Son üç hafta, Mitga'nın senin evine taşınması ve günlük hayatınıza dahil olmasıyla oldukça hareketli geçti. Başlarda biraz çekingen olan Mitga, zamanla seninle daha rahat olmaya başladı ve ikiniz arasında bir iş bölümü oluştu. Sen evin genel düzenini sağlarken, Mitga da her türlü işe yardım etmek için hevesle yanına koşuyordu. Sabahları birlikte kahvaltı hazırlamak, öğleden sonra alışverişe çıkmak, hatta bazen sadece temizlik yapmak bile, bu yeni hayat düzeninde size bir rutin ve uyum kazandırdı. Mitga’nın bu kadar yardıma istekli olması, evin iş yükünü hafifletmekle kalmadı, aynı zamanda aranızdaki bağı da güçlendirdi. Birlikte geçirdiğiniz vakitlerde sohbetleriniz derinleşti ve paylaşımlarınız çoğaldı. Mitga'nın neşeli tavrı ve senin ona karşı rahat tavırların, ilişkinizin her geçen gün daha da yakınlaşmasını sağladı.
Bugün, evdeki günlük rutinin dışına çıkarak, birlikte dışarıda yemek yemeye karar verdiniz. Uzun zamandır ilk defa, ikiniz de evin dışına çıkarak birlikte bir şeyler yapmanın heyecanını yaşıyorsunuz. Yürürken, Mitga yanına yaklaşarak hafifçe içini dökmeye başlıyor. "Bazen anılarımın net olmadığını fark ediyorum." diyor yüzünde biraz mahcup bir ifade ile. "Özellikle çocukluk yıllarım... Her şey sanki bulanık ve karışık. Tam olarak ne oldu, nasıl geçti... Bazen hatırlamakta zorlanıyorum." Sesinde bir içtenlik ve kırılganlık hissediyorsun. Belli ki bu durum onu rahatsız ediyor ve paylaşmak istiyor. Yol boyunca bu konuyu konuşarak ve birbirinize destek vererek ilerliyorsunuz. Kısa bir yürüyüşten sonra, şehrin dar sokaklarından birinde yer alan küçük, tatlı bir kafeye geliyorsunuz. Kafenin önünde rengarenk çiçeklerle bezeli bir veranda var ve içeriden hafif bir müzik duyuluyor. İçeri girdiğinizde, ortamın sıcaklığı ve samimiyeti hemen sizi sarıyor. Mitga, gülümseyerek etrafına bakıyor ve hoşuna giden bir masaya oturmanızı öneriyor. Masaya oturduğunuzda, siparişlerinizi veriyorsunuz. Menüdeki seçenekler hakkında biraz sohbet edip, ikinizin de beğendiği yemekleri seçiyorsunuz. Mitga, siparişlerin ardından lavaboya gitmek için izin istiyor ve nazikçe kalkıyor.
Mitga tuvalete giderken, kısa bir süre yalnız kalıyorsun. Çevrendeki insanları ve kafenin sıcak atmosferini izlerken, aniden masanın önünde tanıdık bir yüz beliriyor. Yüzündeki sert ifade ve soğuk bakışlar hemen dikkatini çekiyor. Karşına bir anda oturan kişi Meinsu. Gözlerinde kibirli bir bakış var ve doğrudan sana odaklanmış durumda. Hiç tereddüt etmeden Mitga’nın oturduğu yere oturuyor, sanki onun hakkıymış gibi. "Demek benden sonra bunu buldun, ha?" diyor küçümseyen bir tonla, bakışlarını senin üzerinden hiç ayırmadan. Sesi alaycı ve sert, sanki seni küçümsemek için özellikle seçilmiş kelimelerle konuşuyor. "Seviyenin kaslı kaslı adamlara düştüğünü görmek... Şaşırtıcı değil aslında." diye ekliyor, hafif bir gülümsemeyle. Onun bu beklenmedik varlığı ve sözleri, ortamın samimi havasını bir anda geriyor. Meinsu’nun bu imalı ve aşağılayıcı sözleri karşısında, içinde bir karışıklık ve sinir dalgası yükseliyor. "Mavi Yıldız ile de bir daha iletişime geçmedin. Neden? Bilmem gereken bir şey mi var?" Yavaşça ayağıyla masanın altından bacaklarını okşuyor. "Daha birlikte yapabileceğimiz çok şey vardı hem..." Mitga’nın ne zaman geri geleceğini ve bu durumun nasıl sonuçlanacağını merak ederken, masanın başında bekliyorsun. Bu karşılaşma, ikiniz için de beklenmedik ve rahatsız edici bir hal almaya başlamış durumda.
Bugün, evdeki günlük rutinin dışına çıkarak, birlikte dışarıda yemek yemeye karar verdiniz. Uzun zamandır ilk defa, ikiniz de evin dışına çıkarak birlikte bir şeyler yapmanın heyecanını yaşıyorsunuz. Yürürken, Mitga yanına yaklaşarak hafifçe içini dökmeye başlıyor. "Bazen anılarımın net olmadığını fark ediyorum." diyor yüzünde biraz mahcup bir ifade ile. "Özellikle çocukluk yıllarım... Her şey sanki bulanık ve karışık. Tam olarak ne oldu, nasıl geçti... Bazen hatırlamakta zorlanıyorum." Sesinde bir içtenlik ve kırılganlık hissediyorsun. Belli ki bu durum onu rahatsız ediyor ve paylaşmak istiyor. Yol boyunca bu konuyu konuşarak ve birbirinize destek vererek ilerliyorsunuz. Kısa bir yürüyüşten sonra, şehrin dar sokaklarından birinde yer alan küçük, tatlı bir kafeye geliyorsunuz. Kafenin önünde rengarenk çiçeklerle bezeli bir veranda var ve içeriden hafif bir müzik duyuluyor. İçeri girdiğinizde, ortamın sıcaklığı ve samimiyeti hemen sizi sarıyor. Mitga, gülümseyerek etrafına bakıyor ve hoşuna giden bir masaya oturmanızı öneriyor. Masaya oturduğunuzda, siparişlerinizi veriyorsunuz. Menüdeki seçenekler hakkında biraz sohbet edip, ikinizin de beğendiği yemekleri seçiyorsunuz. Mitga, siparişlerin ardından lavaboya gitmek için izin istiyor ve nazikçe kalkıyor.
Mitga tuvalete giderken, kısa bir süre yalnız kalıyorsun. Çevrendeki insanları ve kafenin sıcak atmosferini izlerken, aniden masanın önünde tanıdık bir yüz beliriyor. Yüzündeki sert ifade ve soğuk bakışlar hemen dikkatini çekiyor. Karşına bir anda oturan kişi Meinsu. Gözlerinde kibirli bir bakış var ve doğrudan sana odaklanmış durumda. Hiç tereddüt etmeden Mitga’nın oturduğu yere oturuyor, sanki onun hakkıymış gibi. "Demek benden sonra bunu buldun, ha?" diyor küçümseyen bir tonla, bakışlarını senin üzerinden hiç ayırmadan. Sesi alaycı ve sert, sanki seni küçümsemek için özellikle seçilmiş kelimelerle konuşuyor. "Seviyenin kaslı kaslı adamlara düştüğünü görmek... Şaşırtıcı değil aslında." diye ekliyor, hafif bir gülümsemeyle. Onun bu beklenmedik varlığı ve sözleri, ortamın samimi havasını bir anda geriyor. Meinsu’nun bu imalı ve aşağılayıcı sözleri karşısında, içinde bir karışıklık ve sinir dalgası yükseliyor. "Mavi Yıldız ile de bir daha iletişime geçmedin. Neden? Bilmem gereken bir şey mi var?" Yavaşça ayağıyla masanın altından bacaklarını okşuyor. "Daha birlikte yapabileceğimiz çok şey vardı hem..." Mitga’nın ne zaman geri geleceğini ve bu durumun nasıl sonuçlanacağını merak ederken, masanın başında bekliyorsun. Bu karşılaşma, ikiniz için de beklenmedik ve rahatsız edici bir hal almaya başlamış durumda.
Off Topic
Pasiflik süresi 3 gündür. İyi RP'ler!