[Eithratsei Thradhodz] İçindeki Çocuk Ölmesin
Posted: Tue Apr 06, 2021 10:04 pm
Eithratsei'nin canı bugün çok sıkkın çünkü yapacak hiçbir şey yok. Polis oldu eyvallah ama vakaya atanmasına daha var. Kitap okumak istese okuyacağını okudu zaten. Hem kitap okuma havasında da değil. Biraz abur cubur ve biraz içecek eşliğinde televizyon izleyebilir fakat kendisini kırk beş yaşında göbekli bir kel adam gibi hissetmesine neden olur. Öyle bir sonu olmaması için Frum ve Ser'e bu gece yatmadan yakarsa iyi olur. Peki, geriye ne kaldı? Bugünlerde aklı hep kılıç ve kalkan konusunda. Satın alamayınca hevesi kursağında kaldı. Kafaya da taktı o konuyu. "En azından evi toparlayayım. O sırada da radyo açayım. Kafam dağılsın." dedi ve verdi kendini ev işine. Rastgele bir radyo kanalı açmak istedi ama yarım saat boyunca kanal aradı. "Çok yavaş, geç. Çok hızlı, geç. İlgimi çekmiyor, geç. Geç, geç ve geç." En sonunda yavaş bir parça olmasına karşın alttan alttan hareketli bir müziğe denk geldi. Beğendi bunu. Artık işe koyulabilir.
Müzik eşliğinde yatağını toparladı, odasının tozunu aldı ve birkaç eşyanın yerini değiştirdi. Ardından banyoyu kontrol etti. Sorun yok, temiz. Tuvalete baktı. Sorun yok, temiz. Koridoru inceledi. Ah, kırıntılar. Gezerek yemenin sonuçları. Hemen aldı eline elektrikli süpürgeyi, açtı radyonun sesini, başladı süpürmeye. Hazır kırıntıları almışken halıyı da halletti. Ardından makineyi kaldırıp radyoyu kıstı. Salona gidince ne görsün? Kırıntı. Haydi, yine içeriye! Radyonun sesini aç, süpür ve makineyi kaldır. Radyoyu tekrar kıs. "Girişte de sorun olmadığına göre, işimiz bitmiştir eh, Eithratsei?" diye kendine yanıt gerektirmeyen bir soru sordu ve oturdu koltuğa. Sırtı biraz ağrımıştı. İyice yaslandı ve üç dakika sonra kalktı. Fazla oturmaya gelemezdi. Ağrısı gitsin yeter.
O sırada müzik bitti ve reklamlar başladı. "Armağan Oyuncak İndirim Günleri başladı! Çocuğunuzu mutlu etmek için bu fırsatı kaçırmayın. Trablo Meydanı'nda sizleri bekliyoruz." Mmmm, oyuncak. Çocukluğun en değerli parçası. Eithratsei bir an çocukluğunu anımsadı. Hehehehehe, ne eğlenceli günlerdi be! Bir o kadar da masum. Üstelik kimse sizi utanç verici bulmuyor. Şimdi eline bir oyuncak alıp dışarıda oynamaya kalksa utancından yüzü kızarır ve alev alır. Bağıra bağıra eve kaçar. Hahahaha! Düşününce çok komik oldu bu senaryo. Sahi, yanında getirdiği oyuncakları yok muydu onun? Bir an hatırlayınca koşarak odasına gitti. Yüzünde içten bir gülümseme ile yatağının altından geniş bir karton kutu çıkardı. Oyuncakları! Ne çok oynamıştı onlarla. Onun için teker teker hepsinin özel bir yeri vardı yüreğinde. Elini nazikce gezdirdi oyuncaklarının üstünde. Atmaya kıyamıyor, oynamaya utanıyor. Öyle iki arada bir derede kalınca da o nereye, oyuncakları oraya.
Tam kutuyu yatağın altına kaldıracakken göründüğünden daha ağır olduğunu fark etti. Sahi, neden bu kadar ağırdı ki? Merak aklını çeldi ve kutuyu boşaltmaya başladı. Oyuncakları çok değildi sonuçta. Bu ağırlığın nedeni ne? "Yüce Frum ve Ser aşkına, hadi ama!" diye sevinçle haykırdı evinin içinde. Oyuncak kılıç ve kalkanı! Onları kaybettiğini sanıyordu. Ne ağlamıştı arkalarından! Güle güle kuşandı oyuncaklarını. Ardından salona gitti. Büyük salonun ortasına geçti ve kafasını geriye atarak rol yapmaya başladı. "Ben ki Gedhilfe'nin soylu askeri, senin gibi bir barbarın bu toprakları kirletmesine asla göz yumamam. Çek kılıcını! An savaşma anıdır!" Sanki karşısında biri varmış gibi duruş aldı ve harekete geçti. Hızlı bir kılıç darbesi attı havaya ardından hemen kalkanını kaldırıp savunmaya geçti. Sanki sürekli ve şiddetli darbeler alıyormuş gibi yavaşça çömeldi. "Hayır!" diye haykırdı ve kılıcını sapladı havaya. Ardından "Asla kaybetmeyeceğim!" diye bağırarak kılıcını kaslarını kasarak havaya doğru savurdu ve kendi de ayağı kalktı. Gövdesini boydan boya yardığı hayâli düşmanı yerde can verirken kılıcını yana savurarak hayâli kanı temizledi ve beline koydu. Bir süre soğuk bakışlar attıktan sonra arkasını döndü ve kalkanını en tepeye kaldırıp "Zafer bizimdir!" diye seslendi hayâli yurttaşlarına. Hayâli kutlamalar eşliğinde derin bir nefes aldı ve gerçekliğe döndü. Bu gerçekten güzel bir senaryoydu. Bir eserin sonuna yakışır bi senaryo.
Eithratsei bir süre öyle dikildi. Sonra koşarak içeriye gitti. Not defterini alıp yatağa attı kendini ve hemen sayfaları hızla çevirdi. İşte burada! Sonunu bir türlü yazamadığı savaş kurgusu. Hazır aklına bu rol yapma gelmişken bunu kurgusuna uyarladı. Yazdı da yazdı! "Ve bitti! Bu kadar işte!" diye sevindi Eithratsei. Kurgusunu bitirebilmişti artık. Kurgularını hep yarıda bırakıyor ve buna sinir oluyordu. Sonunda bir kurguyu bitirmeyi başardı. Helâl olsun be!
Müzik eşliğinde yatağını toparladı, odasının tozunu aldı ve birkaç eşyanın yerini değiştirdi. Ardından banyoyu kontrol etti. Sorun yok, temiz. Tuvalete baktı. Sorun yok, temiz. Koridoru inceledi. Ah, kırıntılar. Gezerek yemenin sonuçları. Hemen aldı eline elektrikli süpürgeyi, açtı radyonun sesini, başladı süpürmeye. Hazır kırıntıları almışken halıyı da halletti. Ardından makineyi kaldırıp radyoyu kıstı. Salona gidince ne görsün? Kırıntı. Haydi, yine içeriye! Radyonun sesini aç, süpür ve makineyi kaldır. Radyoyu tekrar kıs. "Girişte de sorun olmadığına göre, işimiz bitmiştir eh, Eithratsei?" diye kendine yanıt gerektirmeyen bir soru sordu ve oturdu koltuğa. Sırtı biraz ağrımıştı. İyice yaslandı ve üç dakika sonra kalktı. Fazla oturmaya gelemezdi. Ağrısı gitsin yeter.
O sırada müzik bitti ve reklamlar başladı. "Armağan Oyuncak İndirim Günleri başladı! Çocuğunuzu mutlu etmek için bu fırsatı kaçırmayın. Trablo Meydanı'nda sizleri bekliyoruz." Mmmm, oyuncak. Çocukluğun en değerli parçası. Eithratsei bir an çocukluğunu anımsadı. Hehehehehe, ne eğlenceli günlerdi be! Bir o kadar da masum. Üstelik kimse sizi utanç verici bulmuyor. Şimdi eline bir oyuncak alıp dışarıda oynamaya kalksa utancından yüzü kızarır ve alev alır. Bağıra bağıra eve kaçar. Hahahaha! Düşününce çok komik oldu bu senaryo. Sahi, yanında getirdiği oyuncakları yok muydu onun? Bir an hatırlayınca koşarak odasına gitti. Yüzünde içten bir gülümseme ile yatağının altından geniş bir karton kutu çıkardı. Oyuncakları! Ne çok oynamıştı onlarla. Onun için teker teker hepsinin özel bir yeri vardı yüreğinde. Elini nazikce gezdirdi oyuncaklarının üstünde. Atmaya kıyamıyor, oynamaya utanıyor. Öyle iki arada bir derede kalınca da o nereye, oyuncakları oraya.
Tam kutuyu yatağın altına kaldıracakken göründüğünden daha ağır olduğunu fark etti. Sahi, neden bu kadar ağırdı ki? Merak aklını çeldi ve kutuyu boşaltmaya başladı. Oyuncakları çok değildi sonuçta. Bu ağırlığın nedeni ne? "Yüce Frum ve Ser aşkına, hadi ama!" diye sevinçle haykırdı evinin içinde. Oyuncak kılıç ve kalkanı! Onları kaybettiğini sanıyordu. Ne ağlamıştı arkalarından! Güle güle kuşandı oyuncaklarını. Ardından salona gitti. Büyük salonun ortasına geçti ve kafasını geriye atarak rol yapmaya başladı. "Ben ki Gedhilfe'nin soylu askeri, senin gibi bir barbarın bu toprakları kirletmesine asla göz yumamam. Çek kılıcını! An savaşma anıdır!" Sanki karşısında biri varmış gibi duruş aldı ve harekete geçti. Hızlı bir kılıç darbesi attı havaya ardından hemen kalkanını kaldırıp savunmaya geçti. Sanki sürekli ve şiddetli darbeler alıyormuş gibi yavaşça çömeldi. "Hayır!" diye haykırdı ve kılıcını sapladı havaya. Ardından "Asla kaybetmeyeceğim!" diye bağırarak kılıcını kaslarını kasarak havaya doğru savurdu ve kendi de ayağı kalktı. Gövdesini boydan boya yardığı hayâli düşmanı yerde can verirken kılıcını yana savurarak hayâli kanı temizledi ve beline koydu. Bir süre soğuk bakışlar attıktan sonra arkasını döndü ve kalkanını en tepeye kaldırıp "Zafer bizimdir!" diye seslendi hayâli yurttaşlarına. Hayâli kutlamalar eşliğinde derin bir nefes aldı ve gerçekliğe döndü. Bu gerçekten güzel bir senaryoydu. Bir eserin sonuna yakışır bi senaryo.
Eithratsei bir süre öyle dikildi. Sonra koşarak içeriye gitti. Not defterini alıp yatağa attı kendini ve hemen sayfaları hızla çevirdi. İşte burada! Sonunu bir türlü yazamadığı savaş kurgusu. Hazır aklına bu rol yapma gelmişken bunu kurgusuna uyarladı. Yazdı da yazdı! "Ve bitti! Bu kadar işte!" diye sevindi Eithratsei. Kurgusunu bitirebilmişti artık. Kurgularını hep yarıda bırakıyor ve buna sinir oluyordu. Sonunda bir kurguyu bitirmeyi başardı. Helâl olsun be!