Shisha’nın Hera hakkında mırıldanışı seni düşüncelere daldırıyor. "Kim bilir neler çekti o kız." diye söylendiğinde, derin bir empatiyle ona hak veriyorsun. Hera’nın anlattıkları ve yaşadıkları aklının bir köşesinde dolanıp duruyor. Dünya tarafından manipüle edilmeye çalışılmış, sonra Mavi Yıldız tarafından kurtarılmış. Bu tür deneyimlerin bir insanın ruhunu ne kadar yıpratabileceğini tahmin etmek zor değil. Sen de içten içe onun bu yolculuğunun ne kadar ağır olduğunu düşünüyorsun. Gözlerin yavaşça çevreyi süzüyor. Dusha'nın bu erken saatlerdeki sessizliği, şehrin içinde sakladığı kargaşanın üzerini örtmeye yetmiyor. Bir anda Shisha’nın yüzünde bir ışık beliriyor. Bahsettiğin içkiyi hatırlamış olacak ki keyifle "Haa, Fødara’dan bahsediyorsun! İçeriz elbet!” diyor. Yüzündeki o enerjik ifade seni bir nebze rahatlatıyor. Gülümsemen kaçınılmaz oluyor, Fødara'nın adını duyunca seni de bir anlık neşe sarıyor. Bir yandan bu küçük molanın tadını çıkarmaya çalışırken, Bok ve Mabi’nin durumu aklının arka planında sürekli dönüyor. Shisha umursamaz bir tavırla omzunu silkiyor. "Verir herhalde neden vermesin ki?” diyor, sanki mesele basit bir dostane ziyaretmiş gibi.
O sırada Shisha’nın bakışları Mavi’ye kayıyor. Hafif bir espri tonuyla "İki Neon kullanıcısı bir türlü yan yana gelemedik, nasıl becerdik biz bunu?" diyor. Mavi, onun bu lafına hafifçe gülerek karşılık veriyor. "Namın yeter kardeşim!" Bu kısa ama sıcak diyalog, aralarında sanki yıllardır süren bir dostluğun anlık bir yansıması gibi. Mavi’nin kendinden emin gülümsemesi, Shisha’nın ciddiyetin içinde bile gülmeye yer açabilen yapısıyla uyumlu görünüyor. Yürürken, şehrin sabaha karşı sessiz sokakları sizi bir kafeye doğru yönlendiriyor. Kafenin loş ışıkları altında oturup soluklanıyorsunuz. Shisha, masaya çöküp "Şimdilik çay iyi gider. Yoksa Fødara kokarak cumhurbaşkanının yanına gidersek bizi yıkarlar." diyerek esprili bir tavırla size çay sipariş ediyor. Bu espri biraz olsun seni rahatlatıyor, fakat Shisha’nın bakışlarındaki ciddiyet, huzuru uzun süre hissetmene izin vermiyor. Çaylar gelirken, Shisha aniden derin bir nefes alıyor ve ses tonu daha ciddi bir hal alıyor. Sana bakarak "Bu arada, Dusha’da bir Observer yakaladım." diyor. İlk başta duyduklarına inanamıyorsun. Observer? Dusha’da? Bu durum çok ciddi bir şey olabilir. Kaşlarını hafifçe çatarak bakıyorsun.
Shisha bir an gözlerini kısarak seni inceliyor, ardından anlatmaya başlıyor. "Cumhurbaşkanı ile görüştükten sonra, seni tuttuğum yere götürmek istiyorum, Livei. Orada onunla birlikte yüzleşsek daha iyi olur." Sözlerindeki ciddiyet içini ürpertiyor. Bir Observer ile yüzleşmek, tehlikeli ve kesinlikle basit bir mesele değil. Mavi şaşkınlıkla “Observer’ı nasıl yakaladın?” diye soruyor. Shisha, hafif bir gururla ve gözlerinde o tanıdık parıltıyla "Aldım saatini, ağzını burnunu kırdım." diyor. Şaşkınlığın yerini hafif bir hayranlık alıyor. Bir Observer’ı yakalamak... bu kesinlikle sıradan bir iş değil. Shisha, durumu daha detaylı anlatmaya başlıyor. "Devrim sırasında karşılaştım onunla. Observer, krala yardım etmeye çalışıyordu. Krala sadık kalmış ama yanlış tarafta savaşıyordu kendisi. Çok direndi ama en sonunda pes etti." Kafede masaya oturmuşken, her kelimenin ardında daha fazla şey saklıymış gibi hissediyorsun. Shisha’nın yakaladığı Observer, Dusha’daki devrim ve krala sadık kalanların yarattığı karmaşa... Tüm bu karışıklığın arkasında neyin yattığını henüz tam olarak anlayamasan da, çok yakında bununla yüzleşeceğini biliyorsun.
O sırada Shisha’nın bakışları Mavi’ye kayıyor. Hafif bir espri tonuyla "İki Neon kullanıcısı bir türlü yan yana gelemedik, nasıl becerdik biz bunu?" diyor. Mavi, onun bu lafına hafifçe gülerek karşılık veriyor. "Namın yeter kardeşim!" Bu kısa ama sıcak diyalog, aralarında sanki yıllardır süren bir dostluğun anlık bir yansıması gibi. Mavi’nin kendinden emin gülümsemesi, Shisha’nın ciddiyetin içinde bile gülmeye yer açabilen yapısıyla uyumlu görünüyor. Yürürken, şehrin sabaha karşı sessiz sokakları sizi bir kafeye doğru yönlendiriyor. Kafenin loş ışıkları altında oturup soluklanıyorsunuz. Shisha, masaya çöküp "Şimdilik çay iyi gider. Yoksa Fødara kokarak cumhurbaşkanının yanına gidersek bizi yıkarlar." diyerek esprili bir tavırla size çay sipariş ediyor. Bu espri biraz olsun seni rahatlatıyor, fakat Shisha’nın bakışlarındaki ciddiyet, huzuru uzun süre hissetmene izin vermiyor. Çaylar gelirken, Shisha aniden derin bir nefes alıyor ve ses tonu daha ciddi bir hal alıyor. Sana bakarak "Bu arada, Dusha’da bir Observer yakaladım." diyor. İlk başta duyduklarına inanamıyorsun. Observer? Dusha’da? Bu durum çok ciddi bir şey olabilir. Kaşlarını hafifçe çatarak bakıyorsun.
Shisha bir an gözlerini kısarak seni inceliyor, ardından anlatmaya başlıyor. "Cumhurbaşkanı ile görüştükten sonra, seni tuttuğum yere götürmek istiyorum, Livei. Orada onunla birlikte yüzleşsek daha iyi olur." Sözlerindeki ciddiyet içini ürpertiyor. Bir Observer ile yüzleşmek, tehlikeli ve kesinlikle basit bir mesele değil. Mavi şaşkınlıkla “Observer’ı nasıl yakaladın?” diye soruyor. Shisha, hafif bir gururla ve gözlerinde o tanıdık parıltıyla "Aldım saatini, ağzını burnunu kırdım." diyor. Şaşkınlığın yerini hafif bir hayranlık alıyor. Bir Observer’ı yakalamak... bu kesinlikle sıradan bir iş değil. Shisha, durumu daha detaylı anlatmaya başlıyor. "Devrim sırasında karşılaştım onunla. Observer, krala yardım etmeye çalışıyordu. Krala sadık kalmış ama yanlış tarafta savaşıyordu kendisi. Çok direndi ama en sonunda pes etti." Kafede masaya oturmuşken, her kelimenin ardında daha fazla şey saklıymış gibi hissediyorsun. Shisha’nın yakaladığı Observer, Dusha’daki devrim ve krala sadık kalanların yarattığı karmaşa... Tüm bu karışıklığın arkasında neyin yattığını henüz tam olarak anlayamasan da, çok yakında bununla yüzleşeceğini biliyorsun.