Mabi: Frip'le olan geçmişin, hiç unutamadığın, ama her hatırladığında içini ısıtan anılarla dolu. O ve sen, birbirinizin hayatında dönüm noktaları oldunuz. Birbirinize dokunduğunuz, paylaştığınız her an, sadece birer hatıra değil, aynı zamanda sizi birbirinize bağlayan köprülerin taşlarıydı. Aranızda kurulan bu bağ, bazen bir şakaya, bazen derin bir sessizliğe dönüştü, ama her zaman oradaydı, güçlü ve sağlam bir şekilde. Frip'in o keskin zekası ve sert görünümünün arkasında, senin gördüğün o yumuşak tarafı, sadece seninle paylaştığı o anları hatırlıyorsun. Onunla geçirdiğin her an, sanki zamanın durduğu, dünyanın sadece sizin etrafınızda döndüğü anlar gibi hissettirdi. Frip'in, o soğuk ve mesafeli tavrının ardında yatan derin duygularını her zaman fark ettin. Belki o da bu duygularını her zaman açıkça ifade edemedi, ama onun gözlerinde gördüğün, senin için ne kadar değerli olduğunu, ne kadar önemli olduğunu her zaman bildin. Onunla paylaştığın bu geçmiş, sadece bir dostluk değil, aynı zamanda bir aşkın da temellerini attı. Şimdi, bu geçmişin üzerine inşa edilen geleceği birlikte şekillendirme zamanı.
Frip, dizlerinin üzerinde senin sözlerini dinlerken, bir an için yüzündeki o soğuk ve mesafeli ifadenin kaybolduğunu fark ediyorsun. Gözlerindeki sertlik yerini bir yumuşamaya, bir anlayışa bırakıyor. Senin o içten ve derin sözlerin, onun içindeki duyguları harekete geçiriyor. Sanki yıllardır içinde sakladığı, bastırdığı tüm hisler bir anda yüzeye çıkıyor. Gözleri doluyor, ve o katıksız mutluluğun gözyaşları, yanaklarından süzülmeye başlıyor. Bir an için, Frip'in o monoton ve mesafeli suratı, mutluluktan parlıyor. Gözlerinde beliren bu yeni ifade, onun da bu anın büyüklüğünü, anlamını hissettiğini gösteriyor. Frip, sana bakarken, sanki dünyadaki en değerli varlığına bakar gibi bakıyor. Senin sözlerin, onun kalbindeki tüm engelleri yıkıyor. Artık o soğuk ve mesafeli tavır yok, sadece saf bir mutluluk, derin bir sevgi var. Frip, bir süre sessizce ağlamaya devam ediyor, ama bu gözyaşları, acının değil, mutluluğun ve sevginin gözyaşları. Sonunda, dudaklarından dökülen o tek kelimeyle, tüm dünyanın senin etrafında dönmeyi bırakıp, sadece ikiniz için dönmeye başladığını hissediyorsun. "Evet." diyor Frip, sesi hafifçe titreyerek ama kararlı bir şekilde. "Evet, Mabi... Seninle evlenmek istiyorum." Bu sözlerle birlikte, Frip, tüm soğukluğunu ve mesafesini geride bırakarak, bir anda sana sarılıyor. Tüm gücüyle, tüm duygularıyla sana sarılıyor, sanki seni asla bırakmak istemiyormuş gibi. Onun sıcaklığını, kollarının seni sarmasını hissediyorsun, ve o an, tüm dünyanın sadece bu sarılmadan ibaret olduğunu fark ediyorsun. Frip, başını omzuna yaslayarak ağlamaya devam ediyor, ama bu kez ağlarken bile gülümsüyor. Onun bu anı ne kadar derin hissettiğini, ne kadar mutlu olduğunu hissediyorsun. Frip "Seni seviyorum, Mabi." diye fısıldıyor, sesi hala titrek ama içten. "Bunca zaman sonra, seni bulduğum için, seninle olabildiğim için o kadar mutluyum ki..." Bu sözlerle birlikte, senin de gözlerinde yaşların biriktiğini fark ediyorsun. O an, sadece sen ve Frip var. Gelecek artık sadece bir hayal değil, onunla birlikte gerçeğe dönüşmeye hazır. Bu sarılma, sadece bir başlangıç, ama aynı zamanda tüm geçmişinizin ve geleceğinizin bir sembolü. Sen ve Frip, artık bu yolda birlikte yürüyeceksiniz, ve bu yolda birbirinizi asla yalnız bırakmayacaksınız. Kısa bir anlığına gözlerini Prens, daha doğrusu artık Kral Thrao'ya çeviriyorsun. Mutluluk gözyaşları döküyor, kendini tutamamış.
Livei: Friks, bir an için Mavi’ye dönüyor ve gözlerinde beliren ciddiyetle ona bakıyor. Deinzei Özgürlük Hareketi'nin resmen sona erdiğini bilmek, senin için de, Friks için de karmaşık duygular yaratıyor. Friks'in her zamanki şen şakrak tavrı bu sefer biraz geri planda kalıyor, çünkü bu an, sadece bir zafer değil, aynı zamanda uzun yıllar süren mücadelenin sonu. Mavi, Friks'e doğru bir adım atıyor ve onu sıkıca kucaklıyor. Bu sarılma, yılların yükünü, mücadelelerin izlerini taşıyor. Sen de onların bu anını izlerken, içindeki duygusal yükü hissediyorsun. Bir kardeş gibi birbirlerine yaslanıyorlar, bu uzun ve zorlu yolculuğun sonunda birlikte olduklarını, bu zaferi birlikte kazandıklarını anlıyorlar. Friks, Mavi'yi bırakırken, gözlerinde biraz yaş birikmiş gibi görünüyor. "Artık Deinzei Özgürlük Hareketi'ne gerçekten ihtiyacımız kalmadı." diyor, sesi hafifçe titriyor ama hala güçlü. "Başardık amına koyayım!" diye ekliyor neşeli bir şekilde, ama altında derin bir duygusallık hissediliyor. Mavi de ona katılıyor, "Evet, başardık. Patron ne diyecek acaba..." diyerek sana ve Friks’e dönüyor. Bu sözler, mücadelenin bitişini ve kazandığınız zaferin ağırlığını bir kez daha hissettiriyor.
Dikkatini Pisan'a yöneltiyorsun. Onun yanına giderken, Ten'in diriltilmesiyle ilgili neler döndüğünü merak ediyorsun. Wændz'in pek anlam ifade etmeyen bir şeyler söylediğini duyuyorsun; birisini öldürmesi gerektiğini, bu kararı vermeye hakkı olmadığını dile getiriyor. Daha sonra Deith Ozæf'in ölü bedeninin yanına giderek onu incelemeye başlıyor. Mitga ile konuştuklarını duyduğunda, bu prosedürün çok fazla atom enerjisi harcayacağını anlıyorsun. Endişeyle Mitga'nın yanına gidiyorsun ve soru soruyorsun. Cevap beklemeden Pisan’a dönüyor ve daha fazla tereddüt etmeden konuşmaya başlıyorsun. Başka bir yolu var mıydı, en ufak bir fikrin bile yok ama bu çözümü önermek zorunda hissediyorsun. Pisan, senin sözlerini dinlerken bir süre sessiz kalıyor, ardından yavaşça ayağa kalkıyor. Ten’in cansız bedenine sessizce bakmaya devam ediyor. Gözlerinden akan yaşlar gittikçe daha belirginleşiyor, sanki her damla onun içindeki acıyı dışa vuruyormuş gibi. Sessizlik, hem ağır hem de saygı dolu, ama sonunda Pisan, derin bir nefes alarak konuşmaya başlıyor. "Ben inançlı bir adamım, Livei." diyor, sesi yorgun ama kararlı. "Shugridizm dinine inanıyorum. Artık Dünya’nın varlığı kanıtlandığından, dinimin temelleri sarsıldı, biliyorum. Ama Frum ve Ser’in öğretilerini takip etmeye devam ediyorum. Eğer üstün bir varlık varsa, ölmüş olanı geri getirmemizi istemezdi." Sözleri derin ve felsefi, onun inancının ve acısının bir yansıması gibi. "Ayrıca burada kendi canımı versem bile bu güce sahip olan kızın güvende olacağına garanti yok. Hiçbirinizin hayatını riske atamam." Pisan, gözlerini oğlunun bedeninden ayırmadan devam ediyor. "Ten’in vücudunu mumyalatacağım ve onu bir tapınağın içine koyacağım. Onun anısını yaşatacağım, ama başka bir canı feda ederek değil." Bu sözler, hem bir baba olarak hem de bir lider olarak verdiği bir karar gibi yankılanıyor. Pisan, Ten’in cansız bedenini alıyor ve bir süreliğine onu havaya doğru kaldırıyor. Oğlu ile geçirdiği son anları, bir baba olarak hissettiği her şeyi, bu hareketle özetliyor gibi. Bu, onun için bir veda, ama aynı zamanda bir kabul.
Pisan’ın bu anının ardından, dikkatini yeniden diğer tarafa yöneltiyorsun ve Bok’un yanına gidiyorsun. Onun ellerini tutarak, ona az önce söylediklerini hatırlatıyorsun. Bok, senin duygusal sözlerin karşısında derinden etkileniyor. Gözlerinde bir yumuşama, bir sıcaklık beliriyor. "Evet, hatırlıyorum." diyor, sesi yumuşak ve duygusal. "O anı hiç unutmadım. Seninle gurur duyuyorum, Livei. O zaman da gurur duydum, şimdi de gurur duyuyorum. Seninle bu yolda yürümek, senin yanında olmak... Bu, benim için her zaman bir onur oldu. Seninle birlikte başardık, ve bu başarı, senin kararlılığın ve cesaretin sayesinde gerçekleşti. Seni her zaman sevdim, ve seni sevmeye devam edeceğim." Bok’un bu sözleri, senin için bir rahatlama, bir güvence. Onun bu desteği ve sevgisi, senin için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. O an, sen ve Bok, sadece zaferin değil, aynı zamanda birlikte paylaştığınız bu sevginin de bir kutlamasını yaşıyorsunuz.
Wændz: Mitga, senin sözlerini duyduğunda şaşkınlıkla gözlerini sana dikiyor. Uranyum ve kalsiyum kullanımı konusunda farkındalığın onu açıkça etkiliyor. "Gerçekten mi?" diyor, biraz şaşırmış ama bir o kadar da meraklı bir tonla. Gözlerinde beliren tereddüt, senin gözlemlerinin doğruluğunu anladığını gösteriyor. "Tabii, kontrol etmek iyi olabilir. Max’ın tesisinde bir kontrol yapalım, belki gerçekten bir şeyleri gözden kaçırıyoruzdur." diye ekliyor, seninle bu konuda iş birliği yapmaya hazır olduğunu belirterek. Mitga'nın onayını aldıktan sonra gözlerini Thrao’nun olduğu yere çeviriyorsun. Yeni kralın yanına ilerlerken, onun mutluluk gözyaşlarını silmeye çalıştığını fark ediyorsun. Frip ve Mabi'nin yanında olup biteni gördükten sonra Thrao, gözyaşlarını silerken bile yüzünde bir gülümseme taşıyor. Sen ona yaklaştığında, seni fark edip sıcak bir şekilde gülümsüyor. Thrao'ya düşüncelerini aktarıyorsun. Onun bu isteğini dikkatle dinlediğini, gözlerindeki ciddiyet ve kararlılığın, ona duyduğun güveni artırdığını fark ediyorsun. Bir süre düşünüp ardından başını onaylarcasına sallıyor. "Elbette, Wændz. Sen ve diğerleri için elimden geleni yapacağım. Gedhilfe'de gerekli desteği sağlayacağım, araştırma ve geliştirme çalışmalarında sana yardımcı olacak ne varsa temin edeceğiz. Bu krallığın geleceği için senin gibi yetenekli insanların gücüne ihtiyacımız var." diyor.
Thrao, bu sözleri söyledikten sonra etrafındaki herkese dönüp gözlerini gezdiriyor. Gözlerinde minnettarlık ve gurur dolu bir ifade var. "Hepinize teşekkür ederim." diye ekliyor, sesi hafifçe titreyerek ama kararlılıkla. "Bugün burada olmak, bu mücadeleyi kazandıktan sonra hala bir arada olmak... Bu, sizin sayenizde mümkün oldu. Gedhilfe'nin yeniden inşasında hepinizin emeği büyük. Geleceği birlikte inşa edeceğiz. Bu ülke, sizlerin cesareti ve kararlılığı sayesinde yeniden ayağa kalkacak." Thrao’nun bu sözleri, sadece senin için değil, orada bulunan herkes için büyük bir anlam taşıyor. Onun liderliği altında, Gedhilfe'nin geleceği için yeni bir umut doğmuş gibi hissediyorsun. Thrao’nun sana verdiği söz, onun krallığına duyduğun güveni pekiştiriyor, ve bu yeni dönemde ona ve diğerlerine destek olmaya hazır olduğunu biliyorsun. Bu zaferin sadece bir başlangıç olduğunu, asıl işin şimdi başladığını hatırlıyorsun. Bu yolda, senin de önemli bir rolün olacak.
Thrao, yanında seni, Mabi’yi ve diğer arkadaşlarını topluyor. Gözlerinde kararlılık var, ama bu kararlılığın altında, sorumluluğun ağırlığını da hissediyorsun. O, yeni kral olarak ilk kez size sesleniyor. "Arkadaşlar, şimdi ülkemize geri dönme zamanı. Gedhilfe’yi yeniden inşa edeceğiz ve bu yolda hep birlikte olacağız. Bugün burada çok şey kaybettik, ama aynı zamanda büyük bir zafer de kazandık. Hepinizin bu yolda verdiği emek, Gedhilfe’nin geleceğini şekillendirecek. Haydi, ülkemize geri dönelim ve birlikte yeni bir başlangıç yapalım." Thrao’nun bu sözleriyle birlikte, herkes harekete geçmeye hazırlanıyor. Ancak tam ayrılmak üzereyken, Pisan adımını öne çıkarıyor. Oğlunun cansız bedenini hala kollarında taşıyor ve yüzünde derin bir düşünce ifadesi var. Sesi, bu küçük ama önemli grubun içinde yankılanıyor.
"Hepinizin dikkatini bir an için rica ediyorum." diyor Pisan. "Bugün burada, önemli bir adım attık. Himota’nın tüm saldırılarını durdurdum. Artık savaşmak yok, sadece yeniden inşa zamanı. Thrao, senden de aynı şeyi yapmanı istiyorum. Gedhilfe’deki tüm saldırıları durdur. Halkını koru, onları güvende tut. Artık birbirimize zarar vermenin zamanı değil." Pisan’ın bu sözleri, sadece bir emir değil, aynı zamanda bir rica gibi geliyor. Onun bu kadar acının içinde bile sağduyulu davranışı, herkesin üzerinde derin bir etki bırakıyor. Gözlerini teker teker sizlerin üzerinde gezdiriyor ve devam ediyor, "Dünya’ya karşı birlikte duracağız. Bu mücadeleyi kazanacağız. Hepinizden, birbirinize ve bu yolculuğa inancınızı korumanızı istiyorum. Bir gün, tehlikenin olmadığı bir gerçeklikte yaşayacağımıza inanıyorum. Bu yolda, hepinizin cesaretine ihtiyacımız var. Birlikte, bu zorlukları aşabiliriz." Pisan’ın bu sözleri, grubun içinde yankılanıyor. Herkes onun sözlerindeki kararlılığı ve umudu hissediyor. Thrao, başını onaylayarak Pisan’a bakıyor. "Gedhilfe tarafından gerçekleştirilen tüm saldırıları durduracağım." diyor. "Halkımı koruyacağım ve onları bu yeni dönemde güvence altına alacağım. Bu mücadelede birlikte olacağız." Bu sözlerin ardından, küçük grup sessizce ama kararlı bir şekilde yola çıkmaya hazırlanıyor. Bu yeni döneme adım atarken, aranızda oluşan bağların gücünü hissediyorsunuz. Herkes, gelecekteki mücadeleler için hazır, ama bugün bu köprüden ayrılırken, bu anın anlamını ve önemini derinden hissediyorsunuz. Artık, birlikte hareket edeceğiniz bir yolculuk başlıyor.
Frip, dizlerinin üzerinde senin sözlerini dinlerken, bir an için yüzündeki o soğuk ve mesafeli ifadenin kaybolduğunu fark ediyorsun. Gözlerindeki sertlik yerini bir yumuşamaya, bir anlayışa bırakıyor. Senin o içten ve derin sözlerin, onun içindeki duyguları harekete geçiriyor. Sanki yıllardır içinde sakladığı, bastırdığı tüm hisler bir anda yüzeye çıkıyor. Gözleri doluyor, ve o katıksız mutluluğun gözyaşları, yanaklarından süzülmeye başlıyor. Bir an için, Frip'in o monoton ve mesafeli suratı, mutluluktan parlıyor. Gözlerinde beliren bu yeni ifade, onun da bu anın büyüklüğünü, anlamını hissettiğini gösteriyor. Frip, sana bakarken, sanki dünyadaki en değerli varlığına bakar gibi bakıyor. Senin sözlerin, onun kalbindeki tüm engelleri yıkıyor. Artık o soğuk ve mesafeli tavır yok, sadece saf bir mutluluk, derin bir sevgi var. Frip, bir süre sessizce ağlamaya devam ediyor, ama bu gözyaşları, acının değil, mutluluğun ve sevginin gözyaşları. Sonunda, dudaklarından dökülen o tek kelimeyle, tüm dünyanın senin etrafında dönmeyi bırakıp, sadece ikiniz için dönmeye başladığını hissediyorsun. "Evet." diyor Frip, sesi hafifçe titreyerek ama kararlı bir şekilde. "Evet, Mabi... Seninle evlenmek istiyorum." Bu sözlerle birlikte, Frip, tüm soğukluğunu ve mesafesini geride bırakarak, bir anda sana sarılıyor. Tüm gücüyle, tüm duygularıyla sana sarılıyor, sanki seni asla bırakmak istemiyormuş gibi. Onun sıcaklığını, kollarının seni sarmasını hissediyorsun, ve o an, tüm dünyanın sadece bu sarılmadan ibaret olduğunu fark ediyorsun. Frip, başını omzuna yaslayarak ağlamaya devam ediyor, ama bu kez ağlarken bile gülümsüyor. Onun bu anı ne kadar derin hissettiğini, ne kadar mutlu olduğunu hissediyorsun. Frip "Seni seviyorum, Mabi." diye fısıldıyor, sesi hala titrek ama içten. "Bunca zaman sonra, seni bulduğum için, seninle olabildiğim için o kadar mutluyum ki..." Bu sözlerle birlikte, senin de gözlerinde yaşların biriktiğini fark ediyorsun. O an, sadece sen ve Frip var. Gelecek artık sadece bir hayal değil, onunla birlikte gerçeğe dönüşmeye hazır. Bu sarılma, sadece bir başlangıç, ama aynı zamanda tüm geçmişinizin ve geleceğinizin bir sembolü. Sen ve Frip, artık bu yolda birlikte yürüyeceksiniz, ve bu yolda birbirinizi asla yalnız bırakmayacaksınız. Kısa bir anlığına gözlerini Prens, daha doğrusu artık Kral Thrao'ya çeviriyorsun. Mutluluk gözyaşları döküyor, kendini tutamamış.
Livei: Friks, bir an için Mavi’ye dönüyor ve gözlerinde beliren ciddiyetle ona bakıyor. Deinzei Özgürlük Hareketi'nin resmen sona erdiğini bilmek, senin için de, Friks için de karmaşık duygular yaratıyor. Friks'in her zamanki şen şakrak tavrı bu sefer biraz geri planda kalıyor, çünkü bu an, sadece bir zafer değil, aynı zamanda uzun yıllar süren mücadelenin sonu. Mavi, Friks'e doğru bir adım atıyor ve onu sıkıca kucaklıyor. Bu sarılma, yılların yükünü, mücadelelerin izlerini taşıyor. Sen de onların bu anını izlerken, içindeki duygusal yükü hissediyorsun. Bir kardeş gibi birbirlerine yaslanıyorlar, bu uzun ve zorlu yolculuğun sonunda birlikte olduklarını, bu zaferi birlikte kazandıklarını anlıyorlar. Friks, Mavi'yi bırakırken, gözlerinde biraz yaş birikmiş gibi görünüyor. "Artık Deinzei Özgürlük Hareketi'ne gerçekten ihtiyacımız kalmadı." diyor, sesi hafifçe titriyor ama hala güçlü. "Başardık amına koyayım!" diye ekliyor neşeli bir şekilde, ama altında derin bir duygusallık hissediliyor. Mavi de ona katılıyor, "Evet, başardık. Patron ne diyecek acaba..." diyerek sana ve Friks’e dönüyor. Bu sözler, mücadelenin bitişini ve kazandığınız zaferin ağırlığını bir kez daha hissettiriyor.
Dikkatini Pisan'a yöneltiyorsun. Onun yanına giderken, Ten'in diriltilmesiyle ilgili neler döndüğünü merak ediyorsun. Wændz'in pek anlam ifade etmeyen bir şeyler söylediğini duyuyorsun; birisini öldürmesi gerektiğini, bu kararı vermeye hakkı olmadığını dile getiriyor. Daha sonra Deith Ozæf'in ölü bedeninin yanına giderek onu incelemeye başlıyor. Mitga ile konuştuklarını duyduğunda, bu prosedürün çok fazla atom enerjisi harcayacağını anlıyorsun. Endişeyle Mitga'nın yanına gidiyorsun ve soru soruyorsun. Cevap beklemeden Pisan’a dönüyor ve daha fazla tereddüt etmeden konuşmaya başlıyorsun. Başka bir yolu var mıydı, en ufak bir fikrin bile yok ama bu çözümü önermek zorunda hissediyorsun. Pisan, senin sözlerini dinlerken bir süre sessiz kalıyor, ardından yavaşça ayağa kalkıyor. Ten’in cansız bedenine sessizce bakmaya devam ediyor. Gözlerinden akan yaşlar gittikçe daha belirginleşiyor, sanki her damla onun içindeki acıyı dışa vuruyormuş gibi. Sessizlik, hem ağır hem de saygı dolu, ama sonunda Pisan, derin bir nefes alarak konuşmaya başlıyor. "Ben inançlı bir adamım, Livei." diyor, sesi yorgun ama kararlı. "Shugridizm dinine inanıyorum. Artık Dünya’nın varlığı kanıtlandığından, dinimin temelleri sarsıldı, biliyorum. Ama Frum ve Ser’in öğretilerini takip etmeye devam ediyorum. Eğer üstün bir varlık varsa, ölmüş olanı geri getirmemizi istemezdi." Sözleri derin ve felsefi, onun inancının ve acısının bir yansıması gibi. "Ayrıca burada kendi canımı versem bile bu güce sahip olan kızın güvende olacağına garanti yok. Hiçbirinizin hayatını riske atamam." Pisan, gözlerini oğlunun bedeninden ayırmadan devam ediyor. "Ten’in vücudunu mumyalatacağım ve onu bir tapınağın içine koyacağım. Onun anısını yaşatacağım, ama başka bir canı feda ederek değil." Bu sözler, hem bir baba olarak hem de bir lider olarak verdiği bir karar gibi yankılanıyor. Pisan, Ten’in cansız bedenini alıyor ve bir süreliğine onu havaya doğru kaldırıyor. Oğlu ile geçirdiği son anları, bir baba olarak hissettiği her şeyi, bu hareketle özetliyor gibi. Bu, onun için bir veda, ama aynı zamanda bir kabul.
Pisan’ın bu anının ardından, dikkatini yeniden diğer tarafa yöneltiyorsun ve Bok’un yanına gidiyorsun. Onun ellerini tutarak, ona az önce söylediklerini hatırlatıyorsun. Bok, senin duygusal sözlerin karşısında derinden etkileniyor. Gözlerinde bir yumuşama, bir sıcaklık beliriyor. "Evet, hatırlıyorum." diyor, sesi yumuşak ve duygusal. "O anı hiç unutmadım. Seninle gurur duyuyorum, Livei. O zaman da gurur duydum, şimdi de gurur duyuyorum. Seninle bu yolda yürümek, senin yanında olmak... Bu, benim için her zaman bir onur oldu. Seninle birlikte başardık, ve bu başarı, senin kararlılığın ve cesaretin sayesinde gerçekleşti. Seni her zaman sevdim, ve seni sevmeye devam edeceğim." Bok’un bu sözleri, senin için bir rahatlama, bir güvence. Onun bu desteği ve sevgisi, senin için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. O an, sen ve Bok, sadece zaferin değil, aynı zamanda birlikte paylaştığınız bu sevginin de bir kutlamasını yaşıyorsunuz.
Wændz: Mitga, senin sözlerini duyduğunda şaşkınlıkla gözlerini sana dikiyor. Uranyum ve kalsiyum kullanımı konusunda farkındalığın onu açıkça etkiliyor. "Gerçekten mi?" diyor, biraz şaşırmış ama bir o kadar da meraklı bir tonla. Gözlerinde beliren tereddüt, senin gözlemlerinin doğruluğunu anladığını gösteriyor. "Tabii, kontrol etmek iyi olabilir. Max’ın tesisinde bir kontrol yapalım, belki gerçekten bir şeyleri gözden kaçırıyoruzdur." diye ekliyor, seninle bu konuda iş birliği yapmaya hazır olduğunu belirterek. Mitga'nın onayını aldıktan sonra gözlerini Thrao’nun olduğu yere çeviriyorsun. Yeni kralın yanına ilerlerken, onun mutluluk gözyaşlarını silmeye çalıştığını fark ediyorsun. Frip ve Mabi'nin yanında olup biteni gördükten sonra Thrao, gözyaşlarını silerken bile yüzünde bir gülümseme taşıyor. Sen ona yaklaştığında, seni fark edip sıcak bir şekilde gülümsüyor. Thrao'ya düşüncelerini aktarıyorsun. Onun bu isteğini dikkatle dinlediğini, gözlerindeki ciddiyet ve kararlılığın, ona duyduğun güveni artırdığını fark ediyorsun. Bir süre düşünüp ardından başını onaylarcasına sallıyor. "Elbette, Wændz. Sen ve diğerleri için elimden geleni yapacağım. Gedhilfe'de gerekli desteği sağlayacağım, araştırma ve geliştirme çalışmalarında sana yardımcı olacak ne varsa temin edeceğiz. Bu krallığın geleceği için senin gibi yetenekli insanların gücüne ihtiyacımız var." diyor.
Thrao, bu sözleri söyledikten sonra etrafındaki herkese dönüp gözlerini gezdiriyor. Gözlerinde minnettarlık ve gurur dolu bir ifade var. "Hepinize teşekkür ederim." diye ekliyor, sesi hafifçe titreyerek ama kararlılıkla. "Bugün burada olmak, bu mücadeleyi kazandıktan sonra hala bir arada olmak... Bu, sizin sayenizde mümkün oldu. Gedhilfe'nin yeniden inşasında hepinizin emeği büyük. Geleceği birlikte inşa edeceğiz. Bu ülke, sizlerin cesareti ve kararlılığı sayesinde yeniden ayağa kalkacak." Thrao’nun bu sözleri, sadece senin için değil, orada bulunan herkes için büyük bir anlam taşıyor. Onun liderliği altında, Gedhilfe'nin geleceği için yeni bir umut doğmuş gibi hissediyorsun. Thrao’nun sana verdiği söz, onun krallığına duyduğun güveni pekiştiriyor, ve bu yeni dönemde ona ve diğerlerine destek olmaya hazır olduğunu biliyorsun. Bu zaferin sadece bir başlangıç olduğunu, asıl işin şimdi başladığını hatırlıyorsun. Bu yolda, senin de önemli bir rolün olacak.
Thrao, yanında seni, Mabi’yi ve diğer arkadaşlarını topluyor. Gözlerinde kararlılık var, ama bu kararlılığın altında, sorumluluğun ağırlığını da hissediyorsun. O, yeni kral olarak ilk kez size sesleniyor. "Arkadaşlar, şimdi ülkemize geri dönme zamanı. Gedhilfe’yi yeniden inşa edeceğiz ve bu yolda hep birlikte olacağız. Bugün burada çok şey kaybettik, ama aynı zamanda büyük bir zafer de kazandık. Hepinizin bu yolda verdiği emek, Gedhilfe’nin geleceğini şekillendirecek. Haydi, ülkemize geri dönelim ve birlikte yeni bir başlangıç yapalım." Thrao’nun bu sözleriyle birlikte, herkes harekete geçmeye hazırlanıyor. Ancak tam ayrılmak üzereyken, Pisan adımını öne çıkarıyor. Oğlunun cansız bedenini hala kollarında taşıyor ve yüzünde derin bir düşünce ifadesi var. Sesi, bu küçük ama önemli grubun içinde yankılanıyor.
"Hepinizin dikkatini bir an için rica ediyorum." diyor Pisan. "Bugün burada, önemli bir adım attık. Himota’nın tüm saldırılarını durdurdum. Artık savaşmak yok, sadece yeniden inşa zamanı. Thrao, senden de aynı şeyi yapmanı istiyorum. Gedhilfe’deki tüm saldırıları durdur. Halkını koru, onları güvende tut. Artık birbirimize zarar vermenin zamanı değil." Pisan’ın bu sözleri, sadece bir emir değil, aynı zamanda bir rica gibi geliyor. Onun bu kadar acının içinde bile sağduyulu davranışı, herkesin üzerinde derin bir etki bırakıyor. Gözlerini teker teker sizlerin üzerinde gezdiriyor ve devam ediyor, "Dünya’ya karşı birlikte duracağız. Bu mücadeleyi kazanacağız. Hepinizden, birbirinize ve bu yolculuğa inancınızı korumanızı istiyorum. Bir gün, tehlikenin olmadığı bir gerçeklikte yaşayacağımıza inanıyorum. Bu yolda, hepinizin cesaretine ihtiyacımız var. Birlikte, bu zorlukları aşabiliriz." Pisan’ın bu sözleri, grubun içinde yankılanıyor. Herkes onun sözlerindeki kararlılığı ve umudu hissediyor. Thrao, başını onaylayarak Pisan’a bakıyor. "Gedhilfe tarafından gerçekleştirilen tüm saldırıları durduracağım." diyor. "Halkımı koruyacağım ve onları bu yeni dönemde güvence altına alacağım. Bu mücadelede birlikte olacağız." Bu sözlerin ardından, küçük grup sessizce ama kararlı bir şekilde yola çıkmaya hazırlanıyor. Bu yeni döneme adım atarken, aranızda oluşan bağların gücünü hissediyorsunuz. Herkes, gelecekteki mücadeleler için hazır, ama bugün bu köprüden ayrılırken, bu anın anlamını ve önemini derinden hissediyorsunuz. Artık, birlikte hareket edeceğiniz bir yolculuk başlıyor.
Off Topic
Bir sonraki turda konu sonlanacak ve yeni bir konu açılacaktır. Son turunuz yolculuk sırasında gerçekleşecektir.