Page 1 of 4
[Mutlak Son] Dağın İçinde
Posted: Wed Jul 09, 2025 5:24 pm
by GM - Ingenium
Mabi'nin hızlıca size doğru koşuşunu izliyorsunuz. Onun burada olmasını beklemiyordunuz ama bir yandan da onu görmek için sabırsızlandığınızı fark ediyorsunuz. Mabi yanınıza ulaştığında duruyor ve nefes nefese size bakıyor. Şapkalı hafifçe gülümsüyor ve Mabi’nin şaşkın ifadesine karşı elini kaldırarak selam veriyor. "Hoş geldin Mabi." diyor Şapkalı sakin ve tok bir ses tonuyla. "Muhtemelen kafanda bir sürü soru var. Seni çok bekletmeden anlatayım." Ardından, Şapkalı biraz önce anlattıklarının özetini Mabi’ye aktarmaya başlıyor. Dağtaraflar, Bay Zengin, dünyanın içinde bulunduğu bu karmaşık durum ve Ulaş'ın hikayesinden bahsediyor. Size anlattıklarını kısaltarak ama eksiksiz bir şekilde Mabi'ye de aktarıyor. Dağın içindeki özel alanın ne olduğunu, buranın gerçeklik ile bağlantısını ve kendi amaçlarını, Dağtaraflar'ın neden saklanmak zorunda kaldıklarını bir kez daha hatırlıyorsunuz.
Mabi dinledikten sonra hafifçe kaşlarını kaldırıyor ve başını sallıyor, tüm bunları kabul etmesi biraz zaman alacak gibi. Bu sırada Ulaş bir adım öne çıkarak elini Mabi'ye uzatıyor. "Adım Ulaş, Dünya'danım ama sizin yanınızdayım. Tanıştığımıza memnun oldum." diyor sıcak bir tebessümle. Bok sonunda araya giriyor. "Herkes hazırsa karaokeye geçelim mi? Daha fazla bekletmeyelim." diyor hafif sabırsız ama yine de dostane bir tonla. Grup onaylar şekilde baş sallıyor ve birlikte yürümeye başlıyorsunuz.
Gece sokaklarda yürürken, çevrenizdeki ışıkların yansımasını, etraftaki insanların sakin ve mutlu yüzlerini seyrediyorsunuz. Sokaklar sakin ama canlı, birkaç restoran ve barın önünden geçerken içeriden gelen sohbet sesleri, hafif müzik tonları gecenin tatlı serinliğine karışıyor. Sizi yönlendiren Şapkalı, sonunda neon tabelalı "Starshine Karaoke" isimli mekanın kapısının önünde duruyor. Gözünüz tabeladaki renkli neon ışıklara ve hareket eden küçük yıldız animasyonlarına takılıyor. İçeri adım attığınızda içerisi loş ama samimi bir ortam sunuyor. Görevli genç bir kadın gülümseyerek size yaklaşıyor ve grup olarak özel bir karaoke odası kiralamak istediğinizi söyleyince nazikçe başıyla onaylayıp hemen sizi koridorun sonundaki bir odaya yönlendiriyor.
Küçük bir merdiven çıkıp kısa bir koridor boyunca ilerledikten sonra, görevli kapıyı açıyor ve sıcak, rahatlatıcı ışıklarla donatılmış bir odaya giriyorsunuz. Odada büyükçe bir deri koltuk ve hemen karşısında, duvara monte edilmiş geniş bir ekran televizyon var. Odanın kenarında bir dokunmatik tablet ve mikrofonların durduğu bir stant dikkat çekiyor. Koltuğa yerleşiyorsunuz ve görevli, önünüze koyduğu dijital menüyü gösteriyor. Menüde çeşitli içecekler bulunuyor: Gazlı içecekler, taze sıkılmış meyve suları, alkolsüz kokteyller ve hatta Gedhilfe’ye ait geleneksel içecekler bile mevcut. Gengzjots birasını görünce Bok Livei'ye bakıp gülümsüyor.
Siparişlerinizi verdikten sonra görevli kız odadan çıkıyor ve kapıyı kapatıyor. Rahat bir sessizlik kısa bir süreliğine aranızda geziniyor. Şapkalı sonunda yerinden kalkıyor, kumandayı alarak televizyonu açıyor ve ekrana büyük bir şarkı listesi düşüyor. "Evet arkadaşlar, ilk kim söylemek ister?" diye soruyor neşeli ve davetkar bir ses tonuyla. "Listede Dünya'dan da Ingenium'dan da parçalar var. Herkesin tarzına uygun bir şey bulabileceğini düşünüyorum." Şarkı listesi ekranı, odanın loş ışığıyla parıldarken herkes seçimini yapmayı düşünüyor.
Off Topic
Pasiflik süresi iki gündür.
Re: [Mutlak Son] Dağın İçinde
Posted: Fri Jul 11, 2025 3:05 am
by Mabi Chüimimuta
Koşturdum, gördüğüm silüetlere doğru koşturdum. Şapkalı'nın selamına karşılık sessizlik içerisinde bekledim, söylediği gibi kafamda bir sürü soru vardı. Bana Dağtarafları, Bay Zengin'i, Ulaş'ın hikayesini anlatıyordu. Karmaşıklığı, işin bütün hikayesini öğreniyordum. Livei ona güvenmiş olmalıydı, sesini çıkarmadığına ve durumu yalanlamadığına göre durum böyleydi. Eğer onun inancını almışsa, ben de ona inanmamak için bir sebep göremiyordum. Tabi, bu hikayeleri dinleyip sindirmek biraz zaman istiyordu, ancak tutunabildiğim tek nokta Livei'nin ona karşı güvenmiş olduğunu düşünmemdi. Bir bit yeniği var mı konuşmadığımız için bilmiyordum, ancak burası konuşmanın yeri değildi zaten. Şimdilik, sesimi çıkarmadan, bu hikayeyi sindirebilmek için sakin bir şekilde karşıladım. Ulaş'ın selamına karşılık ise başımla selam verdim, sonrasında elini sıktım ve Bok'un karaoke denen şeye geçeceğimizi söylemesiyle birlikte onları takip etmeye başladım. Karaoke neydi ki?
Etrafta yürüyen insanları görmek, sanki bir gerçekliğin içinde değilmişim gibi hissettiriyordu bana. Daha çok, gerçeklik dışı bir deneyim gibiydi, ama sanki gerçek gibiydi bir yandan. Şapkalı, bizi neon tabelalı Starshine Karaoke isimli bir mekana getirmişti. Neon ışıklarının dansı çok samimi ve güzel gözüküyordu gözüme. İçerisi loş, samimi bir ortamdı. Genç kadın bize yaklaşmış, grup olarak özel bir karaoke odası kiralama talebimize karşılık koridorun sonundaki odaya yönlendirmişti. Küçük bir merdiveni çıkmış, kısa bir koridoru arşınlamıştık. Görevli kapıyı açtıktan sonra oldukça samimi bir odaya giriş yapmıştık. Duvara monte edilmiş geniş bir ekran televizyon vardı. Odanın kenarında ise dokunmatik tablet ve mikrofonlar vardı. Koltuğa yerleştikten sonra dijital menüye baktık, çeşitli çeşitli içecekler vardı. Menüden okuduğum, bir viski kokteyli olan "Old Fashioned" adlı viskiyi sipariş ettim. Bugün sarhoş olacağım!
Şapkalı'nın ilk kimi söyleyeceğini sormasıyla birlikte gözlerim parladı, ancak etrafıma bakındım hemen atılmamak adına. Bir sürü şarkı listesinin olduğu bir menü vardı. Kimsenin öne atılmamasıyla birlikte, hemen elimi kaldırdım heyecanla.
"Ben, ben söyleyeceğim ilk. Dur listeye bakayım neler varmış." Listede The Mabind ismini görmemle birlikte, hem kızgınlık hem heyecanla birlikte parmağımı uzattım ekrana.
"Lan şarkım sızmış. Kim sızdırmış bunu?" Listedeki şarkım olan,
"The Mabind - Sen" şarkısına tıkladığım gibi heyecanla bağırdım.
"KENDİ ŞARKIMI SÖYLEYECEĞİM!"
https://suno.com/s/hxmysu7JCmPZ4UOD
Re: [Mutlak Son] Dağın İçinde
Posted: Sun Jul 13, 2025 2:46 am
by Livei Nyawodz
İyi insan lafın üzerine gelirmiş gibi kısa süre sonra Mabi de yanlarına gelmişti. Onun dağa nasıl ulaştığını veya Thomas'ın verede olduğunu bilmiyordu. Bildiği tek şey, aralarında en az aklı başında davranan birey olarak onun ortamın absürtlüğünü yatıştıracak olmasıydı. Bu da Livei'de güvende ve normal olduğuna dair bir his oluşturuyordu. Şapkalı ona olan biten her şeyi anlattıktan sonra Ulaş denen adamla da tanışmışlardı ve bu fasıl da bittikten sonra karaoke denen şeyin mekanına doğru ilerlemeye başlamışlardı. Bunun için aralarında en sabırsız görünen adam da nedense Bok'tu. Livei onun aklından ne geçtiğine akıl sır erdiremiyordu. Çok uzun zamandır dağa girmenin yolunu arıyorlardı. Şimdi bulmuşlardı. Bu grup neydi, kimdi, planları neydi, onların fikirleri ile uyuşuyor muydu hiçbir fikirleri yoktu. Ve şimdi güle oynaya hep birlikte şarkı söylemeye mi gideceklerdi? Üstelik Livei aklı başı yerinde ve zeki bir adam diye Bok'a güvenmişti ve planın detaylarını dinlemek için özellikle onun gelmesini beklemişti. Bu kararından pişmanlık duyuyordu. İpleri kimsenin eline bırakmadan kendi başına halletmeliydi işlerini. Özellikle bu erkek milletine pek güven olmuyordu. Fazla duygusal hareket ediyorlardı. Canları o an ne isterse ona yönelme eğilimindeydiler. Birinin onlar için rasyonel bir ses, bir vicdan olması gerekliydi.
Şapkalı'yı takip ederek çeşitli barların ve mekanların önünden geçerek neon tabelalı bir yere vardılar. Livei yol boyunca konuşmadı ve kimseyle iletişime geçmedi. Aptallarla çevrili olduğu için kime ne anlatabileceğinden emin değildi. Hiç tanımadıkları ve güvenip güvenemeyeceklerine dair en ufak fikirleri olmadıkları bir adamla kapalı bir mekana gidiyorlardı. Üstelik müzikli ve gürültülü olacaktı. Bu nasıl bir göt verme merakıydı Ingenium halkında? Onlar umursamıyorsa Livei'nin de umurunda değildi. Dikerdi birasını kafaya her şeyi unuturdu. Zaten bu Şapkalı denen adamdan da bir numara çıkmazsa Bay Zengin denen ucubeyi yenmeleri için pek bir yol yoktu. Götlerinden burada kan alınmış çok da koymazdı bu saatten sonra. Domala domala belleri çürümüştü zaten.
İçeri girdiklerinde daha da kapalı ve dar bir odaya yönlendirildiler. Livei'yi şimdiden afakanlar basmıştı. Odada loş ışıklar, devasa bir televizyon ve garip kocaman başka cihazlar vardı. Bir tane de mikrofon gözüne çarpmıştı. Garson kız önlerine bir menü koymuştu. İçinde içecekler ve atıştırmalık yiyecekler vardı. Bok Gengzjots birasını görünce ona gülümsemişti ancak Livei ona karşılık vermedi. Nasıl olsa Şapkalı'nın ödeyeceğini düşünerek on iki tane bira sipariş etti sırf kendisi için. Sonra da arkasına yaslandı. Şapkalı ödemese de önemli değildi. Yeterince hızlı koşabilirlerse her şey bedava olabilirdi. Şapkalı televizyonu açarak şarkı listesini getirmişti. İlk kimin başlamak istediğini sordu. Aralarında en hevesli kişi tabi ki de Mabi'ydi. Kendi şarkısını söylemek istiyordu. Onun şarkısının ne işi vardı ki burada? Neyse ki Mabi'nin sesi güzeldi ve onu dinlemek keyifli olurdu. Livei fazla sorgulamadan gelen biralardan ikisini aynı anda açarak önce birini kafaya dikti. Sonra da ikinciye yöneldi. Çok uzun zamandır bunu yapmadığı ve akıl sağlığını yerinde tutmak için gösterdiği büyük çaba düşünülürse, şu an psikolojik olarak pek de iyi durumda sayılmazdı. Etrafıyla ilişkisini keserek kendisini biralarına teslim etti. Gedhilfe barlarında kusup bayıldığı günler hatırına gelmişti. Üzerinden bir ömür geçmiş gibi hissettiriyordu şimdi.
Re: [Mutlak Son] Dağın İçinde
Posted: Sun Jul 13, 2025 8:42 pm
by GM - Ingenium
Mabi şaheserini bir anda patlatınca ortam da onunla birlikte coşuyor. Odanın her köşesi onun sesi ve ritmiyle dolarken, Şapkalı ve Ulaş eğlenceli tezahüratlarla ona eşlik ediyor. Mabi performansına kendinden geçmiş bir şekilde devam ederken, Livei biraz daha içine kapanarak arka arkaya biralarını içmeye başlıyor. Tam üçüncü biranın kapağını açarken yanında Bok’un varlığını hissediyor. Bok, yüzündeki ciddi ifadeyi zorla gizlemeye çalışarak onu hafifçe kendisine doğru çekiyor. Gürültünün arasında kulağına yaklaşıyor ve "Sana bir şey söylemem gerekiyor." diye fısıldıyor. Livei soran gözlerle Bok’a dönerken, o sırada Şapkalı ikisinin yanına hızlıca yanaşıyor. Şapkalı hafifçe eğilip, sesini yükseltmek zorunda kalarak "Merak etme Bok, ben açıklarım." diyor. Bok başıyla onaylıyor ve geriye çekilip sözü Şapkalı’ya bırakıyor. Livei kaşlarını hafifçe çatarak ikisine de sorgulayan gözlerle bakıyor, bu sırada birasını tekrar ağzına götürüp bir yudum daha alıyor.
Şapkalı durumu açıklamaya başlıyor. "Siz ikiniz buraya giriş yaptığınızda, aynı zamanda bir Dünya ajanının da Dağ’ın içine sızdığını öğrendim. Toplantı salonu veya üs gibi yerlerde konuşursak, bizi dinleme ihtimali vardı. Ancak burada, karaoke salonunda, dışarıya karşı tamamen yalıtılmış, dikkat çekmeyen bir sinyal bastırıcı teknoloji var. Bu bilgiyi size ancak burada aktarabilirim." Bok Livei'ye dönüyor ve "Ben biraz erkenden öğrenmiş oldum ama söyleyemeyeceğimi anladım." diyor. Şapkalı ise "Bok’un güçleri sayesinde bunu ona telepatik olarak aktarabildim. Aynı şeyi size yapamıyorum maalesef. Dışarıda bundan bahsetsek ajanın bizi dinleme ihtimali vardı, o yüzden herkesi buraya çaktırmadan çektim."
O sırada Mabi’nin sesi odanın diğer ucundan tüm neşesiyle yükselmeye devam ediyor. Şapkalı bir an onu işaret ediyor ve daha ciddi bir ifadeyle devam ediyor. "Size bu bilgiyi veren kişi, bu arkadaşınızın bir arkadaşı. Tanıyor musunuz bilmiyorum ama adı Thomas." Bok’un gözleri bir anda faltaşı gibi açılıyor. "Thomas mı? Dünya için mi çalışıyor?" Şapkalı, soğukkanlı bir ifadeyle cevap veriyor. "En azından bir süredir öyle olduğunu düşünüyorum." Sonra eliyle Mabi’ye eşlik eden Ulaş’ı işaret ederek devam ediyor. "Ulaş ile birlikte çalışıyorlardı Dünya'dayken. O yüzden Thomas’ı iyi tanır. Thomas buraya bizzat girmeden bizi dinlemesi imkansız. Ancak bana Thomas ile ilgili ne bilgi verebilirseniz vermenizi istiyorum. Size nasıl katıldı? Hiç garip davranışları oldu mu?"
Livei bir an için şaşkınlıkla Bok’a bakıyor. Bok ise düşünceli bir ifadeyle Şapkalı’ya dönüyor ve "Bunu en iyi Mabi bilmez mi?" diye soruyor. Şapkalı başını hafifçe sallayarak cevap veriyor. "Mabi’nin arkadaşı olduğunu biliyorum. Bu sebeple onu savunabilir diye düşünüyorum. Sizin elinizde objektif bir bilgi varsa hemen öğrenmem gerekiyor. Eğer yoksa, Mabi’ye bunu sormak zorunda kalacağız yine de." Tam bu sırada kapı hızlıca birkaç kez çalınıyor ve içerideki gürültü anlık olarak kesiliyor. Şapkalı anında Ulaş’a dönüp "Kilitle!" diyor. Ulaş refleks olarak hemen koşup kapıyı kilitliyor. Dışarıdan endişeli ve hafif titreyen tanıdık bir ses yükseliyor.
"Monsieur! Monsieur, orada mısın?"
Bu anda, Mabi’nin şarkısı da son buluyor. Ortama ani ve rahatsız edici bir sessizlik çöküyor. Herkes gergin bakışlarını kapıya çeviriyor.
Re: [Mutlak Son] Dağın İçinde
Posted: Thu Jul 17, 2025 1:14 am
by Mabi Chüimimuta
Mabi Mabi, yani ben, The Mabind olan ben, eğlenceyi herkesin kanına karıştırmayı başardım! Herkes benim şarkıma eşlik etmeye başladığında anladım ki, benim sesim ve müziğim zehir gibi yayılıyor onların damarlarında. Benimle birlikte eğlenmelerini görmek çok güzel, onlarla vakit geçirmeye ve arkadaşlarımı eğlendirmeye bayılıyorum. Bu Ulaş denen elemanın bana eşlik etmesi de ayrı bir hoşuma gitti, Dünyalı falan ama neyse yani, sonuçta güzel eşlik ediyor. Bir süre arkadaşlarımı eğlendirmek adına müziğimi devam ettirdim, belki de bu işlerin hepsi bittiğinde bir şarkıcı olmalıyım. Şarkıcı olsam, çok zengin olabilirim! Çok zengin olursam, çok daha büyük işler yapabilirim ve param hiç bitmez. Param hiç bitmezse ne olur biliyor musunuz? Sürekli et yiyebilirim, hiç durmadan, hem de hiç durmadan et yerim ve çok daha büyük, çok daha kaslı bir adam olurum! Bu hayale bayıldım, kesinlikle bu işler bittiği zaman şarkıcı olmalıyım. Ayrıca kendime Mutlak Arkadaşlık adı altında bir restoran açacağıma dair söz de vermiştim. Orayı canlı müzikli bir yer yapar, canlı müziği de ben sağlarım. Bayıldım bu işe!
Şarkımın bitmesine yakın, kapının çalışıyla birlikte Şapkalı'nın kilitle diye bağırması bir oldu. Ulaş hemen yanımdan ayrıldı, kapıyı kilitledi ama kapının ardında duyduğum ses gözlerimin hızla kapıya çevrilmesine sebep oldu. Gelen Thomas'tı, ancak neden kilitlemişti ki? Oturduğum koltuktan ayağa kalktım, geçerli bir sebebi olmalıydı diye düşündüm. Belki de gelenin Thomas olduğunu anlamamış olabilirdi, bundan dolayı kilitlemesini söylemiş olabilirdi. Şapkalı'ya doğru dönerek kapıya doğru adımlamaya başladım. "Neden kilitlediniz? Gelen kişi Thomas, başkası değil ki." Ancak aklıma Lüke'nin sözleri ve Thomas'ın onu vurması geldi. Bu yüzden, sakin bir gülümseme ile birlikte Şapkalı'ya doğru döndüm kapıya yönelmeden önce. "Gelenin Thomas olduğunu mu anlamadın, yoksa aranızda bir şey mi var? Daha doğrusu, Lüke bir şeylerden bahsedecekti ama Thomas onun cümlelerinin tamamlanmasına izin vermedi. Sizin aranızda ne var?" Merak ettiğim tüm soruları sormuştum, tam da yeri olduğunu düşünüyordum.
Re: [Mutlak Son] Dağın İçinde
Posted: Sat Jul 19, 2025 3:27 am
by Livei Nyawodz
Mabi şarkısını söylerken Livei de ikinci birayı çoktan bitirmiş ve üçüncünün kapağını açmaya girişmişti. Kafayı o kadar hızlı bulmayacak gibiydi. Tam şişenin kapağını açıyor olduğu esnada Bok yaklaşarak bir şey söylemek istediğini fısıldamıştı kulağına. Livei nihayet hak ettiği açıklamayı alacağının iç ferahlamasıyla ona döndüğü esnada Şapkalı araya girerek kendisinin açıklayacağını söylemişti. Olay Livei'nin düşündüğünden daha sıkıntılıydı. Onlarla birlikte içeriye bir Dünya ajanının girdiğini düşünüyorlardı. Dinlenme ihtimallerinden korktukları için Şapkalı onları buraya getirmişti. Karaoke odasında dinlenmelerini engelleyen bir cihaz vardı. Bok'un her şeyden haberdar olmasının sebebi ise Şapkalı'nın bunu bir şekilde ona telepatik yolla söylemiş olmasıydı. Esas bomba ise şüphelendikleri bu ajanın Thomas olmasıydı.
Şapkalı Ulaş'ın Thomas'ı tanıdığını, bir süredir Dünya için çalışıyor olduğunu düşünüyordu. Şapkalı onlardan Thomas hakkında bilgi istemişti. Hiç garip davranışları olmuş muydu? Evet olmuştu. Max'in adamlarını gözünü kırpmadan vurmuştu. Onlar Dünya için çalışmayan isyancı Dünyalılardandı sonuçta. Eğer Thomas gerçekten gizli gizli Dünya için çalışıyorduysa onları vurması anlam kazanırdı. Ancak... Thomas bunca zamandır onlarlaydı. Her planlarını biliyordu, her şeyin içindeydi. Devamlı olarak Mabi ile birlikteydiler ve çok sıkı dost görünüyorlardı. Thomas gerçekten her şeyi göze alarak onlara ihanet eder ve böyle bir şey yapar mıydı? Onun da ailesi veya sevdikleri mi tehdit ediliyordu?
Tam bu esnada kapı çalınmış ve arka taraftan Mabi'ye seslenen Thomas'ın sesi duyulmuştu. Ulaş derhal kapıyı kilitlemişti. Onları nasıl bulmuştu ki? Eğer Thomas bunca zamandır gerçekten de Dünya için çalışıyorduysa gerçekten Dünya'ya çok büyük koz vermişlerdi. Hem de bir değil, belki onlarca. Livei derin bir iç çekti. Bunun olması onu şaşırtmazdı. İçlerinde bir hain olması düşününce oldukça mantıklıydı ve kaçınılmazdı. Thomas'a dair şüpheleri vardı bir süredir ancak Mabi ile ilişkilerinden ötürü hiç dikkate almamıştı. Mabi'yi manipüle etmenin kolay olacağını düşündüğü için de onu seçmiş olabilirdi. Sonuç olarak ne yaparsa yapsın Mabi pek umursamıyor ve onu destekliyordu. Kapının kilitlendiğini gören Mabi şarkısını keserek şaşkınlıkla onlara bakmıştı. Neler olduğunu soruyordu. Buraya gelmeden önce Lüke ile konuştuklarını, Thomas'ın onun lafını bitirmesine izin vermediğini söylemişti. "Lüke mi? Lüke ölmedi mi?" Derin bir iç çekti. "Şapkalı Thomas'ın bir süredir Dünya için çalıştığını ve ajan olduğunu düşünüyor. Senin böyle bir şeyden haberin yoktur sanırım." Çok büyük ihtimalle yoktu. Şapkalı'ya döndü. "Yanlış anlaşılma olma ihtimali nedir? Thomas çok uzun zamandır bizimle. Şüphelendiğim davranışları var ancak... Onu bu odaya alıp sorgulasak nasıl olur? Kaçmasını veya yalan söylemesini engellemenin bir yolu var mı?"
Re: [Mutlak Son] Dağın İçinde
Posted: Sat Jul 19, 2025 3:18 pm
by GM - Ingenium
Şapkalı, önce hiçbir şey söylemeden Livei'ye dönüyor. Ağır bir sessizlik içinde gözlerini onun gözlerine kenetliyor. Bakışlarında açıkça belli olan "Bunu şimdi söylemenin sırası mıydı?" diyen sessiz bir sitem var. Sonrasında, hızla toparlanıp derin bir iç çekiyor ve Mabi'ye dönüyor. "Mabi." diyor, sesinde alışıldık sakinlikten eser kalmamış, bu kez biraz daha hassas davranmaya çalışıyor. "Biz de böyle olsun istemezdik. Thomas hakkında kesin konuşmak için çok erken, ama şu anki koşullar altında onu içeri almak riskli olabilir diye düşündük. Eminim senin de bilmediğin şeyler vardır. Amacımız suçlamak değil, sadece gerçekleri öğrenmeye çalışıyoruz." Mabi’nin yüzündeki ifadeden pek ikna olmadığı belli. Şapkalı kısa bir sessizlikten sonra ekliyor. "Bak, eminim ortada bir yanlış anlaşılma olabilir. Thomas senin dostun, biz de bunu anlayışla karşılıyoruz. Sadece emin olmak istiyoruz."
O sırada Ulaş bir adım öne çıkarak söze giriyor. "Abi, açalım kapıyı. Burada böyle tutmanın kimseye faydası yok. Belki direkt konuşarak çözebiliriz." Şapkalı kısa bir an Ulaş’a bakıyor. Ulaş’ın yüzündeki kararlılığı görünce derin bir nefes alıyor ve başıyla onaylıyor. "Haklı olabilirsin Ulaş." Sonra tekrar Mabi’ye dönerek "Sanırım bu durumda kapıyı açmak en doğrusu olacak." diyor. Kapıya doğru yavaş adımlarla ilerliyor, tereddütlü ve temkinli hareket ediyor. Kapının kilidini açtıktan sonra, kapıyı ağır ağır çekip açıyor. Kapının diğer tarafında Thomas duruyor, nefesi hafifçe hızlanmış, yüzü öfke ve şaşkınlık karışımı bir ifadeyle gerilmiş.
Thomas, Şapkalı’yı gördüğü anda gözlerinden alevler fışkırıyor. Yüzündeki öfkeli ifade bir an için her şeyi özetliyor. Şapkalı ise beklenmedik bir şekilde sakinliğini koruyarak hafifçe gülümsüyor ve "Hoş geldin Thomas." diyor. Sonra da eliyle içeriyi göstererek ekliyor. "Bak kimler var içeride." Thomas gözlerini odanın içine doğru çeviriyor ve göz göze geldiği ilk kişi Ulaş oluyor. Onu görünce Thomas'ın yüzündeki sertlik hafifliyor ve şaşkın bir ifade alıyor. Ulaş yüzünde hafif bir tebessümle "Kardeşim." diyor içtenlikle. Thomas gülümsüyor, yüzündeki ifade birkaç saniye içinde yumuşuyor. "Ulaş, naber?" Ulaş omuz silkerek cevap veriyor. "İyidir işte, ne olsun. Seni görmek güzel." Thomas hafifçe başını sallayarak, kısa ve keskin bir şekilde elini uzatıyor ve tokalaşıyorlar. Ardından bakışlarını hızlıca Mabi’ye çevirerek, hızla onun yanına geçiyor. Tokalaşmak için elini ona doğru uzatırken sesi hafif titriyor. "Monsieur, her şeyi açıklayacağım. Yemin ederim her şeyi sana açıklayacağım."
O anda Şapkalı sertçe ileri doğru adım atıyor. Sesindeki sakinliğe rağmen ifadesinde kararlı ve sert bir hava var. "Thomas, sana birkaç soru soracağız." diyor otoriter bir tonla. Thomas bir anda öfkeyle başını kaldırıyor ve neredeyse tükürerek cevap veriyor. "Sen hiç konuşma, köpek!" Şapkalı, bu sert çıkış üzerine bir an duraksıyor ve yüzünde beliren ifade ile Livei’ye doğru dönüyor. Bakışları açıkça "Görüyor musun? Haklı olduğumu anlıyor musun?" diyor. O sırada Ulaş, hafifçe sesini yükselterek endişeyle "Thomas..." diyor. Thomas gözlerini hızla Ulaş’a çeviriyor, sesindeki kırgınlık ve kızgınlık belirgin. "Ulaş, sanki senin ne tarafta olduğunu bilmiyormuşum gibi konuşma benimle ya!" Bu sert çıkıştan sonra odanın içinde ani ve gerilim dolu bir sessizlik hakim oluyor. Herkes, ortamın ne yöne doğru ilerleyeceğini anlamak için birbirine gergin bakışlarla bakıyor.
Re: [Mutlak Son] Dağın İçinde
Posted: Sun Jul 20, 2025 3:04 am
by Mabi Chüimimuta
Livei'nin ağzından çıkan ilk sorusuna karşılık, "Ölmüş, ama sonra tekrardan gözlerini açmış. Dağtaraf onu kucaklamış, hologramı vardı karşımızda." dedim. Ardından, Şapkalı'nın düşündüklerini bana aktardı. Thomas gerçekten Dünya için çalışıyor olabilir miydi? "B-böyle bir şeyden haberim yok. Hiç o tarz bir renkte vermedi bana. Her şeyde yanımda oldu, başımıza ne bela açtıysak beraber açtık. Tüm bunlara değer miydi ki?" Gerçekten böyle bir riski alır mıydı? Biz ölümden ölüme atlamıştık gerektiğinde, bunları sadece gerçek dostlar yapabilirdi. Beni dost olarak görmüyor da sadece ajanlık yapıyor olsa, gerçekten atlar mıydı bunca riskin içerisine? Thomas'ın sorgulamasını istemiyor olsam da, böyle bir riski taşıyorsa ve diğer dostlarım bu durumu sorgulamamız gerektiğini söylüyorsa, onlara destek olurdum. Sonuçta, Thomas'a güveniyordum, Dünya için çalışmadığını biliyordum ve herkesin içini rahatlatmamız gerekiyordu.
Livei'ye karşı söze gireceğim sırada Şapkalı söze girmişti. Thomas hakkında kesin konuşmanın erken olduğunu söylese de, üzerinde şüphe taşıdığını belirtiyordu. Ortada bir yanlış anlaşılma da olabileceğini, ancak kesin olmak istediklerini söylüyordu. Aslında bu konuda haklılardı, gerçekten bir şüphe taşıyorsa herkesin Thomas'tan kesin olması gerekirdi. Bu sırada Ulaş araya girerek kapıyı açabileceğimi, Thomas'la direkt olarak konuşabileceğimizi söylüyordu. Zaten yapılması gereken bu idi, ancak Thomas'ı sorgulayan kişi ben olmamalıydım. Aralarında kanmaya en müsait olan bendim, zira yalan söylese ona inanacak durumdaydım. Onu bir ajan konumuna sokmaktansa, yalanlarına inanmayı tercih ederdim.
Thomas içeri girdikten sonra, Ulaş'la selamlaşmışlardı. Ulaş'la yakından tanışıyor olmalıydılar. Sonrasında gözleri bana doğru çevrildi, bana her şeyi açıklayacağını söylüyordu. Neyi açıklayacağını fazlasıyla merak ediyordum. Tokalaşmak için uzattığı eli tuttum, sonrasında kendime çekerek sarıldım. Sıkı sarılmamın ardında bambaşka sebepler vardı. Eğer gerçekten bir ajansa, ona son bir kez sarılmayı isterdim, ancak bunu öğrendikten sonra bunu yapmazdım. Bu yüzden, bu sarılmayı şimdi yapmıştım. Şunu bil Thomas, senden hala şüphelenmiyorum. Ama dostlarımın güvenliği için, seni sorgulamak zorundaysak, sorgulamamız gerekiyor. Çok üzgünüm, bu konuma düşmeni hiçbir zaman istemezdim. Üzerindeki şüphelerin hepsini kaldıracağına içten içe inanıyorum.
Şapkalı'nın ileriye doğru adım atmasıyla beraber, sarılmayı bıraktım, ancak bu sefer Thomas büyük bir nefretle karşılık verdi ona. Bu çıkışın ardından, Ulaş söze girmişti ancak yine aynı tepkiyi veriyordu. Bu sert tepkilerin ardında ne yatıyordu ki? Thomas'ın tavırları ortalığı sessizlik içerisine bürümüştü. Sağ elimi Thomas'ın ensesine attım, dostça sıktım ensesini, sonrasında kendime çektim ve alnımı onun alnına dayadım.
"Thomas. Sana güveniyorum. Hep güvendim. Ne yaşadıysak beraber yaşadık, ölümden döndük, birbirimizin canını kurtardık. Birbirimiz için ölmeye her zaman hazırdık. Sen benim için mükemmel bir dostsun." Alnımı geri çekip, alnına vurdum bir kez. "Sana olan güvenimi sakın boşa çıkarma. Dostlarımın içinin rahat etmesini istiyorum. Yeter ki doğruyu konuş, bir Dünya ajanı olmadığını söyle Thomas. Dünya ajanı olabileceğini konuşuyorlar. Beni ve dostlarımı kandırmaya çalıştıklarını kanıtla Thomas." Dedikten sonra, alnımı bir kez daha alnına vurdum ve Şapkalı'ya döndüm. "Thomas'ı sorgulamanız için bir şartım var. Sorgulamayı Livei ve Bok yapacak. Bütün şüphelerinizi aktarabilirsiniz, ancak diğer hepimiz izleyici konumunda olacağız. Livei aramızda en mantıklı ve objektif bakabilen kişi. Bu yüzden, sorguyu o yapacaksa buna tamamım. Hepinizin içindeki şüpheleri bitireceğine inanıyorum kardeşimin." Livei'nin gözlerinin içine bakıp, kendimden emin bir şekilde durumu onayladım. Bu sorgunun onun yapmasını istiyorum. En mantıklı kararı verebileceğine inanıyorum.
Re: [Mutlak Son] Dağın İçinde
Posted: Sun Jul 20, 2025 4:26 am
by Livei Nyawodz
Şapkalı yargılayan bakışlarını ona çevirdiğinde Livei umursamazca omuz silkti. Thomas onların uzun zamandır dostuydu, Şapkalı ile ise bir yarım saat önce tanışmışlardı. Kimseye koşulsuz güven borcu da yoktu bu yüzden işleri bildiği gibi yapacaktı, yani dostlarından bir şey saklamayarak. Ulaş'ın kapıyı açma teklifi üzerine Thomas içeri alınmıştı. Kapının önündeki Thomas oldukça gergin duruyordu. Şapkalı'yı gördüğü anda daha da sinirlenmişti. Açık açık Dünya ajanı olsaydı bunu bu şekilde direkt dile getirir miydi? Yerine oturmayan birtakım taşlar vardı. Ulaş ile araları biraz daha az gergin gibiydi, tanışık olmalarından olsa gerek ancak yine de tam olarak rahat olduğu söylenemezdi. Dünya'da her ne yaşandıysa bu üçlü bir şeyler biliyordu ancak onlara söylemiyordu.
Thomas Mabi'ye yalvaran gözlerle her şeyi açıklayacağını söylerken oldukça inandırıcı bir tondan konuşuyordu. Livei onun yalan söylediğine inanmak istemiyordu. Şapkalı ona soru soracaklarını söylediğinde Thomas serçe çıkışmıştı. Şapkalı yine yargılar biçimde ona bakmıştı. Livei onu manipüle etmeye çalıştığını düşünüyordu. Dağtaraf'a gelir gelmez neden dostlarından birisi sorguya alınmıştı ki? Üstelik Thomas kendisinin değil Ulaş'ın diğer taraf için çalıştığı imasında bulunmuştu. Mabi ona dönerek ona güvendiğini, doğruları anlatması gerektiğini söylerken Dünya ajanı olmaması için adeta yalvarıyordu. Thomas'ın sorgulanması gerektiğini, sorguyu ise Bok ile kendisinin yapması gerektiği konusunda ısrar etmişti. "Olur elbette. Ancak..." Eliyle Şapkalı ve Ulaş'ı işaret etti. "Sizin yalan söylemediğiniz ne malum? Thomas'ın Dünya ajanı olduğuna dair kanıtlarınız neler? Şayet Thomas Dünya ajanıysa neden size karşı açıkça düşmanca davranıyor? Bunu saklaması gerekmez miydi?" Kollarını göğsünde birleştirdi. "Bildiğiniz bir şey var ancak saklıyorsunuz değil mi? Tam tersine sizin Dünya ajanı olmadığınızı ve bizi birbirimize düşürmeye çalışmıyor olduğunuzu nereden bileceğiz? Buraya adım attığımız andan beridir şaibeli davranışlarınız var." Thomas'a döndü. "Sana güvenmek istiyorum. Lütfen doğruları söyle. Ne olduysa, ne yaşandıysa her şeyi anlat. Elion'u kucakladığımız gibi seni de kucaklamasını biliriz. Bizim dostlarımıza asla ihanet etmediğimizi biliyorsun."
Re: [Mutlak Son] Dağın İçinde
Posted: Mon Jul 21, 2025 11:11 am
by GM - Ingenium
Thomas "Dünya ajanı" sözünü duyduğunda şaşkınlıktan adeta donup kalıyor. Gözleri büyüyor, alnında ter damlaları belirmeye başlıyor. Ağzını birkaç kez açıp kapatıyor ama kelimeler dökülmüyor. "Dünya ajanı mı? Ne saçmalıyorsunuz siz?" Sonunda öfkeyle Şapkalı'nın gözlerinin içine bakıyor. "Senin ne boklar karıştırdığını bilmiyorum ama ben kimseye ihanet etmedim!" Şapkalı sakin bir ifadeyle Livei'nin sorularına dönüyor ve başıyla onaylıyor. "Bakın, elbette size şüpheli görünüyor olabiliriz. Ancak Thomas hakkında elimizde Dünya iletişim frekanslarında şifreli konuşmalar olduğuna dair sinyaller var. Ayrıca buraya sizden önce girdiğine dair güvenlik kameraları kayıtları mevcut. Bu kadarı tesadüf olabilir mi sizce?"
Thomas bu iddialara inanamayarak ellerini havaya kaldırıyor. "Benimle oyun oynuyorlar. Ben sizin düşmanınız değilim!" Bok, derin bir nefes alıp öne çıkıyor ve sorguyu başlatıyor. "Thomas, Dünya'da nerede çalışıyordun ve tam olarak görevin neydi?" Thomas kısa bir tereddütten sonra cevaplıyor. "Observer olarak çalışıyordum. İlk başta basit bir işti, insanları izleyip rapor etmekti görevim. Ama iş giderek kontrolden çıktı, manipülasyona dönüştü. Yapmak istemediğim şeylere zorlandım. Bu yüzden oradan kaçtım zaten." Şapkalı ve Ulaş dikkatle izlemeye devam ediyor. Bok ikinci soruyu sormaya hazırlanırken Thomas araya giriyor. "Farkında mısınız bilmiyorum ama tek bir yanlış söylemimde beni burada öldürecekler!"
Şapkalı kaşlarını çatıp "Ne alakası var Thomas? Ne saçmalıyorsun sen?" diyor ama tam o anda Ulaş hızla ayağa kalkıyor. Bok hemen araya girip eliyle onu durduruyor. "Hop beyler! Böyle olmaz ama, sakin olun." Thomas ellerini kaldırarak devam ediyor. "Güvenliğim olmadan konuşmayacağım. Size her şeyi anlatırım ama sadece Livei ve Bok'a, güvenli bir yerde." Şapkalı bir süre düşündükten sonra başıyla onaylıyor. "Tamam, sizin istediğiniz gibi olsun."
Thomas, Mabi, Livei ve Bok başka bir karaoke odasına geçiyorlar. Thomas kapıyı kapatıp derin bir nefes alıyor ve konuşmaya başlıyor. "Dünya'da Observer olarak görev yaptığımda gerçekten mutsuzdum. Her şey gittikçe kötüleşiyordu, manipülasyonlar, yalanlar... Sonra onunla tanıştım ve her şey-" Kapı bir anda hızla açılıyor, silah tutan Ulaş içeri dalıyor ve hiçbir şey söylemeden Thomas'a iki kere ateş ediyor. Thomas'ın göğsüne isabet eden mermilerle yere düşüyor. Şapkalı hızla Ulaş'ın arkasından koşarak içeri giriyor, panikle bağırıyor. "DUR! YAPMA!" Ancak geç kalıyor. Thomas'ın yerdeki bedenini görünce silahını çekip Ulaş'a defalarca ateş ediyor. Ulaş'ın bedeni sarsılıyor ve yüzünde bir şok ifadesiyle Livei ve Mabi'ye bakarak ağzından kan gelmeye başlıyor, ardından yere düşüyor.
Şapkalı hemen cebinden çıkardığı cihazla sağlık ekiplerini ve polisi çağırıyor. Bok, olayın şokuyla Thomas'ın yanına koşuyor, hızla nabzını kontrol ediyor ve şaşkınlıkla Şapkalı'ya dönüyor. "Yaşıyor, nabzı atıyor!" Şapkalı'nın sesi titriyor. "Bir anda depar attı, durdurmaya çalıştım... Ulaş'tan asla beklemezdim böyle bir şeyi." Birkaç saniye yerde yatan cansız bedenine baktıktan sonra hüzünle gözlerini kapatıyor ve ardından hızla dışarı koşuyor. Kısa bir süre sonra elinde bandajlarla geri dönüyor ve hemen Thomas'a ilk yardım yapmaya başlıyor. Kanamayı durdurmaya çalışırken sesi kararlı çıkıyor. "Kanamayı durdurmamız gerekiyor. Hastaneye yetiştirebilirsek kurtulur. Ölmesine izin vermeyeceğim."