Max'ın kafasına dokunup gücümü test etme niyetim bir anda zamanın durduğu hissine kapılmamla sonuçlanıyordu. Max'ın kafasının bir anda buharlaşmaya başlamasıyla olanları yalnızca seyirci olarak izleyebiliyordum. Ardında hiçbir şey bırakmadan yol olan cisme karşı şok içerisinde geriye çekiliyordum. Ne yaşandıysa öylesine beklenmedik anda öylesine beklenmedik şekilde gerçekleşmişti ki sebebini anlamlandıramıyordum. Etrafımdan gelen seslere kulak verdiğimde ortaya hipotezler atılıyordu. Yaşananın sebebinin Bay Zengin tarafından yapıldığını, benim Max'ı canlandırabileceğimi söylüyordu. Bunu yapabiliyorsam bile artık mümkünatı yok muydu? Zamanı durdurup belli bir zaman aralığında çok fazla mı zaman geçirtmişti. Bunu hiçbir şeymiş gibi öylece yapabiliyor olması kendi yeteneğimde ondan ne kadar geride olduğumu çarpıcı bir şekilde gösteriyordu. Az önce olanlar konusunda fikir yürüten kişi aktif bir plana ihtiyacımız olduğunu ve Pakt Bölgesi'ne gitmemiz gerektiğini söylemişti. Bakışlarımı az önce kaybolan kafanın bulunduğu yerden ayırmayı başaramadan dinleyebilmiştim onu. Yeteneğimle ilgili o kadar çok öğrenecek şey vardı ki. Bunca karmaşa içerisinde en önemli amacımın bunu geliştirmek olduğunu hissediyordum. İki yeteneğimi bir arada kullanarak kendimi geliştirdikçe başkaca yetenekler kazanabilme imkanım bile olabilirdi. İnsanları bu konuda uyandırmamam gerektiği gibi kendimi de belalara karşı korumalıydım. Belki de masumları korumak için en önemli varlıklardan biri bendim...
Ne Mavi Yıldız'dan ne de Mutlak Son ekibinden parıltılı bir amaç görebilmiş değildim. İki taraf da birbirini ve Dünya gezegenindekileri yok etmek üzerine ilerliyordu sanırım. Neler olduğunu doğru düzgün anlayamamıştım bile. Max'ın beni Mutlak Son'a dahil etme çabasının üzerinden uzun bir süre geçmemiş olmasına karşı gruptakilerin de kendi aralarında karışık düşünceler içerisinde olduğunu görebiliyordum. Atacağım adımla ilgili daha uygun bir ortamda düşünsem daha iyi olacaktı belki ancak Mabi Mabi'nin sesleri ve ona karşı Max grubundan birinin korku ve cesaret dolu seslerine karşı daha fazla kayıtsız kalamıyor ve bakışlarımı oraya yönlendiriyordum. İki tarafın da ne yapmaya çalıştığını anlayamasam da içlerinden biri iki kişi arasındaki ölümcül gerginliği elindeki basınçlı bir patlama sesiyle birlikte yeni bir noktaya çevirirken beklenmedik sese karşı irkiliyor ve savunma duruşuna geçiyordum. Geçen birkaç saniye içerisinde silahın adamı anında öldürdüğüne zihnimi alıştırıyordum. Gözlerim dehşet içerisinde açılıyordu. Neden insanlar birbirini öldürüp duruyordu anlayamıyordum. Neden böyle olmak zorundaydı? Kral delirip etrafa ölüm getirmiyor muydu? Neden kralın yarattığı dikdatörlüğün benzerini burada uygulamaya çalışıyorlardı? Herkes kendi gücünün yettiği ölçüde yönetimin peşinde miydi? Bu grup neyin peşindeydi?!
Ben tüm yaşananların dehşeti içerisinde boğulurken Livei plan yapmış ve gruplara ayırmıştı benim de dahil olacağım şekilde. Mabi Mabi ise mevcut malzemelerle faydalanmak üzere talimat vermişti. Mutsuzluğumun doruklarındayken Gam'ın geldiğini fark etmiştim. Üzgün bakışlarımı gözlerinden ayırmadan öylece bakabilmiş, ağzımdan binlerce kelime çıkabilecekken tek bir kelime bile edememiştim. Gam yanıma geldiğinde başımı göğsüne gömmüş, sımsıkı sarılmıştım ona. Sanki ona böylesine sıkı tutunursam beni tüm kötülüklerden koruyabilecekmiş gibiydi. Başımı gömdüğümden beri gözlerimden yaşlar aksa da hiçbir ses çıkarmıyor, daha çok yoğun duygularımın altında hala bir şeyler düşünüyordum. Bu grubu öylece kendi halinde bırakamazdım, hedefleri çok yüksekti. Mavi Yıldıza bir daha bulaşamazdım, onlar tüm bu canilikleri açık sözleriyle zaten dile getiriyorlardı. Tesistekileri ise kullanılmak üzere bırakmak ise yine insanlığıma sığmayan bir şey olurdu. Yeteneklerim birilerinin umudu olabilirdi ancak karizma olarak bunca insanı bir arada tutabilecek biri de değildim. Gam'a yasladığım başım, akan göz yaşlarımla böylesine bir işin altından kalkabileceğimi de sanmıyordum. Ancak her şeyimle teslim olacak da değildim. O yüzden öfkeyle dişlerimi sıktım ve başımı Gam'dan ayırıp üzgün ama kararlı bakışlarımla gözlerine bakarak "Cehennem her yanı sarmış" dedikten sonra göz yaşlarımı silip biraz daha toparlanıyordum. "Acil olarak çözülmesi gereken konuda elimden geleni yapacağım, sonrasında yeniden bir karar vermem gerekecek. Seni bu durumun içine soktuğum için çok özür dilerim ama baksana... Bu kaçınılamaz. Bundan sonrasında atacağın adımda kararına saygı duyuyorum ama ne olursa olsun seni bu cehenneme tamamen teslim edemem" diyordum.
Cevabını dinledikten sonra Livei'ye "Burada olmama sebep olan kişi Max'tı. Bitmez sorunlara karşı önlem almak istediğinizi düşünebiliyorum ancak kimsenin canının tehlikede olmasını istemiyorum. Yapılan hataların telafisi olarak yeteneğimi kullanabilirim ancak iki taraf için yeni bir sayfa açılmasını ve gerçek bir uzlaşı sağlandığını görmek istiyorum. Bunun şu an zamanı olmadığının da farkındayım. Bu yüzden bu konuyla ilgili deli kralın sorununu çözebilirsek konuşmak istiyorum. Masumlar her an hala acı çekiyor olabilirler, bunu da gözardı edemem buradakileri de bir şekilde uzlaşıya sokabileceğinizi umuyorum. Elimde olsa yönetimi elime alırdım ama kendimde böyle bir kabiliyet de görmüyorum. O yüzden yeteneğim üzerinden bu konuda pazarlığım net, size yardım ederim ama burada da masumlar olduğunu gözardı etmeyeceksiniz" diyordum.
Ne Mavi Yıldız'dan ne de Mutlak Son ekibinden parıltılı bir amaç görebilmiş değildim. İki taraf da birbirini ve Dünya gezegenindekileri yok etmek üzerine ilerliyordu sanırım. Neler olduğunu doğru düzgün anlayamamıştım bile. Max'ın beni Mutlak Son'a dahil etme çabasının üzerinden uzun bir süre geçmemiş olmasına karşı gruptakilerin de kendi aralarında karışık düşünceler içerisinde olduğunu görebiliyordum. Atacağım adımla ilgili daha uygun bir ortamda düşünsem daha iyi olacaktı belki ancak Mabi Mabi'nin sesleri ve ona karşı Max grubundan birinin korku ve cesaret dolu seslerine karşı daha fazla kayıtsız kalamıyor ve bakışlarımı oraya yönlendiriyordum. İki tarafın da ne yapmaya çalıştığını anlayamasam da içlerinden biri iki kişi arasındaki ölümcül gerginliği elindeki basınçlı bir patlama sesiyle birlikte yeni bir noktaya çevirirken beklenmedik sese karşı irkiliyor ve savunma duruşuna geçiyordum. Geçen birkaç saniye içerisinde silahın adamı anında öldürdüğüne zihnimi alıştırıyordum. Gözlerim dehşet içerisinde açılıyordu. Neden insanlar birbirini öldürüp duruyordu anlayamıyordum. Neden böyle olmak zorundaydı? Kral delirip etrafa ölüm getirmiyor muydu? Neden kralın yarattığı dikdatörlüğün benzerini burada uygulamaya çalışıyorlardı? Herkes kendi gücünün yettiği ölçüde yönetimin peşinde miydi? Bu grup neyin peşindeydi?!
Ben tüm yaşananların dehşeti içerisinde boğulurken Livei plan yapmış ve gruplara ayırmıştı benim de dahil olacağım şekilde. Mabi Mabi ise mevcut malzemelerle faydalanmak üzere talimat vermişti. Mutsuzluğumun doruklarındayken Gam'ın geldiğini fark etmiştim. Üzgün bakışlarımı gözlerinden ayırmadan öylece bakabilmiş, ağzımdan binlerce kelime çıkabilecekken tek bir kelime bile edememiştim. Gam yanıma geldiğinde başımı göğsüne gömmüş, sımsıkı sarılmıştım ona. Sanki ona böylesine sıkı tutunursam beni tüm kötülüklerden koruyabilecekmiş gibiydi. Başımı gömdüğümden beri gözlerimden yaşlar aksa da hiçbir ses çıkarmıyor, daha çok yoğun duygularımın altında hala bir şeyler düşünüyordum. Bu grubu öylece kendi halinde bırakamazdım, hedefleri çok yüksekti. Mavi Yıldıza bir daha bulaşamazdım, onlar tüm bu canilikleri açık sözleriyle zaten dile getiriyorlardı. Tesistekileri ise kullanılmak üzere bırakmak ise yine insanlığıma sığmayan bir şey olurdu. Yeteneklerim birilerinin umudu olabilirdi ancak karizma olarak bunca insanı bir arada tutabilecek biri de değildim. Gam'a yasladığım başım, akan göz yaşlarımla böylesine bir işin altından kalkabileceğimi de sanmıyordum. Ancak her şeyimle teslim olacak da değildim. O yüzden öfkeyle dişlerimi sıktım ve başımı Gam'dan ayırıp üzgün ama kararlı bakışlarımla gözlerine bakarak "Cehennem her yanı sarmış" dedikten sonra göz yaşlarımı silip biraz daha toparlanıyordum. "Acil olarak çözülmesi gereken konuda elimden geleni yapacağım, sonrasında yeniden bir karar vermem gerekecek. Seni bu durumun içine soktuğum için çok özür dilerim ama baksana... Bu kaçınılamaz. Bundan sonrasında atacağın adımda kararına saygı duyuyorum ama ne olursa olsun seni bu cehenneme tamamen teslim edemem" diyordum.
Cevabını dinledikten sonra Livei'ye "Burada olmama sebep olan kişi Max'tı. Bitmez sorunlara karşı önlem almak istediğinizi düşünebiliyorum ancak kimsenin canının tehlikede olmasını istemiyorum. Yapılan hataların telafisi olarak yeteneğimi kullanabilirim ancak iki taraf için yeni bir sayfa açılmasını ve gerçek bir uzlaşı sağlandığını görmek istiyorum. Bunun şu an zamanı olmadığının da farkındayım. Bu yüzden bu konuyla ilgili deli kralın sorununu çözebilirsek konuşmak istiyorum. Masumlar her an hala acı çekiyor olabilirler, bunu da gözardı edemem buradakileri de bir şekilde uzlaşıya sokabileceğinizi umuyorum. Elimde olsa yönetimi elime alırdım ama kendimde böyle bir kabiliyet de görmüyorum. O yüzden yeteneğim üzerinden bu konuda pazarlığım net, size yardım ederim ama burada da masumlar olduğunu gözardı etmeyeceksiniz" diyordum.