Jitmiilerin Kharzhan şehrine ışınlandığınız an havadaki kar tanecikleri parlak kıvılcımlar gibi kirpiklerinize konuyor. Jitmii yaylalarının merkezindeki bu şehir, kış mevsiminde bile heybetli, iki katlı, konik çatılı ayuk evler dizi dizi yamaç boyunca sıralı. Sedir gövdeli iskeletlerinin arasına sıkıştırılmış taş harçlar karla kabuklanmış, bacalardan ince mavi duman yükseliyor. Uzaktaki ana caddedeki kardan örselenmiş totem direkleri, kuzey rüzgarıyla gıcırdayarak siluetlerini oynatıyor. Karlı dar sokakta metalik sesler duyuluyor, üstüne geyik derisi pelerin, başına tilki kürkü başlık geçirmiş genç bir Jitmii çıkıp size yaklaşıyor. Kemerindeki bakır kabzalı bıçak ve ince oyma kemik kolye rehberlik nişanı. Boğazından bulut gibi buhar üfleyerek, tumturaklı ama içten bir selam veriyor. "Ben Ertei. Dağın bilgeleri sizi bekliyor. Tumuruk şehrine gideceğiz." Thomas dudaklarının arasından çarpık bir Fransızca küfür geçiriyor, sonra kahkaha patlatıyor. "Keşke doğrudan oraya ışınlansaydık, mon ami. Böyle soğuktan donmaktansa!" Ertei ciddi bir baş sallamayla karşılık veriyor. "Bilgeler 'yer bedeni korur, gök ruhu korur' derler. Tumuruk sınırında ani aktarım yasak, toprak çatlar, rüzgar yön değiştirir. Saatler sürecek, ama yol korunmalıdır."
Sizi şehrin alt kapısına götürüyor; orada yüzü buzla kaplı eski bir arazi aracı duruyor, yere yakın palet ayakları, yanlarda rüzgara karşı kalın deri perdeler, kabin camında buz çiçekleri. Motoru titrek bir homurtuyla uyanıyor. Ertei direksiyona geçince, refleksle ön koltuğa oturuyorsun, koltuğun altındaki keçi postunun sıcaklığı bacaklarından yukarı tırmanıyor. Thomas arka koltukta, kürk yakasını kabartarak "Monsieur, radyoyu açsana, biraz müzik dinleyelim." diyor, dişlerinin arasından buhar püskürterek gülüyor.
Arabanın radyo düğmesine basıyorsun, hoparlörden sadece ıslık gibi statik fısıltı yükseliyor, sonra kesiliyor. Ertei omuz silkerek "Dağ rüzgarı frekansları yutar." diyor fakat Thomas pes etmiyor. "Alors... radyo yoksa, sen bir şarkı patlat bize!" Rehber keyifle ellerini direksiyona vuruyor. "Aaa, söylüyor musunuz? Çok isterim duymak!"
Motor vınlayarak devir alıyor, paletler karı devirmeye başlıyor, ön camdan beyaz yolun içine girerken spot ışığı adeta senin üzerine geliyor, nefesinde buhar, boğazında sıcak, arkadaşlarının kulaklarında bekleyen soğuk sessizlik… Şimdi tüm kabin, ağzından çıkacak notaları bekliyor.
Göster kendini, Kudretli Ayı.
Sizi şehrin alt kapısına götürüyor; orada yüzü buzla kaplı eski bir arazi aracı duruyor, yere yakın palet ayakları, yanlarda rüzgara karşı kalın deri perdeler, kabin camında buz çiçekleri. Motoru titrek bir homurtuyla uyanıyor. Ertei direksiyona geçince, refleksle ön koltuğa oturuyorsun, koltuğun altındaki keçi postunun sıcaklığı bacaklarından yukarı tırmanıyor. Thomas arka koltukta, kürk yakasını kabartarak "Monsieur, radyoyu açsana, biraz müzik dinleyelim." diyor, dişlerinin arasından buhar püskürterek gülüyor.
Arabanın radyo düğmesine basıyorsun, hoparlörden sadece ıslık gibi statik fısıltı yükseliyor, sonra kesiliyor. Ertei omuz silkerek "Dağ rüzgarı frekansları yutar." diyor fakat Thomas pes etmiyor. "Alors... radyo yoksa, sen bir şarkı patlat bize!" Rehber keyifle ellerini direksiyona vuruyor. "Aaa, söylüyor musunuz? Çok isterim duymak!"
Motor vınlayarak devir alıyor, paletler karı devirmeye başlıyor, ön camdan beyaz yolun içine girerken spot ışığı adeta senin üzerine geliyor, nefesinde buhar, boğazında sıcak, arkadaşlarının kulaklarında bekleyen soğuk sessizlik… Şimdi tüm kabin, ağzından çıkacak notaları bekliyor.
Göster kendini, Kudretli Ayı.
Off Topic
Pasiflik süresi iki gündür.