[Bok Jemipech] Tuplo Tuplo Partizani

#1


Öğle vakti dışarı çıkmış, bir gazete ve bir bardak içinde klasik Djurat çorbalarından almıştım. Caddede biraz ilerleyip benim apartmanın yakınındaki parkta bir bank buldum. Oturup çorbamdan bir yudum aldım ve gazeteye bakmaya başladım. Ağaçlar esintiyle sallanıyor, kuşlar tatlı tatlı cıvıldıyordu. Tek rahatsızlık veren çocukların çığlıklarıydı ama onu da alttan alabilirdim. Bacak bacak üzerine atıp gazetemin bir tarafını baldırıma serdim. Bardağı tutmadığım elimle de sayfayı dengeliyordum. İlk sayfa yine klasik terör ile ilgili işler. Jechi'de terör saldırısı olmuş. Ulan Jechi'ye de saldırmazsın ne bileyim. Köy zaten. Soktuğumun salak terör örgütü köylüye saldırıyor. Bizim Cumhurbaşkanımız da klasik kınama laflarını söylemiş. Hainleri bulacağını ve ceza verileceğini söylemiş falan. Ağzımla etkilenmediğimi gösteren bir ses çıkarıp sayfayı değiştirdim. Sürekli aynı olaylardan bıktım. Herhalde burada tek istemediğim şey polis teşkilatında apar topar oraya yollanmak. Ağzımdan yel alsın...

Üçüncü sayfaya kadar ölüm haberleri, insanların kavgaları falan var. Her zaman aynı şeyler... Biraz magazin falan bakayım dedim. O da hiç sarmadı ki ciddi ciddi. Bana ne milletin aşkından meşkinden. Benim yok kimsem. Tek başıma oturuyorum evde. Karşı dairedeki aile arada kapımı çalıyor yemek falan veriyor. Öldüm mü kaldım mı diye yokluyorlar bence. Kedi mi alsam ki ya. Kafamı kaldırıp gökyüzüne baktım. O maviliğe doğru iç çektim. İş için şehirler arası yolculuk yapmam gerekiyor kedi ölür evde. Bir de benim laboratuvara girerse oranın içine sıçar. Evet, kedi fikri başlamadan bitti. Tekrar indirdim kafamı gazeteye. Ünlü bir adam, karısını aldatmış. Ben birini bulamıyorum. Millet bir de aldatıyor...

Çorbamı bitirince gazetenin sonundaki çapraz bulmacayı yaptım. O bitince de kalktım banktan. Gazeteyi banka bıraktım, bardağı da çöpe attım. Bu gün dışarı çıkma amacım gazete okumak değildi çünkü. Evde kendime eziyet etmekten, kafamdan insanlar yaratıp onlara hikaye uydurmaktan daha kaliteli zaman geçirebileceğimi bilerek yolun sonundaki kütüphaneye gitmeye karar verdim. Orada olduğunu geçen işten dönerken fark etmiştim. Eski bir bina olduğu için belki güzel bilgiler bulabilirim diye düşündüm. Ki televizyonun, radyonun olduğu bu devirde kütüphaneye gitmek diye bir şey kalmadı. Çok dolu olmayacağına eminim.

Ezilmemek için oldukça ses çıkararak ilerleyen arabanın önünden koşarak geçtim ve caddenin diğer tarafına geçene kadar 2 kere kaza geçirme riski atlattım. Buraya bir şeyler yapmaları lazım yoksa sürekli hayati tehlike geçiriyorum. Jekot öyle, jekot şöyle diyorlar ama adam hayat kalitemizle ilgilenmiyor. Tabi nedeni azınlıklar ve terörle uğraştığı için de olabilir. Her neyse... Hızlı adımlarla ve insanlara çarpmamaya çalışarak yürüdüm ve kütüphaneye vardım. Merdivenlerini oraya oturan ve içeri girmeye pek niyetli olmayan çocukların üstünden atlayarak çıktım. İçeriye girdiğimde insanlarla pek muhattap olmamaya çalışarak kitaplara ilerleyecektim. Kütüphanede araştırma konusu olarak kendi ırkımı belirlemiştim. Bu yüzden kitapların arasında ilk T harfine gidecektim. Eğer orada bulamazsam "Azınlıklar", "Eski kıta tarihi", "Uzak Çağ" gibi anahtar kelimeleri arayacaktım. Irkımla ilgili bildiğim çok eskiden beri geldikleri. Belki Qardakh ve Djurat'lılardan bile eski... Patchem lafını biliyorum. Merhaba demek bu. Onun dışında bir şey bilmiyorum. Ailemde Tuplo'larla ilgili tek şey belli semboller. Köklerimizden çok uzaklaşmış olmamıza rağmen bu sembolleri evlerimizde bulundurmaya çalışıyoruz. Onun dışında asimile olmuşuz. Bu yüzden izin verildiği an yüzüme simgelerimizden bir dövme yaptırdım. Bir yere ait olmama hissi gerçekten zor. Daha çok bilgi edinmeliyim.
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Bok Jemipech] Tuplo Tuplo Partizani

#2
Girdiğin kütüphanede en çok dikkatini çeken şey kitapların fazla düzenli olması ve her birinin olduçka temiz olması oluyor. Eline aldığın birkaç kitabın yazıldığı tarihlere baktığında bu kadar iyi korunmuş olmaları mantıklı gelmiyor. Her birinin sayfası oldukça temiz, hiçbiri eskimemiş ve iyi korunmuş durumda. Ne yazık ki Tuplolular ile ilgili kitapların yanına ulaştığında bu düzenin bir tek oraya uygulanmamış olduğunu fark ediyorsun. Bunun sebebinin Tuplolular hakkında yeterli bilgi edinilememesi ve tarihlerinin çok eskiye dayanıyor olması olabileceğini düşünsen de bu durum sinirini bozmaya yetiyor. "Eski Tuplo Yazıtları" adında bir kitabı seçiyor ve okumaya başlıyorsun. Kitabın ilk sayfasını açtığında başlığının bile tam çevirilmediğini görüyorsun. Kitap sadece 10 sayfa gibi duruyor. Her bir sayfada kısa, anonim metin parçaları var gibi görünüyor. Sayfaları hızlıca kontrol ettiğinde metinlerin büyük bir kısmının kayıp olduğunu görüyorsun. İlk sayfayı açıyor ve göz gezdirmeye başlıyorsun. Bazı metinlerin çevrilmediği ve bazı metinlerin yarısının çevrildiği gerçeği dikkatini çekiyor.


ESKİ TUPLO YAZITLARI


"Akan nehrin yıldızları kaç milyon yıldır var? Akan nehrin içine girebilir miyiz?          soluk boruma kaçmış olan yemek anca akan nehre gözlerimi daldırdığımda geçiyor borunun içinden.         anlam vermek            zorlaşıyor. Nehre dalmak mecazi midir gerçek midir bilemem. Ancak kaç tane horoz kestiysek o kadar da karnımız doyar dedi akan nehir. Akan nehre bin teşekkür belki yeter belki yetmez ama           yıldızları bile kurutur gözlerimizi, yıpratır hepimizi." -Anonim

"Şehir kurduk, buzullar bir tarafa dağılmış, ormanlar, ağaçlar bir tarafa yayılmış. Şehrin adını            koyduk. Dilimizde "uçan kuş" anlamına gelir. Çalışan organizmaları bir yere koyduk, üstüne kablolar döşedik. Biz ilk          yarattık. Bizler değilsek tanrılar, kimlerdir söyleyin bana?" -Anonim

"Bizler biliriz ki bizim kıtamız tek değildir bu bölgede. Bölgede binlerce kıta vardır, kıtalar aynı zeminlerde değil, farklı zeminlerdedir. Kıtalar birbirlerine çekilmezler, birbirlerinden kopup giderler.             ürettik, ondan biliriz." -Anonim

"Chyha a chyup ma michyhi. Gbuk fi pī ’āfü chyhu’, kikp ma miny nṻchyh ma dṻkni. Karşımıza çıksalar bile, chyha mākp ’āfü fṻchyhi ma chyhu. Her birimiz üç kalbe, üç omurgaya sahibiz. Birini, ikisini sökseler bile direneceğiz.           olmak için Tuplo milleti vardır." -Anonim


Kitabı okumaya devam ederken yanına yaşlı, kambur bir adamın geldiğini fark ediyorsun. Adam, okuduğun kitaba göz gezdiriyor ve "Tuplolulara mı merak sardın genç adam? Biz de az okumadık bunları." diyor. Yakınlarında bulunan bir rafta elini gezdirmeye başlıyor ve bir anda kaşlarını kaldırıp bir kitabı alıyor. Sana dönüyor ve kitabı yanında bulunan bir masaya koyuyor. "Yeğenim, bunu oku derim. O kitaplardan bir şey anlamazsın. Dil tam bilinemiyor, o yüzden çevrilmemiş. Sana bunun gibi kitaplar yarar, bak bu rafta çok var bunlardan." Az önce kitabı aldığı rafı eliyle işaret ediyor ve arka cebinden çıkardığı küçük bir fötr şapkayı kafasına geçiriyor. "Hadi kaçtım ben." diyor ve sana doğru elini sallıyor. Elini salladığı sırada elinin üstünde yüzünde bulunan dövmenin aynısının olduğunu görüyorsun. Yaşlı adamın masaya bıraktığı kitaba göz atıyorsun ve adının "Tuplolular Kimdir? Nereden Geldiler?" olduğunu görüyorsun. Bu kitaba göz atmak ile adamı takip etmek arasında gidip geliyorsun.
Off Topic
Esenlikler dilerim, bu konuda GM olarak ben, yani Barisu ile ilerleyeceksiniz. Pasiflik süresi 168 saattir. (7 gün)

Re: [Bok Jemipech] Tuplo Tuplo Partizani

#3
Kütüphanedeki kitapları şöyle elimi gezdirerek gözlerimle tarttım. Eski kitaplardı bunlar ama özenle saklanmışlardı. Bu da benim içimi umutla doldurdu. Çünkü eğer çok eskiden kalma bir Tuplo arşivi var ise, bunu çok iyi korumuş olmalılardı. Yüzümde bir gülümseme ile ilerledim T harfine ve Tuploların olması gereken yere gelince yüzümdeki gülümseme hafifçe yok oldu.

Hiç bir şey yoktu neredeyse amına koyayım!

Hayal kırıklığı ile kapattım gözlerimi ve rafların yanına koydum elimi. Oradan destek alarak bir süre sakinleşmeye çalıştım. İmkansız bir şeyin peşinde koşuyor hissini bastırdığımda gözlerimi açtım ve derin bir nefes alıp verdim. Neredeyse boş raflardan bir kitap alıp en yakındaki masaya oturdum. Kitabın başındaki "Eski Tuplo Yazıtları" yazısına bakıp düzgün bir şeyler bulma umuduyla ikinci sayfayı çevirdim ve 2. hayal kırıklığı ile karşılaştım. Tam çevirilmemişti! Elimden geldikçe kibar ve zarar vermeyecek şekilde çevirdim sayfaları. Ki zaten aşırı az sayfası vardı. Anonim yazarların metinlerinin bulunduğu bu kitabın içinde anladığım cümleleri bulmak bile başlı başına zor bir işti. Ellerimi yüzüme sürüp bir derin nefes almak zorunda kaldım. Çünkü sayfalar falan da eksikti.

Her neyse pakt dilinde yazılmış kelimeleri okumaya başladım. İlk okuduğum metinde Akan Nehir hakkında yazılar yazıyordu. Defterimi ve tükenmez kalemimi çıkarıp notlar almaya başladım. Akan Nehir gerçek bir nehir miydi? Yoksa başka bir anlamı mı vardı? Soluk borusu? Gözleri nehre daldırmak? Bilinmeyen kelimeler... Akan nehirin konuşması? Evet, ilk metin kafamı karıştırmaktan başka bir işe yaramadı. Defterime, "Akan nehir. Gözlerin daldırılabileceği bir nehir. Zaman mı? Yıldızlar mı?" yazdım. Soluk boruma yemek kaçtığında kafamı yukarı kaldırırım. Belki de akan nehir gökyüzüdür. "Gökyüzü?" yazdım en son. Taraflı bakmak ve günümüze göre bir sonuç çıkarmak da istemiyordum.

İkinci metine geçtim. Bu metinin de konusu atalarımın kurduğu bir şehirdi. Uçan kuş adında bir isim koymuşlardı. Akan nehrin gökyüzü olduğunu düşündüğüm için mantıklı gelmişti olay. Şehirde buzullar ve ormanlar varmış. Metinin bundan sonrası beni baya ilgilendirdi. Diyordu ki, çalışan organizmalara kablo döşedik... Bunlar Eski Tuplo yazıtlarıydı ve mekanizmalar ile kabloların burada sözünün geçmesi gerçekten de atalarımın bilim konusunda ileride olduklarını gösteriyordu. Tabi metinin devamında bilimde bu kadar önde olan varlıkların kendilerini tanrı ilan etmesiyle geliyordu. Hafiften gülümsedim. Hiç bir zaman dindar biri olmamıştım. Genlerimde varmış demek ki. Not defterime "Buzul, orman, uçan kuş şehri." diye notlar aldım.

Üçüncü metinde ise, kıtanın tek olmadığını, binlerce kıta olduğunu ve farklı zeminler üstünde olduklarını bildiklerini söylüyordu. Şu an bizim bulunduğumuz kıta dışında bir kıtanın olup olmadığı bilinmiyor diye biliyorum. Binlerce kıta olduğunun yazması, kıtaların birbirinden uzaklaşması, ürettikleri bir şeyden dolayı bunu bilebilmeleri... Bunları da not aldım ancak kafam çok karışmıştı. Atalarım belki de bu kıtaları bildikleri için buralara gitmeye çalışmış, belki de bu yolda ölmüşlerdi. Tabi bunlar tamamen benim hayal gücümdü.

Dördüncü metine geçtim. Bu metinde çevirilmeyen çok yer vardı. Ben çevirilmese de not alıyordum bu cümleleri. Bir cümleyi fısıldayarak okudum. "Her birimiz üç kalbe, üç omurgaya sahibiz." Metafor? "Direneceğiz." Neye? Ne için Tuplo milleti vardır? Aaaaah!!! Kalemi biraz sıkkınlıkla attım elimden ve ellerimle kapattım yüzümü. Kafam çok karışmıştı ve bu metinler gerçekten yardımcı olmuyordu. Üç kalp? Belki de üç tane şehirleri, tanrıları, yöneticileri vardır? Tekrar notlarıma döndüm ve bir şeyler karaladım.

Beşinci metine bakmak için sayfayı özenle çevirmiştim ki yanımda bir adamın olduğunu hissettim. Kafamı çevirdiğimde yaşlı bir adamın önümdeki kitaba baktığını fark ettim. Bir şey isteyip istemediğini soracaktım ki konuşmaya başladı. Belli ki eskiden o da bir meraktan Tuplolular hakkında bir şeyler okumuştu. Kafamı olumlu anlamda salladım. "Pek çevirilmemişler." dedim mutsuz bir ses tonuyla. Adam da yanımdan başka bir rafa gitti ve orada kamburuyla uzanabildiği bir rafta ellerini gezdirmeye başladı. Onu görebilecek şekilde döndüm sandalyemde. Bir kitap bulup bana getirene kadar izledim adamı. Getirdiği kitabı masama koyunca alıp elimde gezdirdim. Tuploluların kim oldukları ve nereden geldikleri ile ilgili bir kitaptı bu. Deminki kitaptan bir şey bulamayacağımı söyledi adam ben kitapla ilgilenirken. Dilin tam çevirilmediğini bunun nedeninin de dilin bilinmemesinden kaynaklandığını söyledi. Kafamı kitaptan kaldırıp fötr şapkasını takan adama baktım. "T-teşekkür ederim." dedim şaşkın bir şekilde. O da elini kaldırıp bana el salladı. Elindeki dövmeleri görünce şaşkınlığım daha da arttı ve gözlerim kocaman açıldı. Yüzüme yaptırdığım dövmelerin aynısıydı bunlar! Tuplo sembolleri! "B-bir dakika!" dedim adam gitmeden. Elimdeki kitabı masaya koyup sandalyemden kalktım ve Tuploca bildiğim tek kelimeyi söyledim adama. "Patchem..."

Buradan ne çıkacağını bilmiyordum ama elinde bu sembolleri taşıyan kişinin basit bir Djuratlı olacağını hiç düşünmüyordum. Onun da benim gibi bir Tuplolu olduğu düşüncesi ağır basıyordu. Ne diyeceğimi de bilmiyordum bu yüzden biraz utangaç bir şekilde konuşmaya başladım. "Şey... Eğer işiniz yok ise, biraz konuşabilir miyiz?" dedim. "Şu an olmasa da başka bir zaman... Bilemiyorum... Sadece..." Elimle yüzümdeki dövmeye dokundum. "Ailem bile fazla bir şey bilmiyor. Bilen biriyle konuşmak... Güzel olur..."
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Bok Jemipech] Tuplo Tuplo Partizani

#4
Ona seslendiğini duyan ak sakallı adam sana dönüyor ve "Ne oldu, bir isteğin mi var?" diye cevap veriyor. Yüzündeki gülümseme oldukça sahiplenici ve hoşgörülü bir hissiyat veriyor. Kendisine herhangi bir zaman içinde konuşmak istediğini belirttiğinde oturduğun yerin hemen yakınından bir sandalye çekiyor ve yanına koyup oturuyor. "Ne konuşmak istersin söyle bakalım." Gözlerinin içine bakıyor, sonra da gözlerini dövmene çeviriyor. "Patchem. Demek Tuplolular hakkında bilgi edinmek istiyorsun. Elbette konuşabiliriz. Ama biraz acelem var, o yüzden en fazla on dakika burada kalabilirim." Adam, paltosunun sol iç cebinden bir gözlük çıkarıyor ve takıyor. Gözlüğü taktıktan sonra sana önerdiği kitabı önüne çekiyor ve kitabın ilk sayfasını açıyor. Yaklaşık 30 saniye boyunca 'İçindekiler' bölümünü okuduktan sonra birkaç sayfa çeviriyor ve konuşmaya başlıyor. "Bak burada ne diyor, okuyayım ve yorumlayayım sana."

"Tuploluların kıtanın doğusundan geldiğine dair büyük kanıtlar mevcut ancak doğu tarafını incelediğimizde kendilerine ait hiçbir kalıntı bulamıyoruz. Asıl kanıtlar Tuploluların yazdığı üstü kapalı metinlerde yatıyor. Tasvir ettikleri diyarlar genellikle kıtanın doğusunun yer şekillerini andırıyor. Neden günümüzde bu kadar az nüfusları olduğu ve nasıl ortadan kayboldukları da tam olarak bilinmemekle birlikte oldukça üstü kapalı bir metinle anlatılıyor. İronik olarak bu metin, diğer metinlere göre en doğru çevrilmiş olan Tuplo metni olarak bilinmektedir. Bu metin aşağıdaki gibidir:

Var olduğumuz süreç içinde kurtları, tilkileri, kartalları ve kar ayılarını tanıdık. Her biri bize ya yaklaştılar, ya uzaklaştılar. Nehrin akıntısında ilerleyen bizler, ilk defa gördük ki bunlar nedir anlamadık. Bizler, yani tanrılar, "onlar" ile baş başa, yüz yüze geldiğimizde bizi hoş karşıladılar, ama çok da hoş karşılamadılar. Bilinçsizlik ve bilinmezlik içinde rüyalara dalmışken her şey birimizin varlıktan yokluğa karışmasıyla başladı. Yokluğu tadan geri dönmedi. Biz düşünürüz ve var oluruz ki bu yokluğu bize getirenler tanımlayamadıklarımızdır. Bizi her türlü var eder ve yok ederler. Biz onlara karşı dirensek de varlığımız ve yokluğumuz tamamen onların elindedir. Biz tanrı isek onlar tanrıdan üstündür. Ben de anlarım ki tanrıdaşlarımın kaderini paylaşacak ve bu diyarlardan uzaklaşacağım. Bir gün geri dönmenin umuduyla uzaklaşacağım."


Yaşlı adam, tüm metni sana okuduktan sonra gözlüğünü çıkarıyor ve gözlerini ovalıyor. "İşe bakar mısın? Adamlar yok olmuş." Bir kahkaha patlatıyor ve elini omzuna atıyor. "Tabii burada yazan hiçbir şeyi tartışarak anlayamayız. Anlayabileceğimiz tek şey bulundukları ortamı ve oluşturduklarını anlayış şekilleri bizden çok farklı. Ama ben evimde çok fazla Tuplo ürünü eşya bulunduruyorum. Bir gün incelemek istersen gelebilirsin, ev numaramı yazayım sana." Masada bulduğu küçük bir kağıt parçasına iç cebinden çıkardığı bir kalem ile ev telefonu numarasını yazıyor ve sana uzatıyor. "Şimdi gitmem lazım, başka bir isteğin var mı?" diyor ve yüzüne bakıp gülümsüyor.

Re: [Bok Jemipech] Tuplo Tuplo Partizani

#5
Amca seslenince durdu ve bana döndü. Gitmediği için memnun olmuştum. Bir sandalye çekip yanıma oturduğunda ben de oturdum kalktığım sandalyeye. Patchem diye cevap verdiğinde de utangaç utangaç güldüm. Tuplolular hakkında bilgi edinmek istediğim için bir 10 dakika kadar burada kalabileceğini ama sonra gitmesi gerektiğini söyledi. "Tamamdır." dedim. Sesimden sevincim belli olmuştu. Sonunda bir kişi ile bunları konuşacak olmanın verdiği heyecan da beni benden alıyordu. Adam gözlüğünü taktı, daha önce önüme koyduğu kitabı aldı ve bir sayfasını açtı. Okumaya başladı. Ben de masaya doğru eğilip gözlerimle takip etmeye başladım okuduğu yerleri.

Tuplolar doğudan gelmişler ancak kıtanın doğusunda onlara yönelik bir şey bulunmamış. Kaşlarımı çattım. Deminki metinlerde bahsedilen uçan kuş şehri zaten Djurat'ı anlatıyordu bana. Djurat da kıtanın doğusunda. Garip olan kalıntı bulunamaması... Daha önce atalarımın yaşadığı yerler bunlar gerçekten de. Biraz komplo teorisi gibi olacak ama ya bulunduysa kalıntılar? Djurat hükümeti bunu kendisine saklıyorsa? Nüfusun neden düştüğünü bilinmiyormuş. Bir metinde üstü kapalı bir şekilde neden kayboldukları yazıyormuş ama o metin de tam bir kafa yok edici...

Kurtlar, tilkiler ve kar ayıları... Adam bunları okurken ben de kalemimi alıp not ettim. Nehir kelimesi tekrar geçiyordu metinde. Akan nehir... Tuplolar kendilerine tanrı demeye devam ediyorlardı ancak onlardan daha yüksek bir varlık bulmuşlardı. "Onlar" diye hitap ediyorlardı. Rüyalara dalmışken birisi yok olmuştu. Sonra diğer biri... Dinsel bir olay olduğunu düşünüyordum metinde ama gerçekten şu düşünce tarzım ile bir yere varabileceğimi sanmıyordum. Yanımdaki yaşlı adam bu metni okuduktan sonra sakin bir şekilde gözlüğünü çıkardı. Sonra da bana dönüp adamların yok olduğunu söyledi. "N-ne?" dedim şaşkın bir şekilde. "Metafor diye düşünmüştüm. Yok olmuş olamazlar." Ölümü tasvir etmiyorlar mıydı?

Gülüp elini omzuma attı. Bunu böyle konuşarak anlayamayacağımızı ve Tuploluların düşünce şekillerinin farklı olduğunu söyledi. Kafamı olumlu anlamda salladım. Amca kendisinde bir sürü Tuplo ürünü eşya bulunduğunu söyleyince de gözlerimi biraz şaşkınlıkla açıp ona baktım. Defterimden bir parçaya telefon numarasını yazdı. Hemen alıp gömleğimin cebine koydum. Yani... Buraya biraz bilgi bulmak amacıyla gelmiştim ama ne yazık ki kafam daha çok karışmıştı. "Onlar" olarak tanımladıkları varlıklarla ben de yüzyüze gelebilir miydim yani? Tuplolara özel bir şey miydi? Rüyalarda ben de yok olabilir miydim? Bunlar gerçekten ölümün metaforu değil miydi?

Amca gitmesi gerektiğini ve sormak istediğim bir şey olup olmadığını sorunca. Onu yolcu etmek için ayağa kalktım. "Zamanınız için teşekkür ederim. Adınızı bilmiyorum." dedim mantıklı bir şekilde. "Ve şey... Siz de bir... Tuplo musunuz?" Eğer öyleyse adama soracak bir sürü sorum vardı. Ancak acelesi olduğu için bunları evine gittiğimde sorabilirdim. Harbi ya neden bu kadar acelesi vardı acaba? Bir anda aklıma gelince bu soru "Bi de... Nrye gdyosnz acba?" gibi engelli bir cümle çıktı ağzımdan. Ulan Bok... Bir şeyi de bilme emi?
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Bok Jemipech] Tuplo Tuplo Partizani

#6
"Adım Jüchu'dur. Jüchu Pütchapech."

Adam arkasına döndü ve yüzüne bakıp dediklerini duyduktan sonra istemsizce gülümsedi, son cümleni duyduğunda ise bu gülümseme bir gülme krizine, ağır bir kahkahaya dönüştü. "Bu kadar utangaç olma genç adam! Tuploluyum elbet. Tuplolular için kurulmuş bir dernek var, Tuplo kültürünü yaşatmamız ve sürdürmemiz için çalışıyorlar. Sadece 40 küsür üye var ama toplanıyor, sohbet ediyor ve kültürümüz hakkında yeni şeyler öğreniyoruz. Öyle işte." Adam tekrar yüzüne bakıyor ve yüzündeki hevesi, mutluluğu ve heyecanı gördükten sonra "İstersen sen de gelip yeni insanlarla tanışabilirsin, ne dersin?" diyor. Kütüphanede daha fazla edinebileceğin bilgi bulunmadığından dolayı adamla birlikte Tuplo dernek toplantısına katılma kararı alıyor ve adamı onaylayıp peşinden ilerliyorsun. Masada duran kitaplara göz atıyor, alıp almayacağına karar veriyor ve kararına göre hareket edip kütüphaneden adamla birlikte çıkıyorsun. Kütüphaneden çıktıktan sonra adam sola doğru ilerliyor ve park edilmiş beyaz bir arabayı anahtarıyla açıyor. "Biraz uzak, yolumuz yarım saat falan sürebilir." dedikten sonra binmen için sürücü kapısının yanındaki kapıyı açıyor ve kendisi de sürücü koltuğuna biniyor.

Arabaya bindiğiniz sokaktan sola dönüyor ve bir kavşağa çıkıp kavşağın solundaki yoldan yolunuza devam ediyorsunuz. Araba ilerledikçe aslında yolun uzun olmadığını ancak arabanın oldukça yavaş olduğunu, bu yüzden yarım saatlik bir yolunuz olduğunu fark ediyorsun. Adam arabanın radyosundan bir müzik açıyor. Müziği duyduğun anda tanıyorsun; çalan Molchut Serthad! Tüm kıtada şarkılarıyla ünlenmiş olan Gedhilfeli sanatçı Molchut Serthad'ın eşsiz sesine dalmış gitmişken yaşlı adam açtığı radyoyu kapatıyor ve "Bu adamı da gereksiz yere çok abarttılar." diyor. Bir süre garip bir sessizlik olduktan sonra yaşlı adam ağzını açıyor ve "Yola odaklanırken çok konuşmayı beceremiyorum, kusura bakma." diyor. Az da olsa muhabbet etme şansınız oluyor ve bir süre sonra oldukça yüksekte bulunan ıssız bir sokağa varıyorsunuz. Sokakta her türlü dükkanı görüyorsun ancak pek fazla insana rastlamıyorsun. Yaşlı adam arabasını sokağın içine park ediyor ve arabadan çıkmanı istiyor. Çıktığın anda hemen önünde "Tuplo Kültür Derneği" tabelalı bir bina görüyorsun. Tabelaya ve binanın duvarlarına baktığında geleneksel Tuplo desenleri, ve hatta dövmenle aynı olan desenler görüyorsun. Adam önüne geçiyor ve birlikte içeri giriyorsunuz.

İçeri girdiğinde içeride bulunan insanların genellikle yaşlı olduğunu görüyorsun. Yanınıza kısa boylu, saçları beyazlamış yaşlı bir kadın geliyor ve sizi karşılıyor. Adama dönüp "Hoş geldin Jüchu'cuğum, var ol!" diyor ve sana dönüp "Hoş geldin genç adam, nasıl da belli ediyorsun nereli olduğunu!" diyor. Kadının eline baktığında Tuplo desenleriyle oluşturulmuş bir dövme olduğunu görüyorsun. Tekrar adama dönüyor ve "Kim bu genç adam? Pek de yakışıklıymış." diye soruyor. Yaşlı adam ise sana dönüyor ve "Adını ben de henüz öğrenemedim." deyip senden bir cevap bekliyor.

Re: [Bok Jemipech] Tuplo Tuplo Partizani

#7
Adam ismini söylediğinde kendi kendime tekrarladım. Jüchu Pütchapech.

Böyle bir soru sormak haddime değilmiş gibi hissetmiştim. Nereye gittiğimden sana ne dese ne diyebilirdim karşılığında? Hiçbir şey. Ben bu kadar utanarak sorunca adam kahkaha attı. Neyi yanlış söylediğimi anlamadığım için daha da utandım. O ise bu kadar utangaç olmamamı söyledi. Tuplo'luymuş. Adam konuştukça daha da kalktı kaşlarım şaşkınlıkla. Tuplolar için kurulmuş bir dernek mi? İstersem gelebileceğimi söylediğinde kendimi tutamayıp "Evet!" dedim hemen. Sonra da bu kadar hevesli göründüğüm için utanıp masanın önündeki kitaplara döndüm. Onları elimden geldiğince düzenli bir şekilde topladım. Adamdan izin alıp kütüphaneden "Tuplolular Kimdir? Nereden Geldiler?" ve "Eski Tuplo Yazıtları" kitabını almak için işlem yaptım. Jüchu amcanın peşine takılıp beyaz bir arabanın yanına geldim. Araba onunmuş ve gideceğimiz yer yarım saatlik bir yolmuş. Şu an şeker vereceğim diye kandırılan bir çocuk gibi hissetsem de kafamı sallayıp uslu uslu bindim arabasına. Bir de kamburunu falan siklemeden bana kapıyı açtı ne centilmen ama!

Yolda ilerledir bir süre. Ben de kafamı cama koymuş boş boş bakıyorum yollara. Baya yavaş giden bir araba bu. Amca gibi antika yani. Yine de benim arabam yok umarım alabilirim bir ara. Alırsam ve ikinci el olursa bunun kadar yavaş olur herhalde. Yürüsek daha mı hızlı giderdik düşüncelerimin arasında Jüchu Amca radyoyu açtı. Bilindik bir sesin Gedhilfece söylediği şarkı vardı radyoda. Molchut Serthad'dı bu. 1 ay falan kadar sonra bir konseri olacaktı Djuratta. Güvenlik olarak yazılmıştım. Şarkının nakarat sözlerini biliyordum. Kendi kendime "JÆKT ÆP" bölümünü söyledim. "Jækt, sengz cho grinog teiv" Dinle ulan dinleeee! Duyarsın sesimi uzaklardaaaan! Herhalde Djuratta Pakt Dilinde olmayan ve tek sevilen şey bu şarkı olabilir. Müziğin keman solosu geldiğinde Jüchu Amca kapatıverdi radyoyu. Lisede elektrik kesilince bağıran mallar gibi "Aaa..." yaptım. Bu adamın overrated olduğunu söyledi amca ve ben de gözlerimi devirip tekrar cama yasladım başımı. Bu müziğin güzelliğini antikalar anlamazdı tabi ki.

Biraz sessizlik sonrası amca yola odaklandığını ve konuşamadığını söyledi. Yani ben de pek muhabbet başlatan bir adam değilim. O yüzden o konuşmayınca ben de konuşmuyorum. Ayıp olmasın diye sanırım mesleğimi falan sordu Jüchu Amca. Memur olduğumu söyledim. Polis olduğumu söylemedim. Caddede oturduğumu, ailemin turizm acentası olduğundan falan bahsettim üstü kapalı. Öyle her bokumu söyleyecek kadar yakın hissetmemiştim kendimi. Gideceğimiz yere ulaştığımda rahat bir nefes aldım. Sessizlik daha benlik bir şeydi. Muhabbet ettiğinde karşıdakine kendin hakkında bazı şeyler söylemen gerekiyordu. Hoş değildi.

Garip bir sokakta, garip bir binaya vardığımızda indik arabadan. O garip binanın tasarımı Tuplo figürleriyle yapılmıştı. Amcanın arkasına takıldım bir kez daha. Binanın içine girerken şöyle bir elledim bu figürleri. Aşırı heyecanlanmıştım. Binanın üstünde Tuplo Kültür Derneği'nin yazdığını görmek ve böyle bir şeyin evimin yakınlarında olması gibi bir harikalık! Ben bu caddeye taşınalı 2-3 ay oluyor. Teşkilata başladıktan sonra geldim ve gezmedim etrafı. Çok pişmanım şu an.

Jüchu amcanın peşinden girdim binaya. İçeride 40 yaşın üstünde bir sürü kişi vardı ve ben baya çocuk gibi duruyordum. Yanımıza benimle arasında 30 cm civarı olan bir kadın geldi. Amcayı tanıyordu. Hemen ona hoşgeldin dedi. Sonra da sudan çıkmış balık gibi etrafa bakan beni de selamladı. Şaşkın bir şekilde ona baktım ve gülümsedim. Nereli olduğumu belli ettiğimi söyledi. Onun da elinde yüzümdeki dövmelerden vardı. Ciddi ciddi Tuploların olduğu bir derneğe gelmiştim! İnanılmazdı! Şu zamana kadar ailem dışında başka bir Tuplo ile tanışmamıştım. Onlar aralarında benim hakkımda konuşurken orada bulan insanların vücutlarındaki simgeleri seçmeye çalışıyordum. Jüchu Amca bana dönüp bir şey söyleyince heyecanla ona döndüm. "Adım Bok." dedim. "Bok Jemipech. Rüyada gibiyim."

"Daha önce ailem dışında başka bir Tuplo ile tanışmamıştım ve şu an... Size soracak o kadar şeyim var ki!" Bir anda aşırı heyecanlandığımı fark edip dizginledim kendimi. "Yani... Tabi siz de uygun görürseniz." dedikten sonra sol elimi kaldırıp boynumu kaşımaya başladım. İşleri güçleri vardır belki, rahatsız etmek de istemem.
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Bok Jemipech] Tuplo Tuplo Partizani

#8
Yaşlı kadın, takındığın utangaç tavır sırasında ağzından çıkan sözlere sıcak ve içten bir gülümsemeyle karşılık veriyor ve dövmeli olan eliyle senin ellerini tutup "Herkesi karşılayalım, sonra da uzuuun uzun sohbet edelim, canım oğlum." diyor. İçini adeta ısıtan bu kadının karşısında donup kalıyorsun ve arkandan başka insanlar da girmeye başlayınca kapının önünden çekilip kenara doğru ilerliyorsun. Olayları kıs kıs gülerek izleyen Jüchu amca ise senin sağ kolundan tutup "Gel, birazdan konuşmacılar sahneye çıkar." diyor ve seni çekiştirerek koltuklara doğru ilerlemeye başlıyor. Binanın iç mimarisini inceliyor ve geleneksel Tuplo tasarımlarını gözünden kaçırmıyorsun. Duvarlarda birbirinden farklı desenlere sahip sarı kahve-kırmızı bayraklar ve bembeyaz zambak çiçeklerine rastlıyorsun. Daha önce Tuplolular ve beyaz zambak çiçeklerinin nasıl bir bağlantısı olduğunu öğrenmemiş olsan da evde annenin sürekli olarak zambak çiçeği beslediğini hatırlıyorsun. Böylelikle aklına bir soru işareti daha eklenmiş oluyor.

Parlak beyaz zeminin üstünde duran ahşap sandalyelerden birine oturuyor ve bordo perdeli, siyah zeminli sahneye göz atıyorsun. Sahnenin de her tarafı zambak çiçekleriyle süslenmiş gibi görünüyor. Bir süre sonra seninle girişte konuşmuş olan yaşlı kadın sahneye çıkıyor ve yaklaşık 15-20 kişiden oluştuğunu tahmin ettiğin kalabalığı selamlıyor. "Hepiniz derneğimize hoş geldiniz. Ben Akob Elüpech. Tuploluların Akobi klanından geliyorum. Eminim çoğunuz Tuploluların klan kültürü olduğunu duymuşsunuzdur. Bu klan kültürü günümüzde yaşatılmasa da geçmişte Tuplo milleti tarafından oldukça önemsenmiş ve yüzyıllar boyunca sürdürülmüştür. Eğer kendi klanlarınız hakkında bilgi almak isterseniz lütfen karşılama bittikten sonra arkadaşımız Jüchu veya benimle iletişime geçin. Şimdi, biliyorsunuz ki günümüzde kültürümüzü yansıtan ve bizi temsil etmeye çalışan pek fazla kuruluş bulunmuyor. Biz ise yeterince para sahibi değiliz ve sizlerden de para toplamak gibi bir amacımız yok. Ancak para gerektirmeyen ve gönüllü olarak yapabileceğimiz şeyler var. Örneğin, siyasetle ilgilenen Tuplolular büyük partilere dahil olabilir ve Tuplo milletini siyasette temsil etme şansı yakalayabilir. Bu bir yana, müzisyenlerimiz, ressamlarımız, birbirinden farklı sanatkârlarımız var ve onları da benimsememiz, büyük yerlere gelmelerini sağlamamız gerekiyor. Bunu da ancak ürettikleri eserleri başkalarıyla paylaşarak yapabiliriz. Bu konuda üyelerimize güveniyorum ve bir şekilde Tuploluların tekrar gözler önünde olacağına inanıyorum! Hepinize teşekkür ederim."

Yaşlı kadın, sahneden iniyor ve oturduğun yere gelip yanında bulunan boş bir sandalyeye oturuyor. O sırada etrafındaki insanlar sandalyelerinden kalkıyor ve dağılıp gruplar halinde konuşmaya başlıyorlar. Jüchu sağ tarafında, yaşlı kadın ise sol tarafında oturuyor. Yaşlı kadın söze giriyor. "Bana sormak istediğin her şeyi tek tek sorabilirsin. Ama öncelikle sana bir şey hediye etmek istiyorum." Yaşlı kadın, hemen yakınında bulunan genç bir adama sesleniyor ve ondan bir bayrak getirmesini istiyor. Genç adam yaşlı kadına bayrağı getiriyor ve yaşlı kadın katlanmış olan sarı-bordo bayrağı sana uzatıp "Bu senin ailenin, yani Jemi'i klanının bayrağı olmalı. Lütfen ailene selam söyle ve bu hediyeyi kabul et." diyor.


► Show Spoiler

Off Topic
Gecikme için özür diliyor ve bir güzel ödüllendirileceğinizi bilmenizi istiyorum. Let's get it folks, Barisu is back in the building.

Re: [Bok Jemipech] Tuplo Tuplo Partizani

#9
Kadın herkesi karşıladıktan sonra sorularıma cevap vereceğini söylediğinde. Kafamla onayladım hemen. Sonra da gülümseyerek "Siz nasıl uygun görürseniz." dedim kibarca. Arkamda bir hareketlilik fark edince de şaşkın şaşkın döndüm. Bir kaç yaşlı insan daha gelmişti. Yol vermek için kenara çekildim hemen. Üst üste 3-5 özür de sıraladım. Ben bu gelen insanların vücutlarındaki dövmeleri seçmeye çalışırken Jüchu Amca kolumdan yakaladı beni. Konuşmacıların sahneye çıkacağını söyleyince "Ne?" dedim şaşırarak. "Bir de konferans mı olacak?" İnanılmaz! Şu binada Tuplolar hakkında o kadar çok bilgi vardır ki! Aklım çıkacak. Uzun süredir böyle büyük bir bilgi açlığı hissetmemiştim. Kadın bana ne öğrenmek istiyorsun dese "Karışık var mı?" diye sorarım. O kadar delirdim. Amca beni konferans salonuna çekti sürükleyerek. Ben de duvarlardaki süslere, zambaklara, halılara bakıyordum. Neden her yer zambaktı? Annem zambakları sevdiği için yetiştiriyor sanmıştım. Meğer eskiden gelen bir genelekmiş. Ne anlama geliyor acaba? Peki bu simgeler neydi? Şu an Jüchu Amca beni çekiştiriyor olmasa kalem kağıt çıkarıp hepsini tek tek çizerdim yemin ediyorum.

Salon bembeyazdı. Ahşap sandalyelerden birine oturduk Jüchu Amca ile. "Beni buraya getirdiğiniz için teşekkür ederim." diye teşekkür ettim ona. Sahne yine güzel çiçeklerle süslenmişti. Neden diyordum kendi kendime. Ne demekti ki zambak? Ben böyle etrafa bakarken insanlar gelip sandalyelere oturdu. Az kişiydi az olmasına da... Benim hayatım boyunca gördüğüm Tuplo sayısını 4'e katlamışlardı bile. İçeri geldiğimde beni karşılayan kadın çıktı sahneye. Herkes susup dinlemeye başladı. Bense yerimde duramıyordum. Kadının adı Akob Elüpech'ti. Tuplo'ların Akobi klanından geldiğini söylediğinde içten içe "Vay anasını!" dedim. Klanları mı varmış Tuplo'ların? Hakkında hiçbir şey bilmiyordum ırkımın. Yüzyıllar boyunca kabile olarak yaşamışlar. Şaşkın şaşkın döndüm Jüchu amcaya. Belki onun ataları ile benim atalarım aynı kabiledelerdi, ya da ayrı kabiledelerdi ve takas yapıyorlardı. Aşırı hoşuma gitmişti bu durum. Yüzümde bir gülümseme oluştu. Tekrar döndüm heyecanla sahnedeki kadına. Klanımız hakkında bilgi almak için kendisine ya da Jüchu Amcaya sormamız gerektiğini söyledi. Kesinlikle soracaktım.

Burada toplanma ve konuşma yapılması nedeni ise Tuplo'ları temsil eden kimsenin olmamasıydı. Para toplamayacağını ama paralarının da olmadığını söyledi. Siyasette bazı insanların bizi temsil etmesi gerektiğini belirtti. Gerçekten de bizim siyasi partilerde bir kolumuz yoktu. Aslında genel olarak hiç bir yerde yoktu. Adımız bile geçmiyordu. Sanatçılarımızın desteklenmesi gerektiğini söyleyince kafamı salladım. Birbirimizi korumamız ve bu şekilde yükselmemiz planı harika bir plandı açıkçası. Cidden buradaki insanlarla iletişimde kalmak isterdim. Tek garipsediğim neden herkes yaşlıydı? Sadece bizimkiler mi çocuk yapmıştı kendi dönemlerinde. Onlar da 1 tane yapmışlardı. Ben de yıkık ötesi bir adamdım. Soyumuzun tükenmesini o kadar garipsemiyordum ki.

Kadın konuşmasını bitirince insanlara uyup alkışladım ben de. İndi sahneden ve bizim yanımıza geldi. Jüchu amca ile Akob Teyze iyi anlaşan insanlardı belli ki. Kadın sol tarafımdaki sandalyeye oturunca kafamı çevirdim ilgiyle ona. İstediğim her şeyi sorabileceğimi söyledi. Sormadan önce ise, bana bir hediye vermek istediğini söyledi. Şaşırdım tabi. Hediye beklemiyordum. Akob Teyze ortamdaki en genç görünen birine eliyle işaret ederek bir bayrak getirmesini söyledi. Bayrak mı? Çocuk bayrağı getirince Akob Teyze bana hediye etti. Elime alıp açtım bayrağı. Sarı bir bayraktı. Üstünde bordo renkte, Tuplo işlemeleri vardı. Daha önce hiç görmediğim bir bayraktı bu. Ben bayrağı incelerken teyze bu bayrağın benim klanımın, "Jemi Klanı" olduğunu ve bu bayrağın da onlara ait olduğunu söyledi. "Vay be!" dedim. Jemipech soyadımın anlamını biliyordum. Pakt dilinde Kandemir gibi bir çevirisi vardı. Kan klanı mı? Kulağa vahşi geliyordu. Yeterince baktıktan sonra bayrağı özenerek katlamaya başladım. Sonra da kadına "Çok teşekkür ederim." dedim. "Ben... İlk olarak sahnede bahsettiğiniz konu hakkında konuşmak istiyorum." Katlamam bitince bayrağı kucağıma koydum. Sonra da ciddi bir tavırla "Şu an Djurat Polis Teşkilatında, Polis Memuru olarak çalışıyorum. Ailem de Jülchaj'da turizm acentası işletiyor. Eğer bir isteğiniz, bir ihtiyacınız olursa yardım edeceğime emin olabilirsiniz." diye bilgilendirdim onları. Sonra da soruma gelmişti sıra. "İlk sorum bu klanlar hakkında. Tuplo'ların klanlar halinde yaşadığını bilmiyordum. Akobi klanı... Jemi klanı... Açıkçası kendi geldiğim klan hakkında bilgi sahibi olmak isterim."
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: [Bok Jemipech] Tuplo Tuplo Partizani

#10
Öncelikle yardım teklifine karşı sevinçten coşan Akob sana sımsıkı sarılıyor ve ellerinden tutup teşekkür ediyor. Sonrasında klanınla ilgili bilgi edinmek istediğini duyan Jüchu amca konuşmaya başlıyor ve bir süre sonra kimsenin durduramayacağını anlayıp arkana yaslanıyor ve kendini tamamen onu dinlemeye veriyorsun.

"Jemi'i klanını iyi bilirim. Öncelikle sana eski Tuplo mitolojisini anlatmam lazım. Tuplolular eskiden çok tanrılı bir inanca sahiplerdi. En önemli üç tanrı ise Yug, Iyur ve Mitga idi. Jemi'i klanının Tuplo tarihindeki en önemli yeri 'Yug'un Doğduğu Yer' olarak da bilinen 'Jüyak' bölgesinde bulunmalarıydı. Günümüzde kıtanın neresi 'Jüyak' bölgesi bilmiyoruz çünkü her yerin ismi değişti ancak oranın 'Tuplojür Diyarı' olduğu söylenir. 'Tuplojür' ise Djuratlılarla aynı soydan geldiğimiz için kullanılan eski bir tabirdir. Djür, Tuplojür gibi kelimelerle daha birlikçi propagandalar yapılırdı. Günümüzde direkt Tuplolular diyoruz. Neyse, konumuza dönersek, Jemi'i klanı Jüyak bölgesinde yaşardı ve Yug'un hak tanrı olduğuna inanırlardı. Çok tanrılı inancı reddederler ve sadece Yug'un varlığına inanırlardı. Denilene göre Yug, ölümünden önce tüm insanlığa sadece kendisine inanmalarını ve diğer tanrıların gerçekliğinin kanıtlanabilir olmadığını anlatmış. Çoğu Tuplo klanı bu sözleri reddetmiş ve Yug'u hain olmakla suçlamış. Jemi'i klanı ise Yug'a inanmış ve diğer tüm tanrıların varlığını reddetmiş. Eski bir laf vardır, Djuratça ve Tuplo dilinde eştir. 'Yi Yug jep ’ip ga kü.' diye geçer. Bu söz yaklaşık olarak 'Yug bir ve tektir.' diye çevrilebilir. Günümüzde Tuplo köylerine gidersen bazı köylerde bu lafın hala kullanıldığını duyabilirsin. Bunu genel olarak kullanan Tuplolular ise Jemi'i soyundan gelir. Tarihte Jemi'i klanından başka hiçbir klan Yug'u tek tanrı olarak kabul etmemiştir. Jemi'i klanı adlarını nasıl kazandı dersen bunun da hikayesi hep hoşuma gider. Kendileri aslında Yug'a inanmaya başladıkları ve diğer tanrıları reddettikleri zaman diliminde şu an adı bilinmeyen, tarihe kazınmış bir başka klanın bir parçasıydılar. Bu klanın yan soyu olarak bilinirlerdi. Yug dışındaki tüm tanrıları reddettiklerinde ise bu klan ile savaşa girdiler. Bu klanı tarihten sildiler ve diğer klanlarla da savaşa girdiler. Tüm Tuplo klanlarıyla düşman oldukları için bu klandan bahsedilirken 'Onların gözlerini kan bürümüş.' denirdi. Zaman geçtikçe 'kan' kelimesi onlarla o kadar çok bağdaştırıldı ki direkt Jemi'i olarak anılmaya başladılar." Jüchu, eliyle başındaki dövmeyi gösterip "Kafandaki bu dövme de Yug'un sembolüdür, biliyor musun? Sana verdiğimiz bayrakta bulunan sembol de Yug'un sembolünün desen haline getirilmesidir. Günümüzde Tuplo mitolojisi iyi bilinmez ama aslında Tuplolular hayatlarında halen bu mitolojiye çok yer verirler." diyor.

Büyülenmiş bir yüz ifadesiyle Jüchu'yu dinliyorsun ve anlattıklarını bitirdikten sonra gözlerini Akob'a çeviriyorsun. Akob, sana "Evimde bununla ilgili kocaman bir kitaplığım var. İstersen hem sana bir kahve ikram edeyim hem de okuman için birkaç kitap hediye edeyim, ne dersin?" diyor. O sırada Jüchu da gülümsüyor ve "Ben de evime uğrayayım ve birkaç kitap alıp size geleyim. Genç adam öğrenmek istiyorsa bizim de yararımız dokunsun. Biz yakında göçüp gideceğiz zaten, asıl gençler bu kültürü yaşatmaya devam edecek." diyor. Akob'un teklifine cevap vermeye hazırlanıyorsun.
Locked

Return to “Yadrop Caddesi”

cron