[Ana Kurgu] Yeni Çağ

#1

Gece, demirden vücutları ay ışığında parıldayan Himotalılar, sisli dağın zirvesinde, yüzyıllardır korudukları kutsal ateşin etrafında toplanmıştı. Ateşin sıcaklığında, geçmişin acıları ve geleceğin umutları birbirine karışırken, aralarında fısıldanan sözler, kaybettikleri Birinci Kıta'nın ve Himota topraklarının tarifsiz hüznünü, atalarına duydukları derin saygıyı ve İmparator Pisan Higenadon’un bitmek bilmeyen inancını anlatıyordu. "Arkadaşlar." diye başladı yaşlı Himotalı, gözlerinde eski zaferlerin parıltısını saklayarak. "İkinci Kıta’ya sürgün edilişin zorluklarını her gece yeniden yaşıyoruz, ama burada Prui, Aisi ve Jitmii halkıyla kurduğumuz dostluk, acılarımıza derman oluyor." Yanındaki genç bir savaşçı, demir vücudunun arasında kalp atışlarını duyururcasına "Atalarımızın izinde yürürken yitirilen yurdumuzun acısı kalbimizde derin yaralar açsa da, Pisan Higenadon’un dediği gibi; o yaşadığı müddetçe umudu yitirmeyeceğiz." diye ekledi. Bir diğer Himotalı, uzak diyarlarda kaybolmuş evlerinin, topraklarının ve hatıralarının ardından "Her ne kadar bu yeni diyarın soğuk rüzgarları bedenlerimizi dondurursa da, içimizde yanan ateş, bir gün Birinci Kıta’nın efsanesini yeniden canlandıracaktır." diye mırıldandı. Birbirlerine kenetlenmiş, acılarını, umutlarını ve atalarına duydukları bağlılığı paylaşan bu demir bedenli savaşçılar, hem kederin hem de direnişin simgesi olarak, dağın soğuk zirvesinde, yıkılmayan inançlarıyla gelecek günlere meydan okuyordu. Böylece, Himotalılar; geçmişin kayıplarıyla, bugünün zorluklarıyla ve geleceğe dair inançlarıyla, demirden bedenlerinde umudun ve direnişin ateşini sonsuza dek yaşatacaklarına söz veriyordu.


Image


Göçün üzerinden üç ay geçmişti ve Birinci Kıta’nın dağılmış halkları, Prui ile Aisilerin misafirperverliği sayesinde yeni yuvalarına yavaş yavaş alışmaya başlamışlardı. Özellikle Prui kabilesinin bol kaynaklı topraklarında, özenle hazırlanmış yerleşim alanları kurulmuş, Aisilerin sağladığı teknolojik imkanlarla da barınma ve beslenme ihtiyaçları büyük ölçüde karşılanmıştı. İkinci Kıta’nın kendine özgü element kullanıcıları, aynı zamanda kıtanın polis memurları rolünü üstleniyor, elementlerini kontrol ederek sükuneti sağlamaya çalışıyorlardı. Öyle ki, sadece güvenliği korumakla kalmıyor, hastalara şifa veriyor veya kaybolanların izini sürüp onları ailelerine kavuşturuyorlardı. Yabancı topraklarda ilk günlerde çekilen zorluklar ve hasretin derin izleri, yavaş yavaş yerini dayanışmanın ve ortak emeğin sıcaklığına bırakıyordu. Yeni inşa edilen meydanlarda, çeşitli ırklardan gelen ustalar birlikte çalışıyor; kimileri yeni çark sistemleri icat ediyor, kimileri de çelik tezgahlarında tuhaf ama faydalı araçlar geliştiriyordu. Böylelikle, geçmişe duyulan özlem, ufukta beliren ortak gelecek umuduyla harmanlanıyor, İkinci Kıta’nın rüzgarına karışarak hem Birinci Kıta’dan gelenlere hem de buranın kadim halklarına güç ve inanç aşılıyordu.


Image


Bu sırada, Maxwell Fahrner’ın gizlice örgütlediği direniş, Birinci Kıta’yı kurtarma umuduyla yavaş yavaş ajanlar göndermeye başlamıştı. Gelen raporlar, topraklarında kalmaya direnen yerli halkların çok zor durumda olduğunu, yoğun ırkçılığa maruz kaldıklarını ve ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüklerini gösteriyordu. Kimi bölgelerde halk doğrudan hapishanelere ya da zorunlu ikamet kamplarına sevk ediliyor, eski kültür ve geleneklerini yaşatmaya çalışmak dahi büyük risk haline geliyordu. Üstelik kıtanın kadim bölgelerinin isimleri İngilizce’ye uyarlanmış, yüzyıllardır süregelen kültürler neredeyse silinmiş, tektipleştirilmiş bir kültür anlayışı dayatılıyordu. Tüm kıtada Hiperya ve Dünya bayrakları dalgalanıyor, yeni inşa edilen dev binalar kıtanın eski mimarisini gölgeliyordu. Pakt dili ise tamamen yok sayılıyor, yalnızca gizli direnişçiler ve korkusuz birkaç idealist tarafından yaşatılmaya çalışılıyordu. Ayrıca, Hiperya vatandaşlarının büyük bir kısmının Dünya gezegeninden Ingenium’a, özellikle de Birinci Kıta’ya göç ettiği tespit edilmiş, bu da bölgedeki işgali ve asimilasyon politikalarını daha da perçinlemişti.


Image


İkinci Kıta’daki polis memurları, yeni topraklarına sığınan halkları koruma ve Dünya gezegeninin Birinci Kıta üzerindeki işgalini sona erdirme hedefine kilitlenmiş, aynı zamanda Üçüncü Kıta’nın gizemini çözmek için de harekete geçmeye hazırlardı. Misafirperver Prui ve Aisi halklarının yardımlarına karşılık, bu iyi niyetin boşa gitmemesi için İkinci Kıta’ya yönelik tehditleri bertaraf etmek en öncelikli görev sayılıyordu. Öte yandan, Birinci Kıta’nın kurtarılması ve hatta gereken yerde Dünya nüfuzunun tamamen yok edilmesi de ortak mücadele planında önemli bir yer tutuyor; zira Maxwell Fahrner, Thrao Ozæf, Pisan Higenadon, Dana Ferori ve Stefaw Dudshes’in kurduğu büyük konsey, hem İkinci Kıta’daki polis gücünü hem de direniş hareketlerini tek elden yönetiyordu. Onlar, Üçüncü Kıta’ya ayak basarak orada ne yaşandığını ve neden insan kalmadığını öğrenmeyi de vazgeçilmez bir görev olarak görüyor; böylece üç kıtayı yeniden özgür ve barışçıl bir düzene kavuşturmanın yollarını arıyorlardı.


Image


Dağın eteğinde toplanan bizler, henüz görkemin yalnızca gölgesindeyiz. Zirve, sislerin ardında bir sır gibi saklanıyor; fakat o zirveye ulaştığımızda, karanlığı delip geçen ışık parıltılarıyla karşılaşacağız. Dünya’nın gölgesi, tırmanışın başında koca bir karaltı gibi önümüzde uzanabilir, fakat her adımda içimizdeki cesaret uyanacak ve her birimiz o dağın kayalarına işlenmiş birer iz olacağız. Ingenium halkı olarak, şu an yorgun ve bitkin düşmüş halde bekliyor olabiliriz, ama unutmayın: Bizi bekleyen gelecek, bu dağın doruğunda saklı. Adım adım yükseldikçe, görünen ufuk genişleyecek; zihinlerimiz ve kalplerimiz, Dünya’nın dayattığı prangaları kırıp, yepyeni bir gerçekliği keşfedecek. Bu tırmanış, yalnızca bir mücadele değil; aynı zamanda kendi doğamızı, kendi kimliğimizi yeniden bulduğumuz, derin bir arayıştır. Dağın bekçisi rüzgar bizden yana esecek, irademizi kaybetmezsek, zirvede bambaşka bir dünya bulacağız.

Image
Locked

Return to “Kurgu”

cron