Adam, masadakileri gönderdikten sonra beni masaya davet etmişti. Ben oturduktan sonra ise ilk işi sipariş vermek olmuştu. Az önce bir çay içmiş olsam da tavşan kanı çaya hayır demeyecektim yine de. Bu adamla konuşacak olmam beni bir nebze umutlandırmıştı. Tegin için yapabileceğim ne varsa yapmak istiyordum. Onu öylece kaderine terk edemezdim. Bu adam da bana bu konuda yardımcı olabilecek şeyler söyleyebilirdi. İlk seferinde söyledikleri ve kim olduğu çok ilgimi çekmemişti fakat şimdi tamamen merak içerişindeydim. Bu merakımı gidermek için adamla doğru bir şekilde konuşmam gerekiyordu sadece.
Ben henüz konuşmaya başlamadan bir yardım teklifi gelmişti bile karşıdan. Bu teklif üzerine çok uzatmadan lafa girecektim ben de. “Olayın ne kadarını biliyorsunuz bilmiyorum ama ben kısaca baştan anlatayım. Bir görev için mafya merkezi olduğu düşünülen üç lokasyona gönderildik. Haliyle üçe ayrılıp hepimiz farklı noktaya gittik. Tegin’in gittiği binada bir karışıklık çıkmış ve çatışma olmuş. Oraya son anda yetişebildiğim için gerisi mahkemede konuşulan ve muhtemelen sizin duyduğunuz şeyler. Yine de Tegin’in orada olmasının nedeni mafya merkezi olduğu düşünüldüğü için bize verilen adresti ve onlarla mafya olduğunu düşündüğü için çatıştı. Fakat o yer Kızıl Güneş Tarikatı’na aitmiş. Açıkçası bu olaydan sonra sizin bana söyledikleriniz kafamda dolanmaya başladı ve günlerdir anlamlandırmaya çalışıyorum. Gördüm ki bu tarikat teşkilat üzerinde biraz fazla söz sahibi gibi. Adalet sağlamamız gerekirken başkalarının özel koruması gibi hareket edilmesi zaten canımı sıkmışken bir de bu durum patladı. Sanırım Tegin’in davası için kilit nokta Kızıl Güneş Tarikatı olacak. Bana bu konuda yardımcı olabilir misiniz?”
Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık
#12Çevremdeki seslere odaklanmak için konsantre olduktan sonra belli aralıklarla tekrar eden bir çarpma sesi duydum. Sesin kaynağının ne olduğundan emin değilim. Sanki birisi kasti olarak duvardan top sektiriyor gibi ama gardiyanların oynadığını bir oyunda olabilir. Ne olursa olsun burada yalnız olmadığım için mutluyum. Etrafımda herhangi bir canlı varlık olması beni neşelendirdi. Hızlıca sesin kaynağına seslenmeye çalışarak onun kim olduğunu öğrenmeye çalıştım. Ancak yetersiz beslendiğim ve uzun zamandır birisiyle konuşmadığım için öksürük krizi nedeniyle doğru dürüst ses çıkarmayı başaramadım. Tam bu anda karşımdaki kişi bana seslenerek bu durumla nasıl başa çıkaracağım konusunda beni yönlendirdi. Sesin talimatlarına uyarak kısa süre sonra normal bir şekilde nefes almayı başarabildim.
Nefes egzersizlerimi bitirdikten sonra yeni dostum tekrardan benimle konuşmaya başlayarak adını ve neden buraya düştüğünü söyledi. Ben adamın kim olduğunu hatta yan hücremde birinin olduğunu dahi bilmezken yeni arkadaşımın benim kim olduğumu bilmesi biraz şüphelenmeme neden oldu. Her gün birileri mafya örgütünü neredeyse çökertmediği için adamın dedikleri çok enteresan. Ayrıca yan hücremde olduğu için benimle aynı şartlar altında olması gerekiyorken sektirdiği topu nereden bulduğu apayrı bir gizem. Ya durumum beklediğimden daha kötü olduğu için kendi kendime var olmayan bir kişilik yarattım ya da karşımdaki kişi bir gardiyan. İki durumda benim için birbirinden kötü. Seçme şansım varsa tabi ki ikinciyi seçerim ama zaten bildiğim her şeyi anlattım. Benden daha ne öğrenmek istiyorlar? Neyse şimdilik öğrendiğim nefes egzersizlerine devam ederek yanımdaki kimliği belirsiz kişiyi görmezden geleceğim.
Nefes egzersizlerimi bitirdikten sonra yeni dostum tekrardan benimle konuşmaya başlayarak adını ve neden buraya düştüğünü söyledi. Ben adamın kim olduğunu hatta yan hücremde birinin olduğunu dahi bilmezken yeni arkadaşımın benim kim olduğumu bilmesi biraz şüphelenmeme neden oldu. Her gün birileri mafya örgütünü neredeyse çökertmediği için adamın dedikleri çok enteresan. Ayrıca yan hücremde olduğu için benimle aynı şartlar altında olması gerekiyorken sektirdiği topu nereden bulduğu apayrı bir gizem. Ya durumum beklediğimden daha kötü olduğu için kendi kendime var olmayan bir kişilik yarattım ya da karşımdaki kişi bir gardiyan. İki durumda benim için birbirinden kötü. Seçme şansım varsa tabi ki ikinciyi seçerim ama zaten bildiğim her şeyi anlattım. Benden daha ne öğrenmek istiyorlar? Neyse şimdilik öğrendiğim nefes egzersizlerine devam ederek yanımdaki kimliği belirsiz kişiyi görmezden geleceğim.

► Show Spoiler
Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık
#13Tegin: Şüphelerinden ötürü karşılık vermemeyi seçiyorsun. Karşı taraf bir süre ses çıkarmıyor. Baktı, senden ses çıkmıyor. Kendisi konuşmaya devam ediyor. "Duvarlar kalın. Sesini duyurmak zor olsa gerek. Sesini yükseltmen zaman alacak. O zamana kadar senden karşılık beklemeyeceğim." Topu sektirmeye başlıyor ve ardından konuşmaya. "Benim kadar ağır bir ceza alan başkasını görmek ilgi çekici. Neden burada olduğunu merak ediyorum. Kesin adam öldürmüşsündür. Başka açıklaması yok zaten ama nasıl ve neden? Kendini açmaya korkuyorsan, sen bilirsin. Gel gör ki, aklını yitirmek istemiyorsan, konuşmak tek çözümün." Yan hücreden sadece top sektirme sesleri gelirken gardiyanın ayak sesleri duyuluyor. Ardından aşina olduğun tepsi sesi. Gardiyan uyarıyor onu. "Eğer yine yemek artıklarıyla hakaret içeren çizim veya söz olursa tabağında, hem aç hem de susuz kalırsın." Hironen gülerek karşılık veriyor. "Ne o? Yoksa narin üstlerimiz bana küstüler mi? Azıcık düşün, sence açlıktan ve susuzluktan korkuyor muyum? Şu saatten sonra yani." Muhafızdan çıkan tek ses uzaklaşan adımlar oluyor. Hironen yiyip içerken bir yandan da senle konuşuyor. "Biliyor musun? Himota düşündüğümüz kadar sert değil. Hani, biz Himotalı olduğumuzdan zaten sert yetişiyoruz. Birileri sert yaptığında zerre etkisi olmuyor. Yemeyi içmeyi bitirince devam ediyor. "Devlet düşündüğümüzden daha baba çıktı. Bana görev veriyorlar. Görev ne? Mafya örgütünü çökert. Ben ne yapıyorum? Çökertiyorum. Sonuç? İçerideyim. Neymiş efendim? Devlet o mafya örgütü ile anlaşmalıymış! O mafya örgütü aracılığıyla hem içeride hem dışarıda itibarlarını zedeleyecek işleri gerçekleştiriyorlarmış. Koskoca Himota'nın ilgilendiği şeylere bak. Hahahahaha! Acaba Kızıl Güneş'e mi katılsaydım? Herhalde yıllardır burada olmazdım."
Sai: Adam seni pürdikkat dinliyor. Siparişiniz geldiğinde bile dikkatini dağıtmıyor. Sözün bittiğinde ise çenesini sıvazlamaya başlıyor. "Bana açman gereken konular var, evlat. Kızıl Güneş Tarikat'ının Himota Teşkilatı üzerinde nasıl bir gücü var? O tarikatı az çok bilirim. Saygın bir kurum olarak geçer hep. Resmiyette Himota öz inancını koruyan ve öğreten bir yer. Eski Yol'a bağlı olanlar için güvenli bir ev niteliğinde. Sicil kaydı bile yok oranın. Ayrıca, başkalarının özel koruması olduğunuzu nereden çıkardın? Polisler uluslarının güvenliğinden ve huzurundan sorumludur. Polislere bütün ulusun özel koruması demek o kadar da yanlış olmaz. Ne demek istediğini aşağı yukarı anlıyorum fakat yanlış anlaşılma olmasın aramızda. Sen bu yaşlı akla iyice aç bu konuları." Çayından bir yudum alıyor ve tostunu iki kere ısırıyor. Ardından yine sana dönüyor.
Sai: Adam seni pürdikkat dinliyor. Siparişiniz geldiğinde bile dikkatini dağıtmıyor. Sözün bittiğinde ise çenesini sıvazlamaya başlıyor. "Bana açman gereken konular var, evlat. Kızıl Güneş Tarikat'ının Himota Teşkilatı üzerinde nasıl bir gücü var? O tarikatı az çok bilirim. Saygın bir kurum olarak geçer hep. Resmiyette Himota öz inancını koruyan ve öğreten bir yer. Eski Yol'a bağlı olanlar için güvenli bir ev niteliğinde. Sicil kaydı bile yok oranın. Ayrıca, başkalarının özel koruması olduğunuzu nereden çıkardın? Polisler uluslarının güvenliğinden ve huzurundan sorumludur. Polislere bütün ulusun özel koruması demek o kadar da yanlış olmaz. Ne demek istediğini aşağı yukarı anlıyorum fakat yanlış anlaşılma olmasın aramızda. Sen bu yaşlı akla iyice aç bu konuları." Çayından bir yudum alıyor ve tostunu iki kere ısırıyor. Ardından yine sana dönüyor.
Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık
#14Adamın dediklerini dinlerken bir yandan da parçaları kafamda oturtmaya çalışıyordum. Geçen seferkine nazaran daha sakin bir tavrı vardı. Bu sefer daha gergin olan taraf bendim açıkçası. İyice stres olmaya başladığımı hissediyor gibiydim. Günlerdir evde kafayı yemek üzereyken, kendimi tamamen boşluğa bırakmışken yeterince çaresizdim zaten. Şimdi bir şeyler yapmaya çalışıyordum. Günlerdir içimde olmayan yanlış yapma korkusu tekrar yüzünü göstermeye başlamıştı. Arkadaşımı kurtarmak istiyordum fakat hatalı bir hamlede tamamen berbat da edebilirdim. Bu nedenle yardım isteyeceğim kişiden de doğru bir şekilde istemeliydim ki kendimi de zor bir duruma sokmamalıydım.
Adam sözlerini bitirdiğinde başımı ellerimin arasına almış düşünüyordum. Bir yandan da ayağımı hızlı hızlı sallamayı durduramıyordum. Belki de stresimi böyle azaltmaya çalışıyordum. “Açıkçası bilmiyorum. Belki de başımıza gelenlerden dolayı mantıklı düşünemiyorum, paranoyak davranıyorumdur. Fakat bana yanlış gelen şeyler var. Son birkaç günde çok düşünme fırsatım oldu. Biz, bize verilen adreslere mafyayı yakalamaya gitmiştik sonuç olarak. Karargahın bizi gönderdiği böyle bir olayda çatışma çıkması da durumunda da bizim karşılık vermeme şansımız olamazdı ki o gün ben de gittiğim adreste, sırf Gedhilfe’den gelen bir cihazı kullandığı için darp edilen kafe çalışanlarını korumaya çalışırken yaralanmıştım. Böyle insanlar elini kolunu sallayarak gezerken Tegin’in ömür boyu hapis yatması …” gözlerim çay bardağına takılmıştı bu sırada. Biraz daha sakinleşmek için bir yudum çayımdan aldıktan sonra devam ettim. “Orada neler olduğunu bilemem ama Tegin’in görevini yapmaya çalıştığından hiç şüphem yok. Açıkçası Kızıl Güneş’e katılmayıp cezamıza razı olmaya karar verdiğimizde de her şeye hazırlıklı olduğumuzu düşünsem de astımın bu şekilde bir ceza alıp benim dışarıda dolaşıyor olmamı kaldıramıyorum. Dediğim gibi kanıtlayamam fakat kendi isteklerini karşıladığımız takdirde bizi kurtarabileceğini söyleyen birinin teşkilat üzerinde söz sahibi olduğunu düşünüyorum.” Çayımdan bir yudum daha aldıktan sonra adamın gözlerinin içine bakacak ve konuşmama devam edecektim. “Yanılıyor olabilirim ama araştırmak istiyorum. Öğrenmek istiyorum. Örneğin sizin geçen sefer bahsettiğiniz şeylerin sebebini bilmek istiyorum. Eğer bu ülkeyi içten çürütmeye çalışan bir şey varsa onu bulup ortadan kaldırmak ve Himota’yı bu hastalıktan kurtarmak istiyorum. Ülkemin geleceği olmak için girdiğim polis teşkilatı eğer bu amacımın önünde engel olacaksa bunu tek başıma da yapabilirim.”
Adam sözlerini bitirdiğinde başımı ellerimin arasına almış düşünüyordum. Bir yandan da ayağımı hızlı hızlı sallamayı durduramıyordum. Belki de stresimi böyle azaltmaya çalışıyordum. “Açıkçası bilmiyorum. Belki de başımıza gelenlerden dolayı mantıklı düşünemiyorum, paranoyak davranıyorumdur. Fakat bana yanlış gelen şeyler var. Son birkaç günde çok düşünme fırsatım oldu. Biz, bize verilen adreslere mafyayı yakalamaya gitmiştik sonuç olarak. Karargahın bizi gönderdiği böyle bir olayda çatışma çıkması da durumunda da bizim karşılık vermeme şansımız olamazdı ki o gün ben de gittiğim adreste, sırf Gedhilfe’den gelen bir cihazı kullandığı için darp edilen kafe çalışanlarını korumaya çalışırken yaralanmıştım. Böyle insanlar elini kolunu sallayarak gezerken Tegin’in ömür boyu hapis yatması …” gözlerim çay bardağına takılmıştı bu sırada. Biraz daha sakinleşmek için bir yudum çayımdan aldıktan sonra devam ettim. “Orada neler olduğunu bilemem ama Tegin’in görevini yapmaya çalıştığından hiç şüphem yok. Açıkçası Kızıl Güneş’e katılmayıp cezamıza razı olmaya karar verdiğimizde de her şeye hazırlıklı olduğumuzu düşünsem de astımın bu şekilde bir ceza alıp benim dışarıda dolaşıyor olmamı kaldıramıyorum. Dediğim gibi kanıtlayamam fakat kendi isteklerini karşıladığımız takdirde bizi kurtarabileceğini söyleyen birinin teşkilat üzerinde söz sahibi olduğunu düşünüyorum.” Çayımdan bir yudum daha aldıktan sonra adamın gözlerinin içine bakacak ve konuşmama devam edecektim. “Yanılıyor olabilirim ama araştırmak istiyorum. Öğrenmek istiyorum. Örneğin sizin geçen sefer bahsettiğiniz şeylerin sebebini bilmek istiyorum. Eğer bu ülkeyi içten çürütmeye çalışan bir şey varsa onu bulup ortadan kaldırmak ve Himota’yı bu hastalıktan kurtarmak istiyorum. Ülkemin geleceği olmak için girdiğim polis teşkilatı eğer bu amacımın önünde engel olacaksa bunu tek başıma da yapabilirim.”

► Show Spoiler
Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık
#15Sessiz kalmaya karar verdikten sonra yandaki yeni arkadaşım tekrardan benimle konuşmaya başladı. Durumumu gayet anlayışlı bir şekilde kabul ettikten sonra kendince konuşmama mantıklı bir açıklama getirdi. Ayrıca ben konuşacak duruma gelinceye kadar da benimle konuşmaya devam edeceğini söyledi. Hem kendim hakkında bilgi vermeyip hem de hiçbir şey yapmadan vakit geçirebileceğim için mutluyum. Karşımdakinin dediklerine hala tam anlamıyla güvenebileceğimi düşünmesem bile hiç değilse sessizlik yüzünden kafayı yemeyeceğim. Tabi hala yeni dostumun gerçek olmama ihtimali var.
Yan hücremdeki top sektirme seslerinin eşliğinde adamın dediklerini dinlerken gardiyanlardan biri boş tepsileri almak için geri geldi ve buraya geldiğimden beri ilk defa bugün adamın sesini duydum. Normalde hiç konuşmadan her gün aynı saatte gelip tepsiyi verip aynı şekilde belli bir süre geçtikten sonra boş tepsiyi alırlardı. Ancak bugün ilk kez gardiyan yan hücremdeki yeni arkadaşım ile konuşarak ona uyarıda bulundu. Bu sayede bugün üst üste ikinci kez şok yaşadım. Gardiyanın konuşmasıyla yan hücremde gerçekten birinin olduğundan emin olduğum için mutluyum ama üst üste iki defa garip şeyler yaşadığım için giderek her şeyden şüphe etmeye başladım. Neden yanımdaki kişiye bu kadar ayrıcalıklı davranıyorlar?
Gardiyan uzaklaştıktan sonra yeni arkadaşımın neden burada olduğunu öğrendim. İddia ettiğine göre o da benim gibi bir mafya örgütünü çökertmek istediği için yine benim gibi örgütü kızdırıp buraya düşmüş. Sanki birileri bana mesaj vermek istiyor. Eğer seçimimi değiştirmezsem buradan çıkamayıp tıpkı arkadaşım gibi yıllarca dört duvar arasında nereden edindiği bilmediğim bir top ile oynamak zorunda kalırım. Beni buraya tıkan örgütün garip bir şekilde hala benimle ilgilenip benimle oyun oynamaya çalıştığını düşünüyorum. Bu yüzden sadece adamın dediklerini dinleyip sakince zamanın geçmesini bekleyeceğim. Belki kendimi geliştirmek adına biraz daha iyi hissedersem etrafta egzersiz yapabileceğim bir şeyler var mı diye bakacağım. En kötü şınav çekmeyi deneyebilirim.
Yan hücremdeki top sektirme seslerinin eşliğinde adamın dediklerini dinlerken gardiyanlardan biri boş tepsileri almak için geri geldi ve buraya geldiğimden beri ilk defa bugün adamın sesini duydum. Normalde hiç konuşmadan her gün aynı saatte gelip tepsiyi verip aynı şekilde belli bir süre geçtikten sonra boş tepsiyi alırlardı. Ancak bugün ilk kez gardiyan yan hücremdeki yeni arkadaşım ile konuşarak ona uyarıda bulundu. Bu sayede bugün üst üste ikinci kez şok yaşadım. Gardiyanın konuşmasıyla yan hücremde gerçekten birinin olduğundan emin olduğum için mutluyum ama üst üste iki defa garip şeyler yaşadığım için giderek her şeyden şüphe etmeye başladım. Neden yanımdaki kişiye bu kadar ayrıcalıklı davranıyorlar?
Gardiyan uzaklaştıktan sonra yeni arkadaşımın neden burada olduğunu öğrendim. İddia ettiğine göre o da benim gibi bir mafya örgütünü çökertmek istediği için yine benim gibi örgütü kızdırıp buraya düşmüş. Sanki birileri bana mesaj vermek istiyor. Eğer seçimimi değiştirmezsem buradan çıkamayıp tıpkı arkadaşım gibi yıllarca dört duvar arasında nereden edindiği bilmediğim bir top ile oynamak zorunda kalırım. Beni buraya tıkan örgütün garip bir şekilde hala benimle ilgilenip benimle oyun oynamaya çalıştığını düşünüyorum. Bu yüzden sadece adamın dediklerini dinleyip sakince zamanın geçmesini bekleyeceğim. Belki kendimi geliştirmek adına biraz daha iyi hissedersem etrafta egzersiz yapabileceğim bir şeyler var mı diye bakacağım. En kötü şınav çekmeyi deneyebilirim.

► Show Spoiler
Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık
#16Tegin: Etrafta oyalanacak bir şeyler arasan da nafile; şınav vakti! Hey, en azından bir yandan da radyo dinliyorsun. Hani, bir insan evladı senle konuşurken zerre münasip bir tarafına takmadığında radyo programı dinlemekten farksız oluyor. Yan hücredekine acıyorum doğrusu. Masum masum sana sesleniyor. O da ne yapsın? Bunca yıldır tek başına dört duvar arasında kalmış. Sonunda yanına bir komşu gelmiş. Sosyal ihtiyacını gidermiş oluyor. Sen bedenini geliştirirken o da beynini geliştiriyor.
"Biliyor musun? Küçüklüğümden beri polislere özenmişimdir. Çok havalı geliyorlardı. Teşkilattaki yıllarım boyunca ne kadar mutluydum! Hâlâ aklım almıyor. Nasıl olur da bu kadar güçlü bir devlet mafya ile işbirliği içinde olur? Hani, kirli işleri onlara yaptırıyor ve böylece itibarlarını koruyorlar. Tamam, anlıyorum fakat buna ne gerek var? Bu kirli işler tam olarak nedir? Hepimiz elimizi kirletiyoruz zaten. Diğer ulusların bizi barbar olarak görmesinin belki de en öncelikli nedenleri polislerin bir suçluyu gerekli etmenler var olduğu sürece öldürebilmesi. Yani, ben bir suçluyu bayıltmak için Karbon elementi - Karbonmonoksit stili kullandığımda suçlu ölebilir ve ben kesinlikle yargılanmam. Ha, öküz gibi bodozlama bir şekilde girip de adam öldürürsen o zaman boku yersin. Bir eleman öyle yapmıştı. Anında yargılayıp buraya postaladılar. Himota adaletinin gözü kör, kılıcı keskindir diye boşa demiyorlar."
Hironen gardiyanların gelmesiyle susuyor. Gardiyanların hücresinin kapısını açtığını ve içeri girdiğini duyuyorsun. Ardından gelen iki çift ayak sesi üç çift olup gittikçe uzaklaşıyorlar. Dakikalarca yandan ses gelmeyince anlıyorsun ki, Hironen'i götürmüşler. Neden? Nereye? Geri gelecek mi? Yoksa yine mi yalnız kaldın? Bu soruları düşünürken senin de hücrenin önüne iki tane gardiyan geliyor. Kapını açıp içeri giriyorlar. Etrafı inceliyorlar. Ardından seni süzüyorlar ve kelepçeleyip koluna girerek dışarı çıkarıyorlar. Gün ışığı seni kör ediyor. Temiz ve hafif havaya yabancı kalıyorsun. Renkleri ilk defa görüyormuş gibi davranıyorsun. Upuzun bir koridor boyunca yürüyorsunuz. Solda hücreler, sağda ise büyük camlar var. Dışarıya bakıyorsun. Ağaçlar, çalılar, çimenler ve bulutlar. Doğa ve gökyüzü. İstemsizce acı dolu bir iç çekiyorsun. Gözlerinden yaşlar akıyor. Bir de hapishaneyi yetersiz ve işlevsiz bir ceza sistemi olarak görenler var! Koridorun sonundan sol yapıyor ve devam ediyorsunuz. Üzerinde "Sağlık Odası" yazan bir kapıdan giriyorsun ve onu görüyorsun.
Hironen, iç çamaşırlarıyla oturmakta. Kadın bir sağlık çalışanı onu muayene ediyor. Göğüsleri küçük fakat bacakları kalın ve kalçası dolgun. Saçları omuzlarına geliyor. Senin ona bön bön baktığını fark ediyor. "Ne o? Çok mu beğendin?" Yarı çıplak bir kadına baktığının bilincine gelip yüzün kızararak önüne dönüyorsun. Hironen'i muayene eden kadın "Konuşmak yasak." diye onu uyarıyor. Hironen ise dil çıkararak karşılık veriyor. Erkek bir sağlık çalışanı gelip seni muayeneye başlıyor. Muayenen bitmemişken odaya bir gardiyan giriyor ve yemekhanede yaralı olduğunu bildiriyor. İki doktor da koşarak odadan çıkıyor. Onlar odadan çıktığı gibi Hironen kenardaki kıyafetlerini giyiyor ve camı açıp aşağı bakıyor. "Zeminden baya yüksekteyiz fakat ben elmas stili kullanarak düşüşten hiç zarar almadan kurtulabilirim. Eğer burada çürüyüp gebermek istemiyorsan, beni takip edebilirsin. Atlarsan, seni tutmam. Ona göre!" Son cümlede bağırmayı temsil eden bir ünlem işareti var çünkü o cümleyi kurarken camdan atlıyor. Maceracı ruhu bu olsa gerek. Eee, ne diyorsun şampiyon?
Sai: Adam seni dinliyor, dinliyor ve sözlerinden etkileniyor. Onunla aynı görüşten olabileceğin kanısına varıyor ve kendi adına büyük bir risk alıyor. "Evlat, sen az önce bana Kızıl Güneş Tarikatı'nın onlara katılmanız koşuluyla sizi cezadan kurtarabileceğini söyledin. Yani, tarikat kendisinin Himota adaletinden üstün sayıyor. Yani, onlara katılsaydınız suçunuzu örtbas edeceklerdi. Herhangi bir suçu bildirmemek, hatta saklamak başlı başına bir suçtur. Eğer dediklerinde doğruysan, arkadaşını kurtaramayız fakat tarikatın cezasının kesilmesini sağlayabiliriz. Sana inanmakta güçlük çekiyorum. O tarikat devlet onaylı. Ulusal bayramlardaki etkinliklerin doğru yapıldığından emin oluyorlar, ulusal mirasları koruyorlar ve kazandıkları paraları hayır kurumları ile kültür gezilerine harcıyorlar. Dediğini kanıtlamak için gerçekten sağlam bir kanıt gerekiyor. Beni takip et!" Adam hesabı ödeyip dışarı çıkıyor. Sen de peşinden gidiyorsun. Arabasına biniyor ve binmen için sesleniyor. Başta çekinsen de başka bir çaren olmadığın arabaya biniyorsun. Adam gazı kökleyip seni evine götürüyor. Sana dışarıda beklemeni söylüyor ve içeri giriyor. On dakika civarı bir süre sonrasında dışarı çıkıyor. Elinde dikdörtgen şeklinde iri, ağır ve büyükçe bir aygıtla geliyor. "Polis dostum uluslararası bir antlaşmada görev almak için yurtdışına çıktığında böyle bir aygıt ile dönmüştü. Sesi kaydedebiliyor. Nasıl elde ettiğini hiçbir zaman söylemedi. Kimseye bahsetmemem gerektiğini de söyledi. Öldürülmeden önceki son buluşmamızda söylemişti. Ben de senin gibi kendimi bu ulusa adamış biriyim. Ulusumuz çok uzun yıllar boyunca mafya ve terör örgütleriyle uğraştı. Yetmezmiş gibi Tihami İç Savaşı yüzünden de nice yiğit evladımızı bir hiç uğruna toprağa verdik. Kıta barışını sağlayan Pakt'ta bile ciddi sorunlar baş gösteriyor. Uğraşmamız gereken en son sorun koynumuzda yılan beslemek olur. Eğer ulusçuluğa düşkün bir topluluk gerçekten de saman altından su yürütüyorsa, bunu en tartışılmaz şekilde; ses kaydıyla kanıtlayacağız. Her şeyin sonunda bize ne olacağı belirsiz fakat hangi Himotalı sonunu düşündü ki? Bize gereken tek şey bir plan. Sarsılmaz, yıkılmaz, yüzde yüz başarı getirecek bir plan. Tek fırsatımız var!" Eski Başpolis'ten temiz bir plan çıkmaz mı şimdi?
"Biliyor musun? Küçüklüğümden beri polislere özenmişimdir. Çok havalı geliyorlardı. Teşkilattaki yıllarım boyunca ne kadar mutluydum! Hâlâ aklım almıyor. Nasıl olur da bu kadar güçlü bir devlet mafya ile işbirliği içinde olur? Hani, kirli işleri onlara yaptırıyor ve böylece itibarlarını koruyorlar. Tamam, anlıyorum fakat buna ne gerek var? Bu kirli işler tam olarak nedir? Hepimiz elimizi kirletiyoruz zaten. Diğer ulusların bizi barbar olarak görmesinin belki de en öncelikli nedenleri polislerin bir suçluyu gerekli etmenler var olduğu sürece öldürebilmesi. Yani, ben bir suçluyu bayıltmak için Karbon elementi - Karbonmonoksit stili kullandığımda suçlu ölebilir ve ben kesinlikle yargılanmam. Ha, öküz gibi bodozlama bir şekilde girip de adam öldürürsen o zaman boku yersin. Bir eleman öyle yapmıştı. Anında yargılayıp buraya postaladılar. Himota adaletinin gözü kör, kılıcı keskindir diye boşa demiyorlar."
Hironen gardiyanların gelmesiyle susuyor. Gardiyanların hücresinin kapısını açtığını ve içeri girdiğini duyuyorsun. Ardından gelen iki çift ayak sesi üç çift olup gittikçe uzaklaşıyorlar. Dakikalarca yandan ses gelmeyince anlıyorsun ki, Hironen'i götürmüşler. Neden? Nereye? Geri gelecek mi? Yoksa yine mi yalnız kaldın? Bu soruları düşünürken senin de hücrenin önüne iki tane gardiyan geliyor. Kapını açıp içeri giriyorlar. Etrafı inceliyorlar. Ardından seni süzüyorlar ve kelepçeleyip koluna girerek dışarı çıkarıyorlar. Gün ışığı seni kör ediyor. Temiz ve hafif havaya yabancı kalıyorsun. Renkleri ilk defa görüyormuş gibi davranıyorsun. Upuzun bir koridor boyunca yürüyorsunuz. Solda hücreler, sağda ise büyük camlar var. Dışarıya bakıyorsun. Ağaçlar, çalılar, çimenler ve bulutlar. Doğa ve gökyüzü. İstemsizce acı dolu bir iç çekiyorsun. Gözlerinden yaşlar akıyor. Bir de hapishaneyi yetersiz ve işlevsiz bir ceza sistemi olarak görenler var! Koridorun sonundan sol yapıyor ve devam ediyorsunuz. Üzerinde "Sağlık Odası" yazan bir kapıdan giriyorsun ve onu görüyorsun.
Hironen, iç çamaşırlarıyla oturmakta. Kadın bir sağlık çalışanı onu muayene ediyor. Göğüsleri küçük fakat bacakları kalın ve kalçası dolgun. Saçları omuzlarına geliyor. Senin ona bön bön baktığını fark ediyor. "Ne o? Çok mu beğendin?" Yarı çıplak bir kadına baktığının bilincine gelip yüzün kızararak önüne dönüyorsun. Hironen'i muayene eden kadın "Konuşmak yasak." diye onu uyarıyor. Hironen ise dil çıkararak karşılık veriyor. Erkek bir sağlık çalışanı gelip seni muayeneye başlıyor. Muayenen bitmemişken odaya bir gardiyan giriyor ve yemekhanede yaralı olduğunu bildiriyor. İki doktor da koşarak odadan çıkıyor. Onlar odadan çıktığı gibi Hironen kenardaki kıyafetlerini giyiyor ve camı açıp aşağı bakıyor. "Zeminden baya yüksekteyiz fakat ben elmas stili kullanarak düşüşten hiç zarar almadan kurtulabilirim. Eğer burada çürüyüp gebermek istemiyorsan, beni takip edebilirsin. Atlarsan, seni tutmam. Ona göre!" Son cümlede bağırmayı temsil eden bir ünlem işareti var çünkü o cümleyi kurarken camdan atlıyor. Maceracı ruhu bu olsa gerek. Eee, ne diyorsun şampiyon?
Sai: Adam seni dinliyor, dinliyor ve sözlerinden etkileniyor. Onunla aynı görüşten olabileceğin kanısına varıyor ve kendi adına büyük bir risk alıyor. "Evlat, sen az önce bana Kızıl Güneş Tarikatı'nın onlara katılmanız koşuluyla sizi cezadan kurtarabileceğini söyledin. Yani, tarikat kendisinin Himota adaletinden üstün sayıyor. Yani, onlara katılsaydınız suçunuzu örtbas edeceklerdi. Herhangi bir suçu bildirmemek, hatta saklamak başlı başına bir suçtur. Eğer dediklerinde doğruysan, arkadaşını kurtaramayız fakat tarikatın cezasının kesilmesini sağlayabiliriz. Sana inanmakta güçlük çekiyorum. O tarikat devlet onaylı. Ulusal bayramlardaki etkinliklerin doğru yapıldığından emin oluyorlar, ulusal mirasları koruyorlar ve kazandıkları paraları hayır kurumları ile kültür gezilerine harcıyorlar. Dediğini kanıtlamak için gerçekten sağlam bir kanıt gerekiyor. Beni takip et!" Adam hesabı ödeyip dışarı çıkıyor. Sen de peşinden gidiyorsun. Arabasına biniyor ve binmen için sesleniyor. Başta çekinsen de başka bir çaren olmadığın arabaya biniyorsun. Adam gazı kökleyip seni evine götürüyor. Sana dışarıda beklemeni söylüyor ve içeri giriyor. On dakika civarı bir süre sonrasında dışarı çıkıyor. Elinde dikdörtgen şeklinde iri, ağır ve büyükçe bir aygıtla geliyor. "Polis dostum uluslararası bir antlaşmada görev almak için yurtdışına çıktığında böyle bir aygıt ile dönmüştü. Sesi kaydedebiliyor. Nasıl elde ettiğini hiçbir zaman söylemedi. Kimseye bahsetmemem gerektiğini de söyledi. Öldürülmeden önceki son buluşmamızda söylemişti. Ben de senin gibi kendimi bu ulusa adamış biriyim. Ulusumuz çok uzun yıllar boyunca mafya ve terör örgütleriyle uğraştı. Yetmezmiş gibi Tihami İç Savaşı yüzünden de nice yiğit evladımızı bir hiç uğruna toprağa verdik. Kıta barışını sağlayan Pakt'ta bile ciddi sorunlar baş gösteriyor. Uğraşmamız gereken en son sorun koynumuzda yılan beslemek olur. Eğer ulusçuluğa düşkün bir topluluk gerçekten de saman altından su yürütüyorsa, bunu en tartışılmaz şekilde; ses kaydıyla kanıtlayacağız. Her şeyin sonunda bize ne olacağı belirsiz fakat hangi Himotalı sonunu düşündü ki? Bize gereken tek şey bir plan. Sarsılmaz, yıkılmaz, yüzde yüz başarı getirecek bir plan. Tek fırsatımız var!" Eski Başpolis'ten temiz bir plan çıkmaz mı şimdi?
Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık
#17Adam benim ona kurmam gereken cümleleri bana açıklıyormuş gibi hissediyordum. Kendi kafamda bir türlü oturtamadığım parçaları tek tek yerine yerleştiriyordu sanki. Düşünme yetimi biraz kaybetmiş gibi hissediyordum ve bu, endişelenmem gereken konular arasında olabilirdi. Kafamı çalıştırabildiğim kadar hızlı çalıştırarak bu saçmalığın içinden çıkabileceğim kadar erken çıkmak istiyordum. Plan yapabilme yetilerime ihtiyacım vardı. Bir süredir girdiğim depresyon hali bu durumun nedeniydi belli ki. Bunu olabildiğince çabuk atlatmam gerekiyordu.
Dışarı çıktığımızda adamla birlikte gitme konusu kafamda bir soru işareti oluştursa da peşinden gitmenin en doğru karar olduğu fikri ağır basmaya başlamıştı. Belli ki söylediklerim ilgisini çekmişti ve bir planı vardı. Kızıl Güneş’le bağlantısı olup beni tuzağa çekme ihtimalini bir anlığına düşünsem de bunu tamamen yok saymıştım. Sonuçta bu adamı bulmak ve tekrar konuşmak için ben gelmiştim. İlk karşılaşmamızda gördüğüm vatansever adamın böyle bir şeye sessiz kalmamasını umut ederek hareket etmiştim. Sanırım yanılmamıştım da.
Gittiğimiz yerde ben dışarıda bekledikten sonra içeriden bir aletle geri gelmişti. Ben daha sormaya fırsat bulamadan açıklamaya başlamıştı kendini. Kendimi tehlikeye atmak düşüneceğim en son şeydi bu durumda. “Hayatını riske atmadan geleceği inşa edemezsin. Elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım. Adamın kaybettiği yoldaşlarına karşı duygusal bir bağı var. Bu tarafına da saygı duymadığımı söyleyemem aslında ama ben de hem kendi yoldaşım hem de ülkem için doğru olanı yapmak zorundayım. Eğer o mezarlığa geldiğinde ben de onları anmak için orada bulunursam duygusal olarak onu yakalayabilir ve bir şekilde konuşma şansı bulabilirim belki. Fakat kafama takılan sorular var. Birincisi bu aleti nasıl gizleyeceğiz ve ses kaydını alacağız. İkincisi ses kaydını aldığımız senaryoda kimlere şikayette bulunacağız. Dediğiniz gibi devlet onaylı bir tarikat. Yani dilim varmıyor ama ya bu yapılanlara teşkilattan da göz yumanlar varsa. Kime ne kadar güvenebileceğimize nasıl karar vereceğiz?”
Dışarı çıktığımızda adamla birlikte gitme konusu kafamda bir soru işareti oluştursa da peşinden gitmenin en doğru karar olduğu fikri ağır basmaya başlamıştı. Belli ki söylediklerim ilgisini çekmişti ve bir planı vardı. Kızıl Güneş’le bağlantısı olup beni tuzağa çekme ihtimalini bir anlığına düşünsem de bunu tamamen yok saymıştım. Sonuçta bu adamı bulmak ve tekrar konuşmak için ben gelmiştim. İlk karşılaşmamızda gördüğüm vatansever adamın böyle bir şeye sessiz kalmamasını umut ederek hareket etmiştim. Sanırım yanılmamıştım da.
Gittiğimiz yerde ben dışarıda bekledikten sonra içeriden bir aletle geri gelmişti. Ben daha sormaya fırsat bulamadan açıklamaya başlamıştı kendini. Kendimi tehlikeye atmak düşüneceğim en son şeydi bu durumda. “Hayatını riske atmadan geleceği inşa edemezsin. Elimden ne geliyorsa yapmaya hazırım. Adamın kaybettiği yoldaşlarına karşı duygusal bir bağı var. Bu tarafına da saygı duymadığımı söyleyemem aslında ama ben de hem kendi yoldaşım hem de ülkem için doğru olanı yapmak zorundayım. Eğer o mezarlığa geldiğinde ben de onları anmak için orada bulunursam duygusal olarak onu yakalayabilir ve bir şekilde konuşma şansı bulabilirim belki. Fakat kafama takılan sorular var. Birincisi bu aleti nasıl gizleyeceğiz ve ses kaydını alacağız. İkincisi ses kaydını aldığımız senaryoda kimlere şikayette bulunacağız. Dediğiniz gibi devlet onaylı bir tarikat. Yani dilim varmıyor ama ya bu yapılanlara teşkilattan da göz yumanlar varsa. Kime ne kadar güvenebileceğimize nasıl karar vereceğiz?”

► Show Spoiler
Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık
#18Vücudumu güçlendirmek için yapabileceğim yegane aktivite olan şınav çekmeye başladım. Yan taraftaki yeni arkadaşım ise benden cevap alamamasına rağmen hala konuşmaya devam ederek durmaksızın bana bir şeyler anlatmaya devam ediyordu. Kazayla açtığım pandoranın kutusunu nasıl kapatacağımı bilmeden bir yandan spor yapıp bir yandan da dediklerini dinlemeye devam ettim. Yine mafya ile devletin iş birliği yaptığıyla ilgili bir anısını anlatırken ciddi ciddi düşünmeye başladım. Belki de karşımdaki kişi gerçekten burada benimle aynı suçtan yatan biri olabilir. Bu kadar umutsuzca benimle konuşmak istemesinin nedeni uzun bir aradan sonra konuşacak birini bulmuş olması olabilir. Bu ihtimali başından beri ihmal ettiğim için azıcık vicdan azabı çeksem de hala daha şüphelerim devam ettiği için içimde bir şüphe tohumuyla birlikte sessiz spor yapmaya devam ettim.
Gardiyanların gelmesiyle birlikte yeni arkadaşım bir anda susuyor ve ardından da hücresinin kapısı açılıyor. Kısa bir süre sonra da gardiyanlar ile birlikte uzaklaşıyor. Onunla hiç konuşmadığım için plan değişikliğine giderek onu uzaklaştırmış olabilirler veya tam tersi benimle çok konuştuğu için ceza almış da olabilir. Her iki şekilde de artık radyo dinleyemeyeceğim gibi duruyor.
Karanlıkta sessiz bir şekilde beklerken gardiyanlar tekrardan geri gelerek bu sefer beni dışarıya çıkardılar. Uzun bir aradan sonra gün ışığını gördüğüm için gözlerim istemsiz bir şekilde duruma adapte olmaya çalışıyor. Temiz havayı hissedip etrafımdaki bitki ve ağaçları gördükten sonra bir anda vücudum enerji ile dolmaya başladı. Hatta neredeyse içinde bulunduğum durumu unutup sevinmeye başlayacaktım ki ellerimdeki kelepçeleri hatırlayıp dehşet bir üzüntü hissetmeye başladım. Kim bilir bir daha ne zaman özgür bir şekilde dışarıda dolaşabileceğim? Bu soru aklıma geldiği zaman istemsiz bir şekilde gözlerimden yaşlar akmaya başladı.
Gardiyanlarla yaptığımız küçük gezintiden sonra sağlık odasına geldik. Odada kadın bir sağlık görevlisi sarışın birisini muayene ediyordu. Açıkçası şimdiye kadar sadece yan taraftaki konuşmalara odaklandığım için yan hücremde bir kadının olduğunu anlamamıştım. Bu yüzden odaya girdiğim zaman kısa süreliğine şoka girip yarı çıplak yeni arkadaşıma bakmaya başladım. Onun tatlı sert uyarısından sonra kendimi toparlayarak mahcup bir şekilde muayene olmak için görevlinin yanına gittim. Tam muayene bitimine doğru ise gardiyanlar odaya girerek yaralılar olduğu için iki görevliyi de alarak koşarak odadan çıktılar. Dehşet içinde sadece olanları seyredebildim. Hapishanede olduğumuz için mi bu kadar rahat bir şekilde bizi yalnız bıraktılar? Anlayamadım. Durum ne kadar kötü olursa olsun en azından bir gardiyanın bizimle birlikte kalması lazımdı. Suçlu olduğumu düşünmesem bile kanun önünde ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası alan azılı bir suçluyum. Yeni arkadaşımın da öyle olduğunu düşünüyorum. Bu kadar tehlikeli iki kişiyi yalnız bırakmak hiç doğru değil. Yoksa hala beni denemek için oyun mu oynuyorlar?
Ben neler olduğunu anlamaya çalışırken yeni arkadaşım elmas stili kullandığını ve eğer atlarsam beni tutacağını söyledikten sonra bir anda camdan aşağıya atladı. Açıkçası gardiyanların yaptığı hatayı görüp bir anda harekete geçtiği için etkilendim ama hala daha bazı şüphelerim var. Yine de ne kadar şüphem olursa olsun burada olduğum sürece kaybedecek çok bir şeyim yok. En kötü ihtimalle beni kandırsa bile alabileceğim maksimum cezayı aldığım için bundan daha kötü bir şeyle cezalandırabileceğimi düşünmüyorum. Bu yüzden çekingelerim olsa bile cama yaklaşıp aşağıya baktım. Eğer yeni arkadaşımı sağ salim aşağıda görürsem dediği gibi bende camdan atlayacağım. Yok etrafta kimseyi göremezsem etrafta kullanabileceğim veya yanıma alabileceğim eşya var mı diye etrafa göz gezdireceğim.
Gardiyanların gelmesiyle birlikte yeni arkadaşım bir anda susuyor ve ardından da hücresinin kapısı açılıyor. Kısa bir süre sonra da gardiyanlar ile birlikte uzaklaşıyor. Onunla hiç konuşmadığım için plan değişikliğine giderek onu uzaklaştırmış olabilirler veya tam tersi benimle çok konuştuğu için ceza almış da olabilir. Her iki şekilde de artık radyo dinleyemeyeceğim gibi duruyor.
Karanlıkta sessiz bir şekilde beklerken gardiyanlar tekrardan geri gelerek bu sefer beni dışarıya çıkardılar. Uzun bir aradan sonra gün ışığını gördüğüm için gözlerim istemsiz bir şekilde duruma adapte olmaya çalışıyor. Temiz havayı hissedip etrafımdaki bitki ve ağaçları gördükten sonra bir anda vücudum enerji ile dolmaya başladı. Hatta neredeyse içinde bulunduğum durumu unutup sevinmeye başlayacaktım ki ellerimdeki kelepçeleri hatırlayıp dehşet bir üzüntü hissetmeye başladım. Kim bilir bir daha ne zaman özgür bir şekilde dışarıda dolaşabileceğim? Bu soru aklıma geldiği zaman istemsiz bir şekilde gözlerimden yaşlar akmaya başladı.
Gardiyanlarla yaptığımız küçük gezintiden sonra sağlık odasına geldik. Odada kadın bir sağlık görevlisi sarışın birisini muayene ediyordu. Açıkçası şimdiye kadar sadece yan taraftaki konuşmalara odaklandığım için yan hücremde bir kadının olduğunu anlamamıştım. Bu yüzden odaya girdiğim zaman kısa süreliğine şoka girip yarı çıplak yeni arkadaşıma bakmaya başladım. Onun tatlı sert uyarısından sonra kendimi toparlayarak mahcup bir şekilde muayene olmak için görevlinin yanına gittim. Tam muayene bitimine doğru ise gardiyanlar odaya girerek yaralılar olduğu için iki görevliyi de alarak koşarak odadan çıktılar. Dehşet içinde sadece olanları seyredebildim. Hapishanede olduğumuz için mi bu kadar rahat bir şekilde bizi yalnız bıraktılar? Anlayamadım. Durum ne kadar kötü olursa olsun en azından bir gardiyanın bizimle birlikte kalması lazımdı. Suçlu olduğumu düşünmesem bile kanun önünde ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası alan azılı bir suçluyum. Yeni arkadaşımın da öyle olduğunu düşünüyorum. Bu kadar tehlikeli iki kişiyi yalnız bırakmak hiç doğru değil. Yoksa hala beni denemek için oyun mu oynuyorlar?
Ben neler olduğunu anlamaya çalışırken yeni arkadaşım elmas stili kullandığını ve eğer atlarsam beni tutacağını söyledikten sonra bir anda camdan aşağıya atladı. Açıkçası gardiyanların yaptığı hatayı görüp bir anda harekete geçtiği için etkilendim ama hala daha bazı şüphelerim var. Yine de ne kadar şüphem olursa olsun burada olduğum sürece kaybedecek çok bir şeyim yok. En kötü ihtimalle beni kandırsa bile alabileceğim maksimum cezayı aldığım için bundan daha kötü bir şeyle cezalandırabileceğimi düşünmüyorum. Bu yüzden çekingelerim olsa bile cama yaklaşıp aşağıya baktım. Eğer yeni arkadaşımı sağ salim aşağıda görürsem dediği gibi bende camdan atlayacağım. Yok etrafta kimseyi göremezsem etrafta kullanabileceğim veya yanıma alabileceğim eşya var mı diye etrafa göz gezdireceğim.

► Show Spoiler
Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık
#19Sai: "Şüphelerini anlıyorum fakat bunlara bir yanıtımız yok. Ses kaydını almayı başardığımız gibi, doğru Adalet Sarayı'na gideceğiz. Teşkilata uğramayacağız. Direkt Adalet Sarayı'na gidip dava açabiliriz. Böylelikle araya kimse girmez. Aklıma gelen tek plan, senin de dediğin gibi, mezarları ziyarete gideceksin. Eğer dediğin gibi biriyse ya orada olacak ya da eninde sonunda oraya gelecek. Yan yana geldiğiniz de ise iş tamamen senin dilini ne kadar iyi kullandığına bağlı olacak. Ağzındaki baklayı almaya bak. cihazı nereye saklayacağımız konusunda hiç bir fikrim yok." Adam kara kara düşünmeye başlıyor. Bakışları arabasına sonra sana gidiyor. "Aaah! Siktir et!" Cebinden anahtarı çıkarıp sana uzatıyor. "Eğer araba kullanmayı biliyorsan, ödünç al. Arabayı mezarlara olabildiğince yakın bir yere park et ve ses kayıt cihazını arabanın içinde tut. Sesinizi ne kadar alır bilmem ama aklıma başka bir şey gelmiyor. Ben senle gelmiyorum çünkü yalnız olursan balık oltaya daha kolay düşer."
"Neden?" diye soruyorsun kendine. "Neden bu adam bana bu kadar yardım ediyor?" Adam kesinlikle seni tanımıyor. Adını bile bilmiyor. Yine de sana yardım etmek için ciddi bir tehlikeyi göze alıyor. Bildiği tek şey senin polis memuru olduğun. Sadece bu. Ona sormak istiyorsun. Olan biteni anlamak için. Sen ağzını açmadan, buna gerek kalmayacak bir söz söylüyor adam. Himota dilinde bir söz fakat Pakt dilinde ne olduğunu çok iyi biliyorsun. Polis olmak için Ant Töreni'nde kurulan bir cümle bu. "Varlığım, her şeyimle beraber şanlı Himota ulusuna ve Kutlu Himota Devleti'ne armağan olsun!" Adam bundan sonra evine giriyor ve kapısını kapatıyor. Sen de cihazı arabaya atıyor ve yola koyuluyorsun. Araba sürme konusunda o kadar da iyi olmasan da, yavaş yavaş ve kazasız belasız mezarlara varıyorsun. Himota'nın polislerini araba sürme konusunda temel eğitim vermesine şükretsen iyi olur. Etrafta kimseyi görmüyorsun. Mezarların karşısına geçiyor ve bağdaş kurarak beklemeye koyuluyorsun. Mezarlar değişmemiş. Bir şey hariç. Mezarların üzeri yeşermiş ve çiçek açmış. Daha yeni hem de. Uzun bir sürenin ardından lider bulunduğu yere geliyor. Elinde plastik bir sulama aracı var. Üzgün, acı dolu bakışlarla mezarları sularken ruhsuz bir sesle sana soruyor. "Neden geldin?"
Tegin: Hironen'in peşinde hızla camdan aşağı bakıyorsun. Elmas stili sayesinde o kadar yüksekten atlamasına karşın ölmemişti fakat olduğu yerde duruyordu. Gözleri zorlayarak daha da yakından baktığın zaman bedeninin titrediğini görüyorsun. Anlaşılan o ki, elmas stili bile onu tam anlamıyla koruyamamış. Bacakları titreye titreye ayağı kalkıyor. Suratı buruşmuş, nefes dahi almıyor. Acı içinde inleyip sövüyor. Ardından hızlı hızlı nefes alıyor ve yürümeye başlıyor. O gittikçe uzaklaşırken sana yardım etmeyeceğini anlıyorsun. Hemen etrafına bakıyorsun. Herhangi bir sağlık odasında ne varsa onlar var. Sargı bezleri, oksijenli sular, yara bantları, ilaçlar, yataklar, yorganlar, yastıklar ve perdeler. Hmmm, aslında ne yapabilirsin, biliyor musun? Her yatağın etrafında perdeler var. Hastaları kapatmak adına. Bunların hepsini söküp uçlarını birbirine düğümlersen, sağlam bir yere de bağlayabilirsen, aşağı sarkıtıp buradan kaçabilirsin. Zemine kadar ulaşmasalar bile yeterince aşağı indikten sonra atlayabilirsin. Tabii, bu planı uygulaman zaman alacak ve senin zamanın yok. Akıl ettiğin üzere, iki azılı suçluyu yalnız bıraktıklarını telaş bitince fark edecekler ve koşarak buraya gelecekler. Başka bir planın varsa buyur tabii. Meydan senin!
"Neden?" diye soruyorsun kendine. "Neden bu adam bana bu kadar yardım ediyor?" Adam kesinlikle seni tanımıyor. Adını bile bilmiyor. Yine de sana yardım etmek için ciddi bir tehlikeyi göze alıyor. Bildiği tek şey senin polis memuru olduğun. Sadece bu. Ona sormak istiyorsun. Olan biteni anlamak için. Sen ağzını açmadan, buna gerek kalmayacak bir söz söylüyor adam. Himota dilinde bir söz fakat Pakt dilinde ne olduğunu çok iyi biliyorsun. Polis olmak için Ant Töreni'nde kurulan bir cümle bu. "Varlığım, her şeyimle beraber şanlı Himota ulusuna ve Kutlu Himota Devleti'ne armağan olsun!" Adam bundan sonra evine giriyor ve kapısını kapatıyor. Sen de cihazı arabaya atıyor ve yola koyuluyorsun. Araba sürme konusunda o kadar da iyi olmasan da, yavaş yavaş ve kazasız belasız mezarlara varıyorsun. Himota'nın polislerini araba sürme konusunda temel eğitim vermesine şükretsen iyi olur. Etrafta kimseyi görmüyorsun. Mezarların karşısına geçiyor ve bağdaş kurarak beklemeye koyuluyorsun. Mezarlar değişmemiş. Bir şey hariç. Mezarların üzeri yeşermiş ve çiçek açmış. Daha yeni hem de. Uzun bir sürenin ardından lider bulunduğu yere geliyor. Elinde plastik bir sulama aracı var. Üzgün, acı dolu bakışlarla mezarları sularken ruhsuz bir sesle sana soruyor. "Neden geldin?"
Tegin: Hironen'in peşinde hızla camdan aşağı bakıyorsun. Elmas stili sayesinde o kadar yüksekten atlamasına karşın ölmemişti fakat olduğu yerde duruyordu. Gözleri zorlayarak daha da yakından baktığın zaman bedeninin titrediğini görüyorsun. Anlaşılan o ki, elmas stili bile onu tam anlamıyla koruyamamış. Bacakları titreye titreye ayağı kalkıyor. Suratı buruşmuş, nefes dahi almıyor. Acı içinde inleyip sövüyor. Ardından hızlı hızlı nefes alıyor ve yürümeye başlıyor. O gittikçe uzaklaşırken sana yardım etmeyeceğini anlıyorsun. Hemen etrafına bakıyorsun. Herhangi bir sağlık odasında ne varsa onlar var. Sargı bezleri, oksijenli sular, yara bantları, ilaçlar, yataklar, yorganlar, yastıklar ve perdeler. Hmmm, aslında ne yapabilirsin, biliyor musun? Her yatağın etrafında perdeler var. Hastaları kapatmak adına. Bunların hepsini söküp uçlarını birbirine düğümlersen, sağlam bir yere de bağlayabilirsen, aşağı sarkıtıp buradan kaçabilirsin. Zemine kadar ulaşmasalar bile yeterince aşağı indikten sonra atlayabilirsin. Tabii, bu planı uygulaman zaman alacak ve senin zamanın yok. Akıl ettiğin üzere, iki azılı suçluyu yalnız bıraktıklarını telaş bitince fark edecekler ve koşarak buraya gelecekler. Başka bir planın varsa buyur tabii. Meydan senin!
Re: [Nopaodan & Hentanodan] Ruhsuz Bir Aydınlık ve Durağan Bir Karanlık
#20Yeni arkadaşım elmas stili kullanmasına rağmen camdan atladıktan gördüğüm kadarıyla biraz hasar aldı. Ancak aldığı hasara rağmen vakit kaybetmeden kendini toparlayarak yürümeye başladı. Anlaşılan benim atlamamı beklemeyecek. Zaten bu kadar yüksekten atlamak hiç mantıklı bir hareket değildi. Hala daha gardiyanlar geri gelmediği için yeni arkadaşıma veda ederek hızlıca etrafa göz gezdirmeye başladım. Klasik bir sağlık odasında bulunması gereken eşyalar dışında gözüme batan çok fazla şey yok. Etraftaki oldukça fazla çarşaf ve yorganlar dışında dikkatimi çeken bir şey yok. Bunları birbirine bağladıktan sonra pencereden aşağıya daha güvenli bir şekilde inmeyi deneyebilirim ama bunun için yeterli zamanım olduğunu pek sanmıyorum. Kaçış planın ortasında yakalanarak rezil olmak istemiyorum.
Kaçmaktan vazgeçtikten sonra element gücümü kullanarak burayı yok edebileceğim aklıma geldi. Az önce yeni arkadaşım kullandığına göre bende birazcık kendim zorlarsam kolaylıkla binayı kullanılamaz hale getirebilirim ama bunu yaparsam etraftaki masum insanlarda bundan etkilenebilir. Artık polis olmasam bile masum kişileri incitmek istemiyorum. Sadece mahkumlar olsaydı belki gözümü karartabilirdim ama şimdilik sorun çıkarmaya gerek yok. Bu yüzden uslu uslu beklemeden önce fark edilmeyecek kadar yara bandı ve ilaç alarak ceplerimi dolduracağım. Yeni arkadaşımın çok fazla uzaklaşabileceğini sanmıyorum. Geri döndüğü zaman duruma göre ağrılarını gidermek için ona ödünç aldığım ilaçlardan birazını verebilirim.
Kaçmaktan vazgeçtikten sonra element gücümü kullanarak burayı yok edebileceğim aklıma geldi. Az önce yeni arkadaşım kullandığına göre bende birazcık kendim zorlarsam kolaylıkla binayı kullanılamaz hale getirebilirim ama bunu yaparsam etraftaki masum insanlarda bundan etkilenebilir. Artık polis olmasam bile masum kişileri incitmek istemiyorum. Sadece mahkumlar olsaydı belki gözümü karartabilirdim ama şimdilik sorun çıkarmaya gerek yok. Bu yüzden uslu uslu beklemeden önce fark edilmeyecek kadar yara bandı ve ilaç alarak ceplerimi dolduracağım. Yeni arkadaşımın çok fazla uzaklaşabileceğini sanmıyorum. Geri döndüğü zaman duruma göre ağrılarını gidermek için ona ödünç aldığım ilaçlardan birazını verebilirim.

► Show Spoiler