırdım. Mantığınla ilerlemene sevindim. Senin sadece içgüdülerinle ilerleyecek bir insan olmadığını bildiğim için sordum. Bana eksik bilgi verildiğini anladım. Olayların iç yüzünü anlatmana vesile oldu." Babana duyduğun güvensizliği anlattıktan sonra baban kafasını sana çeviriyor ve "Konu siyaset olunca aile bağları ne yazık ki geri planda kalır. Djurat'ın siyasetçileri tarafından bir komplo durumu olduğunda ben dahil herkesten şüphe edilmesi şart. Gerekli sorgulamalar tüm siyasetçiler için yapılmalı. Temize çıktığım ve Djurat'a eskisi gibi hizmet edebileceğim için çok mutluyum." diyor. Ika ile ilgili olaylara değindikten sonra baban sana yaklaşıyor ve "İster Chiepükütgo ailesi olsun ister daha ünlüsü, bize hiçbir şey yapamazlar. Kariyerimi bitirmek için ellerinden geleni yapabilirler. Başaramayacaklar." diyor.

Bir süre sigarasına odaklanıyor ve söndürdükten sonra günbatımını izlemeye başlıyor. "Oğlum, herkesten önce haberin olmasını istiyorum. Cumhurbaşkanımız ile konuştum ve kendisinden siyasi geleceğimle ilgili önemli bir haber aldım." Boğazını temizliyor, sana dönüyor ve gözlerinin içine bakarak müjdeli haberi veriyor. "Teşkilat başkanı seçiminde aday olmamı rica etti. Ben de kabul ettim. En azından şimdilik benimle birlikte toplam 3 aday var. Seçim gününe kadar aday olmak serbest. Senin de bildiğin gibi teşkilat başkanı söz konusu olduğunda sadece iktidar partisi değil tüm siyasi partilerin milletvekilleri aday olabiliyor. Aynı zamanda aktif bir siyasetçi olmayan insanlar da cumhurbaşkanı tarafından aday olarak atanabiliyor." Bir süre duraksıyor ve tekrar günbatımına bakıyor. Güneş yavaş yavaş yok olurken "Seni önermeyi düşünüyorum." diyor. "Senin genç bir yaşta teşkilat başkanı olman ve ülkemizi temsil etmen herkesin yararına olur diye düşünüyorum. Elbette kendimi de bu rütbeye layık görüyorum ancak yaşlandığımın da farkındayım. Ne kadar süre bu görevde kalabileceğim? Sağlığımı görev stresiyle koruyabilecek miyim? Senin başarabileceğini düşünüyorum." Tekrar sana dönüyor ve "Elbette kabul edersen." diyor.
Locked

Return to “Hükümet Binası”

cron