Re: [Livei Nyawodz] Öz ve Benlik

#21
Hera derin bir nefes alarak yere çökmüş durumda, hala elleri havada, teslimiyetini koruyarak konuşmaya başlıyor. "Tihami Savaşı'ndayken, Hae’nin kendine yaptığı şeyleri hatırlıyorum… O gün, onunla birlikte oradayken kendimizi hazırlıksız bulmuştuk. Hae kendine birden fazla iğne enjekte etti. O an ne olduğunu anlamadım. Sonra, o iğneler yüzünden, uranyum patlaması oluşturdu ve ölümüm neredeyse kaçınılmazdı. Son bir patlamanın içinde, kendimi ölüme terk ederken Dünya gezegeni bir şekilde beni çekti. Nasıl olduğunu anlamadım ama eğer beni çekmeselerdi oracıkta ölmüş olurdum. Bunu bana söylediler, ‘Seni kurtardık, yoksa ölürdün.’ dediler." Gözleri senin üzerinde sabitleniyor, sen de bakışlarını ona kilitliyorsun. "Dünya gezegenine çekildikten sonra, kendimi onların laboratuvarlarında buldum. Önce beni bir denek gibi incelediler, yeteneklerimi test ettiler, sonra da kendi ordularına entegre etmeye çalıştılar. İlk başta, bu kadar karmaşık bir yapıdan bir çıkış yolu bulabileceğimi düşünmedim. Ama o süreçte Dünya hakkında çok fazla şey öğrendim. Sadece element kullanıcılarını kullanmak değil, onları kontrol etmek de istiyorlardı. Beyin yıkama yöntemlerinden sıkça bahsediyorlardı. ‘Derin Telkin’ dedikleri bir yöntemden. Sana hiçbir şey yapmıyormuş gibi görünen bir yöntem ama bir süre sonra senin gerçekliğini manipüle ediyor, farkında bile olmadan seni değiştiriyor." Sesinde bir öfke ve tiksinti var, sanki yeniden o günlere dönmüş gibi.

Bir an duraksıyor, sanki zihnindeki karanlık anıları toparlamaya çalışıyor. "Bu yöntemden nasıl etkilenmediğimi bilmiyorum." diye itiraf ediyor, sonra devam ediyor. "Ama bir gün, bir yanlış hesaplama yaptılar. Kendi genetik yapımın, yani benim doğal savunma mekanizmamın, beynimin içine sızmaya çalışan o sinyalleri reddettiğini fark ettiler. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama içimde bir direnç vardı. O ‘telkin’ bir türlü yerleşmedi zihnime. Şanslıydım belki de. Ama bu direncin beni yok edeceklerine inandıkları bir gün, kendimi bir hücrede buldum." Gözlerini biraz daha hafifletip derin bir nefes alıyor, sanki hikayesinin daha karanlık bir kısmına giriyor. "Ve o sırada karşıma bir adam çıktı… Gizemli bir adam. Siyah bir pelerin giymiş, yüzü yarı gölgede kalmış biriydi. Bana o kadar yabancı ve bir o kadar da tanıdık geliyordu ki, bilemezsin. ‘Seni buradan çıkaracağım, ama önce bana yardım etmelisin.’ dedi. Beni oradan çıkarıp bir grup element kullanıcısını daha kurtardı. Hepimiz birer denek gibi orada tutuluyorduk. Kısa süre sonra onun kim olduğunu öğrendim: Elion adında bir adamdı ve o zamanlar bana Mavi Yıldız adında bir örgütün lideri olduğunu söyledi. İlk başta bir özgürlük hareketi gibi geldi. Dünya’ya karşı bir başkaldırı gibi. Ben de onların yanında yer aldım bir süre."

Ama sonra bakışları tekrar keskinleşiyor, yüzüne bir kararlılık geliyor. "Ama zamanla, Mavi Yıldız’ın gerçek yüzünü gördüm. Element kullanıcıları dışında kimsenin var olmaması gerektiğine inanan bir sapkınlıkları var. Gezegenin, sadece bizlere ait olması gerektiğini savunan çarpık bir ideoloji. İnsanları kontrol etmek, manipüle etmek… Bu durum bana Dünya'nın yaptığından farksız geldi. Elion'un liderliğini kabul edemedim. Kaçtım onlardan. Kaçtıktan sonra da, uzun bir süre yalnız kaldım." Bir an için duraksıyor, sanki bu anı hatırlamak ona acı veriyormuş gibi. "Sonra, garip bir adamla karşılaştım. Uzun, silindir bir şapka takmış, gölgenin içinde kaybolan bir figür… Bana Hae’nin hala hayatta olduğunu söyledi. Onu yeniden bulmam gerektiğini söyledi. Eğer o gün o hamleyi yapmasaydı, hayatım bu şekilde mahvolmayacaktı. O zamandan beri, Hae'yi bulmak ve ondan intikam almak için dolaşıyorum." Sesi öfkeyle titriyor ve bakışları seni delip geçiyor gibi. "Yani, hayır, Dünya için çalışmıyorum. Ama bu gezegenin de Mavi Yıldız'ın eline geçmesine izin veremem." Sen ve Mavi, Hera’nın sözlerini dinlerken, aranızda kısa bir bakışma gerçekleşiyor. Söylediklerinin doğruluğunu tartmaya çalışıyorsun. Bok, arkasında ellerini çözüp, gözlerini kısarak Hera’yı dikkatle izliyor. Gözlerinizin içine bakarak söylenen bu sözlerin gerçekliğini tartmaya çalışıyorsun.

Re: [Livei Nyawodz] Öz ve Benlik

#22
Livei, Hera'yı büyük bir dikkatle dinledi. Kızın hikayesini baştan sona tarttı. Hera, tıpkı Hae ve diğerleri gibi öleceği anda Dünya tarafından onların saflarına çekilmiş, manipüle edilmeye çalışılmıştı. Manipülasyon bir şekilde başarısız olmuştu. Bu ilginçti çünkü Zengin Co kayıtlarında entegrasyonun tamamlandığı yazıyordu. Yani çoktan manipüle edilmiş olmalıydı. Daha sonrasında Hera, Elion tarafından kurtarılmış ve Mavi Yıldız'a katılmıştı. Sonrasında Mavi Yıldız'ın ekstrem düşüncelerine katlanamamıştı. Sonra da Şapkalı ile karşılaşmıştı. Nedense her şeyi zekice analiz edip kendi kararlarını veren Hera Memuga, Şapkalı'nın söylediklerini dinlemiş ve Hae'den alacağı intikamın peşine düşmüştü. Livei hikayenin sonuna gelindiğinde sarkastik bir şekilde kahkaha attı hafifçe. Bu kadının bir cacıktan haberi yoktu. Livei derin bir nefes aldı, sesindeki öfkeyi kontrol etmeye çalışarak. "Açıkçası umurumda bile değil." dedi sertçe, onu yargılayan bakışlarla. Bu gece yeterince aksiyon yaşamıştı, bir de bununla uğraşamazdı. "O silindir şapkalı adam kim biliyor musun? Hiç sorgulamak aklından geçti mi? O adam bizim bu durumda olmamızın bir numaralı sebebi. Ingenium kurucularından, Zengin CO'nun sahibinin ortağı. O adam kendi karısını ve çocuğunu gaddarca, kendi elleriyle öldürmüş birisi. O adam sevdiğim insanları elimden almış, beni defalarca tehdit etmiş zavallı bir mahlukat. O adam, gözlerimin içine bakıp bana ne dedi biliyor musun? Bizim geleceğimizde size yer yok dedi. Tek amacı var onun. Bizi birbirimize düşürmek. Yetenekli element kullanıcılarını tek tek yok edip bizi savunmasız bırakmak, bizi tamamen yok etmek veya köleleştirmek. Sonra da ne yapacaklarından haberin var mı? Ingenium'a kendi gezegenlerindeki insanları yerleştirip bizden kurtulacaklar."

Öfkeden titreyen sesini kontrol altına aldıktan sonra devam etti. "Mavi Yıldız'da sana bunları öğretmediler mi? Bir boktan haberin yok ve hala intikam peşindesin. Tabi aslında Dünya için çalışan ve şu anda bize binbir palavra sıkan bir ajan değilsen." Yargılayan bakışlarını kızın yüz ifadesine kilitledi. "Ben yok edilmekten veya birilerinin kölesi olmaktansa hayatta kalmayı tercih ederim. Ingenium'u ve içindeki insanları korumayı tercih ederim. Bunun için Mavi Yıldız ile birlikte hareket etmemiz gerekiyorsa bunu yaparım. Sürekli kaybeden taraf olmaktan bıktım. Artık ideallerimize tutunma lüksümüz kalmadı. Bir çirkinlik yaşanacak. İstesek de istemesek de yaşanacak. Mavi Yıldız'ın ekstremist fikirleri belki kontrol altına alınabilir, belki değişebilirler ama Dünya değişmeyecek. Onları değiştirmek için elimden geleni yaptım. Bunun asla mümkün olmadığını bana çok net bir dille ifade ettiler. Onlar savaş istiyor. Neden seni manipüle etmeye çalıştılar sanıyorsun? Bizden bir ordu kuruyorlar. Bize saldıracaklar. Hiç beklemediğimiz anda hem de. O yüzden hazırlıklı olmalıyız. O çok istedikleri savaşı onlara götüreceğiz. Ayaklarının dibine. Kim olduğumuzu, ne yarattıklarını görecekler. O savaş hiç onların hayal ettiği gibi olmayacak. Başımıza gelenlerin hepsinin hesabını tek tek soracağım. Cezalarını tek tek keseceğim." Hera'ya doğru bir adım attı. "Hae'ye gelirsek. O çok yetenekli bir element kullanıcısı ve pek çok başarıyı elde etmemizde etkisi olmuş bir eleman. Sizlere yaşattıkları için de çok pişman. Ama ikiniz arasında artık geçmişte kalmış olan bu drama umurumda bile değil. Onu sana yedirmem. İntikam ateşiyle yanıp kavruluyorsan burada cesedimi çiğnemen lazım ama hiç şansın olduğunu da sanmıyorum." Gözlerine tehditkar bir şekilde baktı. Asla geri adım atmayacaktı. Başına ne geldiyse fazla yumuşak davranmaktan gelmişti.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Öz ve Benlik

#23
Hera derin bir nefes alıyor, ellerini indirirken senin söylediklerini büyük bir dikkatle dinliyor. Gözlerinde, senin her kelimeni tartan keskin bir bakış var. Dudaklarının kenarı hafifçe yukarı kıvrılıyor, sanki tüm bu konuşmadan biraz da olsa keyif alıyormuş gibi. Sonra kendine güvenen bir duruşla adım adım sana yaklaşıyor. "Silindir şapkalı adam... Şu karısını ve çocuğunu öldüren zavallı mahlukat." diyor alaycı bir tonla. "Evet, duydum. Ama demek ki o kadar önemli bir adam ki, seni bile köşeye sıkıştırmış. Bana gelip burada nutuk çekmen çok hoş, ama bu nutuklar seni gerçeklerden kaçırmaz." Adım adım sana yaklaşırken yüzündeki sinsi gülümseme biraz daha belirginleşiyor. "İntikam mı? Sen benim intikam istediğimi mi zannediyorsun?" diyor sert bir kahkaha atarak. "Düşündüğünden çok daha fazlasını istiyorum. Benim gözümde, senin Mavi Yıldız ile iş birliği yapma teklifin, aslında bir korkunun ifadesi. Evet, korkuyorsun. Hem de çok. Dünya'nın güçlenmesinden, onların bizi kontrol etmesinden korkuyorsun. Onların bize saldırmasından ve bizi yok etmesinden korkuyorsun. Ama belki de, asıl korktuğun şey, ne olursa olsun onlara karşı zafer kazanamayacağın gerçeği." Bu sözler seni bir an için kızdırsa da, Hera durmadan konuşmaya devam ediyor. "Senin planın, birine sırtını dayamak ve o sırtı kullanarak güvende kalmak. Ama şunu söyleyeyim: Mavi Yıldız’ın kontrol altına alınabileceğine inanan bir hayalperestsin. Onlar değişmez, Livei. Onlar da Dünya kadar inatçıdır. Senin sandığın gibi bir ittifak onların çıkarına geldiği sürece seni kullanacaklar, sonra da bir köpek gibi kenara atacaklar. Hani diyorsun ya sana öğretmediler mi bunu falan filan, kendince triplere giriyorsun. Öğrettiler canımın içi sen hiç merak etme."

Bakışlarını bir an olsun seninkilerden ayırmadan devam ediyor. "Eğer senin gibi liderler Ingenium’u bu yola sürükleyecekse, bu evrende asla gerçekten özgür olamayacağız demektir. Dünya seni yok etmeye çalışıyor, ama Mavi Yıldız seni köleleştirecek. İkisi de farklı yollarla seni kontrol edecek, bunu biliyorsun. Ama işte, senin sözde liderlik vizyonun, sadece 'hangi prangaları giyeceğimizi seçmek' gibi görünüyor. Ve ben de bunu kabul etmiyorum. Bana intikam peşinde koştuğumu söyledin, öyle mi? Peki ya sen? Senin intikamın ne zaman başlıyor? Dünya’yı ayaklarına kadar getirmek istediğini söyledin. Güzel. Ama o çok güvendiğin Mavi Yıldız’ı da işin içine sokmak Dünya’nın işini kolaylaştırmaktan başka bir işe yaramayacak. Bunu anlamayacak kadar kör olma, Livei. Ha tabii bu kararı tek veren muhtemelen sen değilsindir, senin ekibinin de payı vardır. Ama olayı kişiselleştireceksek kişiselleştirelim."

Bir adım daha atıyor ve artık nefesini yüzünde hissedebileceğin kadar yakına geliyor. "Senin istediğin gibi bir dünyanın gerçek olacağına dair hiçbir inancım yok. Ama eğer Hae hala hayattaysa ve sen onunla çalışıyorsan, onunla konuşmak istiyorum. Belki de her şeyin çözümü bu olacak. Beni ona götür." derken sesi alçalıp tehditkar bir tona bürünüyor. "Yoksa ben gerçekten senin cesedini çiğnerim." Senin gözlerinin içine dik dik bakıyor ve bakışlarından geri adım atmayacağını, gerektiğinde her şeyi göze alabileceğini açıkça ifade ediyor. Onun kararlılığı ve meydan okuyan duruşu ortamı daha da geriyor, sen de bu gerginliği hissediyorsun. Şimdi, ya Hera'nın teklifini kabul edecek ve Hae ile konuşmasını sağlayacaksın, ya da bu meydan okumaya karşı kendi yolunu çizeceksin. Seçim tamamen sana kalmış durumda.

Re: [Livei Nyawodz] Öz ve Benlik

#24
Livei'nin Hera'nın anlattıklarını yüzünde alaycı bir ifade ile dinledi. Kız onun damarına basmaya çalışıyordu ama başaramıyordu. Belli ki Livei onun kuyruğuna basmıştı. Livei onun tüm saçmalıklarını dinledikten sonra şen bir kahkaha patlattı. Bu kıza karşı düşünceleri kesinleşmişti artık. "Evet korkuyorum. Tabi ki de korkuyorum. Sen de korkmalısın. Ama tabi ki korkmuyorsun çünkü sana zaten bir sürü şey vaat ettiler. Muhtemelen güvende bir hayat da bunlardan birisidir. Onlardan bu kadar sevgiyle bahsettiğine göre bir güzel de sikmişler seni." Alaycı bir ifadeyle elini beline koyduktan sonra devam etti. "Güvende kalmak istiyorum. Böyle bir hakkım var. Bunun için de istediğime sırtımı yaslarım. Sen ne tavsiye ediyorsun parlak fikirli Hera? Dünya'ya karşı ne yapmalıyız? Mavi Yıldız ile birbirimizi yiyip kendimizi yok mu etmeliyiz? Mavi Yıldız'ı kendi haline bırakmanın daha mı güvenli olacağını iddia ediyorsun yoksa?" Sırıttıktan sonra ekledi. "Dünya'yı aradan çıkardıktan sonra Mavi Yıldız ile savaşa girmeye de okeyim ben bak, o zaman umurumda olmaz. Senin buna cesaretin var mı peki? Yok, çünkü sen korkudan kuyruğunu bacaklarının arasına kıstırıp kaçmış bir zavallısın." Öfkeli bakışlarını kendisine çok yakın olan kızın üzerinde gezdirdi. "Tıpkı beş dakika önce ne söylediğini unutan bir zavallı olman gibi. Senin gibi birinin fikirlerini önemsemiyorum." Tıslayarak dişlerinin arasından konuştu. "Hae'den intikam almak için dolandığını söyledin daha az evvel, yanlış mıyım? Dünyalılar kafanı o kadar mı sikti yoksa? Kısa süreli hafızan mı yok oldu? Belki de Hae ile çalıştığımı öğrendin diye geri adım atmaya çalışıyorsundur."

Gözleriyle Bok'a ve Mavi'ye döndü. "Duydunuz mu? Hae ile konuşacakmış." Kıza tekrar döndü. "Konuşacakmış. Ah canım, tabi sadece konuşacaksınız. Eskileri yad edip öpüşüp barışacaksınız." Ciddileşti. "Aptal mı sanıyorsun sen beni?" Zaten dibine girmiş olan kızın boğazına yapıştı aniden. Sezyum - Ateş stili ile elinden ve ağzından ateşler çıkararak kızı yakacaktı. Hemen ardından kızın herhangi bir hamlesine karşı Cıva - Sıvı Tuzağı ile hareket kabiliyetini düşürüp saldırabilmeleri için diğerlerine açıklık verecekti. "Bu Dünyalı bokunu Ingenium'dan temizliyoruz!" diye emir verdi yanındaki ekip arkadaşlarına.
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Öz ve Benlik

#25
Hera'nın gözleri öfkeyle parlıyor, senin alaycı sözlerine karşı dişlerini sıkıyor ve tüm iradesiyle sakin kalmaya çalışıyor. Ancak senin sözlerin onu tahrik ediyor. dudaklarının kenarından kaçan hafif bir sırıtmaya rağmen, sinirleri son noktada. Senin elin birdenbire onun boğazına yapıştığında, tüm bedeni geriliyor. Sezyum - Ateş stilini kullandığında, alevlerin aniden elinden patlayarak Hera'nın tenini yakmaya başlıyor. Kızın yüzündeki acı ifadesi belirginleşiyor, yanık kokusu etrafa yayılıyor. Fakat Hera, kendini kaybetmiyor, alevlere karşı koymak için hemen Kalsiyum - Kemik Bıçakları stilini kullanarak savunma yapmaya karar veriyor. Ellerinden ve kollarından çıkan kemik bıçakları, senin ateşinle savaşarak seni geri itiyor. Bir adım geri çekiliyorsun, biraz da olsa arayı açıyor. Hera, tüm gücüyle bağırarak "Dünya için çalışacağıma, burada ölmeyi tercih ederim!" diyor. Senin saldırından kaçmak için başka bir hamle planlıyor. Sen Cıva - Sıvı Tuzağı'nı hazırlamaya başladığında, Hera hızla çevresindeki alanı tarıyor. Bunu fark ettiği anda, kafasında bir plan oluşuyor. Aşağıya eğilip yere sertçe vuruyor ve Kalsiyum elementini kullanarak yerden devasa bir kemik kalkan çıkarıyor. Bu kalkan, senin Cıva - Sıvı Tuzağı'nın etrafını sararak alanını kontrol altına almasına engel oluyor. Sen bu engelle karşılaştığında biraz şaşırıyorsun ama hemen toparlanıyorsun.

Bu sırada Bok aniden ışınlanıyor, Hera'nın arkasında beliriyor. "Haber verdim!" diye bağırıyor sana. Bir an için bu sözlerin anlamını kavrayamıyorsun. O esnada Mavi, Neon elementini aktif ederek parlamaya başlıyor ve hızla Sıvı Tuzağı'nın etrafından dolanarak Hera'ya doğru koşuyor. Hera, hızla yaklaşıp seni yakalamaya çalışan Mavi'nin hamlesini fark ediyor ve çabucak bir karşı hamle yapmaya hazırlanıyor. Tam o anda Bok'un sesi yine yankılanıyor. "Durun!" diye bağırıyor, ama çok geç. Bir göz açıp kapayıncaya kadar, Bok'un arkasında başka bir figür beliriyor. Bu, Hae. Hae'nin sesi tüm sokakta yankılanacak kadar güçlü çıkıyor. "Durun hemen!" Bir anda, sen ve Mavi, Hae'nin sesiyle duraksıyorsunuz. Hera da Hae'nin varlığını hissediyor ve anında ona dönüyor, gözleri Hae'nin üzerinde. Bok, Hae'ye teşekkür ediyor ve Bok birkaç adım geri çekiliyor. Hae, senin ve Mavi'nin bakışları altında, Hera'ya doğru adım adım yaklaşıyor.

Hera'nın gözlerinde öfke ve acı karışımı bir ifade var. Yanıklarının verdiği acı bedenini sararken, yavaşça Hae'ye doğru yürümeye başlıyor. "Seni öldürmemem için bana bir neden söyle." diyor, gözleri Hae'nin gözlerine kilitlenmiş halde. Hae'nin karşısında, bir hesaplaşma için bekliyor. Mavi, bu durumda gözlerini sana çeviriyor ve "Emir ver saldırayım kaptan." diyor. Gerilim, havayı keskin bir bıçak gibi kesiyor. Herkesin bakışları Hae ve Hera'nın üzerinde. Şimdi, bu karşılaşmanın nasıl sonuçlanacağını belirleyecek olan tek bir hamle veya söz.

Re: [Livei Nyawodz] Öz ve Benlik

#26
Livei'nin sezyum ateşi kızın bedenini yakarken etrafa yanık et kokusu yayılmıştı. Hera'nın yüzünden canının acıdığı belli oluyordu. Alevlerden kurtulmak için kemik bıçakları ile onu biraz savuşturmuş ve birkaç adım geri çekilmesini sağlamıştı. Livei tam Sıvı Tuzağı ile alanı kaplayacakken Hera yerden kemikten bir alan oluşturarak cıvanın yayılımını engellemişti. Livei öfkeyle homurdandı. Hemen başka bir plan düşünmesi gerekliydi. Tam o esnada Bok aniden Hera'nın arkasına ışınlanarak haber verdiğini söylemişti. Neyi? Kime? Livei onun sözlerinin ne anlama geldiğini anlayamadan Mavi neon elementiyle sıvı tuzağının etrafından dolanmış ve Hera'ya doğru koşmaya başlamıştı.

Mavi tam Hera'yı yakalayacakken Bok'un durmalarını emreden sesi etrafta yankılanmıştı. Livei gözlerini çevirip Bok'a baktığında, onun arkasında birisinin olduğunu fark etti. Hae. Hae'nin sesi tüm sokakta yankılanmıştı. Durmalarını emrediyordu o da Bok gibi. Livei duraksadı. Gözleriyle o ikisinin ne planladığını tartmaya çalıştı. Hera, Hae'nin geldiğini fark eder etmez direkt ona dönmüştü. Kadının gözünü hırs bürümüş olmalıydı. Resmen sırf Hae'yi öldürmek için burada öldürülmeyi göze alıyordu. Hae de Hera'ya doğru ilerlemeye başlamıştı. Hera onu öldürmemesi için bir sebep vermesini söylüyordu. Livei derin bir soluk alarak öfkesini kontrol altına almaya çalıştı. Bok ve Hae'ye güveniyordu. Bir planları olmalıydı.

Mavi emir verirse saldıracağını söylemişti. Livei eliyle ona beklemesini işaret etti. Burada ne yaşanacağını merak ediyordu ancak lider olarak baskısını da sürdürmeliydi. Hae'nin kendini koruyabileceğini biliyordu ancak sırf hissettiği suçluluk yüzünden öldürülmeyi kabul etmesini de hazmedemezdi. Herkes burada yaşanacakların sonuçlarına kendini hazırlamalıydı. "Hae'ye dokunursan buradan canlı çıkamazsın Hera. Buna değecek kadar önemli mi senin için?" Ses tonu tehditkar olmasa da cümlesi bir tehdit içeriyordu. Mavi'ye doğru fısıldadı çaktırmadan. "Yanlış bir hareketini gördüğümüz an saldırıyoruz."
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Öz ve Benlik

#27
Hera "Tihami savaşındaki patlama olmasaydı her şey farklı olabilirdi, biliyor musun?" diye söze giriyor. Sesindeki öfke, bastırılmış bir hayal kırıklığı ve kederle harmanlanmış gibi. "Biz evlerimize dönebilirdik. Birlikte her şeyi yeniden inşa edebilirdik! Ama sen... sen kendini patlattın! Her şeyi mahvettin!" Sözleri acı dolu ve kısık sesle devam ediyor, sanki her kelimeyle Hae'ye sapladığı görünmez bir bıçak var. "O savaşta her şey bitecekti! Ama sen, bencilliğinle, kendini kahraman sanıp hepimizi yerle bir ettin!" Gözleri yaşarıyor, ama öfkesi azalmıyor. "Söyle bana Hae, seni öldürmemem için bir sebep ver! Hadi, seni öldürmemem için bana bir neden söyle!"

Hae'nin gözlerinde bir anlık boşluk beliriyor. Sözlerinin ağırlığı altında eziliyor gibi. Aniden, Hae'nin gözlerinden yaşlar süzülmeye başlıyor. Onun o güçlü, katı duruşu bir anda kırılıyor ve seni de şaşırtan bir şekilde ağlamaya başlıyor. "Özür dilerim... gerçekten özür dilerim." diyor titreyen bir sesle. "O gün ne yaptığımı bilmiyordum... Kendimde değildim. Ben... patlamanın böyle bir etkiye neden olacağını bilemezdim!" Sesindeki keder, sanki içini boşaltan bir nehir gibi dökülüyor. "Annem... yaşadıklarımız... her şey bir kabustu. Ben de her gün bunun pişmanlığıyla yaşıyorum. Her gün ölmek için dua ediyorum." Hae'nin sesi gittikçe zayıflıyor, neredeyse nefes alamaz bir hale geliyor. Ağlaması hızlanıyor, nefesi kesik kesik çıkıyor. "Hera, senin ve diğerlerinin ölmüş olduğuna emindim. Eğer senin gibi birini kaybedeceğimi bilseydim... bunu yapmazdım. O kadar pişmanım ki! Hatta seni bulduğum için... seni gördüğüm için mutluyum bile. Her gün senin mezarını ziyaret ettim. Aralıksız. Her gün, pişmanlık içinde, özür dilemek için..."

Hae'nin bu kadar ağır bir şekilde suçluluk duyması seni bile etkiliyor. O kadar derinden nefes alıyor ki, bir an için tüm kontrolünü kaybedip dizlerinin üstüne çöküyor. Ellerini yere koyuyor, sanki ayağa kalkacak gücü yokmuş gibi. Nefesi iyice düzensizleşiyor. Hera'nın gözlerinde bu kadar sert ve kararlı bir ifade olmasına rağmen, onun da gözleri dolmaya başlıyor. Derin bir nefes alıyorsun, ortamdaki yoğunluğu iliklerine kadar hissediyorsun. Bir an sonra Hera, hala öfkeli olsa da, Hae'ye doğru koşuyor. Onu yerden kaldırmak için ellerinden tutuyor, ama bakışları hala sert. Hae'nin yüzünde yer alan acıyı ve kederi görmesine rağmen, öfkesinden tam anlamıyla kurtulmuş değil. "Bunu... bunu yapmamış olsaydın..." diye mırıldanıyor, ama sesindeki titreme, gözyaşlarının ne kadar yaklaşmakta olduğunu gösteriyor. Sonunda, o da kontrolünü kaybediyor ve gözlerinden yaşlar süzülmeye başlıyor. Bir süre birbirlerine bakıyorlar. Hera'nın sert duruşu yavaşça çözülüyor, gözlerindeki yaşlar dökülmeye başlıyor. Aralarında geçen bu acı dolu diyalog, senin bile öylece kalmana neden oluyor. Ama yine de tetikte kalıyorsun. Hae'ye bir şey olmasına asla izin veremezsin, bunu biliyorsun. Etrafındaki durumu dikkatle izlerken, Mavi'nin de göz ucuyla sana baktığını fark ediyorsun. Sessizce bekliyorsunuz, ne olacağını anlamaya çalışıyorsunuz.

Bok aniden elini uzatıyor ve senin elini tutuyor. Parmaklarının sıcaklığı senin soğuk hissettiğin eline karışıyor ve bir an için yalnız olmadığını, bu kaosun içinde bile onun desteğini hissettiğini fark ediyorsun. Bok’un gözlerinde hafif bir parıltı var, o da bu sahneye kayıtsız kalamıyor. Sessizce başını sallayıp onunla birlikte Hae ve Hera'nın yanına ilerliyorsun. Bok, derin bir nefes alarak söze giriyor, sesi her zamanki sakinliğinden bir nebze kaymış olsa da hala güçlü. "Tihami savaşında hepimiz bir şeyler kaybettik. Hepimizin canı yandı, hepimizin ders çıkarması gereken şeyler var. Ama şimdi buradayız, birlikteyiz. Bunun ne kadar değerli olduğunu anlayabilmeliyiz." Bok’un gözleri hafifçe dolmaya başlıyor, ama o bunu gizlemeye çalışmıyor. Sen de onun bu duygusallığını fark ediyorsun, çünkü Bok genelde bu kadar hassas tarafını göstermez. "Nefret ve intikam duygusuna sahipseniz, bunu Dünya'ya yönlendirin. Çünkü onları yenmemiz için birbirimize ihtiyacımız var. Bizim baş düşmanımız birbirimiz değiliz. Birbirimizi yok ederek kazanamayız."

Bok’un gözleri seninkilerle buluşuyor ve sen onun sözlerindeki ağırlığı derinden hissediyorsun. "Asla eski Bok olamayacağım." diye ekliyor, sesi kırılgan bir hal alıyor. "Asla o sağlam psikolojiye geri dönemem. Ama... burada kalmalıyız. Birbirimize tutunmalıyız." Bok, Hae ve Hera'ya doğru yaklaşıp kollarını açıyor. Sıcak ve içten bir şekilde onları sarıyor. Sen de onun bu hareketine kayıtsız kalamıyorsun. Bok’un bu basit ama güçlü hareketi, aranızdaki gerilimi biraz olsun hafifletiyor. Hae ve Hera birbirlerine sarılıp ağlarken, Bok da onlara katılıyor. Gözyaşları birbirine karışıyor, üç kişilik bir halkanın içinde, tüm acılara ve kayıplara rağmen birlikte durmanın verdiği bir güçle birbirlerine tutunuyorlar. Sen de onların hemen yanında duruyorsun.

Re: [Livei Nyawodz] Öz ve Benlik

#28
Livei büyük bir tereddüt ve temkinlikle gözlemlemeye başladı ikisi arasındakileri. Hera fazlasıyla öfkeliydi, içinde kusmak istediği şeyler vardı. Yine de bu öfke şiddete dönüşecek olursa onu durdurmak zorundaydı. Hera, Hae kendini savaşta patlattığı için ona çok kızmıştı. Başına gelenlerden ötürü onu suçluyordu. Evine gidemediği için, sevdikleriyle olamadığı için... Haksız sayılmazdı. Onu bu şekilde görmek Livei'nin de içinin cız etmesine sebep oldu. O savaş onlardan çok fazla şeyi alıp götürmüştü. Onu da sevdiği adamdan ayırmıştı. Gözleri istemsizce kısa bir süreliğine Bok'a kaydı ancak defansını düşürmemek için tekrar önüne döndü. Hera'nın söyleyeceklerinden sonra söz Hae'ye gelmişti. Hae çok pişmandı. Hera'nın yüzüne bakmakta zorlanıyordu. Her şeye o yol açmış olsa bile en çok kaybı da o almıştı. Her gün mezarlarını ziyaret ettiğini söylemişti. Şırıngaların böyle bir patlamaya neden olacağını bilmediğini, bilse asla böyle bir şey yapmayacağını söylemişti. Dürüsttü de. Livei onun dürüstlüğünü yüzündeki acıdan anlayabiliyordu.

Hae acıyla dizlerinin üzerine düştüğünde Livei koşup onu kaldırmamak için kendini zorlukla tutabildi. Şu anda bu sahneye dahil olmak veya karışmak istemiyordu. İkisi arasındaki katarsisin nasıl sonuçlanacağını gözlemlemeliydi. Hera hala öfkeliydi ancak kendini göz yaşlarına bırakmamak için zorlukla duruyor gibiydi. Hae'yi koşup yerden kaldırmasını izledi Livei şaşkınlıkla. Sonra da daha fazla duygularına karşı koyamayıp ağlamasını... Hüzünlü bir sahneydi. Çok uzun zaman önce gerçekleşmiş bir olayın geride bıraktığı hazin sahneydi adeta. Yine de tetikteydi Livei. Hera'ya fazla güvenmiyordu. Ters bir hareket yapması durumunda Hae'ye zarar gelmesine izin veremezdi.

O esnada ona birisinin dokunması ile irkildi. Başını çevirdiğinde Bok'un elini tutuyor olduğunu fark etti. Onun sıcak eline dokunduğunda da kendi ellerinin ne kadar soğuk olduğunu... Ne kadar gergin olduğunu, kendini ne kadar kastığını fark etti kaslarını gevşetirken. Tihami Savaşı'nın ikisinin hayatındaki yeri de büyüktü, Bok da bunun farkındaydı. Zamanın ve kaderlerinin akışını tamamen değiştirmiş bir olaydı bu. Dördü arasında sessiz bir iletişim gerçekleşmişti. Bok'un desteğini üzerinde hissetmek Livei'yi inanılmaz rahatlamıştı. Ne zaman neye ihtiyacı olduğunu çok iyi biliyordu. Onu çok iyi tanıyordu. Bir kez daha içinden şükretti Bok'a sahip olduğu için. Onun varlığı Livei'nin hayatında bir mucizenin gerçekleşmesi gibiydi.

Bok söze girerek savaşın zararlarını geride bırakmaları gerektiğini, burada olmalarının daha önemli olduğunu, öfkelerini Dünya'ya yönlendirip birbirlerini incitmemeleri gerektiğini söylemişti. Gözlerinin dolmaya, sesinin titrekleşmeye başladığını fark etmişti ancak ilginç bir şekilde bunu hiç de gizlemiyordu. Sanki artık bu duygularını serbest bırakmak istiyordu. Livei de bu duygusallığa kayıtsız kalamadı. Gözlerinin dolmasına engel olamadı ve göz yaşlarının pıt pıt düşmesine izin verdi. Kısacık bir geceye ne kadar çok hüzün sığmıştı öyle. Bok, Hera ve Hae'ye doğru sarılmıştı kollarını açarak. Livei de onlara katılmaya karar verdi. Yanlarına yaklaştı. "Özür dilerim. Fevri davrandım ama korkuyorum ve sizleri korumak istiyorum." Göz yaşlarını koluna sildi. "O savaş bizden çok fazla şey götürdü ama daha fazlasını götürmesine izin veremeyiz. Ben sizi şu anda, olduğunuz halinizle seviyorum. Yaşadıklarımız bizi değiştirmiş olsa da biz hala biziz." Hafifçe iç çekti. "Hera... Senden de ayrıca özür dilerim. Gerçekten artık insanlara güvenmekte çok zorlanıyorum. O kadar saçma şeyler yaşadık ki... Umarım anlayışla karşılarsın."
Image
► Show Spoiler

Re: [Livei Nyawodz] Öz ve Benlik

#29
Hera senin sözlerini duyduktan sonra başını öne eğiyor ve derin bir nefes alarak konuşmaya başlıyor. "Ben size saldırmak için buraya geldim. Her şey benim yüzümden oldu." diye mırıldanıyor. Sesinde derin bir pişmanlık var. Öfkesi yavaş yavaş çözülürken, gözlerinin dolmaya başladığını fark ediyorsun. O an içinde hissettiği suçluluğu sen de hissediyorsun. Hepinizi etkileyen bu karmaşık duygular arasında bir anlık sessizlik oluyor. İçinde öfke, pişmanlık ve kaybettiğiniz onca şeyin ağırlığını taşıyorsun, ama aynı zamanda barış ve bir tür anlayış da hissediyorsun. Dördünüz de yavaşça ayağa kalkıyorsunuz. Mavi de yanınıza geliyor ve Hera'ya elini uzatıyor. "Tanışalım, ben Thrao. Ama sen Mavi de." diyor. Hera elini sıktığında, bu basit jest bile ortamı biraz yumuşatıyor. Artık savaş ve düşmanlık yerini temkinli bir işbirliğine bırakıyor gibi.

Tam o sırada Bok'un saati titriyor. Bok saate bakıyor ve bir mesaj aldığını fark ediyorsun. "Mabi'den bir mesaj var." diyor. Hemen ardından bir mesaj daha geliyor ve bu kez Shisha'dan. Bok kaşlarını çatıyor, sanki bu kadar mesaj almak garip gelmiş gibi. "Shisha, Livei'yi Dusha'ya yollamamı istiyor. Yeni cumhurbaşkanıyla tanıştırmak istiyormuş." diye açıklıyor. Düşüncelere dalıyorsun, ama Bok'un senin için seçenek sunduğunu fark ediyorsun. "Mabi'ye bakmam gerek, istersen seni Shisha'nın yanına gönderebilirim." diyor. Sesinde ciddi bir ton var, sanki seni yalnız bırakmak istemediği için bu teklifi yapıyor. Mavi "Bu saatte mi?" diye soruyor. Bok "Dusha'da saat farkı var, orada sabaha karşı. Şu an tam zamanı aslında." diye açıklıyor. Mavi sana dönüp "Gidelim. Ben de seninle gelirim." diyor, sesinde rahatlatıcı bir güven hissediyorsun. İçinde bir tereddüt olsa da Mavi'nin yanında olması içini biraz olsun rahatlatıyor. Bok, Hae ve Hera'ya dönüp "Siz dinlenin, biraz hasret giderin isterseniz." diye öneriyor. Bir an bakışları sana dönüyor ve derin bir nefes alarak "Bu fırsatı geri çevirme, Livei. Shisha'nın seni tanıtmak istemesi önemli bir şey. Gitmelisin." diyor, sesinde seni cesaretlendiren bir ton var.

Bok saatiyle koordinatları ayarlıyor ve göz açıp kapayıncaya kadar kendini Dusha'nın başkenti Dateremi'de buluyorsun. Şehrin ana meydanında, hükümet binasının önündeki duvara yaslanmış Shisha’yı görüyorsun. "Hoş geldiniz gençler." diyor hafifçe gülümseyerek. "Cumhurbaşkanı hanımın biraz işi var, gelin bir çay içelim isterseniz." Söyledikleri rahatlatıcı, ama içinde bir gariplik hissetmeye devam ediyorsun. Shisha ile birlikte ana meydanda ilerlemeye başladığınızda, şehrin sokaklarında sabahın erken saatlerinin huzuru hakim. Arada bir birkaç insanın sokakta olduğunu görüyorsun, ama genel olarak şehir sabahın erken saatlerine hazırlanıyor gibi. Yürürken Shisha "Bok bana Hera’nın geri döndüğünü söyledi. Ne oldu? O nasıl hayatta kaldı?" diye soruyor, gözlerinde merak ve hafif bir şaşkınlık var. Cevap verirken aklın hala yaşananların etkisinde. O kadar çok şey oldu ki, tam olarak nasıl anlatman gerektiğini düşünüyorsun. Sonra Shisha, sanki size küçük bir sır veriyormuş gibi şakacı bir tonla "Dusha’da olanlarla ilgili ne düşünüyorsunuz? Sizce kim yaptı bunları?" diye soruyor.

Re: [Livei Nyawodz] Öz ve Benlik

#30
Hera ondan özür dilememişti ancak sesinde derin ve samimi bir pişmanlık vardı. Livei onu affediyordu. Gözyaşlarını silerek tebessüm etti Hera'ya hafifçe. Duygu dolu kısa bir sessizliğin ardından Mavi de yatışmıştı ve elini uzatarak Hera ile resmen tanışmaya karar vermişti. Livei omuzlarını rahatlatarak derin bir soluk çekti. Ne zor bir gündü be!

Bok'un saatinden gelen bir ses Livei'nin dikkatini çekti o anda. Bok da hemen oraya yönelmişti. Mabi'den bir mesaj olduğunu söylemişti. "Ne mesajı? Bir şey mi olmuş?" diye sordu Livei endişeyle. Hemen ardından ise bir mesaj daha gelmişti. Shisha'dan. Bok düşünceyle kaşlarını çattığında Livei'nin kalbi aniden hızlandı. Kötü bir şeyler mi olmuştu? Shisha'nın onu cumhurbaşkanı ile tanıştırmak istediğini, bu yüzden Dusha'ya gelmesini istediğini söylemişti. Ancak bir yandan da Mabi meselesi vardı. Bok ona endişeyle dönerek Mabi ile ilgilenmesi gerektiğini, isterse onu Shisha'nın yanına yollayabileceğini söylemişti. Livei, Bok'u yalnız bırakmak istemiyordu. Ancak Bok fazla telaşlı görünmediğine göre Mabi çok kötü durumda değildi. Yine de Livei onlardan ayrı kalmak istemiyordu. Neyse ki Mavi öne çıkarak ona eşlik edebileceğini söylemişti. Üstelik bu kadar hareketli bir geceden sonra! "Dost be!" Mavi'nin sırtına pat pat vurdu. Bok ona dönerek bu teklifi geri çevirmemesi gerektiğini, bunun önemli olduğunu söylemişti. Livei gülümsedi. "Geri çevirmiyorum ayol sakin ol."

Bok saatiyle birkaç oynama yapıp onu ve Mavi'yi göz açıp kapayıncaya kadar Dusha'ya göndermişti. Livei bu ışınlanma olayına asla alışamayacaktı. Eskiden ülke değiştirmek ne kadar zordu. Molchut Serthad konserine gitmek için kaç gün otobüsle yolculuk etmek zorunda kalırdı. Shisha, hükümet binasının önünde onları bekliyordu. Cumhurbaşkanı hanımın işi olduğunu, biraz çay içmeye gidebileceklerini söylemişti. Livei kocaman gerinerek rahatladı. Omuzları ağrıyordu resmen sorumluluktan. "Demek cumhurbaşkanı hanım ha..." dedi düşünceyle. Krallıktan sonra ülkeyi bir kadının yönetecek olması çok çekici bir fikirdi. Shisha ile birlikte şehrin sokaklarında ilerlerken gün yeni doğmaya başlıyordu. Kimsecikler yoktu ortada. "Cumhurbaşkanı hanımın mesaisi erken başlıyormuş." dedi Shisha'ya dönerek. Sahi, bütün gün hiç uyumamıştı. Ebesi sikilecekti. Shisha'nın her nasıl olduysa bu kadarcık zamanda ve 1-2 saat mesajıyla Hera'dan haberi olmuştu. Livei derin bir iç çekerek hikayeyi kısaca özetledi. "Seninkine benzer bir hikayesi var. Tam ölecekken Dünya onu çekmiş. Manipüle edilmeye çalışılmış. Başaramamışlar. Sonra da Mavi Yıldız onu kurtarmış."

Kısa bir sessizlik olacak gibiyken Shisha her zamanki şakacı tavrıyla onlara dönerek Dusha'da yaşananları kimin yaptığını sormuştu. O kadar olaydan sonra Shisha'nın kişiliğinden hiçbir şey kaybetmediğini görmek güzeldi. Livei neşeli bir kahkaha attı. "Hmmm kim yaptı acaba bilmem ki? Çok zeki ve yetenekli birisi yapmış olsa gerek!" Dirseğiyle onu dürttü hafifçe. "Dusha'ya ilk geldiğim zaman seninle bir meyhaneye gidip çok lezzetli bir içki içmiştik. Baharatlı bir şeydi hani. Adı neydi? Ondan tekrar içmeye götürsene bizi bir ara? Çok uzun zamandır Dusha'ya gelmemiştim ya!" dedi heyecan dolu bir neşeyle. Biraz olsun endişelenmemek ve rahatlamak istiyordu. Aklı hala Bok ve Mabi'deydi yine de. "Bok bir şey olursa sana haber verir, değil mi? Mabi'yi kontrol etmeye gidecekti de biraz aklım onda kaldı."
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Konutlar”

cron