Friks aşk hikayesini anlattıktan sonra hayretle yattığı yerden doğrulup ona şaşkınlıkla bakmaya başladı Livei. Ne cevap verse bilememişti. Bir değil, iki kişiyle aldatılmak... Birini neden aldatırdı ki bir insan? Aşıkken zaten gözün kimseyi romantik ve cinsel anlamda görmüyordu. Aşık değilken de birlikteliği sürdürmenin manası neydi? Aynı anda birden fazla kişiye aşık olmak mümkün müydü? Kot'u düşündü genç kız. Mavi'den hoşlandığı halde kendisi ile de cinsellik yaşamak istemişti. Belki de bazı insanlar böyleydiler. Kimileri tek eşli geliyordu bu dünyaya, kimilerine yetmiyordu bir kişi. Belki de yeterince iyi sevemiyorlardı, sevmemek için başkalarına yöneliyorlardı. Belki kapatmaya çalıştıkları bir boşluk, saklamaya çalıştıkları bir kırılgan noktaları vardı. Ne olursa olsun, başkasına acı çektirmeleri için haklı bir sebep değildi bu. Yatağa tekrar yatıp yüzünü Friks'e doğru döndü. "Sevdiğin insanın seni, senin onu sevdiğin kadar sevmemesi çok acı veriyor gerçekten." dedi hüzünle. "Keşke bu konuda senin kadar güçlü olabilseydim. Ben de bir daha aşık olmak istemiyorum. Aşık değilken çok mutluydum. Benim için sadece bir meraktan ibaretti. Ama şu an yaşadığım şey her ne ise, çok acı verici. Keşke gitse ve bir daha geri gelmese. Ancak içimde bir taraf var ki, aynı şeyleri yeniden yaşamak istiyor. O duyguyu tekrar tatmak istiyor. Onu susturamıyorum." Yeniden sırtüstü döndü ve tavanı izlemeye başladı. Duyguları hakkında ilk kez bu kadar cesur konuşuyor ve kendisini açıyordu. Belki de konuşabilmeye başlaması atlatıyor olduğunun bir göstergesiydi. Yine de bu konuda biraz daha yorum yaparsa ağlayabilirdi.
Maskeli adamdan bahsetmeye başladıkları anda tepeden tırnağa bütün vücudunu bir ürpertinin kapladığını hissetti. Friks'in anlattıklarını sessizce dinlerken başını salladı ve bir daha bu konuyu kurcalamama konusunda kendisine bir söz verdi. Alakası olmadığı sürece didiklememesi gereken şeyler dönüyordu. Kızıl Kan Cemiyeti dedikleri örgüt, o kadar da hafife alınacak bir örgüt değildi anlaşılan. Patronun ve Mavi'nin yüzünde beliren ifadeyi hatırlayınca kalbini bir korku kapladı. Tam olarak ne ile mücadele ediyorlardı? Mavi'nin kaçırıldığı güne geri gitti zihninde. Mavi'nin babasını öldüren adam da o olmalıydı, yoksa Mavi babasını ondan geri istemezdi. Friks'in adamı tehdit etmesi ve Shira'nın onu durdurmaya çalışmasını hatırladı. Epey duygusal ama cesurca bir davranıştı. Livei o gün aptalca bir şey yapmadığı için sevindi. Kendisine bir şey olması umurunda değildi ancak ailesine, arkadaşlarına veya örgütten birilerine bir şey olması durumunda buna dayanamazdı.
Friks'in diğer tarafa dönmesi ile birlikte başını ona doğru çevirdi. Uyuyacaktı. "İyi geceler." dedi Livei sevecen bir tonda. Kısa bir sessizliğin ardından Friks, ilişkisinden beridir ilk kez bir kadınla aynı yatakta yattığını söylemişti. Sahi, düşününce... Livei de en son Bok ile birlikte uyumuştu. Bu durumu onunla kıyaslamak mümkün değildi elbette. Genç kız Friks'in bu söylediğini duyunca kıkırdadı. "Bir kadın dediğin kişi benim gerçi. Ama anlıyorum, ben de aynı durumdayım." dedikten sonra sırtını Friks'e döndü. Friks uykuya dalana kadar onun nefes seslerini dinledi. Bu hissi özlemişti. Yanında bir sıcaklık olması, nefes olması hissini... Odada tik tak eden saatten başka bir şey duymayı... Genç adamın derin uykuya daldığından emin olduktan sonra yüzünü ona doğru çevirdi ve kendini hafifçe ona doğru yaklaştırdı. Gözlerini kapattı ve yanında uyuyan kişinin Bok olduğunu hayal etmeye çalıştı. Onun nefes sesini, sıcaklığını, kokusunu, kemikli sırtını düşündü. Uzun zaman sonra ilk kez, kabus görmediği bebek gibi bir uykuya daldı.