Re: [Vaka] Er Meydanı

#11
Santin, beni bir daha şaşırtarak yaptığı hamlelerden sonra kalabalığı arkasına alarak dövüş meydanındaki yerini aldı. Kalabalığın ortasında ki bu minik dövüş kulübü üyeleri az önce yaptıkları gibi minik bir konuşma yaptıktan sonra sonunda işi tatlıya bağlayarak kaybedenlerin kazanana içki ısmarlaması konusunda anlaşmaya vardılar. Bu anlaşma sayesinde bal porsuğumuz dövüşü kazanamasa bile içki masasında adamları konuşturarak kavganın sebebini öğrenebiliriz. Ayrıca artık benim varsayımların dışında kavganın neden çıktığı hakkında başka bir kanıt daha bulduk. Doka iddiaya girmeden önce Himota'nın aldığı bir kavga yüzünden kavga etmenin çocukça olduğunu söyledi. Şu anda dediklerini anlamadım ama doğru 1-2 soruyla olayları kolayca aydınlatabiliriz. Açıkçası yeni memurumuz beklediğimden çok daha iyi bir iş çıkardı. Eğer böyle harika işler yapmaya devam ederse konuşma işini yıkmak için Sai'ye yaptığım gibi onu da kullanabilirim. Tabi bunun için biraz daha kendini kanıtlaması lazım ama şu anlık doğru yolda ilerliyor.

Kavga başladıktan sonra bal porsuğumuz diyaframına yumruk yiyerek sersemleyerek rakiplerine karşı bir serzenişte bulundu. Ardından da bana anlamadığım bir el kol hareketi yaptıktan sonra kavgaya kaldığı yerden devam etti. Ne demek istediği hakkında hiçbir fikrim olmasa da görev için canla başla çalıştığı için onu sonuna kadar destekleyeceğim. Şimdilik canı tehlikede olmadığı sürece kavgaya karışmayı planlamıyorum. Üç Himota vatandaşı anlaşıp dövüşürken araya bir başkasının girmesinin hoş olacağını düşünmüyorum. Bu yüzden şimdilik tek başınasın. Umarım istediğin zaferi elde edebilirsin.

Kavga başladıktan sonra kabalıkta bir hareketlilik fark ettim. Neler olduğunu anlamak için baktığım zaman bir kişinin bir yandan şapkasında para toplayıp bir yandan da kurşun kalem ile notlar aldığını gördüm. Anlaşılan birileri üçlü kavgadan nemalanmak istiyor. Kumar oynamak yasak olmasına rağmen oyun bozanlık yaparak kalabalığı kızdırmak istemiyorum. Yine de iddiayı organize eden adamın yüzünü iyice hafızama kazıyacağım. Kavganın sebebini bulup kalabalığı dağıtmaya başlarsak ilk tutuklayacağım adam bu olacak ama şimdilik beklemem gerekiyor.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#12
Olay yerini Tegin ve Santin’e bırakarak adamın peşine takıldım. Baş polis olarak yetki ve liderlik bende olduğu için terk etmem ne kadar doğru olmasa da takım arkadaşlarıma güveniyordum. Herhangi ters bir durum olursa da bütün sorumluluğu üzerime alacaktım. Yine de böyle bir şey olmayacağına inancım tamdı. Hem adamın kaçıp gitmesini izleyemezdim. Tegin kendi ipucunun peşine gitmişken onu takip edecek tek kişi ben kalmıştım. Bu adamda bir numaralar olduğunu hissediyordum. En ufal bir ihtimal de olsa bunun peşinden gidecektim. Şu anlık yapmam gerekenin bu olduğunu düşünüyordum.

Adamın gittiği yere kadar takip ettiğimde kahvehaneye girdiğini gördüm. Direkt olarak peşinden girmeden önce göz ucuyla kapıdan içeriyi yokladım. Birisiyle ya da birileriyle buluşup buluşmadığını teyit etmem gerekiyordu ilk olarak. Kahve bomboştu. Adamdan başka kimse olmadığını anladıktan sonra yavaşça içeri girdim. Adam üzerini giyip çayını yudumladıktan sonra kendi kendine bir şeyler mırıldanmaya başlamıştı. İnsanları galeyana getirip kavgaya teşvik ettiği belli oluyordu sözlerinden ama bir kahvehane kavgasının Himota’nın şanı ile ne alakası olabilirdi. Acaba siyasal bir sebebi mi vardı? Hiimota geçmişten beri savaşçı kimliğiyle öne çıkan bir ulustu. Evet belki de gücü burada geliyordu. Buna benim de bir itirazım yoktu fakat bunu kullanarak adaletten uzaklaşan insanların sayısı da azımsanmayacak seviyedeydi. Peki bu adamın amacı neydi? Birileri biçin mi yapıyordu bunu? Öğrenmek için daha fazla beklemeye gerek yoktu sanırım. Kahvehanenin kapısını kapatarak adamın yanına yöneldim.

Bir sandalye çekip adamın karşısına oturup direkt lafa girecektim. “İsteyerek kulak misafiri olduğumu söyleyebilirm ama Himota’yı şanına kavuşturma fikri ilgimi çekti açıkçası. Sanırım bunula ilgili planlarınız da var. Fakat dışarıdaki kavganın bununla ilgisini tam çözemedim. Bu kargaşanın sebebi nedir?” diyecektim. Adam polis olduğumu bildiğinden onu kandıramazdım fakat iyi polisi oynayarak biraz huyuna giderek ağzından laf alabilirdim belki. En azından ilk olarak denemem gereken şeyin bu olduğunu düşünüyordum.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#13
Himota'nın Bal Porsuğu'na başlangıç yemeği olarak diyaframa yumruk yediren Doka "Bu daha hiçbir şey!" diyerek Santin'in yorumuna karşılık veriyor. Santin hızlı el hareketleri ile takım arkadaşına sinyal verdikten sonra dikkatini dövüşe vermeye başlıyor. Rakiplerine boy gösterisi yapmak adına şarap sevdiğini belirten Santin sola doğru eğilerek Bidan'ın saldırısında kaçınıyor. Doka, Bidan'ın saldırısından ötürü Santin'e doğru yalpalıyor ve bir de Santin'den böbreğe yumruk yiyor. Santin'in içinde kalan ukteyi kednine özgün bir deyim ile çıkartırken Bidan'la da ilgilenmeyi ihmâl etmiyor. Bacağa bir tekme Bidan'ı buluyor fakat Bidan kıvrak davranıp yumruğun etrafında dönerek Santin'e yandan bir diz darbesi çakıyor. Darbenin etkisi ile Santin o yöne doğru bükülüp diz çöküyor. Doka durumdan yararlanarak Bidan'ın kafasına yandan dirsek ile vuruyor. Ardından bileğinden tutup kendi çekerek gövdesine tekme atıyor. Darbe ile eğilen Bidan, sinirle Doka'nın midesine yumruğunu geçiriyor ve iyice itiyor. Acı ile inleyen Doka iki büklüm kalıyor ve Bidan da ense köküne dirseğini indirerek Doka'yı yere seriyor. Ardından derin bir nefes alıp yana tükürüyor ve Santin'e doğru ilerliyor. Gözleri çakmak çakmak yanıyor. Santin'in rakipleri alelade kişiler olmadıklarını kanıtladılar. Kendisini kanıtlama sırası Santin'de. Santin hazır diz çökmüş iken kafasına bir tekme için hazırlanıyor Bidan. Santin'in seçenekleri çok ama önemli olan gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceği.

Tegin bir yandan durumu inceliyor, öte yandan ilerleyen zamanlarda arkasına sağlama alabileceğinden emin oluyor. Takım arkadaşının sinyalini anlamakta güçlük çekse de az çok kavrıyor ne demek istediğini. Ardından gözlerini kumarın sorumlusuna dikiyor. Yetişkin bir birey. Saçları siyah, gözleri kahve, üzerinde gömlek üstüne yelek var. Altında koyu bir pantolon ve kundra. Bileğinde ise sarı bir saat. Herkesin varsayımlarını not defterine kaydetip paralarını kebine toplamaya devam ediyor. Bidan'ın ani yükselişi söylenmelere ve iddiasını değiştirmek isteyenlere yol açıyor fakat nafile. "Yapılan iddia dövüş sırasında değiştirelemez. Çocuk gibi davranmayı kesin!" Şikâyetçileri dizginledikten sonra saatine bakıyor ve kendi kendine mırıldanıyor. Kalabalık içinde gezmeye devam ederek Tegin'e rastlıyor. "Donte! Ba kebin riro?" dedikten sonra gülüyor ve elini Tegin'in omzuna koyuyor. "Benden sana bir tavsiye. Bidan'a yatır. Yükseliş İni'nin eski amansızlarından o. Hâlâ paslanmamış." Bunları dedikten sonra bir iki adım açılıp kebini uzatıyor.

Başpolis Sai, takımına olan güveni ile olay yerini terk edip şüpheli saydığı kişinin peşine takılıyor. Kahvehaneye kadar takp ettiği kişinin sözlerini aklında tartıyor. Himota kültürü ile Himotalıları bağdaştırıyor. Toplum bilimsel bir iç yolculuktan sonra içeriye girip ardında kapıyı kapatıyor. Barışçıl bi şekilde adamın karşısındaki masaya oturuyor ve kozunu oynuyor. Meraklı polis kozu. Karşısındaki kişiyi paylaşıma teşvik etme ve umut verme hareketi. Adam önce artık uzakta kalmış olay yerine doğru bakıyor sonra. Bileğindeki sarı saate bakıp oturuyor. "Meba." dedikten sonra sandalyey kalkmaya hazır şekilde oturuyor ve konuşmaya başlıyor. "Sizin gibi gençliğinin baharındaki bir polis memuru bilmez fakat Himota hasta. Dışarıdan mikrop kaptı ve bunun farkında bile değil. Yüreği zarla zorla atıyor. Aklı olması gereken yerde değil. Evet, bedeni sağlam ama onu da çürümeye terk etmiş bulunmakta. Eski şanından eser yok şimdi! Tihami'yi egemenliği altına alabilirdi ama almadı. Pakt görüşmesinde demir yumruğu ile söz geçirebilirdi ama geçirmedi. Bombinab şehrinde ızdırap çeken çocuklarını kurtarabilirdi ama kurtarmadı. Gotoe Ododeren! İmparator zayıfladı. Eskiden yüreği gümbür gümbür atıyordu. Ağzını açtığında gök gürlüyordu. Şimdi? Bin mekan be. Sadece geçmişin bir gölgesi. Elindeki bütün fırsatları teker teker çöpe atmakla meşgûl. Söylesenize memurum, Ulusunuz her geçen gün geberirken seyirci kalacak kadar aşağılık mısınız? Bence değilsiniz. Tıpkı herkes gibi. Tek yapılması gereken geç olmadan harekete geçmek. Hepsi bu." Eleman yüreğini masaya döktükten sonra saatine bakıyor ve ayağı kalkıyor şapkasıyla Sai'ye selam veriyor ve uzaklaşmaya başlıyor. Sai az önce Himota'nın bilinmeyen bir yüzünü gördü. Güneş gibi ışık saçan bu vatan arında uzun bir gölge saklıyor. Peki, Sai ne yapacak? Güneşin vurduğu yerde mi kalacak? Gölgeye mi adım atacak?

Re: [Vaka] Er Meydanı

#15
Adamın anlattıklarını dikkatlice dinlemeye başlamıştım. Söyledikleri arasından bir şey kaçırmak istemiyordum açıkçası. Yapmak istediğini, planladıklarını kelimelerinden yakalamaya çalışıyordum. Sözlerine bakılırsa Himota’nın seki günlerini özlemiş bir vatansever gibi görünüyordu. Acaba o kadar masum muydu? Konuşması ilerledikçe daha da agresifleşiyordu. Biraz da karşısındakini harekete geçirmek ister gibi bir tavrı vardı sanki. “Harekete geçmek” derken neden bahsediyor? Peki insanlara neyi empoze toplamaya çalışıyor? İmparatoru uyandırmayı mı? Yoksa bir darbe hareketini mi? Ülkenin insan topluluğundan memnun olmayan biri olarak yönetim şeklinden rahatsızlığını bu kadar dile getirmesinin öylesine bir hareket olmadığını söyleyebilirdim. Belki kendince haklılık payı da olabilirdi fakat ülkeyi yanlışa sürükleyecek hareketleri engellemek de bizim görevimizdi.

Adamın acelesi var gibi görünüyordu fakat benim işim henüz bitmemişti onunla. Daha istediğim cevabı bile alamamıştım. Dışarıdaki kavganın açıklamasını yapmıyordu söyledikleri. Ayrıca asıl amacının ne olduğunu da öğrenmek istiyordum. Tegin ve Santin’den bu kadar kopmam ne kadar doğruydu bilmiyorum ama bu adamdan bir şeyler çıkacağı hissi giderek artıyordu içimde. Umarım da yanılmazdım. Oturduğum yerden hiç kalkmadan “Peki dışarıdaki kavga..? Sizin anlattıklarınız yüzünden, siyasi bir nedenden ötürü başladığını varsayıyorum. Eğer öyle değilse beni düzeltin. Halkı kutuplaştırarak amacınıza ulaşabileceğinizi düşünüyor musunuz? Bahsettiğiniz ruhu bu şekilde uyandırmak bana garip geldi çünkü.” diyecektim selamından sonra. Anlattığı gibi bir amaca mı hizmet ediyordu yoksa sadece insanları kaosa sürüklemeye mi çalışıyordu. Dışarıdaki kavgayla bir bağlantısı olduğunu düşünerek söyleyecektim bunları. Bundan sonrasında ise aceleyle nereye gittiği kalıyordu. Eğer çıkıp giderse yine gizlice onu takip etmeye başlayacaktım. Acaba bu işte başka birileri de var mıydı?
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#16
Meydanda ki kavga tüm hızıyla devam ederken dikkatli bir şekilde yasadışı bahis düzenleyen adamı incelemeye başladım. Kısa süreli bir gözlemin sonunda saç renginden taktığı saate kadar üzerinde ki her şeyi hafızama kazımayı başardım. Eğer olaylar büyür ve bir şekilde kaçmayı başarabilirse bile bu detaylar sayesinde onu kolayca yakalayabileceğimizi düşünüyorum. Tabi bir şekilde ismini öğrenebilirsem en kötü durum senaryomda adama ulaşmam çok daha kolay olur. Ancak bu önemli bilgiyi öğrenebilmem için ne yazık ki adamla minik bir sohbet başlatmam gerekiyor. Son zamanlarda Sai ile yapmak zorunda kaldığım tek tük konuşmalar bile bana fazlasıyla yeterli geliyorken hiç tanımadığım birisiyle sohbet etme fikri beni geriyor. Yine de görevin akıbeti için kendimi zorlamak zorunda kalabilirim. Sonuçta söz konusu Himota ise gerisi teferruat.

Kara kara adamla nasıl sohbet başlatacağımı düşünürken adam bir anda kalabalığı yararak yanıma gelip benimle konuşmaya başladı. Beni büyük bir zahmetten kurtardığı için müteşekkir olsam da yaşanan son gelişmeler hiç hoşuma gitmemeye başladı. Bunun başlıca sebebi kalabalığın son gelişmelerden sonra yavaş yavaş huzursuzlanmaya başlaması. Önceden sadece bir tarafı destekleyen gruplar artık işin içine para girdiği için olayı çok daha ciddiye almaya başladılar. Ayrıca kavga edenlerin geçmişleri açığa çıktıkça kandırıldıklarını düşünmeye başladıkları için şikayetler baş göstermeye başladı. Bahisçide insanların bu şikayetlerini umursamadan kestirip atarak sorunu körüklemiş oldu. Belki de bu kumar organizasyonun amacı başından beri bu olabilir. Himota da her zaman kavgalar olur ama artık bu basit bir kavga olmaktan çıktı. Gözlerimin önünde sanki içinde bulunduğum yolcu gemisi büyük bir buz dağına çarptı. Şimdilik kimse azıcık suyu sorun etmese de eninde sonunda gemi batacak. O zaman kalabalık batan gemiden kurtulmak için nasıl bir tepki verecek merak ediyorum. Çünkü bahisçi arkadaş dediklerinde haklı olsa da bu kaotik ortamda herkesin kaybetmeyi olgunca karşılayabileceğini sanmıyorum.

Ortalık karışmaya başlamışken yeni arkadaşım yanıma gelerek kısa bir selam verip ardından da paramı Bidan'a yatırmamı önerdi. Bu dostane bir tavsiye gibi görünse de altında farklı sebepler yattığından eminim. Kalabalığın arasından özellikle benim yanıma gelmesi bile başlı başına şüpheli bir hareket. Ayrıca yanıma gelmeden önce saatine bakarak kendi kendine bir şeyler mırıldandığını fark ettim. Bana kalırsa bu bahis olayı sadece ortalığı daha da kızıştırmak için yapılmış bir organizasyon. Bu sayede dostane bir maçı büyük bir kavgaya dönüştürmeye çalışıyorlar. Çalışıyorlar diyorum çünkü arkadaşın yalnız olduğunu düşünmüyorum. Buraya geldikten sonra Santin yüzünden çok dikkat çektiğimiz için bahisçinin arkadaşları tarafından izlendiğimi düşünüyorum. Bu sayede nerede olduğumu kolay bir şekilde bulabildi. Bu bilgiyi de büyük ihtimalle taktığı saat sayesinde öğrendi. Saat, bir çeşit telsiz yada onun gibi bir haberleşme aracı olabilir. Adamların kullandığı ekipmanlara bakarsak bunlar basit bir kumar çetesi değiller. Benim yanıma gelmelerinin nedeni ise büyük ihtimalle ortalık karıştıktan sonra tüm suçu benim üstüme yıkmak istemleri. Bu sayede halk ve polisi karşı karşıya getirecekler.

İyice düşündükten sonra ne yapmam gerektiğine karar verdim. Kalabalığın zarar görmemesi için kendimi feda etmem gerekiyor. Bugün sandığımdan çok daha zorlu olacak. İlk olarak adama gülümsedikten sonra kalabalığın desteğini almak için "Gerekli bilgileri paylaşmadığın için bu kumar geçersizdir. Himota'nın saygıdeğer vatandaşlarını kandırmana göz yumamam." diye herkesin duyabileceği şekilde bağırarak adamı tutuklamaya çalışacağım. Eğer tutuklamada başarılı olursam hemen taktığı saati ve not defterini alıp incelemeye başlayacağım.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#17
Yaptığım planlarla ilgili ufak sıkıntılarım vardı. İlk hedefimi gerçekleştirip Bidan’ın saldırısından kaçıp aynı zaman da ona bir yumruk indirebilmiştim. Fakat diğer gerçekleştirmek istediğim hamlemi maalesef tam anlamıyla yapamamıştım. Ayrıca planımı yapamamakla kalmayıp üstüne yine darbe almıştım. Sonuç olarak hayal ettiğim yerden bambaşka bir yerde yere çökmüş haldeydim. Daha doğrusu yere çöktürülmüş bir haldeydim. Üstelik Bidan bununla yetinmemiş olacaktı ki hala üzerime doğru gelmeye devam ediyordu. Elbet de tüm bu hengamenin içerisinde mükemmel şekilde doğru stratejiler ve hamlelerle istediğim sonuçlarını alacağımdan neredeyse emindim.

Yere çökmüş haldeyken kısa bir süre bulunduğum konumu ve diğer ikilinin hareketlerine baktıktan sonra içimden ‘’ Sanırım bunlar beni fena dövecekler ‘’ dedim. Tabii ki bu umutsuzluğum 0,5 mini saniye kadar sürdü. Her zaman yaptığım gibi dahiyane bir plan bulup bu ikiliyi alt edeceğimi düşünüyor ve umuyordum…

Bulunduğum konum da Dokan için endişelenmeme gerek yok gibi görüyordu. Bidan’dan aldığı darbeler son derece sert görünüyordu. Gerçi bu yaratıkların nasıl bir vücutları var kestirmek zordu. O yüzden şimdilik Dokan’ın önceliği yok gibi düşünüp üzerime gelen sinirli Bidan’ı halletmeye odaklansam daha iyi olacaktı. Diz çökmüş bir pozisyon da olduğum için hamle yapabileceği fazla bir açıklığım yoktu. Ayrıca bulunduğum pozisyondan dolayı yumruk atma eylemini de yapabilecek gibi görünmüyordu. Bu yüzden ne yapacaksa bacaklarını kullanarak yapabilir gibime geliyordu. Buna göre bir plan yapmam gerekliydi. Kısıtla zaman diliminde ne yapabileceğimi düşünmeye başladım. Birden bile aklıma son derece güzel olduğunu düşündüğüm bir fikir geldi. Bidan’ın daha da yakınıma girmesini bekleyecektim. Bana bir hamle yapabilecek kadar yaklaşmasına müsaade edecektim. Bidan bana saldırmadan önce olanca gücümle onun hayalarına bir yumruk atacaktım. Eğer bu hamlem başarılısı olursa sonrasında diz çökmüş pozisyonda olan Bidan’a kafasına dizimle vurmayı deneyecektim
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#18
Adamı dinledikten sonra sır perdesinin ardını görebilmek için karşılık veriyor. Sözlerindeki iğneleme her ne kadar şevk kırıcı olsa da, merak duygusunu da barındırıyor. Adam, sanki birinin onu sorgulamasını bekliyormuş gibi istekli bakışlarla Sai'nin merağını gideriyor. "Klasik iğneleyici memur sorgulaması mı? Gerçekten mi? Ben bunu 45 yaşında kültürsüz bir memurdan beklerdim. Sizin gibi genç ve gelecek dolu bir polisten değil. Yine de, arkadaşlarınız kendi özgür iradenizle ayrı düşüp peşimden geldiniz. Sırf öğrenmek için. Buna saygı duyuyorum açıkçası. Size bir öneride bulunmama izin verin. Elinizde bir kanıt veya ipucu olmadan başkalarını suçlamayın lütfen. Siz Himota'yı temsil ediyorsunuz. Yanlışınız sadece sizin yanlışınız değil, Himota'nın yanlışı olur. Kavgaya gelince, kişioğlu yarım bardak bir su yüzünden bile kavgaya tutuşabilir. Yarısı dolu mu? yoksa, yarısı boş mu?" Adam Sai'nin gözlerinin içine bakıyor. "Çakmak çakmak bakan gözlerinizde gençlik ateşini görüyorum. Daha acemisiniz belki fakat kesinlikle potansiyeliniz var. Size yardım elimi uzatayım. Kavganın çıkma nedeni Pisan Higenadon'un Pakt görüşmesinde aldığı Himota'yı küçük düşürücü karardı. Gencinden yaşlısına kadar, o kadar kandaşımızın yabancı topraklarda can verdiği çatışmalar sonrasında düşmana en başından beri elde etmek istediğini kendi elleri ile verdi." Adam bir an sinirine yenik düşüp duvarı yumrukladı ve yumruğu duvarı delip geçti. Elini çektiğinde ise elinin demirden olduğunu gördün. Adam bütün öfkesini kusmaya başladı. "Bu kutlu toprakların kutlu çocukları bir hiç uğruna geberdi! Geride kalan aileleri bir hiç uğruna kan ağladı! Biz niye Tihami'de savaş verdik? Madem istediklerini elleriyle verecekti, neden bu olanlara izin verdi? Sağ kalanlar ya sakat ya da akıl sağlığı bozuk! O ciğeri beş para etmez ihtiyar o tahta oturduğu sürece Himota'yı kaybetmeye devam edeceğiz!" Feryat figan konuşan adam son sözlerinde ağlamaya başladı. Yanaklarından gözyaşları süzülürken hâlâ öfke ile bakıyordu. Ağladığını fark edince cebinden bir peçete çıkardı ve gözyaşlarını sildi. Derin bir nefes aldı ve kendisine çeki düzen verdi. Sai'ye son sözleri "Esen kalın." oldu. Adam hızlı ve sert adımlarla kahvehaneden çıkıp uzaklaşmaya başladı. Şaşkınlıkla olduğun yerde kalakalıyorsun. Bir yetişkinin belki de ilk defa bu denli öfke ile ağladığına tanıklık ettin. Olanları sindirmeye çalışırken boğazının düğümlenmiş olduğunu farkediyorsun. İçinden bir ses bu adamı kesinlikle bir daha göreceğini söylüyor.

Kafandaki sinsi planı uygulamaya koyuyor ve hamleni yapıyorsun. Kalabalık seni net şekilde duyuyor ve bir gözleri hâlâ dövüşteyken diğer gözleri ile sana ve kumarbaz bakıyorlar. "Ne eksik bilgisi bu, kardeşim?" "Sen bizi mi koparıyorsun lan, sığır?" "O paraları gün yüzü görmeyen bir yere doldurmadan önce konuşsan iyi olur!" Kalabalık başarılı şekilde kışkırtılıyor. Bir anda herkes ağırdan ağırdan kumarbazın etrafını sarmaya başlıyor. Kumarbaz önce kalabalığa bakıyor. Ardından sana dönüp sinirli bir bakışla "Oyunbozanlığı kimse sevmez, ufaklık." diyor ve tekrar, bu sefer gülümseyerek, kalabalığa dönüyor. "Beyler, beyler, lütfen, yanlış anlaşılmaya kapılmayın. Hepimiz Doka ile Bidan'ı tanıyoruz. Hepimiz kaç kere Yükseliş ininde şanlarına tanıklık ettik. " Kumarbaz haklıydı fakat kalabalık içeriğini bilmediği ve kendilerinin zararda olduğu bir söz duymuştu. Bu onların akıllarına şüphe tohumu ekilmesine yetiyordu. Kumarbaz kendi açıklamaya çalışıyor fakat etrafını saran kalabalığı ikna edemiyor. Herkes ardı ardına sesini yükseltirken herkese cevap yetiştirmekte zorlanıyor. kendisini açıklamasına fırsat verseler ikna edecek ama bu olacak gibi durmuyor. Ortalığı ayağı kaldırma fikrin işe yaramış gözüküyor. Kılını bile kıpırdatmadan görevini yerine getirebilmenin rahatlığıyla gülümsüyorsun. Tam o sırada bu küçük planı altüst edecek bir olay oluyor ve bu olay hiç beklenmedik bir sonuca varıyor.

Sen... Sen gerçekten bunu yapmamalıydın...
Bidan'ın hayalarına yumruk attıktan sonra Bidan acı dolu bir ses çıkarıyor ve bacaklarını çapraz şekilde kırmak ve öne doğru eğilmek zorunda kalıyor. Suratına dizini geçiriyorsun ve onu sırtüstü yere seriyorsunuz. Burnu hafiften kanıyor ama yumurtalıkları o kadar acıyor burnuyla ilgilenmeyi bırak, nefes bile almakta güçlük çekiyor. Bidan'ın acı dolu haykırışıyla herkese bir titreme geliyor ve tüyleri diken diken oluyor. Sese doğru döndüklerinde ise Bidan'ı acınası bir şekilde kıvrılmış önünü tutarken buluyorlar. Herkesin bakışları hızla soğuyarak buz kesiliyor. Bakışlarında adeta soğuk bir ateş oluşuyor. Doka, Bidan'ın acı dolu sesini duyunca zorla ayağı kalkyor ve olanlara tanık ediyor. Suratında korkunç bir öfke ile gözlerinin içine bakarak sana doğru geliyor. Yetişkin birinin bu denli sert bir bakışı karşısında içini az sonra babasından azar yiyecek çocuk korkusu dolduruyor. Doka sana yaklaştığında suratına tükürüyor ve diz çöküp arkadaşı ile konuşmaya başlıyor. Kumarbaz kalabalığın arasında geçe geçe olay yerine varıyor. Doka'nın Bidan ile ilgilendiğini ve senin suratına tükürüldüğünü görüyor. Etrafındakilere ve Doka'ya "Düşündüğüm şey mi oldu?" bakışı atıyor ve herkesten "Evet." anlamına gelen kafa hareketi ile onay alıyor. Ardından sana dönüyor. Suratında öfkeden ziyade tiksinme ve üzüntü var. Gözleriyle seni yargılıyor. Gittikçe sinirlenip sana doğru yürümeye başlıyor fakat sana vardığında Doka onu durduruyor. "Değmez." demekle yetiniyor Doka. Kumarbaz, Bidan'a baktıktan sonra arkasına dönüp kalabalığa dönüyor. Birkaç adım sonra kafasını sana çeviriyor ve senin olduğun tarafa doğru yere tükürüyor. Kalabalığın karşısına gelince konuşmaya başlıyor. "Sevgili yurttaşlarım, beni dinleyin. Bu ciğeri beş para etmez aşağılık velet Himota onurunu ayaklar altına aldı! Asla kabul edilemez iğrenç bir davranış göstererek er meydanına kara bir leke sürdü! Hepiniz sırayla yanıma gelin. Paralarınızı geri veriyorum. Böyle alçakça bir olaydan para kazanırsak ne atalarımızın ne de birbirimizin suratına bakacak yüzümüz kalır." Kumarbaz not defterini çıkarıyor ve aldığı notlara göre herkese parasını geri veriyor. Bu sırada kendi kendine söylenmeye başlıyor. "Koskoca Himota Polis Teşkilat'ının geldiği duruma bak. Her önüne geleni alıyor anlaşılan." Bir başkası ona katılıyor. "Eskiden polis olmak için insanlar kıçını yırtıyordu. Daha doğru düzgün tıraş olmuyor diye polislikten olanlar vardı." Bir başkası daha söze giriyor. "Biz yarınımızı bu gençlere mi devredeceğiz yani? Yenilmeye başladığı gibi... Neyse..." Ardından bir başkası daha. "Sana da, seni polis yapana da lanet olsun! Sizi kim denetliyor be?" Kumarbaz söze giriyor. "Kimse denetlemiyor üstat, Teşkilat başkanın sikinde değil. Hele İmparatorun hiç sikinde değil. Anca laf!" Arkalardan birinin sesi yükseliyor. "Hiçbir şey eskisi gibi değil zaten. Eskiden İmparator bizzat kendi ilgileniyordu. Şimdi iyice saldı." Konu İmparatoru eleştirmeye gelince herkes birbirinden cesaret alıp eleştirmeye başlıyor. "Yanlış anlaşılmasın ama Tihami olayından sonra benden o adama sevgi saygı beklemeyin." "Benim amcamın oğlu Tihami'de şehit düştü. Sırf Tihami bölünmesin diye. Sonuç? İmparator kendi eliyle takdim etti beyefendiye!" Son sözü kumarbaz söylüyor. [/b]"Beyler, hepimiz ülkenin ne kadar rezalet bir duruma düştüğünü çok iyi biliyoruz. Burada hepimizin bildiklerini tekrar etmekle bir yere varamayız. Ortada bir sorun varsa durmadan sorunun ne kadar kötü olduğunu söyleyerek değil sorunu çözmek adına eyleme geçerek halletmeliyiz. Böyle diyorum ama İmparatora şikayetlerimizi belirtsek hepimizin kellesini alır."[/b] Kumarbazın son noktayı koyması üzerine herkes canı sıkkın bir tavırla ona hak vermeden edemedi. Herkes parasını aldıktan sonra evlere dağılıyorlar. tatları kalmadı sonuçta. Kumarbaz, Doka ile Bidan'ın yanına varıyor ve Doka ile beraber Bidan'ı omuzlayıp yakınlardaki bir hastaneye doğru yol alıyorlar. Olay yerinde sadece sen ve Tegin kalıyorsunuz. Diyecek veya yapacak hiçbir şey yok. Geriye sadece Başpolis memurunuz ile buluşup ona rapor vermek kalıyor.

Re: [Vaka] Er Meydanı

#19
Sözlerim adama iğneleyici gelmiş olsa da aslında aklımdan geçenleri yönlendirmiştim direkt olarak. Dedektiflik oynayarak ağzından laf almaya çalışmakla zaman kaybedemezdim. Bu adamın bir derdi olduğu belliydi ve bunu dışarıdaki olayla bağlantılı olduğunu düşünmüştüm. Zaten yanılıyorsam da bir şey kaybetmeyecektim. Sadece ihtiyacım olanı bir an önce alıp Tegin ve Santin’in yanına dönmek istiyordum açıkçası. Bir yandan aklım oradaydı. BU nedenle adamın söylediklerini de kesmeden dinleyecektim sadece.

Birkaç öğüt cümlesinden sonra dışarıdaki kavgayla ilgili konuşmaya başlamıştı adam. Siyasi bir sebepten kaynaklandığı konusunda tahminim doğruydu en azından. Hala bu adamın parmağının olduğu ile ilgili şüphelerim olsa da söylediklerinde mantıksız bir şey yoktu. Himota halkının bu durumdan rahatsız olması hiç şaşırtıcı değildi benim için. Bu son olayların pakt muhaliflerini daha da ateşlemesi kaçınılmazdı zaten. İnsanların orada neler yaşandığını bilmeden işin diplomatik tarafını tartışmaları da beni sinirlendiriyordu. Kararın Himota’yı küçük düşürdüğünü düşünüyor olabilirlerdi fakat asıl küçük düşürülmeyi biz yaşamıştık. Çaresizlik, ne yapacağını bilememek, son gücünle savaşmak… gözlerimizin önünde ölen insanlar için üzülmeye fırsatımız bile olmamıştı. Hiçbir şey yapamıyorduk. Belki de Stefaw Dudshes ve atlı birlikleri olmasa hepimiz ölmüştük bile. O nükleer patlamanın sonrasında göz göre göre ölüme gönderilen biri olarak belki de en çok benim karşı çıkmam gerekiyordu da bu karara. Fakat biz Himota halkının birbirine girmesi için vermemiştik bu savaşı.

Sözlerine devam ederken adam bir sinirle duvarı yumruklamıştı. Demir elementi kullanıcısı mıydı? İşte buna şaşırmıştım. Yine de bunu belli etmeyerek sakinliğimi koruyacaktım. Adamın söylediklerini anlamlandırmamı sağlıyordu bu. Attığı yumruk adamı sakinleştirmemiş aksine daha da sinirli bir şekilde konuşmasına devam etmişti. Az önce genel düşünceleri dile getirir gibiyken şimdi kendi düşüncelerini kusuyor gibiydi. Her ne kadar bu tür konuşmalarda hemen gaza gelmesem de söyledikleri savaşın ortasından beri kafamı kurcalayan şeylerdi ama ne yazık ki ne yapacağımı bilmiyordum. Görevime devam etmekten başka…

Sözlerini bitirdikten sonra ağlamaya başlayan adam yaşlarını silmek için mendil çıkardığında “Biliyorum. Oradaydım.” diyebildim sadece. Birdenbire tüm duygularını boşaltmıştı sanki. Çok iyi bir oyunu değilse eğer gerçekten hissettiklerini dökmüştü cümlelerine. Adamın durumu beni etkilese de kendime gelip olay yerine dönmem gerekiyordu. Diğerlerinin ne yaptığını merak ediyordum bir yandan da. Umarım durumu idare edebilmişlerdir.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#20
Kalabalığı kışkırtma planım başarılı oldu. Benim için zor olsa da kurduğum iki üç cümle sayesinde halkın gücümü arkama almayı başardım. Paralarını kaptıran adamlar gerçekleri duyduktan sonra bir yandan kumarbaza küfürler yağdırıp bir yandan da etrafını çevirmeye başladı. Sonunda kendimi zorlamamın meyvesini alacağım ve aynı zamanda görevde ilerleme kat edebildiğim için mutluyum. Her şey iyi gitmeye başlamışken ne yazık ki bu mutluluğum uzun sürmedi. Yeni elemanımız hiç beklemediğim bir hamle yaparak bütün planlarımı altüst etti.

Çiçeği burnunda polis memurumuz dövüş sırasında kendini çok kaptırdığı için rakibinin hayalarına vurdu. Bu hamlesinden sonra bir anda ortalıkta soğuk rüzgarlar esmeye başladı. Doka, olanları gördükten sonra hemen kavgayı bırakıp acı içinde kıvranan arkadaşının yanına gitti. Tüm bunları izleyen köşeye sıkışan kumarbaz ise hemen harekete geçerek kalabalığa seslenerek paralarını geri vereceğini söyleyip Santin’in yaptığı hareketin ne kadar korkunç olduğu hakkında konuşmaya başladı. Ayrıca paraları iade ederken de polis teşkilatımız hakkında ileri geri konuşmaya başladı. Ondan cesaret alan halk da aynı şekilde hep bir ağızdan söylenmeye başladılar. Oyuna iyi bir başlangıç yapsam da anlaşılan artık kazanmam için bir şansım kalmadı. Kumarbazın bu kadar kolay bir şekilde kaçmasına göz yummak istesem de halkı karşıma almak istemiyorum. Bu yüzden yaptığım en iyi şeyi yapıp sessizce kalabalığın uzaklaşmasını bekledim.

Kalabalık uzaklaştıktan ilk günden çok şey yaşayan miçomuzun yanına gittim. Daha önce benim bile başıma gelmeyen şeyler yaşadığı için ona destek olmam gerekiyor. Kalabalığın ona dediği şeyler yüzünden mesleğinden soğumasını istemiyorum. Bugün başına gelen şeylerde hiçbir suçu olduğunu düşünmüyorum. Yapabileceği en iyi şekilde iki deneyimli dövüşçü karşısında korkusuz bir şekilde sahneye çıkarak elinden geleni yaptı. Yaptığı son hamle yüzünden tepki çekse de gerçek bir savaşta kimsenin böyle ayrıntılara takılacağını düşünmüyorum. Eline silah bile almamış kişilerin bu ülke için canını ortaya koyan birini ağır bir şekilde eleştirmelerini de doğru bulmuyorum. Ayrıca ne kadar gaza gelmiş olsalar da imparator hakkında ileri geri konuşmaları hiç doğru değil. Kalabalıktaki herkesin bu görüşü desteklediğinden emin olsaydım hiç kimsenin buradan gitmesine izin vermeyecektim. Her ne kadar başkası tarafından manipüle edilseler bile geçmemeleri gereken bir sınırları var. Tüm bunlara neden olan kişiyi de unutmadım. Kumarbaz. Umarım onunla bir daha karşılaşabiliriz.

Santin’in yanına gittikten sonra elimi omzuna koyarak ona yanında olduğumu hissettirmek istedim. Ardından kendine gelmesi için ona biraz süre verdikten sonra Sai’nin gittiği yola doğru yürümeye başlayacağım. Zor yoldan da olsa görevi tamamladık. Kalabalığı sorun çıkarmadan dağıttık ama bu süreçte başımıza gelenleri ve kumarbaz gibi tehlikeli bir adamın etrafta dolaştığından haberi olması gerekiyor. Bu yüzden başımıza gelenleri ona rapor etmemiz lazım.
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Şehir Merkezi”

cron