Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#21
Hae: Annenin seni hatırlamasını, unutmamasını aklından geçirirken aklındaki planı uygulamaya koyuluyorsun ancak zıplamadan önce Başpolis Refa'nın çığlığını duyuyorsun. "HAE, SAKIN AMA SAKIN KIPIRDAMA! BU BİR EMİRDİR!" Söylediği son cümle her şeyi belirleyen unsur oluyor ve hareket etmemeyi, emre uymayı seçiyorsun. O sırada Başpolis Refa da tüm dikkatini üstüne çekmiş oluyor ancak sen gözlerini önünde duran adama çeviriyorsun ve çevirdiğin salisede adamın kafasından kan aktığını görüyorsun. Sokakta olayı gören insanların çığlığı eşliğinde gözlerini Başpolis Refa'ya çeviriyorsun ve elini adama doğru tutuyor olduğunu görüyorsun. "Amatör olduklarını da buradan anlayabiliyoruz, dikkat dağıttığım anda planları bozuldu." diyor ve sana dönüp "Ben Gufa'yı bulmaya gidiyorum, diğer adamı halledersiniz." diyor. Bir anda anneni düşünmeye başlıyorsun. Hayatında ilk defa bu kadar önemli ve riskli bir olay yaşadın ve sevdiklerini kaybetme korkusu bir yana bu ülkeye aidiyetini kanıtlayıp insanları ne kadar önemsediğini de göstermiş oldun. Bu düşünceler seni her ne kadar mutlu etse de vücudun ve psikolojin için fazla geliyor ve etrafı bulanık görmeye başlıyorsun. Diğer adamın ne yaptığını izlerken Hera ve Figa'nın adama doğru ilerlediğini görüyorsun. Görüşün iyice karıncalanmaya başlıyor ve kısa süre içinde yere düşüp bayılıyorsun. Bir süre dinlenmen gerekecek gibi görünüyor.

Hera ve Figa: Hera Takviye stilini aktive ediyor ve bir anda vücudunun daha güçlü ve çevik olduğunu hissediyor. O sırada Figa da Kas stilini aktive ediyor ve paşasını adama doğru savurmaya başlıyor. Hera da bu sırada mızrağını planladığı gibi adama yolluyor. Adam öncelikle Figa'nın paşası sayesinde gövdesinden darbe yiyor, darbe sebebiyle geri çekildiğinde ise Hera'nın mızrağı tarafından ikinci bir darbe alıyor ve gövdesinden aldığı yaralarla birlikte yere yığılıyor. Yere yığıldığında adamın yanında duran Figa adamı kontrol ediyor ve hareket etmediğini görüyor. Hera'nın mızrağı ise adamın gövdesinden çıkıyor ve yere düşüyor. O sırada ikinizin de telsizinden bir ses geliyor ve telsizlerinizi elinize alıyorsunuz. "Komiser'i buldum ancak Metohu ortalarda yok, dikkatli olun." Sesin Başpolis Refa'ya ait olduğu anlaşılıyor. O sırada Metohu'nun sesini duyuyorsunuz. Etrafa bakıyorsunuz ancak nereden geldiğini kestiremiyorsunuz. Kısa bir süre sonra yukarı bakıyorsunuz ve Metohu'nun beş katlı bir binanın üstünde olduğunu fark ediyorsunuz. Metohu binanın tepesinden size bakıyor ve bağırıyor. "Bizi durduramayacaksınız, bizi susturamayacaksınız!" Eline bir megafon alıyor ve halka seslenmeye başlıyor. "Dusha halkına sesleniyorum! Başınızda bulunan köpekler sizin iyiliğinizi değil, kötülüğünüzü istiyor! Bunu anlayamayacak kadar aciz varlıklar iseniz bunu size anlatmak bizim can görevimizdir! Her biriniz tek tek özgürlüğü tadacaksınız, ya seve seve, ya da sike sike!"

Metohu'nun bulunduğu binanın girişini gözlemeye çalışıyorsunuz ve binanın kapısına 3 metre uzaklıkta olduğunuzu görüyorsunuz. Metohu ise halka seslenmeye ve halkın dikkatini çekmeye devam ediyor. Metohu konuşurken sokağa doğru bir arabanın geldiğini görüyorsunuz ve araba bir anda hızlanıp bir yayanın üstünden geçiyor. Bunun şokuyla çığlık atıp kaçmaya başlayan insanlar Metohu'yu dinlemeden uzaklaşıyorlar ve birini ezdikten sonra arabayı sürenler durup arabadan iniyorlar. Her birinin önlük giydiğini görüyorsunuz ve toplam 4 kişiler. Binaya girip Metohu'yu yakalamak ve bu dörtlüyü dizginlemek arasında kalmış durumdasınız.
Off Topic
Hera Memuga ve Figa Ranushe; Atom enerjiniz %100'den %75'e düştü.
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#22
Gölgelerin onu bağlamasına izin vermedi genç kız. Kanının kaynadığını, vücudunun kabına sığmadığını hissediyordu. Derisinin dışına çıkmak isteyen, karşısına çıkan her şeyi parçalamak isteyen bir kaplan gibi atıldı. Aklına koyduğu planı uygularken en ufak bir tereddüt dahi yaşamamıştı. Dikkati en üst düzeydeydi. Bir yandan Hae ve karşısındaki adama iliştiriyordu gözlerini. Diğer yandan ise vücuduyla birlikte kolunu büyük bir ivmeyle çeviriyordu. Bu esnada beklediği şey gerçekleşmişti. Refa'nın yüksek sesli çığlığı kendini arenada hissettirdi. Hae'nin karşısındaki adamın irkilip dikkatinin dağılmasıyla beyninin patlaması bir olmuştu. Bu görüntü, Hera'nın çevresindeki gülümsemenin dozunun artmasına neden olmuştu. Hemen yanındaki Figa, adama doğru atılıp elinde tuttuğu koca anahtar ile adama güçlü bir darbe vurmuştu. Tam o anda tüm gücüyle çevirdiği mızrağını yolladı adama. Son gördüğü, adamın yere hareketsiz yığılmasıydı. Bu noktadan sonrasında ise mızrağını almak için oraya doğru hareketlenmeye başlamıştı.

Refa, karşılarındaki adamlardan birini az önce paket etmiş ve Komiseri bulmaya gitmişti. Hera mutlu ve huzurlu bir şekilde Başpolisin oldukça yetenekli olduğunu düşündü. Fakat hayranlık duymak için ne kadar tembel ve umursamaz olduğunu da aklından geçirdi. Mızrağını yerden kaptığı gibi diğer eline telsizini aldı ve konuşan Başpolisi dinledi. Bu sırada ise başpolisin komiseri bulduğunu belirttiği konuşmasını dinlemişti. Bir an için başka bir yönden gelen, aslında nereden geldiğini ilk fırsatta anlayamadığı tanıdık bir sesle irkildi Hera. Figa'ya baktığında ise onun da tıpkı kendisi gibi sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştığını görmüştü. Bir süre gelen bu tanıdık sesin kimin olduğunu anlamasıyla geçti Hera'nın. Kafasını yukarı, bir binanın tepesine doğru çevirdiğinde ise az önce ellerinden kaçırdıkları Metohu'nun bağırdığını gördü. Metohu'nun söylediklerine önce kulak kesilse bile bunun açık seçik bir zaman kaybı olduğuna kanaat getirdi. Hera için ne söylediğinin, ne konuştuğunun, neye inandığının ve onları ne ile tehdit ettiğinin bir önemi yoktu. Dusha Halkının ise ne kadar kandırılmaya açık olduğunun farkındaydı. Hera'nın tüm ideolojisi, sosyal yetenekleri zaman içinde büyük değişimlere uğramıştı. Daha zeki olması, polis yetkilerine sahip olması değil; açıkca sorgulayıcı ve önyargılarıyla yaşaran biri olması bunun olmasını mümkün kılmıştı. Herkes onun gibi olmak zorunda değildi. O halde misyonu belliydi. Masum ve aptal halkın kandırılmasına daha fazla izin vermemeliydi.

Metohu konuştuğu esnada bir saniyeliğine gözünü sokağın başına doğru çevirdi. Yaklaşmakta olan bir arabanın gözleri önünde kaçışmakta olan sivillerden birini altına alıp ezdiğini gördü. Telaşla dağılan insanlar ile tek tek göz göze geldi. Göz bebeklerinin titrediğini, korkunun ve israf edilmişliğin tüm bedenlerini nasıl da sardığına şahit oldu. Derin bir nefes aldı. Nefretle dolup dolmadığından emin değildi. Az önce yaşanan olayın bir daha yaşanmaması gerekiyordu. Onları durduramazsa gerçekleşecek olan da buydu. Adamların arabadan inmesini görmesiyle birlikte telsizini açıp Başpolise hitaben konuştu. "Metohu görüş alanımda. Bulunduğumuz yerde bir binanın tepesinde. Anırıyor. Ancak burada işler karıştı biraz..." dedi. Normal şartlarda Başpolisinden veyahut komiserinden gelecek emire göre hareket etmesi gerekiyordu. Fakat Hae'nin kondisyonunun ve halinin pek iyi olmadığı barizdi. Gelen adamların da sivillerin hayatını umursadığı falan yoktu. Hera kararını çoktan vermişti. Sinirliydi, çaktırmasa dahi siniri köpük köpük akıyordu içinde. Konuşmasına devam etti.

"Buraya intikal eden başka önlüklüler var. Sivilleri çekinmeden hedef alıyorlar. Durumu kontrol altına alacağız."

Derin bir nefes aldı tekrardan. Hae'ye doğru attı adımlarını. Hızlıca yöneldiği takım arkadaşının durumunu kontrol etmeliydi. Gerçi, ölümle yüz yüze gelen bir insanın durumundan az çok bir şeyler çıkarabiliyordu. Kendine gelmesi zaman alacaktı. Hera basit biriydi. Zamanı olmadığının farkındaydı. Ona da ihtiyacı vardı. Hae'nin kendine gelmesini sağlayacak, aynı zamanda bir miktar da canını yakacak bir şey biliyordu. Hae'nin kendinden geçmiş bedenine ulaştığı gibi sol eliyle çenesini kavradı. Gözlerini kontrol ettikten sonra peş peşe iki tokat salladı suratına. Kızın narin elleri, Hae'nin suratıyla buluştu. Ardından bir daha... Çıkan tok ses sokağı kaplarken, kısık gözlerle ondan bir tepki gelmesini bekledi Hera. Bunu yaptığı için daha sonra ondan özür dileyecekti elbet. Fakat şimdi ona ihtiyacı vardı. Kanlı ve canlı bir biçimde.

"Uyan Hae. Kaldır o romantik kıçını. Kalkmazsan bir daha vururum."

Hae'ye tokatlarını geçirdikten sonra ayağa kalkmasını ve kendini toparlamasını ümit edecekti. Aksi takdirde koruması gereken insan sayısı bir tane daha artacaktı. Figa ile yüz yüze geldikten sonra gözüyle adamları işaret etti ve mızrağını kaldırdı havaya. Figa'nın isterse Metohu'nun peşinden gidebileceğini biliyordu. Ona emir verecek konumda değildi. Bu durumda seçim şansını ona bıraktı ve hamlelerini kurgulamaya başladı.

Onlarla konuşma gibi bir niyeti yoktu. Onları uyarmayacak, onları dinlemeyecekti. Zira sürekli zırlayarak kulaklarını dolduran bir bücür vardı tepelerinde. Adamlara doğru önce ağır ve kendinden emin, daha sonra daha seri ve sağlam adımlarla ilerlemeye başladı. Mızrağını sağ eli aşağıda, sol eli yukarına olacak şekilde çaprazlamasına kavradıktan sonra adamlara biraz daha yaklaşmaya başladı. İlk amacı pozisyon olarak en yakın, tek bir hamlede ulaşabileceği birine saldırmaktı. Fakat bu şekilde ilerlemenin oldukça riskli olduğuna kanaat getiriyordu bir yandan. Figa ya da Hae'den birinin arkasında olacak olması güven verse dahi onların kucağına atlamanın oldukça riskli olduğunu biliyordu. Fakat ilk saldırı fırsatını onlara vermesi, zaten sayıca olan üstünlüklerinin üzerine tüy dikecekti. Hera bu düşünceler eşliğinde zikzak çizerek ilerlemeye başladı. Aralarında az önceki elemanlar gibi uzak mesafeli stil kullanıcıları da olabilirdi. Hera ise yakın dövüşte etkili bir elemente sahipti. Yapmak istediği şey, henüz elementini güvenli bir biçimde kullanabiliyorken yaklaştığı en yakın elemana hızlı ve etkili bir saldırı gerçekleştirmekti. Duruma göre mızrağını çapraz bir yönden, aşağıdan yukarıya doğru sallamaktı. Bunu yaparken mesafesini koruyacaktı ve saldırının gerçekleştiği vuruşu alttaki eline kuvveti bindirerek yapacaktı. Ona en yakın olan elemana ölümcül bir hasar verebilirse hiç tereddüt etmeden tüm reflekslerini kullanıp bir kaç adımda bedeninin arkasına geçecekti ve onu kalkan yapacaktı. Çünkü ona saldırdığı sırada atom enerjisi toplayıp, kendisine saldırıda bulunacaklarını öngörüyordu. Bu nedenle işini garantiye almak istiyordu. Bu süreçten sonrası için yapacakları belliydi. Adamı halledebilirse, ardından etkisiz hale getirdiği adamı kalkan olarak kullanabilirse; mızrağını koltuklayıp diğerlerinden en az birine daha güçlüce saplayıp devre dışı bırakmak istiyordu.

İlerlediği esnada arkasına bakınmamıştı. Hae'nin yaralı olmaması, ne kadar baskı altında kalsa dahi başa çıkabileceğine inanması içini rahatlatıyordu. Lakin elemanların Hera'yı geçerek ona ulaşmaları tam bir facia olurdu. Bu noktada Figa ve onun koca anahtarına güvenebilirdi. Fakat, önceliği belliydi yine de. Buradaki tüm önlüklüleri bir şekilde dizginlemeliydi. İçinden hep aynı ses, aynı şeyleri söylüyordu. Saçları rüzgar ile ahenk içinde buluşup o meşhur dansını ortaya koyduğunda, kulaklarına dolan savaş çığlıklarını anımsadı. Gümbür gümbür geliyordu ona kalbinin her bir atışı. Davullara vuruluyor, içinde kopan kıyametlerden fırtınalar yayılıyordu. Tüm rüzgarı yardı geçti. O an için tek amacı yok etmekti. Düşüncelerini yok etmek, seslerini yok etmek, emellerini yok etmekti. Hae için, arabanın altında hiç bir sebep yokken ezilen sivil için, Dusha için yok edecekti. Yakıp kül edecekti. Mızrağını kendinden emin ve güçlü bir hamle ile savururken biraz sonra ölümüne asla üzülmeyeceği önlüklü elemanın asla bilemeyeceği şeyi geçirdi içinden.

"Kaplan kükrediğinde, kaçmak için çok geç olacak."

Boğazında adeta ateşten yoğrulmuş o yumruyu kusmak istercesine kükredi. Rüzgar sesine karışan kalp delici çığlığını kan ile buluşturmayı bekledi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#23
Son sözler, vedalar, hepsini Başpolis Refa'nın emriyle birlikte bir kenara bırakmak zorunda kalmıştı. Aldığı emir sayesinde olduğu yerde kalmayı tercih ediyordu. Gözünde hala aynı kararlık yerini korurken, gözlerini adama çevirdiği gibi adamın kafasından kanlar aktığına şahit oluyordu. Olayı gören insanların çığlığı arasında, ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Gözlerini Başpolis Refa'ya çevirdiğinde, onun da elini adama doğru tuttuğunu görmesiyle birlikte içine ince bir huzur serpiliyordu. Ölmemiş olmanın, karşısındaki tehdidin ortadan kaldırılmış olmasının, annesini tek bırakmamış olmanın huzuru içini yavaş yavaş ısıtmaya başlıyordu. O an, saniyeler sanki saatler gibi geliyordu genç adama. Ayakları, daha fazla bedenini taşıyabilecek gibi durmuyordu. Yaşadığı bu zorlu andan sonra, kendini dizlerinin üstüne düşecek şekilde bırakmıştı. Dizlerinin üstüne düştüğünde sert zeminin bedeniyle temas etmesiyle birlikte çektiği o ufak acı, tekrardan ona yaşadığını hissettiriyordu. Dudakları istemsizce yukarı doğru kıvrılıyor, gülümsemeye başlıyordu hafif hafif...

Ellerini biraz ileri doğru uzatmış, avuç içlerine bakmaya başlıyordu. Gülümsemesi daha fazla artıyordu yavaş yavaş. Ara sıra öksürükle karışık kahkahalar istemsizce çıkmaya başlıyordu ağzından. "Yaşıyorum. Annemi yalnız bırakmadım. Annemi bu saçma dünyada yalnız bırakmadım. Anneme kitap okumayı yarıda kesmedim, anneme anılarımı anlatmayı yarıda kesmedim. Annemi hala eski anılarımızı yaşadığımız yerlere götürebilirim. Ben, ben yaşıyorum. Korkmuştum. Evet korkmuştum ama..." diye içinden geçirirken kahkahaları daha istemsiz bir şekilde artmaya başlıyordu. Gözleri hafifçe doluyor, yanaklarına yavaşça akmak için sabırsızlanıyordu. Kahkahaları artmaya devam ederken, avuç içlerine bakmaya devam ediyordu. "Ölmekten korkmadım anne. Dusha Halkı için ölmekten asla korkmadım. Seni yalnız bırakmaktan çok korktum. Seni görememekten, sesini duyamamaktan. Her sabah bir daha tanışamamaktan, elini tutamamaktan. Sana yemek hazırlayamamaktan, seninle gezememekten. Sana çizdiğim resimleri gösterememekten, sana kitap okuyamamaktan. Sana sarılamamaktan, sıcaklığını hissedememekten, senin yanında huzurlu olamamaktan korktum anne."

Hae'nin kahkahaları, etrafı bulanık görmeye başlamasıyla azalmaya başlıyordu. Hera ve Figa'nın adamlara doğru ilerlediğini görünce, kendini biraz daha güvende hissediyordu. Yanında olan arkadaşlarını görmek, biraz daha sakinleşmesine sebebiyet veriyordu. Yavaş yavaş görüşü karıncalanmaya başlarken, "Anne, seni yalnız bırakmaya bir an için teşebbüs ettiğim için özür dilerim. Seni korkutmak istemedim. Seni üzmek istemedim. Sadece, halkımın canını düşündüm. Biliyorum, seninde benimle gurur duyduğunu. Bunu söyleyebilmen gerekmiyor. Ben hissedebiliyorum anneciğim." Görüşü neredeyse kararmış, bedeni kendisini hızla yere doğru bırakırken, son bir kez daha gülümsedi.
"Seni seviyorum anneciğim."
Image

"Sende babanı görüyorum, Hae."
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#24
Bu mesajı YÜCE LORDUM CANBERK'ten özür dileyerek atmak zorundayım. Kendisi muhteşem bir karakter olan, şahaneden kat kat iyi ve hayranlıkla okuduğum, en sevdiğim, beğendiğim, sitenin en yakışıklısı, en güzeli, en muhteşemi, en seksisi olan Hae Tumi'yi oynayan kalitedir. Aynı zamanda kendisi oldukça yakışıklı bir kişidir reel hayatında. Sakalları, saçı, muhteşem bir uyum içerisindedir. Böyle bir yakışıklılığın bir daha bulunması imkansız derecededir. Kendisi kadar muhteşem bir insan tanımamış bulunmaktayım. Bu yüzden, YÜCE LORDUM CANBERK'ten özür diliyorum, işlerim yoğun olduğu için 1 2 gün içerisinde yazabilirim ancak. Konu devam edebilir, bir dahaki tura yetişebilirim admin nasıl isterse. Ancak işlerim yoğun olduğu için yarına yazamayacağımı belirtmek isterim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#25
Hera: Başarıyla ilk saldırdığın, sana en yakın olan kişiyi ölümcül olarak yaralamayı başarıyor ve kendine kalkan olarak alıyorsun ancak bunu gören üçlü durumu fark ettikleri anda tekrardan arabaya biniyorlar ve frene basıp geri gidiyorlar. Saniyeler içinde olanları izlerken arabanın ezilmiş olan sivilin tekrar üstünden geçtiğini görmek içini yaksa da bu dörtlünün en azından birini etkisiz hale getirmiş olmanın verdiği tatminlik ile az da olsa sakinleşebiliyor ve etrafını gözlemlemeye başlıyorsun. Çatıya göz atıyorsun ve Metohu'nun yukarıda görünmediğini fark ediyorsun. Etrafı kolaçan ediyorsun ve Metohu'nun hızlıca merdivenlerden indiğini binanın camlarından görebiliyorsun. Yerde baygın olarak yatan Hae'den saldırı sırasında uzaklaştığını fark ediyorsun ve o sırada Metohu binadan çıkıp Hae'ye doğru ilerliyor. Metohu, Hae'ye iyice yakınlaşıyor ve Hae'nin yanında diz çöküyor. Sana doğru sırıtıp "Başkalarını kalkan olarak kullanacak kadar düştüysen izninle ben de değerlerimi bir kenara bırakıp düşeceğim." diyor. Sol kolunu Hae'nin göğsüne doğru tutmaya başlıyor ve bir süre sonra sol kolu kararıyor. Kararmakla kalmıyor, Metohu'nun sol kolu tamamen simsiyah bir hal alıyor. Metohu'nun titremeye başladığını ve kolu karardıkça bu titremenin arttığını görüyorsun. Metohu sana dönüyor ve "Adamı bırak. Elimde bulunan maddeyi bu çocuğa enjekte edersem kısa bir süre içinde ölecek. O bir yana, mızrağınla herhangi bir şey yapmaya kalkarsan bu madde mızrağı eritecek. Eğer yakından saldırmayı denersen bu madde vücudunda ağır yanıklar oluşturacak. Bilmediğim bir özelliğin varsa onu da rahatlıkla aşabileceğime inanıyorum. Yine de denemek ve yenilmek istersen lütfen buyur." Metohu ve Hae ile aranda 4 metre var.

Hae: Yavaş yavaş ayılmaya başlıyorsun ve gözlerinin önünde Metohu'yu görüyorsun. Hareket etmekte oldukça zorlansan da kollarını hafifçe oynatabiliyorsun. Biraz daha yukarı baktığında Metohu'nun elini simsiyah bir halde göğsüne doğrultulmuş olarak buluyorsun. İleriye baktığında Figa ve Hera'nın sana yaklaşık 4 metre uzaklıkta olduğunu görebiliyorsun. İyice ayılıp kendine geliyorsun ve rahatlıkla hareket edebilecek hale geliyorsun. Metohu ise henüz uyandığını fark etmemiş gibi görünüyor. Bir hamlenle her şeyi değiştirme ihtimalin olduğunu kendine hatırlatıyor ve fazla vaktin olmayan bu durumun içinde düşünmeye başlıyorsun.
Off Topic
Figa Ranushe, haberli pasiflik yaptığı için ceza almamıştır.

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#26
Gözleri yavaş yavaş açılmaya başlarken, ilk gördüğü görüntü Hae'nin hoşuna gitmiyordu. Başlarda kendisine iyi davranan, ancak sonrasında insanları suça teşvik eden o adam karşısında duruyordu. Bitap düşmüş bedeninin yorgunluğunu hissederken hareket etmekte oldukça zorlandığını fark ediyordu. Şimdilik, tek yapabildiği kollarını hafifçe oynatabilmekti. Metohu'nun eli simsiyah bir şekilde Hae'nin göğsüne doğru duruyorken sadece gülümsüyordu. İyice ayılıp kendine geldiğinde, Metohu henüz bu durumu fark etmemişti. Neler yapabileceğini düşünüyordu, Hera ile Figa 4 metre kadar uzağındayken. Tek bir hamle, Hae'nin yapabileceği tek bir hamle her şeyi değiştirebilecek durumdaydı. Saniyeler, Hae'nin zihninde dakikalar gibi geçmeye başlıyordu bu sırada.

Metohu'ya acımalı mıydı? Kendisine başta iyi davranıp, sonrasında ihanet etmiş olan bu adama ne yapmalıydı? Zihni, her zaman uzak durduğu o negatif duygularla kaplanmaya başladı bir anlığına. Öfke, en yoğun hissettiği duygu olmaya başlıyordu. Metohu ve onun arkadaşları sayılabilecek bu adamlar tarafından az daha en değer verdiği, hayatını ona adadığı kişiden koparılacak olan bir adam, ne kadar pozitif kalabilirdi? Öfke, uzun zamandır hissetmediği en yoğun duygu olarak bütün gücüyle damarlarında gezinmeye başlıyordu sanki. O cıvık, mutlu ve herkesi seven adamın gözleri yerini soğuklaşmış, öfkeyle parlayan ve intikamla bilenen gözlere bırakmıştı kısa bir süre içerisinde.

Metohu acı çekmeliydi, Metohu Hae ne hissettiyse hepsini hissetmeliydi. Annesini yalnız bırakacağı zaman içine düşen çaresizlik hissini tatmalıydı, üzüntüyü tatmalıydı, acıyı iliklerine kadar hissetmeliydi. Sağ elinde atom enerjisini ve uranyum elementini biriktirip, yüksek radyasyon seviyesine geldiği anda eli Metohu'nun boğazına yapıştı. Elinden geldiği kadar sert sıkıyor, bırakmak için hiçbir nedeni olmadığını düşünüyordu. Daha fazla sıkmaya başladı boğazını, gözleri Metohu'nun gözlerine öfkenin yaşattığı soğuklukla bakarken, eli bir kapan gibi sıkmaya devam ediyordu boğazını. "Annemi yalnız bırakmama sebep olacaktınız. Savunduğun değerleri saygı çerçevesinde sonuna kadar dinleyebilir, hatta sana hak verebilirdim Metohu. Ancak, siz saygıyı ve konuşma hakkını kaybettiniz. Bana en büyük acıyı yaşatacaktın, şimdi ben sana cehennemi yaşatacağım." Sesi, öldürmeye aç bir kurt gibi çıkarken, hiçbir pişmanlık duymadan eylemine devam ediyordu. Tek isteği, intikam almaktı...
Image

"Sende babanı görüyorum, Hae."
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#27
Kara bir leke gibiydi çoğu zaman bir başkasının kanının üzerine bulaşması. Fakat Hera'nın adalet anlayışıyla birlikte derin vicdanı birleştiğinde bu lekenin anlamını yitirmesi doğal karşılanabilirdi. Arabayla, değersiz bir böcek gibi ezdikleri o sivilin vakti yoktu belki. Dua edemedi, akrabalarını göremedi ve son anı dahi olduğunu anlayamadan ezilip gitti. Karşılarındaki insanların ne kadar alçalabildiklerini gördüğü an zaten yapması gereken tek şey aklında şekillenmişti. Güçlü ve özgüvenliydi. Sayıları ne kadar olursa olsun karşılarına çıkıp onlarla boğuşmayı göze almıştı. Kükreyen bir kaplan gibi atılmış, planladığı gibi bir tanesine mızrağını savurarak güçlü bir hamle vurmayı başarmıştı. Çok geçmeden ise planının bir devamı olarak adamın arkasına geçerek onu bir kalkan yapmıştı. Fakat işler beklediği gibi gitmiyordu. Diğerlerinin saldırmak yerine kaçtığını gördüğü an gardını bir anlığına indirmişti. Saniyeler içinde arabaya binip giden adamların ardından sadece bakmakla yetinmiş ve tekrar o sivilin üzerinden geçtiklerine şahit olmuştu. İçi yanıyordu. İçi yandıkça önünde tuttuğu değersiz müsveddeye biraz daha işkence yapmak istiyordu. Fakat onlar gibi değildi. Hera bir maşa değildi, bundan daha fazlasıydı. Onun görevi huzur sağlamak, mutluluk dağıtmak ve güven aşılamaktı. Bunu yaparken ise duygusallığa ve hataya yer yoktu. Az önce yaptığı gibi bir hata mesela.

Binanın tepesine ilk baktığı an Metohu'yu orda görememişti. Hera adamlara saldırdığı esnada aşağı inen Metohu, Hae'nin başında beklemeye başlamıştı. Hera omuzlarına biraz fazla sorumluluk bindiğini hissetse dahi altından kalkamayacağı bir şey değildi sonuçta. Dikkatli olmalı, heyecanlanmamalıydı. Sonuç olarak onu alt edebileceğinin bilincindeydi. Metohu denen elemanın Hera'ya karşı sarfettiği kelimeler karşısında önce gülümsese dahi, sinirini bir miktar sineye çekerek karşılık verdi Hera.

"Değer mi? Güldürme beni. Günahsız insanları katleden ilgi orospusu bir maşadan başka bir şey değilsin."

Hera az önceki kararlılığı ile dolup taşmaya devam ediyordu. Dişleri kasılıyor, önünde tuttuğu et yığınını bırakmayı aklından dahi geçirmiyordu. Elementini hala kullanabiliyorken seri bir şekilde ona yaklaşıp onu alt edebileceğini tahmin edebiliyordu. Lakin gözleri, daha önce görmediği, şu an dahi görmeyi beklemediği bir şeyi görene kadar... Metohu'nun elini Hae'nin göğsüne tuttuğunu gördükten hemen sonra, elinin karardığını farketti. Bir element saldırısı mıydı? Atom enerjisi mi topluyordu? Bir kaç saniye geçtikten sonra kararan kolunun tamamen simsiyah renkte göründüğüne şahit olmuştu. Daha önce görmediği şeyler karşısında şaşırması pek normaldi. Fakat bu şaşkınlığı hata yapmasına sebebiyet verirse işte o zaman sıkıntı çekmeye başlardı. Metohu'nun kendinden emin bir sesle konuştuklarını dinlerken aynı zamanda elinin titremeye ve daha sonra vücudunun da titremeye başladığını gördü. Bu esnada elinde tuttuğu et yığınını biraz gevşetse dahi bırakmayı düşünmüyordu.

Metohu'nun kullandığı şeyin ne olduğu hakkında en ufak bir fikri yoktu. Lakin onun sözleri ve kendi tahminlerini birleştirdiğinde Hae'nin üzerinde bunu kullanmasının pek olumlu sonuçlara gebe olmayacağını da biliyordu. Diğer bir yandan Metohu'nun titrediğini farkediyordu. Neden titriyor? Bir yan etki mi? Muhtemel. Eğer bu bilinmedik stilin böyle bir yan etkisi varsa atom enerjisinin dengesizleşmiş yada tükenmeye yüz tutmuş olması muhtemeldi. Onu oyalayabilir, yahut dikkatini dağıtabilirse kısa süre dahi olsa aradaki mesafeyi kapatarak onu etkisiz hale getirebilirdi. Çünkü kaçamak bakışlarla göz göze geldiği takım arkadaşının uyandığının ve bir şeyler yapma hazırlığının olduğunun farkındaydı. Hae'nin aklından geçenin ne olduğunu pek bilmese bile ona biraz zaman kazandırmalıydı. En azından ona güvenip, sorumluluk almasına izin vermeliydi.

"Kes palavrayı." dedi ve minik, çok minik bir adım attı. Temkinli ve odaklıydı. Elindeki maddeyi Hae'ye zerk etmesinin sonucu konusunda doğru söylediğinin, hatta diğer konularda dahi doğruyu söylediğinin bilincindeydi. Fakat bir nokta da minik de olsa avantaj elde ettiğini düşündürtmek istemişti. Önünde tuttuğu değersiz et parçasını yere doğru bıraktıktan sonra mızrağını ona doğrultmuş ve tekrardan söze girmişti. "Gerizekalı, seni yenmek için o ucubeyi kalkan almama mı gerek var sandın? Madem çok güveniyorsun kendine, gel hadi. GEL!"

Fakat bir noktada haklıydı. Titreyen o salağın genç kızın tek bir dikkatsizliği sonucunda arkadaşına yahut kendisine büyük bir zarar vermesi muhtemeldi. Hae'nin uyandığını ve hareketlendiğini hissetmişti. Onun için yapabileceği en iyi şeyi yapmaya çalışmıştı. Metohu ile konuşarak ona zaten zaman kazandırmıştı. Bundan sonra ise Hae'ye istediği şeyi vermesi gerekiyordu. Bir açıklık yaratmalıydı. Hera, harekete geçmeden önce Metohu'nun az önce dikildiği binanın tepesine kaydırdı gözünü. Bu bakış öyle bir bakıştı ki, faltaşı gibi açtığı gözleri sanki başka bir alemi görmüş gibi parlamıştı. Bir anda tüm dikkatini oraya verdiğini gören adamın bunu merak edeceğini biliyordu. Ardından gözlerini aşağı doğru kaydırdı ve Metohu'nun dönmeden göremeyeceği arka noktaya doğru odakladı. Büyük bir güçle bağırdı.

"Komiserim, şimdi!"


Hae'nin hamle yapacağını artık tahmin ediyordu. Metohu'nun Hera ile kısa süren diyaloğu, Hae'nin yapacağı artık her neyse, vakit kazandırmıştı. Ayrıca yaptığı blöf, arkasına dönüp bir anlık dikkatinin dağılmasına neden olabilirdi. Bu sayede Hae'nin de aklındakileri harekete geçirmek için zamanı olabilirdi. Hae'nin harekete geçtiğini görür görmez hamlesine başlayacaktı o da. Elementinin de verdiği tüm hızla ileri atılacak ve her ne olursa olsun, tekrardan bir şey denememesi adında Metohu'nun kolunun dirsek bölgesini hedefleyerek tüm gücüyle bir kesme hamlesi uygulayacaktı. Kolunu bedeninden ayırdığı zaman ise artık onun için daha fazla endişelenmeye gerek kalmayacaktı. Onu etkisiz hale getirdikten sonra elementini kapatacak, telsizini alarak başpolis Refa'ya durumun raporunu verecekti.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#28
Kafamdaki birtakım sorunların cevaplanmaması üzerine ne yapacağımı bilememiştim. Bi' şeyler oluyodu avvvvvvy! Ama ne ben bu olaylara karşın bir şey yapabiliyodum, ne de olaylar bana bi' şey yapabiliyodu! Ah, ne hüsran, ah ne trajik! Bizim grubun dişisi olaylara el atmıştı; esaslı kızmış, delikanlı kız: Yerimmmm! Grubumuzun erkek kişisi ise, neyse sktir edelim onu! Çok önem sahibi birisi değil; adını anmaya bile değmez! Eski zamanlarda bu tip tiplere "yavsak" denildiğini söyleyebilirim. Ve evet o eski zamanlar hala devam ediyor! Değişen bi' şey yok.

Neyse, bizim delikanlı kız ile cücük adamın konuşmalarını dinlemeye başlarken, "Avvvvvy, ne bu tatava? Sıkıldımmm." diyerek "Kalsiyum: Kas" stilimi kullanacağım. İki elimle paşamı sıkıca tuttuktan sonra, kendi etrafımda paşamla beraber iki-üç tur döneceğim ve paşamı boş yapan ve cücük olan adamın gövdesine doğru fırlatacağım. Dönüşten aldığım ivme ve müthiş kas gücümle beraber paşam isabet ederse eğer cücük adamın işi biter diye düşünüyorum. Hamlem sonrası ise, paşamı gidip, alacağım.

► Show Spoiler
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Aduri Gupuha Adına

#29
Bu ülkenin tarihi ile oldukça bağdaşan bir durum yaşıyorsunuz, değil mi? Sanarsın tarih gerçekten de tekerrürden ibaret. Bu lafı çok kullanırız, en azından kullanırdık ama artık kullanmıyoruz. Son gerçekleşen olaylar hiç de sürekli döngü olan ve tekrar eden şeyler gibi değiller. Bildiğim tek şey var, o da her şeyin ne kadar tekdüze ve basit olduğu. Yaşadığımız yer, yaşamadığımız yerler ve devamı bana oldukça sıkıcı gelmeye başladı. Hatta o kadar sıkıldım ki, -bilirsiniz normalde yapmam- böyle bir yere de müdahale edeyim dedim. Sonuçta her birimiz kendimizi tatmin etmeye çalışıyoruz. Yaptığımız her şeyi böyle yorumlayamaz mıyız sizce? Her konuda asıl amacımız kendimizi tatmin etmek. Tüm amaçlarımız buna bağlı. Yine de şu an kurtarmanız gereken bir ülke var ve ben kendi gerçekliğime yoğunlaşarak sizin dikkatinizi dağıtmamalıyım.

Bizi seçtiğiniz için teşekkür ederiz.

:   )


Üçe bir olan bir savaşı kazanmak zordur, özellikle de rakibin zayıf noktanı tahmin edebiliyorsa. İşte Hera da tam olarak bunu yapıyor ve Metohu'nun ellerinin titremesinin bir yan etki olduğunu fark ediyor. O sırada Hae elinde atom enerjisini biriktiriyor ve Metohu'nun boğazını sıkmaya başlıyor. Bu sırada Hera'ya odaklanmış olan Metohu afallıyor ve geriye doğru düşüyor. Hae de bu durumun üstüne Metohu'nun üstüne çıkıyor ve boğazını sıkmaya devam ediyor. Boğazında yanıklar oluşan Metohu acı içinde kıvranırken atom enerjisinin büyük bir kısmını biriktirdiği elini Hae'ye doğru götürmeye çalışırken Hera hızlıca olay yerine koşuyor ve Metohu'nun kolunu başarıyla kesiyor. Kolunun kesildiğini fark eden Metohu panikliyor ve bir kaplan tarafından saldırıya uğrayan aciz bir hayvan gibi çığlık atıyor. Çığlık bir süre sonra ağlama krizine dönüşüyor ve tam o sırada kendisine doğru uçarak gelen bir "paşa" görüyor. Son sözlerini her biriniz duyabiliyorsunuz.

"Özür dilerim."

Hera ve Hae, fazla atom enerjisi kullandıkları için afallıyorlar ve Figa'nın yanında iyice halsiz düşüyorlar. O sırada her biriniz telsizinizden Refa'nın sesini duyuyor ve derin bir iç çekiyorsunuz. Birkaç dakika içinde destek polis ekipleriyle birlikte Komiser Gufa ve Başpolis Refa'yı yanınızda buluyorsunuz. Ekipler hızlıca sizinle ilgileniyorlar ve sokağı şeritlerle kapatıyorlar. Az da olsa kendinize geldiğinizde polis arabalarına biniyor ve teşkilat merkezine dönüyorsunuz. Aynı prosedürler ve sıradan kontrollerden sonra tek tek evlerinize yollanıyorsunuz. Evlerinize vardığınızda ise içinizde bir rahatlama oluyor. Hiçbirinize kritik bir zarar gelmediği için mutlu olsanız da grubun tamamının yakalanmadığını düşündükçe bu iş kafanızda daha da karamsar bir hal alıyor ve sizi psikolojik açıdan yıpratıyor. Yine de günün bitmiş olmasına minnettar olarak inzivaya çekiliyor ve kendinizce dinleniyorsunuz.

O Sırada

Kral Hafuru, elindeki delilleri tek tek inceliyor ve her şeyin doğru olup olmadığını belki onlarca, belki de yüzlerce kez kontrol ediyor. Yanında bulunan adamlarıyla saatlerce tartışıyor ve durumun vahimliğini tartıp duruyor. Sizinle birlikte görevli olan Komiser Gufa, kralın odasına girmek için izin istedikten sonra kapı açılıyor ve içeri giriyor. Gufa'nın geldiğini gören kral öncelikle kendisinin halini ve hatrını soruyor, sonrasında da aklını kurcalayan olayları onunla tartışmaya başlıyor. Kral Hafuru, uzun süren bir sessizliğin ardından tekrar ağzını açıyor ve kendisinden hiç beklenmeyecek bir cümle kuruyor.

"Gufa, kimseyi korkutmak istemiyorum ama seninle doğruları konuşmam gerekiyor. Eğer bize sundukları doğruysa tahttan inmem gerekebilir."


► Show Spoiler

Off Topic
Konu sonlanmıştır.
Ödüller

Hera Memuga
- 50 IP
- 400 PBF
- 10/10

Hae Tumi
- 50 IP
- 400 PBF
- 9/10

Figa Ranushe
- 50 IP
- 400 PBF
- 8/10
Locked

Return to “Daterun”

cron