Re: [Livei Nyawodz] Kızıl Kan Cemiyeti

#11
Küçük kızın gözlerinden yaşlar aktığını ve bu yaşların kızın ağzını kapattığın eline damladığını görebiliyorsun. Kız ellerini kullanarak gözlerindeki yaşları silmeye başlıyor ve ağzını kapatan elini çekip "Sen de mi polissin?" diyor. Bunun üstüne hızlıca yanından uzaklaşıyor ve koridorda koşarken "Babaaaaaa! Polis arkadaşlarından biri gelmiş!" diye bağırıyor. O sırada ilk defa adamın sesini duyuyorsun. Adam "Polis mi? Kızım kapıyı neden yabancılara açıyorsun?" dedikten sonra küçük kız "Camdan girdi baba, ben açmadım." diyor ve hızlı ayak sesleri duymaya başlıyorsun. Adam, kızının elinden tutup koridordan hızlıca bulunduğun odaya geliyor ve seni görünce derin bir nefes alıyor. Adam sana az da olsa tanıdık geliyor. Karakolda eğitim alırken, yemek yerken ve gezinirken daha önce karşılaştığın bir adam olduğunu fark ediyorsun. Sadece ilk defa pijamalarıyla görüyorsun. Adam "Nyawodz, ne işin var burada? Kapıyı niye çalmıyorsun?" diye sorduktan sonra kızına doğru eğilip "Hadi sen yatağına dön, biz de biraz konuşuruz sonra arkadaşımızı uğurlarım, tamam mı?" diyor. Küçük kız babasını onayladıktan sonra adam ile birlikte salona geçiyorsunuz ve adam koltuğuna oturuyor. "Lütfen buyur otur, acil bir durum mu var?" diyor.

Re: [Livei Nyawodz] Kızıl Kan Cemiyeti

#12
Küçük kızın tavırları Livei'nin polis olduğunu öğrenmesi üzerine değişmişti. Aniden yatağından fırlayan ve bağırmaya başlayan kız, genç kızın bir anlığına afallamasına sebep oldu. Livei kalbinin güm güm atışlarını duyabiliyordu. Hiçbir şey istediği gibi gitmemişti, hem de hiçbir şey. Çocuğun hayvanlı duvarını izlerken kendi çocukluğunu düşündü. Onun da odasının böyle desenleri vardı. Onunkiler minik inekler ve koyunlardı gerçi. Küçük kızın babasıyla olan konuşmalarını duyduğunda peşinde olduğu adamın polis olduğunu anladı.

Adam odaya girdiğinde rahatlamış gibi bir nefes almıştı. Yüzü genç kıza inanılmaz tanıdık geliyordu ancak ismini çıkaramıyordu. Kesinlikle onunla karakolda daha önce karşılaşmıştı. Üzerindeki pijamalara bakılacak olursa içeride horlayan kişi oydu. Böyle küçük bir kızı olan bir polis memurunun terörist grubunun içerisinden birisi olmasına inanamıyordu. Mavi'yi kaçıran adamlarla mı çalışıyordu? Kendi halkını öldüren teröristlere yardım mı ediyordu? Livei kendisi de sütten çıkmış ak kaşık değildi ancak şimdiye kadar hiçbir sivile durduk yere zarar vermemişti. İnandığı ilkeleri ve prensipleri vardı. Bu şerefsizlerin varlıklarını bilmek midesini bulandırıyordu.

Adamın ona ismiyle hitap etmesi genç kızın irkilmesine sebep oldu. Onu tanıyordu. Kim olduğunu biliyordu. Adamın sorusu karşısında sadece yutkunup gözlerini küçük kıza dikti. Kalbi sıkışıyordu. Güvendiği ve sevdiği örgüt elemanlarının istediği işi tamamlamak, teröristleri durdurmak ve bir babayı burada henüz işler kötüleşmeden kızıyla yalnız bırakıp gitmek arasında kalmıştı. Boğazındaki yumru bir türlü gitmiyordu. Adam kızını odasına gönderdikten sonra Livei'yi salona götürdü. Genç kızın şu anda söyleyeceği her şey hayati önem taşıyordu. "Böyle izinsiz geldiğim için özür dilerim ancak durum çok ciddi. Sizinle çok önemli bir konu hakkında konuşmam gerekiyor." dedikten sonra derin bir iç çekti. Birileri onu izliyormuş gibi etrafına bakındı ve fısıltıyla adama döndü. "Ancak burada konuşamayız. Lütfen benimle gelin. Güvenli bir yere geçeceğiz." Adamı bu şekilde kandırabilirse onu zor kullanmadan karargaha götürebilirdi.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kızıl Kan Cemiyeti

#13
Adam, etrafa bakman ile birlikte kendisi de etrafına bakınmaya başlıyor ve "Evim yeterince güvenli değil mi? Eğer durum o ise kızımı burada tek başına bırakamam. Annesi.." diyor ve derin bir iç çekiyor. "Annesi artık aramızda değil. Frum ve Ser'in yanında." Hüzün dolu gözlerle yere bakıyor ve sonra gözlerini sana çeviriyor. "Mümkünse kızımı da yanımıza alabilir miyiz? Herhangi bir aksilik olması durumunda onun başının çaresine bakarım." dedikten sonra ayağa kalkıyor. "Ben hazırlanacağım. Sen de o sırada ne yapacağımızı düşün." diyor ve başka bir odaya gidiyor. Askılıkların çarpışmasını duyabiliyorsun. O sırada hızlı ayak sesleri duyuyorsun ve küçük kızın bulunduğun odaya geldiğini görüyorsun. Kız yanına geliyor ve "Abla, uyuyamıyorum, sorun ne?" diyor. Kız ile bakışırken bir anda kapının çaldığını duyuyorsun.

Yerinde oturmaya devam ediyorsun ve kapı daha sertçe çalıyor. Adamın içeriden sesini duyuyorsun. "Nyawodz, kapıya bakabilir misin rica etsem?" Kapının ardından birinin öksürdüğünü duyuyorsun. Bu kişinin Friks olduğunu tahmin ediyorsun.

Re: [Livei Nyawodz] Kızıl Kan Cemiyeti

#14
"Evet eviniz güvenli değil ancak gideceğimiz yer kızınız için uygun bir ortam mı bilemiyorum." dedi kuşkuyla Livei. Adama işkence edecekleri plan aklına geldiğinde küçük bir kızın buna tanıklık etmesinin hoşuna gitmeyeceğine karar vermişti. Üstelik annesini kaybetmiş, babasını da muhtemelen kaybedecek olan yapayalnız bir kız çocuğu için her şey çok ağır olacaktı. "İsterseniz ona ben de göz kulak olabilirim. Herhangi bir aksilik durumunda benimle daha güvende olur."

Adam hazırlanmak için odaya gittiği sırada küçük kız da gözleri mahmur bir şekilde genç kızın yanına gelmiş ve uyuyamadığını söylemişti. Tam bu esnada kapının çalma sesleri ile irkildiler. Livei dehşete düşmüş bir halde yerinde kımıldanırken içeriden kapıyı açması için izin verilmişti. Derin bir nefes çekerek kapıya yöneldi. Öksürük sesinden anladığı kadarı ile Friks gelmişti. Neden gelmişti? Mavi'yi bulmaya gitmeyecekler miydi? Şu anda olmazdı. Zamanlaması berbattı. Friks agresif bir insandı ve onu içeri alırsa adamı zor kullanarak karargaha götürmesi gerekecekti.

Livei kapıya doğru "Bir dakika lütfen." diye seslendikten sonra küçük kıza yöneldi. "Hayatım, korkmanı ve endişelenmeni anlıyorum ancak hiçbir sorun yok. Babanla birlikte bir gezmeye çıkacağız. Sen de bizimle geleceksin. Saatin geç olduğunu biliyorum ama bu baban için çok önemli. Ona zorluk çıkartmazsın, değil mi? Ben de orada olacağım. Bana güvenebilirsin. Bana Livei abla diyebilirsin. Senin adın ne?" dedikten sonra başını okşayarak gülümsedi. "Hadi odana git ve üstünü giyin. Pijamalarla dışarı çıkmaz istemezsin." dedikten sonra küçük kıza göz kırptı.

Livei küçük kızın odasına gitmesini bekleyecekti ve etrafta olmadığından emin olduktan sonra kapıyı sadece kafası görünecek şekilde aralayıp Friks'e doğru oldukça sessiz bir tonda konuşacaktı. "Her şey kontrolümde. Konuşulan yere geleceğiz birazdan. Lütfen git ve bizi orada bekle."
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kızıl Kan Cemiyeti

#15
► Show Spoiler
Friks, kurduğun cümleyi duyduğu anda eliyle kapıyı geriye doğru çarpıyor ve kapı ardına kadar açılıyor. Sana öfke dolu gözlerle bakarken sesi titreyerek kısa bir cümle kuruyor. "Mavi öldü." Cümleyi kurduğu anda eve dalıyor, arka odaya doğru ilerliyor ve bir anda adamın yatak odasını buluyor. Boğuşma seslerini duymaya başlıyorsun ve küçük kızın ne olduğunu idrak edemez iken ağlamaya başladığını görüyorsun. Kısa bir süre sonra yakalamanız gereken adam koridora doğru yığılıyor ve Friks arkasından gelip onun boğazına sarılıyor. Adamın durumuna gören küçük kız babasına doğru koşarak bağırmaya başlıyor. "Baba! Babamı rahat bırak!" Kız, hunharca kavga eden ikiliye doğru var gücüyle koşuyor. O sırada Friks, adamın boğazını bırakıp zaten afallamış olan adama sert yumruk darbeleri indirmeye başlıyor. Adamın yüzünün kan içinde kaldığını görüyorsun. Friks, ayağa kalkıp adamı yakasından tutuyor ve sürükleyerek evin kapısına doğru ilerliyor. Friks, kafasını birkaç saniyeliğine çocuğa çeviriyor ve tekrardan önüne dönüp ilerliyor. Sana dönüyor ve "Kızın polise haber vermesine izin verme. Ne yapıyorsan yap, nasıl susturuyorsan sustur. İstiyorsan yanına al ve karargaha gel. Ben bunu götürüyorum." dedikten sonra baygın adamı sürükleyerek dışarı çıkıyor.

Re: [Livei Nyawodz] Kızıl Kan Cemiyeti

#16
Friks'in gözlerindeki öfkeyi gördüğünü hatırlıyordu Livei. Bir cümle yankılanmıştı beyninde. "Mavi öldü."

"Mavi öldü."

"Mavi öldü."

"Mavi öldü."

Livei nefesinin daraldığını hissetti. Sırtını sonuna kadar açık olan kapıya dayayıp ayakta durmaya çalıştı. Başı dönüyordu. Kavga sesleri duyuyordu. Ağlayan ve bağıran küçük bir kız çocuğu... Ağzı yüzü dağılmakta olan ve acıdan inleyen bir polis memuru... Friks'in baygın düşen adamı adamı sürükleyerek kapıdan dışarı çıkardığını fark etti. Kızı susturmasını ve polise gitmesini engellemesini istemişti. Livei gözlerini ağlamakta olan çocuğa çevirdi. Yüzü bulanıktı, net göremiyordu. Sonra yanaklarından aşağı süzülen yaşlar olduğunu fark etti. Kendisi de mi ağlıyordu?

Mavi... Mavi gerçekten ölmüş müydü? Ve Mavi'nin ölümü onu neden bu kadar etkilemişti? Yaşadıkları gözlerinin önüne geldi genç kızın. İlk karşılaştıkları an, ona yaptıkları küçük oyun, örgüte kabul edilişi, Mavi'nin onu ve çiftliği ziyaret edişi... Daha bu sabah birlikteydiler. Daha bu sabah bu plan üzerine konuşmuşlardı. Şimdi öylece ölmüş müydü? Bok ve Meinsu gibi onu terk edip gidecek miydi?

Yanındaki kıza baktı. O da terk edilmişti. Önce annesi terk etmişti onu, sonra da babası terk ediliyordu onlar yüzünden. Yeryüzündeki en yalnız canlıydı şu an. Gözlerinden süzülen yaşları elleriyle sildi. Küçük kızı omuzlarından tutup ona sarıldı. "Özür dilerim. Böyle olsun istememiştim. Böyle olsun istememiştim. Böyle olsun istememiştim." Ardından elini arka cebindeki kelepçelere doğru götürdü. Yeterince ağır ve sertti. Kelepçelerin metal kısmını küçük kızın kafasına doğru indirecekti. Sadece bayıltacak kadar güç uygulayacaktı. Sonra da onu kucağına alıp karargaha gidecekti. "Dünya acımasız bir yer ve sen bunu çok küçük yaşta öğrenmek zorunda kaldın."
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kızıl Kan Cemiyeti

#17
Uyguladığın darbe sonucu kızın bayılmasını izliyorsun. Gözlerinden akan yaşlarla bulanıklaşan görüntüyü gözlerinin önünden çekip dışarıya yöneldiğinde Friks'in de adam ile birlikte kapıdan çıkmış olduğunu görüyorsun ve o anda polis sirenleri duymaya başlıyorsun. Friks, anın siniriyle "ANASINI SİKEYİM BÖYLE İŞİN!" diye bağırıp adamı sırtına alıp hızlıca koşmaya başlıyor. Hızlı bir şekilde uzaklaşıyor ve kısa sürede gözden kayboluyor. Dışarıya çıktığın anda etrafın bir dumanla kaplı olduğunu fark ediyorsun. Etrafına bakıyorsun ve dumanın sol taraftan geldiğini anlıyorsun ancak duman seviyesi çok yüksek olduğu için net bir şekilde göremiyorsun. Kafanı sağa çeviriyorsun ve polis arabalarının hızlıca olay yerine yaklaştığını fark ediyorsun. Yukarı doğru bakıyorsun ve yaşlı bir kadının evinin camından olanları tedirgin bir şekilde izlediğini görüyorsun. Kadının ardından apartmanında bulunan diğer insanlar da cama çıkıyorlar ve korku dolu gözlerle neler olduğunu anlamaya çalışıyorlar. Olayın arasında kaldığın sırada tanıdık bir yüz geliyor ve seni elinden tutup hızlıca dumanın kaynağına doğru ilerlemeye başlıyor. Sen de onunla birlikte sürükleniyorsun ve duman az da olsa yoğunluğunu kaybettikten sonra bu kişinin Shira olduğunu fark ediyorsun. Shira'nın ağzından tek bir cümle çıkıyor. "Sanırım karargahı yaktılar."

Karargaha kısa bir süre içinde varıyorsunuz ve geldiğinizde karargahın içinde büyük çaplı bir yangın çıktığını görüyorsunuz. Binanın büyük bir kısmı çoktan yanmış gibi görünüyor. Etrafta insanların koşturmasını izliyorsunuz. Gelmenizin hemen ardından bir itfaiye arabası olay yerine geliyor ve söndürme çalışmalarına başlıyor. Yangın sönmeye yakınken Friks yanmış olan binanın köşesinden size sesleniyor ve yakaladığı adam ile birlikte binanın arka tarafında saklandığını fark ediyorsunuz. Shira hızlıca Friks'in yanına koşuyor ve o sırada itfaiye ekibinden biri yanına gelip "Geldiğimizden beri buradasınız. Mülk size mi ait? İçeride olabilecek bir insan var mı? Veya saklanması gereken önemli bir eşya?"

Re: [Livei Nyawodz] Kızıl Kan Cemiyeti

#18
Polis sirenlerinin duyulması ile birlikte Friks öfkeyle bir küfür savurmuş ve hızlıca ilerlemeye başlamıştı. Livei durduramadığı göz yaşları ve kucağında taşıdığı küçük kız ile birlikte kendisini onun peşinden gitmek üzere dışarı attığında dumanların ortasında kalmıştı. Polis arabaları dumanın geldiği yere doğru ilerliyordu. Etraftaki insanların endişeli yüzlerini görüyor, olan biteni anlamlandırmaya çalışıyordu. Dumanın ortasından ona uzanan ve kendisine çeken bir el hissetti. Shira'ydı. Ağzından tek bir cümle çıkmıştı. Sonrasında her şey yeniden karanlığa gömüldü. "Sanırım karargahı yaktılar."

"Sanırım karargahı yaktılar."

"Sanırım karargahı yaktılar."

"Sanırım karargahı yaktılar."

Ciğerlerine dolan duman yüzünden miydi yoksa bir gecede yeni yuvası, sığınağı saydığı mekanın yok olmasından mıydı bilmiyordu ancak nefes alamıyordu. Başının döndüğünü, gözlerinin kararmaya başladığını hissetti. Shira onu karargaha doğru sürüklerken hiçbir şey hissedememişti. Sanki bir hayalete dönüşmüştü ve havada süzülüyordu. Küçük kızın kucağındaki ağırlığını bile unutmuştu. Karargahın önüne vardıklarında gördüğü manzara karşısında donakaldı. Her yer cayır cayır yanıyordu. İtfaiye gelmiş, yangını kontrol altına almaya çalışıyordu. Livei daha fazla ayakta duracak gücü kalmadığını hissettiğinde küçük kızı Shira'nın kollarına bıraktı. Sonra da yere çöküp ellerini başının arasına aldı.

Friks binanın arkasına saklanmış ve bayılttığı adamı da yanına almıştı. Onu gören Shira hızlıca yanına doğru koşmuştu. Livei soğukkanlılığını onlar gibi koruyamıyordu. Keşke Bok ile gitmiş olsaydı... Keşke bu lanet ülkeden kaçsaydı... Sevdiği ile yeni bir yuva kurup bütün bu pislikten uzaklaşsaydı... Ancak artık keşkelerin bir faydası olmayacaktı. Temiz havaya ihtiyacı vardı. Yanık kokusu tüm bedenini doldurmuş, zihnini sislerle kaplamıştı. Yanına yaklaşan itfaiye görevlisini neredeyse fark edemeyecekti. Ona bir şey soruyordu. Ne soruyordu? Livei anlamıyordu. Boş gözlerle adama doğru baktı. Sonrasında kendini toplamaya çalıştı. "Bilmiyorum..." dedikten sonra titremeye başlayan alt dudağını ısırdı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.

Rezillik. Kendini böyle rezil ve işe yaramaz hissetmeyeli uzun zaman olmuştu. Belki de hala yaşıyor olduğunun, hala hissedebiliyor olduğunun tek kanıtı buydu.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Kızıl Kan Cemiyeti

#19
Shira, seni görünce hızlıca sana doğru yaklaşıyor ve "Gel, Friks'in yanına gidelim." dedikten sonra elinden tutup Friks'e doğru ilerliyor. Friks'in yanına gittiğinizde kızın babasını yerde kanlar içinde buluyorsunuz. Friks, size doğru bakıyor ve "Ne var lan? Konuşmayın. Hiçbir şey söylemeyin hatta. Benim evime gidiyoruz, karargah kullanılabilir durumda değil şu an." Friks, adamı kucağına alıyor ve hızlıca yürümeye başlıyor. Shira ile birlikte Friks'in arkasından yürümeye başlıyorsunuz. Bir süre ilerledikten sonra Shira, Friks'e sesleniyor. "Mavi ile ilgi-" Friks, aniden sözünü kesiyor ve "TEK BİR KELİME BİLE ETME ŞU AN AMINA KOYAYIM!" diye avazı çıktığı kadar bağırarak ilerliyor. Shira ise tamamen susuyor ve yürümeye devam ediyorsunuz. Kucağındaki küçük kız hala kendine gelmemiş gibi görünyüor. Çok geçmeden Friks'in evine varıyorsunuz. Friks'in bir apartmanda yaşadığını da bu şekilde öğrenmiş oluyorsun. Merdivenlerden ikinci kata çıkıyorsunuz ve eski püskü gözüken eve giriş yapıyorsunuz. Friks, adamı koltuğa bırakıyor ve adam o sırada uyanıyor.

Friks ve Shira arka odalardan birine geçiyorlar ve bir süre sonra bir alet çantası ile geri dönüyorlar. Shira sana dönüp "Livei, kızı yatak odasına götürüp başında durmanı isteyeceğim senden. Biz de şu işi halledelim." diyor. Derin bir nefes alıyor ve arkasına dönüyor. Kızı alıp odaya geçiyorsun ve beklemeye başlıyorsun. Her şey biraz daha sakinleşmiş gibi görünse de içeride neler döneceğini biliyorsun. Ve tam o sırada kızın gözlerinin açılmaya başladığını fark ediyorsun. Kız, birkaç kere öksürdükten sonra seni gördüğü gibi gözleri fal taşı gibi açılıyor.

Re: [Livei Nyawodz] Kızıl Kan Cemiyeti

#20
Herkes depresifti. Karargahın yok oluşu, Mavi'nin ölümü, gidecek bir yerlerinin olmaması, planlarının alt üst olması... Her şey çok ağır geliyordu Livei'ye. Artık Frum ve Ser'e dua etmeyi bırakmıştı. Hiçbir uzvunu hissedemiyor gibiydi, uyuşmuştu. En son Bok tarafından terk edildiğinde yaşamıştı bu hisleri. Kendini değersiz, zavallı, hiç kimse gibi hissediyordu.

Shira onun sarsıldığını anlamış olacaktı ki elinden tutup yönlendirmişti genç kızı. Livei sanki bulutların üzerinde uçuyordu. Friks'in agresif davranışları, küfürleri, Shira'nın yüzünden belli olan sıkıntısı, baygın halde yatan küçük kız ve onun kanlar içinde kalmış olan babası... Hiçbir şey Livei için bir anlam ifade etmiyordu. Ruhu bedenini terk etmişti de kabuk halinde kalmıştı sanki. Friks'in evine doğru ilerlerken küçük bir çocuk gibi Shira'nın elini tutmaya devam etmişti. Oldukça gevşek tutuyor olmasına rağmen bırakırsa kendisini yıkılacakmış gibi hissediyordu. Dushalı Shira ona köyündeki tanıdıklarını hatırlatıyordu. Adama güven duymasının sebebi bu da olabilirdi, şu an çok zayıf hissetmesi de olabilirdi, aralarında hala soğukkanlı davranabilen tek insanın o olması da olabilirdi.

Eve vardıklarında ve garip görünüşlü çantalar ortaya çıktıktan sonra Livei hala neden devam ettiğine emin olamadığı planın sürdürüleceğini anlamıştı. Shira onun küçük kız ile kalmasını istediğinde hiçbir şey söylemeden başıyla onayladı ve kızı kucağına alıp odaya gitti. Kızı yatağa yatırdıktan sonra kapıyı ve pencereleri iyice kapattı. Kızın yattığı yatağın ayakucuna doğru kendisini bıraktı. Sırtını duvara verdi ve bacaklarını kendisine doğru çekti. Küçük kızın nefes alış verişinin düzensizleşmeye başlamasından ve öksürüklerinden uyanmak üzere olduğunu fark edince bakışlarını ona çevirdi. Hala hayattaydı ancak tıpkı bir cenaze gibi bakıyordu. Kocaman parlak gözlerini ona diken küçük kızı sessiz ancak sert bir dille uyardı. "Sakın, tek kelime dahi etme. Sus ve otur. Sessizce." Şu an son uğraşmak istediği korkmuş küçük bir kızdı. Sessizlik istiyordu. Düşünmek, üzülmek, ağlamak, kendine acımak istiyordu.

Bok'u özlemişti. Ona sarılsa bütün dertleri son bulurdu. Livei'nin biricik sevgilisi neredeydi?
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Trablo Meydanı”

cron