Yeni Arkadaşlık, Yeni Bağ

#1
Sabahın erken vakitlerinde, güneş henüz onu selamlamışken kalktı yatağından. Yarım saat süren iyi bir duşun ardından, mutfağa geçti. Kahvaltı için neler hazırlayacağını düşünüyordu, annesine her zamankinden farklı şeyler sunmak istiyordu. “Biliyorum farklı bir şeyler hazırladığımı anlamayacak, ancak benim vicdanım buna el vermiyor.” Diye söylendi içinden gülümseyerek. Çok fazla alternatif bulunmayan, fakat iyi bir kahvaltı sofrası hazırladı. Annesinin ayak seslerini duyduğu anda annesinin odasına yöneldi. Kapıyı hafifçe araladı, yatağın ucunda oturan annesini görünce gülümseyerek içeri girdi.

“Günaydın anne, ben oğlun Hae Tumi.”
“Anne? Sen kimsin? Bana Hae Tumi ismi tanıdık gelmiyor.”

Buruk bir gülümsemeyle birlikte annesinin yanında duran fotoğrafı gösterdi. Yan yana durdukları, Redo Nehri’nde çekilmiş fotoğrafı.

“Bak, ikimiz buradayız. Hatırlayabildin mi?”

“Fotoğrafı hatırlamıyorum, ama bu yalan söylemediğini gösterir değil mi?”

Diye cevap verdi annesi. Gülümsedi, koluna girdikten sonra içeri doğru yürümeye başladılar. “Nereye götürüyorsun?” diye sordu annesi. Hae, güzelce kurulmuş sofranın başına oturttu başta cevap vermeden, annesinin gözündeki mutluluğu görebiliyordu. “Senin mesleğin olan aşçılıktan öğrendim bir şeyler. Artık yemekleri ben hazırlıyorum. Güzel göründüğü gibi tadı da güzeldir umarım.” Dedi. Yemeklerini yedikten sonra, annesinin koluna girip her zaman oturduğu koltuğa oturttu. Elinden tutup, yanda duran kitabı aldı diğer eliyle. Kitap ayracından tutup kaldığı yeri açtı. “Adudi gelene kadar kitap okuyacağım sana, tamam mı?” dedi. Annesinin onayını aldıktan sonra, yarım saat kadar kitap okudu durmadan. Adudi’nin gelmesiyle birlikte toparlandı, annesini öptükten sonra “Akşam gene geleceğim, tamam mı?” dedi ve Adudi’ye doğru yöneldi. Adudi çantalarını kapının arkasına koymakla uğraşıyordu o sırada.

“Adudi, biraz geç geleceğim bugün. Sıkıntı olmaz değil mi?”
“Olmaz olmaz, sıkıntı değil. Sen keyfine bak.”

Cevabı aldıktan sonra kapıdan çıktı anahtarını alıp. Sokağa attığı ilk adımdan sonra, derin bir nefes çekti gökyüzüne bakarak. Bugün tek isteği, Dateremi’de bir mekana gidip oturmak ve bir şeyler içmekti. Biraz kafasını dağıtmak istiyordu. Sıklıkla negatif duygular yaşayan biri olmasa bile, annesinin durumu bazen zihnini zorluyordu. Bu tür durumlarda, dışarıda vakit geçirmek onun için en mantıklı eylemdi. Böylelikle tekrardan pozitif duygularına odaklanabiliyordu.

Dateremi’ye geldikten sonra, Dara Çarşısını gezmeye karar verdi öncelikle. İnsanların neler sattıklarına bakıyor, kendince değerlendiriyordu satılanları. Trafiğe kapanmış bu yolda, rahat ve yavaş bir şekilde geziyordu. Elleri cebinde, her satılan malzemenin önünde duruyor, birkaç saniye baktıktan sonra başka malzemelere bakmaya başlıyordu. Dara Çarşısında olan küçük gezisi bitmiş, Dateremi’de daha önce gitmediği alkollü bir mekana gitmişti. Kapıdan içeri attığında, gözüne kestirdiği bir barmenin ona bakmasıyla birlikte ona doğru ilerledi.

“İki kişilik boş bir masanız var değil mi? Tek olacağım ama tek kişilik masada oturmaya pek niyetim yok. Çok yalnız hissediyorum o zaman, eheh.”
“Tabii, var. Şuradaki masaya oturabilirsiniz. Birazdan ilgilenmeye geliyorum.”

Hae, gösterdiği masaya oturdu. İki kişilik, normal bir masaydı. Sandalyesini hafifçe düzeltip masaya yaklaştıktan sonra, kendisine gelen barmenden hafif bir alkollü içecek istedi. Yanına ise aperatif tüketebileceği bir yemek aldı. İkisi de geldikten sonra, insanları gözlemlemeye başladı. Ne konuşuyorlar, ne yapıyorlar, teker teker izliyordu alkolünü yudumlayıp yiyeceğini yavaş yavaş yerken.
Image

"Sende babanı görüyorum, Hae."
► Show Spoiler

Re: Yeni Arkadaşlık, Yeni Bağ

#2
Pudaerø şehrinde yaşadığı olaylar sonrasında eve dönmeye korkmuştu. Babasının bir şekilde kendisini takip edip görevli komiserlerden olayın iç yüzünü öğreneceğinden emindi. İlk vakasında birilerini öldürdüğünün bilinmesini istemiyordu. Yanlış anlaşılmasın, bundan gurur duyuyordu ama eski ve geri kafalı bir polise yaptığı şeyin etik açıdan doğru olduğunu açıklamakla fazlaca vakit kaybedecek ve ikinci vakası öncesinde kendisine vakit ayıramayacaktı. Bu yüzden eve gitmeden başkentin yolunu tuttu. Okuduğu gazetenin arka sayfalarından birinde, küçük bir kısımda gördüğü haber etkili olmuştu bu kararında. Üniversitede beraber okuduğu bir kız arkadaşı, başkentte düzenlenen küçük bir güzellik yarışmasında birinci seçilmişti. Her kızı beyninde oldukça iyi dosyalayan Shisha, bu kızdaki değişimi görmek için gelmişti başkente. Güzellik yarışmasında birinci olan kızın hala bir mekanda garson olarak çalıştığını duyunca Dusha'ya lanet okumuştu.

Dateremi, Dusha'Nın gerisine kıyaslandığında kesinlikle mükemmel bir şehirdi. Dışarıdan bakanlar bu ülkenin büyük bir çöl olduğu konusunda ortak bir fikre sahip gibiydi. Bu durum Shisha'yı rahatsız ediyordu. Her ne kadar kendisi de büyük bir Dusha fanatiği olmasa da burayı birçok ülkeye tercih ederdi. Mekanın ihtişamına dışarıdan baktığında Dusha'ya çöl diyenlerin bu şehri görmesi gerektiğini yeniden aklından geçirdi. İçeri girdiğinde gözleri kızı aradı. İçerisi tamamen doluydu. Başkentte oldukça tercih edilen bir mekandı burası anlaşılan. Tam bir garson çevirip kızın adını soracaktı ki başka bir garsonun nezaket dolu kötü haberiyle karşılaştı.

İçeride boş masa yoktu.Bazı insanların siparişlerinin gelmediğini göz önünde bulundurursak, Shisha'nın o gece bir yere oturamayacağı açıktı. Kapıda 10 dakika dikilmek yerine direkt içeri geçebilirdi. Kız aklını o kadar kurcalamıştı ki bunu düşünememişti. İçeri geçip bir masaya oturabilirdi rastgele. Sonrasında da tatlı dille bir sohbet başlatıp gecenin geri kalanı boyunca kızı bekleyebilirdi. Belki de çıkışta yakalardı kızı. Bunu yapmaya karar verdi.

"Tabi." garsonun omzuna hafifçe vurdu içeri bakarak. "Arkadaşın yanına geldim ben."

Hızlı adımlarla mekanı turlamaya başladı ve sonunda iki kişilik masada tek başına keyif yapan bir oğlana taktı gözlerini. Hemen sandalye çekti ve iç cebinden cebinden rozetini ve sigara paketini çıkardı. Masaya koydu. Ardından ceketini sandalyeye astı ve oturdu. Garsona işaret etti. Sonrasında da önünde oturan adamın içkisini işaret etti. "Aynısından." Yüzüne bir tebessüm kondurdu ve kendisinden bir iki yaş küçük duran adama baktı. "Ben daha çok limon aromalı şeyleri tercih ederim. Tabi, denemekten zarar gelmez."

İçkisinin gelmesini bekledi ve bir yudum aldı. Ardından konuşmaya devam etti. Yine oldukça geveze bir günündeydi. Rozeti işaret etti. "Birkaç gün önce teşkilatta Hera diye bir hatunla tanıştım." Eliyle "nefis" işareti yaptı ve bolca el hareketi, mimik kullanarak anlatmaya devam etti. "Böyle biraz iffetli falan hani. Aslında çok tarzım değil ama güzel olursa onların da ayrı bir cazibesi oluyor. Zaten Pudaerø'da büyümüş. Nasıl biri olduğunu az çok anlıyorsundur." Gülmeye başladı.

"Her neyse. Oldukça güzel bir kızdı ve bir süre daha iyisini göremeyeceğime cidden kendimi inandırmıştım. Sonra..." pantolon cebinden bir gazete ilanı çıkardı. Güzellik yarışması haberi. "Bunu gördüm. Şuna bak. İyi bak. Bu benim okuldan arkadaşımdı. Kız birinci olmuş hala burada garsonluk yapıyor. Bu geceye senle başlayıp onlayı bitirmeyi planlıyorum. Şans dile!" Bir yudum daha aldı ve parmaklarıyla ahşap masa üzerinde ritim tutarak etrafına bakınmaya başladı.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: Yeni Arkadaşlık, Yeni Bağ

#3
Hae, tatlı tatlı keyfine devam ederken, bir yabancı tarafından bozulmuştu içine düştüğü sessizliği. Adamın sandalyeyi çekmesini ve eşyalarını masaya koyuşunu sessizce, gülümseyerek izledi. Gözüne en çok takılan şey, rozeti olmuştu. Kendisi gibi polis olan bu yabancıyı izlemeye devam ediyordu sakince. Sandalyeye oturması ve Hae'nin içkisinden istemesinin ardından, cümlelerini dinledi. "Limon aromalı mı?" diye söylendi sesli bir şekilde. "Aslında limon alkole göre fazla aromatik olamayabiliyor. Sert içkiler için en fazla bir iki damla dökmek gerek, ancak şat bir içki içiyorsan daha fazla konulabilir. Örneğin viski, limon koyulduktan sonra birazda şeker şurubu konmalı. Yoksa sert olan tadını bozarsın. Ya sade olmalı, ya da kokteyl şeklinde sunulmalı. Yani, benim damak tadıma uygun değil pek öyle söylemem daha iyi olur. Alkolün tadını bozuyor." diye devam ettirdi cümlelerini yabancıya karşı. Limonun ekşi tadının alkolün aromasını bozduğunu, alkolün sert tadıyla birleşmesinin pekte iyi bir sonuç çıkarmadığını düşünüyordu kendince. Kokteyller için en iyi aromaları kahve, süt, portakal, zeytin suyu gibi malzemeler katıyordu. Tabi, herkesin damak zevki farklı.

Yabancının sözlerini dinlerken, içkisinden küçük yudumlar alıp ağzının içinde gezdiriyordu hafifçe. İçkinin yanaklarında ve damağında bıraktığı tadı biraz daha uzun ve keyifli tutmaya çalışıyordu. Yabancının bahsettiği kadını tanımıyordu, belki adını duymuş olabilirdi ancak hatırlayamıyordu. Adamın hareketleri ve mimiklerini izliyor, kadından bahsetmesini dinlemeye devam ediyordu. Hera isimli, yabancının tabiriyle iffet ama güzel bir kadın. Pudaerø'da büyümüş aynı zamanda. Eğer o kadınla tanışırsa herhangi bir ön tanışmada yabancılık çekmeyecek gibiydi Hae. Yabancının gülmesine karşılık sadece gülümseyerek karşılık verdi. Henüz ismini bile bilmediği bu yabancıyı sadece dinliyor olmak, onu çözmeye çalışmak farklı geliyordu Hae'ye. Yabancının, bu sefer bir güzellik yarışması ilanını çıkartması ile birlikte fotoğraftaki kadına odaklandı. Karşısındaki yabancının okuldan arkadaşı olan, güzel bir kadın. Bu gecenin sonlarına doğru Hae'den kopup, kadınla bitireceğini söylüyordu.

"Şans dilememe gerek yok, eminim o kızı kapacaksın zaten." dedi gülümseyerek. Ardından içkisinden bir yudum daha aldı ve etrafına biraz bakındıktan sonra, yabancıya geri döndü. "Senin tarzın nasıl bilmiyorum ama, meslektaşın olarak tanışmak isterim. En azından, aynı masada oturduğum biriyle yabancı kalmak benim huyum değil. Ben Hae Tumi. Basit bir adamım. Ekstra hiçbir şeyim yok, anlatabileceğim tek şey mutfakta iyi olduğumdur. Burada içtiğin içkilerden çok daha iyi kokteyller hazırlarım mesela, ondan eminim. Kendimce deneyimlediğim bir sürü şey var. Sürekli yeni bir şeyler katmaya çalışıyorum mutfak becerilerime. Onun dışında hiçbir şey yok." dedi içten bir gülümsemeyle.
Image

"Sende babanı görüyorum, Hae."
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Daterun”

cron