[Vaka] Olası Başkent Çetesi

#1
► Show Spoiler

“Ne olduğunu anlamadım memur bey.” dedi kadın üzüntü ile. “Çantamı kapıp rüzgâr gibi geçti gitti yanımdan.” Komiser kadını dinledikten sonra düşünceli bir şekilde önündeki raporlara baktı. “Bu ay dördüncü oluyor. Hem de her hafta oluyor. Acaba…” Komiser kafasını kaldırıp, kadına şu soruyu sordu. “Suçlu gri bir kapüşonlu mu giyiyordu?” Kadın “Evet, efendim.” cevabını verince komiser hemen önündeki raporlardan birini aldı ve kadına doğru tuttu. “Kapüşonlunun boynuna yakın kısmında böyle bir sembol var mıydı?” Kadın hafiften eğilerek robot resimdeki karga sembolüne baktı. “Evet, efendim. Sakın bunlar çete olmasın?” dedi telaşla. Komiser kafasını sallayıp konuşmaya başladı. “Anlaşıldı, bunlar kesinlikle bir çete. Hem de yeni kurulmuş. Raporlara göre boyları hemen hemen aynı ve hepsinin izleri aynı yerde bitiyor. Ne kadar acemi olduklarından daha küçük oldukları belli. İşini bilen bir hırsız çetesi ne aynı kıyafetleri giyer ne de belirgin izler bırakır. Merak etmeyin hanımefendi, onları kısa sürede bulacağız.” Kadın gülümseyerek teşekkür etti ve karakoldan ayrıldı. Ardından başpolis memuru odaya girdi. “Efendim, yeni bir gelişme var mı?” Komiser oturmasını işaret etti ve demli çayından bir yudum aldı. “Evet var, sevgili astım. Bizim keratalar yine hırsızlık yapmışlar.” Başpolis merakla komisere baktı. “Keyfiniz yerinde gibi, efendim.” Komiser gülümseyerek “Gençlerle uğraşmak beni genç hissettiriyor. Bu keratalar da bana gençliğimi hatırlattı.” dedi. Başpolis bunun üzerine hafiften sırıtarak “Siz de mi haydutluk peşindeydiniz?” diye sordu. Komiser önce kısa bir kahkaha attı. Sonra “Zamanında o taraflara dal uzatmadık değil tabii.” diyerek çayını bitirdi ve ayağı kalktı. “Ben devriyeye çıkıyorum. Hem temiz hava almış olurum hem de biraz soruştururum etrafı. Burası sana emanet. Delikanlılara haber sal. İlk görevleri bu olsun.” Başpolisin kafasını sallaması ile dışarı çıktı.

Sabah erken vakitte başpolis kapınıza kadar gelip size karakola kadar eşlik ediyor ve güncel durumu anlatırken kendisini de tanıtıyor. “İsmim Bagon Bagonodan. Sizin Başpolis memurunuzum. Sizle çalışmaya şimdiden can atıyorum!” Karakola vardığınız zaman toplantı odasına geçiyorsunuz. Komiser masanın başında yer alıyor. Hepiniz yerinizi aldıktan sonra komiser boğazını temizleyip söze giriyor. “Günaydın delikanlılar, umarım uykunuzu almışsınızdır çünkü bugün koşturmaca var. Adım Doka Sabaodan. Sizlerden sorumlu Komiser benim. Lafı uzatmadan elimizdeki vakaya geçiyorum. Acemi çocuklar oldukları bariz olan bir hırsız çetesi son bir aydır her hafta kapkaççılık gerçekleştirdi. Hepsi boyuna yakın kısımda karga sembolü olan kapüşonlar giyiyorlar ve izleri başkentin kuzey tarafına gittiklerini gösteriyor. Görgü tanıkları onları kuzey tarafındaki ara sokaklardan birinde görmüşler. Saklandıkları yer orada bir yerde olmalı. Şimdi, elimizde iki seçenek var. Ya hepimiz halkın arasına karışıp, ara sokaklara girerek sivil polisçilik oynarız ya da birimiz kılık değiştirerek yem olur ve birini yakalarız. Ağzından laf almak zor olmayacaktır. Sizin bir planınız varsa seve seve dinliyorum.”

Doka Sabaodan
► Show Spoiler
Bagon Bagonodan
► Show Spoiler
Off Topic
Bu konunun GM'i Hiperyus olarak sizlerle birlikteyim. GM yazma günleri Cumartesi ve Salı'dır. İlk turunuzu Salı gününe kadar yazmanız gerekmektedir. Lütfen ilk turlarınızda karakterinizin konuşma rengini belirtmeyi unutmayınız. NPC'lerin konuşma renklerini değiştirmeniz durumunda lütfen onların renklerini de belirtiniz.

Re: [Vaka] Olası Başkent Çetesi

#2
Başkente geldiğimden beri yaptığım fazla bir şey yoktu. Derslere gir, kütüphaneye gidip ansiklopedileri incele, geçmiş kayıtlara göz at ve eve geri dön. Yaptığım şeyler hep aynıydı. Ayrıca polis olmuştum. Bazen iş başı da yapıyordum, ama öyle egzantrik işlere daha atanmamıştım. Genellikle masa başı, raporları yazma etme, eşya getir götürleri gibi ufak tefek işleri veriyorlardı. Yani bir nevi kitap okumak için zamanım oluyordu. Bende bunu değerlendiriyordum. Aynı rutin devam ederken bir sabah kapıma başpolis memuru geldi ve iş olduğunu söyleyip beni evden aldı. Giyinme işlemlerim ve su kaplarımı yanıma aldıktan sonra ufak, yaklaşık 173 sayfalık kitabımı da elime alıp başpolisin peşine takıldım. Diğer memurları da aldıktan sonra karakola, oradan da toplantı odasına yöneldik. Adını zaten duymuştum, Bagon Bagonodan. Ama ilk defa yüz yüze tanışık oluyorduk.

Toplantı odasında Komiser baş köşede oturuyordu. Hepimiz yerimizi aldıktan sonra söze başladı. Yine rapor işleriyle ilgili konuşacağını düşündüğümden kitabımın kaldığım sayfasını açmıştım. Ama hırsızlık olayları olduğunu anlatmaya başlayınca, kitaba hiç yönelmeden onu masaya koydum ve pür dikkat dinlemeye başladım. Çünkü doğru düzgün ilk işimiz bu olacaktı. Şimdi savsaklamanın sırası değildi. Komiser bunu çözmenin iki yolu olduğunu söyledi. İlki sivil poliscilik, ikincisi ise yem olmaktı. Düşününce sivil poliscilik oynadığımız takdirde onları bulma ihtimalimiz yok denecek kadar azken, yemi yutmaları ihtimali bir şekilde daha mantıklıydı. Aşırı zengin bir şekilde gezinirsek ve o anda darp olsaydık, kesinlikle bir şeyler yakalayabilme şansımız vardı. Bu nedenle elimi kaldırıp duygusuz bir şekilde "Ginte Bimoa polis memuru söz almak istiyorum Efendim." dedikten sonra onayını bekleyip ardından da söze girdim. "Efendim sivil polis olarak halkın arasına karışsak bile onları bulma ihtimalimiz çok az olacaktır. Bence yem atmamız işimizi kesinlikle kolaylaştırabilir. Şahsi düşünceme göre eğer aşırı zengin bir şekilde giyinip elimizde bir para kesesiyle, ama içinde para değil ses çıkartan gümüşler olacak tabi ki, gezersek bu onları çekebilir. Tabi işinin ehli biri belki bunu yutmayabilir, ama ehli olmayan hırsız varsa çetelerinde bunu kesinlikle yutacaktır. Yem olmaya da adayım, çünkü ben Sezyum elementine aşinayım ve Sezyum elementinde Örümcek Ağı denilen tekniği öğrendim. Eğer beni ara sokakta soymaya kalkarsa onu yakalama şansım olabilir. Ama şunu da demek istiyorum, beni sivil olarak gözlemenizde gerekiyor. Eğer adam bana fark ettirmeden almayı başarırsa parayı, siz bunu görüp onun peşine düşebilirsiniz. Söyleyeceklerim bu kadar." diyerek aklımdaki düşünceleri ilettikten sonra yerime oturdum. Her ne kadar planı söylerken düşünmüş olsam da akla yatan bir plan olduğunu düşünüyordum.
► Show Spoiler
Sic mundus creatus est.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Olası Başkent Çetesi

#3
Sessiz bir başkent gecesi, diye nitelendirdi önüne serilen görüntüyü. Küçük sayılabilecek bir pencereden, en az pencere kadar küçük bir bakış açısıyla bakışları altına almıştı koca şehri. Fakirliğe alışmış gözlerinin, lüks ve ışıltı dolu bir şehirle ilk karşılaşması olmasa bile, çokta alışagelmiş bir durum değildi onun için. Bir çok şey halen yabancı, ama olması gerektiği gibi geliyordu ona. Bu durumu ne yadırgıyor ne de bu durumun onu yadırgamasına müsaade ediyordu; ama bir şeylerin eksikliğini çekiyor gibiydi. İçinde bir yerlerde, ufak da olsa içini kemiren bir yabancılaşma hissi vardı. O hissin, kendini rahatsız etmesine müsaade ederken, Son noktanın ufak bir başlangıcı, diye yineledi düşüncelerini sağ eli usulca perdeye uzanıp, tüm bakış açısını sade bir beyaza çevirirken.

Güneş, sabırsız bir edayla ayın yerini almak için harekete geçerken, sanki saniyeler öncesinde kapatmış gibi hissettiği gözlerini, altı saatlik bir uykunun sonunda açtı Nogon... Hafif bir doğrulma sonrası, onu ilk karşılayan şey, perdeyle örtülmüş pencereden içeriye sızma çabasına bürünmüş güneş ışınları oldu. Bir kaç saniye, oldukça güçten düşmüş güneş ışınlarına kafa tutarcasına oraya doğru baktı. Hemen ardından ise ayakları üstünde doğrulup, tek bir hamleyle perdeyi sonuna kadar açtı ve zincirlerinden arınmış güneş ışınlarının vücudunu istila etmesine izin verdi. Oldukça kısa süren güneş banyosunun ardından, gözlerini bir kez daha şehre dikti.

Tüm o şehri avuçları içinde, bir oyundan fırlamış bir hamle olarak düşündü ve hafifçe oluşan tebessümün eşliğinde, hazırlanmak için harekete geçti. Bugün, onun ilk görev günüydü. Tam olarak kendisini bekleyen şeylerin az çok farkında olsa bile, çoğu şeyin puslu olduğu gerçeğinin de farkındaydı ve bu durum onu tereddüt haline sokuyordu. Yeni insanlar, yeni yaşamlar ve yeni düzenler... Nogon için, tek bir yeni kelimesi bile başlı başına büyük bir dert iken, hayatında ilk defa bu kadar çok yeni şeyle mücadele edecekti.

Hazırlıksız hissetmiyordu, ama kendine dürüst olduğu tüm o anlarda, kendini hazırlıklı da görmüyordu.

Derin bir nefes aldığı o anda, hazırdı. O yüzden kapıya yönelmiş ve bu küçük hayatı geride bırakıp, günün kalanını daha büyük bir düzlemde geçirmek için kapı kolunu sonuna kadar gerip, kapıyı açmıştı. Tam o anda ise, kapıyı çalmak üzere olan adamla göz göze gelmişti. Kim olduğuna dair herhangi bir fikri olmamasına rağmen, sabahın bu saatlerinde, kapıyı çalma zahmetine girecek birinin kötü huylu biri olmadığını tahmin edebiliyordu. Olsa bile, bu onu korkutur muydu bilmiyordu bile.

Keskin sayılabilecek bakışları, sorgulayıcı bir tonda, adamı süzerken, dudakları bu bakışları takip edercesine harekete geçmeye başlamıştı, ama zihin süzgecinden geçen kelimeler, form kazanamadan karşısındaki adam konuşmuştu.

Bagon Bagonodan, diye tekrar ederken adamın kendi ismini içinden, bu ismi daha çok duyar mıyım acaba? diye kısa bir an düşünmeden edememişti, adamın tüm sırlarını açığa çıkarmak istercesine süzerken.

Adamın kim olduğuyla birlikte, neden sabahın köründe kapısının çalmak üzere olduğunu da kısa bir süre sonra öğrenmişti. Bugün ilk görev gününün, sahada geçeceğini bilmiyordu, ama evraklarla uğraşmaktansa, bu mesleği tam olarak bu şekilde icra etmek onunu için daha makul olduğundan, buna itiraz edecek bir konumda değildi.

Gözüne çarpan şey, iki kişinin daha olduğuydu. Biri Himota kültürünün içinden çıkmış gibi görünürken, diğeri ise oldukça yabancı geliyordu gözüne. Bembeyaz saçları bile başlı başına onu oldukça farklı kılarken, duruşu, görünüşü ve hatta bakışı bile Nogon'a bu herifin Himota'lı olmadığını düşündürtüyordu. Buna rağmen, görünüşün pek anlamı olmaması, Nogon için bu durumu anlamsız kılıyordu.

Kısa bir an sonra, oldukça hızlı bir geçiş ile kendini bir toplantı odasında bulduğunda, baş masada oturan adamın sözlerine kulak veriyordu. Adeta Bagon'ın, daha yaşlı haline bakıyor gibi hissetmişti kendini, adamın sözlerine kulak verirken. Eğer aralarındaki soy ad farklılığı dikkatinden kaçsa, bu ikisinin baba-oğul ilişkisi içerisinde olabileceğini bile düşünebilirdi.

Kısa bir anlık akıl dağılmasını, tekrardan adamın sözlerine odaklanarak yok ederken, ilk görevinin küçük çaplı gözüken bir hırsız çetesiyle ilgili olduğunu öğrenmişti. Belli periyotlar ile hırsızlık yapan bu çetenin akıbetini sonlandırmak üzere bu odada toplanan herkesi göz ucuyla süzerken, Komiser'in son sözleri üzerine söze giren Ginte isimli çocuğa kitlemişti bakışlarını.

Fakat çok geçmeden bu sözlerin birer saçmalıktan ibaret olduğunu düşünmüştü. Fazla heyecanlı bir gencin, ilk gününde kendini ön plana atma çabasından ötesini ise hiç görememişti. Bir çok ihtimal barındıran bu planın ise en ufak terslikte sekteye uğrayacağı ve basitmiş gibi gözüken bir işlemi katlarca zorlaştırdığı önüne serilmiş bir sofra kadar netti. Göz ucuyla konuşacak mı diye diğer elemana bakarken, onun henüz sessizliğini koruması, Nogon'ın bakışlarını tekrardan Komiser'e çevirmesine sebep olmuştu.

Derin bir nefes alıp, söz almak için oturduğu sandalyede doğrulurken, "Bence..." diye söze girdi, bakışları odadaki her bireyi tek tek tartıyor iken. "Sizlerin laflarından anladığım kadarı ile ve sizinde tabirinizle acemi bir hırsız grubu ile karşı karşıyayız gibi." diye devam etti konuşmasına ve, "Bu tarz yaşantılara aşina biriyim. Büyüdüğüm semte, küçükken arkadaş diyebileceğim çoğu çocuğun kader yazgısı benzer yerlerden geçiriyordu ve bu hayattan öğrendiğim bir şey varsa o da, söylentilerin çabuk yayıldığıdır. Eğer, kendilerini bu kadar belli etmişlerse, doğru insanlara sorarsak onları çok kolay bir şekilde yakalayabiliriz. Suç dünyasında, herkes herkesi bilir ve takip eder. Ve biz polislerin her zaman bir bağlantısı olur. Sizce de öyle değil mi?" diye sonlandırmıştı konuşmasını, son kısmı iki deneyimli polise hitaben aktarırken.
► Show Spoiler
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Olası Başkent Çetesi

#4
Sabahın köründe kapımın önünde tanımadığım birini görmek çok da hoşuma gitmedi. Gerçi tanıdık biri olsa da aynı şekilde hoşlanacağımı sanmıyorum. Polis olmaya karar verdiğim zaman ister istemez böyle durumlarla karşılaşacağımı biliyordum. Bu mesleğim maaşını iyi olması biraz da vaka geldiği sürece günün her saatinde çalışmak zorunda olmandan kaynaklanıyor. Şansıma ilk görevim de sabahın erken saatlerine denk geldi. Kapının diğer tarafında olan baş polis memurunun konuşması bittikten sonra dediklerini onaylar bir şekilde başımı salladıktan sonra kısık bir sesle ”Bende.” dedikten sonra elimle bir dakika işareti yaparak kapıyı aralık bırakarak hızlıca bitkilerimi sulayıp üzerimi değiştirerek tekrar yanına geldim ve evden ayrılarak karakola doğru yola çıktık.

Karakola vardığımız zaman vakit kaybetmeden toplantı odasına gittik. Bizden sorumlu komiser sabah ki baş polis memurunun anlattığı olay hakkında daha da fazla bilgi verdi. Ardından da bu olayda kullanabileceğimiz iki farklı olası plandan bahsetti. Bu planları açıkladıktan sonra bizim ne düşündüğümüzü de sormayı ihmal etmedi. Büyük ihtimalle ilk görevimiz olduğu için bize seçenekler sunarak nasıl bir yol izleyeceğimizi görmek istiyor. Bana kalırsa aralarına karışmak için birimizi yem olarak kullanmak çok riskli bir plan. Dediği gibi karşımızdakiler acemi çocuklar ise neden sabahın köründe bu masanın etrafında toplanıp onları nasıl yakalayacağımızı tartışıyoruz. Bu konuyu daha da ciddiye alıp rakibimizi bu kadar küçümsememiz gerekiyor.

Baş polis memurunun verdiği küçük detaylara bakarsak karşımızdaki çetenin hepsinin aynı dövmeyi taşıması biraz çocuksu bir hareket olsa da bu birbirlerine ne kadar sadık olduklarını gösteriyor. Vücutlarına kalıcı bir iz bırakmakları ve bu iz için seçebilecek o kadar seçenek arasından kargayı kullanmalarını enteresan. Kargalar dünyadaki en zeki kuş türlerinden bir tanesi olmasının yanı sıra kendilerine yapılan yanlışları unutmazlar ve fırsat bulduklarında intikamlarını alırlar. Ayrıca farklı kaynaklarda ölümün, hastalıkların, savaşların ve kaderin sembolü olarak görülmüşlerdir. Tabi yine de bunlar sadece tesadüfte olabilir. Karşımızdakiler aynı dövmelere sahip ve aynı kıyafetleri giymeyi seven modadan anlamayan acemiler de olma ihtimalleri var.

Benim gibi yeni polis memuru oldukları belli olan diğer iki arkadaş kendi düşüncelerini söylediler. Ginte aralarına karışmak isteyerek tehlikeli olan planı tercih etti. Aralarına karışmak belki de olayı kısa sürece çözmemizi sağlayabilir ama ortada çok bilinmez varken bir o kadar da riskli bir plan. Diğer polis memuru ise daha mantıklı bir fikir öne sunarak suç dünyasından yardım alarak onları daha detaylı soruşturmayı önerdi. Bu Ginte’nin kine göre daha güvenilir olsa da bahsettiği doğru kişiler yerine kazayla yanlış birisiyle konuşursak karşımızdakilerinin operasyondan haberdar olmasına sebep olabiliriz. Şuan elimizde 3 seçeneğimiz var ama hepsinin kendisine göre avantaj ve dezavantajları var. Bu planların hepsi de hoşuma gitmedi ama işin kötü tarafı daha iyi bir planım yok. Zaten çok fazla konuşmakta istemediğimden sessizce olayın ne tarafa doğru gideceğini beklemeye başladım.
► Show Spoiler
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Olası Başkent Çetesi

#5
"Nogon aslında güzel bir noktaya değindi. Suç dünyasında kişiler ve çeteler, her ne kadar bizler gibi olmasa da, birbirleri hakkında az çok bilgi sahibidirler fakat bu senin düşündüğün şekilde olmuyor, Nogon. Suç dünyasından biri ile bağlantıya geçip bilgi almak istersek ancak ya büyük isimleri öğrenebiliriz ya da yükselmekte olan isimleri. Suç dünyasında kimse bir aydır kapkapçılık yapan çocuklarla ilgilenmezler." Komiser, Nogon'un fikri hakkındaki yorumu bitirirken başpolis söze girdi. "Peki, ya kendi başlarına hareket etmiyorlarsa? Bir grup çocuk durduk yere niye eşleşen kıyafetler ve sembollerle suç dünyasına atılsın ki? Daha büyük bir isim onları yönlendiriyor olabilir." Başpolisin sözleri Komiseri derin bir düşünceye soktu. "Olasıklar havuzu dolmaya devam ediyor. Himota'nın suç dünyası yetişkinlerle dolu ve bir yetişkinin çocukların aklına girmesi gayet kolay. Hele çocukları boş sözlerle kandırmışsa. Bu bir yana, Himota suç tarihi boyunca birçok genç kendi başlarına buyruk da hareket etti. Ginte'nin planı akla daha yatkın geliyor. Doğru yerde doğru zamanda yem atarsak kargalardan biri kesinlikle kokusunu alır. Yemi yutarsa örümcek ağının yaklamama olasılığı yok denecek kadar az. Yakaladığımız çocuğu içinde bulunduğu durumun ciddiyeti ile biraz korkutursak, hem Ginte'nin istediği olur hem de Nogon'un çünkü ağzından laf alabilirsek suç dünyasındaki yerlerini de öğrenebiliriz. Sadece zengin gözükmeye gerek yok. Kapkaç mağdurlarının hiçbiri zengin değildi. Öyle de gözükmüyorlardı zaten. Sıradan insandılar." Bunun üzerine başpolis ayağı kalkıp hızla odadan çıktı. Kısa sürede elinde dosyalarla döndü. "Suçların ne zaman ve nerede işlendikleri bu dosyalarda yazıyor." Komiser dosyaları inceledi, başını salladı ve son kararı açıkladı. "Planımız şu olacak. Karakoldan çıkıp bir kuyumcudan kese dolusu gümüş kiralayacağız. Ardından, Başkentin kuzey tarafına gideceğiz. Ginte gümüş kesesi ile önce ileri geri yürüyerek varlığını bildirecek. Sonra birisini bekleme edasıyla olduğu yerde dikilecek. Keseyi olabildiğince gevşek tutması lazım ki onların gözünde bu bir fırsat olsun. Sokağın iki tarafında da iki kişi olarak bekleyeceğiz. Ne tarafa giderse gitsin kapana kısılmış olacak. Ginte yem oluyor. Bagon, sen Nogon ile bir tarafta bekleyeceksiniz. Ben de, beyaz delikanlıyla diğer tarafı tutacağım. Dosyanı okumuştum. Galiba adın Tegin idi. Söz adamı değil, aksiyon adamı olduğunu varsayıyorum."

Toplantınız bittikten sonra komiserin peşinden karakoldan çıkıyorsunuz. Komiser karakolun önündeki arabayı göstererek arkaya binmenizi söylüyor. Komiser ve başpolis ön koltuklarda iken sizde arka koltuklara geçiyorsunuz. Başpolis sizlere kelepçe ve cop uzatıyor. "Siz aranızda kaynaşın. Biz de planın üstünden geçeceğiz" diyor ve komiser ile konuşmaya başlıyor. Önce kuyumcuya uğruyor ve kese dolusu gümüş kiralıyorsunuz. Daha kuyumcuda iken komiser keseyi Ginte'ye veriyor. Sonra başkentin kuzey tarafına doğru gidiyorsunuz. Komiser arabayı uygun bir yere park ediyor ve yola yayan devam ediyorsunuz. Yirmi dakikalık bir yürüyüşten sonra sokaklardan birine varıyorsunuz. Bagon ve Nogon sokağın girişinin iki yanına çekiliyor ve göz ucuyla gözlemeye koyuluyorlar. Ginte sokağın ortasına kadar gidip yerini alıyor. Komiser ve Tegin ise diğer taraftan dolanıp sokağın diğer ucuna yerleşiyorlar. Ginte birkaç kez ileri geri yürüdükten sonra olduğu yerde dikilmeye başlıyor. Sokaktan geçen insanların arasından Ginte'yi gözlemlemeye çalışıyorsunuz. Tam o sırada siyah kapüşonlu bir çocuk hızla Ginte'nin kesesini kapıp komiser ve Tegin'in beklediği tarafa doğru koşmaya başlıyor. Bunu fark eden komiser çömeliyor ve Tegin'e dönüp "Eğer Ginte onu yakalayamazsa, ben cop ile ayak bileklerini hedef alıp yere düşürmeye çalışacağım. Beni aşarsa senin yakalaman gerekecek." diyor.


Image

Re: [Vaka] Olası Başkent Çetesi

#6
Ben konuştuktan sonra söze benim gibi acemi olan Nogon adlı çocuk girdi. geçmişinden yola çıkarak belli bir planı anlattı. Hırsızların acemi olduklarını ve bu nedenle kolay yakalanabileceklerini söyledi. Aslında kısaca benim gibi birini yakalayıp onu konuşturmayı söylüyordu. Tek farkı benim gibi yem olarak değil de gözlemleyerek olacaktı. Diğer acemi Tegin ise sessizliğini sürdürdü. Sonrasında baş polis sözü aldı. Nogon'un anlatılarını ele alıp, muhbirlerin yüksek makamları anlatacağını ancak 1 aylık hırsız çetesi hakkında bilgisi olmadığını dile getirdi. O arada komiser söze girip, hırsız çetesinin yalnız olmayabileceğini ve üstlerden birisinin kontrol edebileceğini söyledi. Baş polis memuru da bunu onayladı ve Himota'nın tarihi hakkında bilgiler verdi. Sonrasında benim planımın makul olduğunu, doğru yerde doğru yemi attığımız takdirde bir şeyler yakalayabileceğimizi söyledi. Sadece söyledikleri benim planımdaki gibi zengin tavrı yapmak yerine sadece elde bir miktar gümüşle işi halledebileceğimizi dile getirdi. Çünkü şimdiye kadar ki soyulan insanların hiçbirinin zengin olmadığını, sıradan insanlar olduklarını söyledi. Bende kafa sallayarak onayladıktan sonra sözlerini bir mukabele dinlemeye koyuldum.

Artık kalan tek şey, işi icraate dökmek kalmıştı. Planımız şu şekildeydi, ben bir miktar gümüş dolu keseyi elimde tutup meydanda gezinecem ve bir süre sonra meydanın ortasında durup, birini bekliyormuş izlenimi verecektim. Tabi keseyi hafifçe tutarak, çalınmasını da kolaylaştıracaktım. O sırada baş polis, komiser, Tegin ve Nogon ise iki taraflı beni gözleyeceklerdi. Eğer olur da elimden kaçarsa diye hazırda bekleyeceklerdi. Tam planladığım gibi ve makul bir işlemdi. Herhangi bir itiraz olmaksızın onayladıktan sonra toplantıyı bitirmiştik. Kelepçe ve cop vermişlerdi. Bunları aldığım sırada bize kaynaşmamızı ve planın üzerinden geçmemizi söylemişlerdi. Ben yem olacağım için ve polis kıyafetlerim üzerimde olduğundan duygusuz bir şekilde "Saygıdeğer polis arkadaşlarım, ben plana göre yem olacağım için üstümü değiştirmeye gidiyorum. İzninizle." dedikten sonra kıyafet odasına yöneldim. Gündelik kıyafetlerimi giyerken, copu çorabımın içine koyup, üzerine pantolonumu giyecek ve kelepçeleri ise, donumdan düşmeyecek şekilde koyduktan sonra pantolonu üzerine çekecektim. Üzerimi de giydikten sonra planlanan meydana ilerlemeye başladım.

Plana göre kuyumcuya gidip, bir miktar gümüş kiralayacaktım. Bu şekilde yaptıktan sonra meydana doğru ilerlemeye ve belli şekilde yürümeye başladım. Bir süre yürüdükten sonra planlanan yerde durup birini bekliyormuşcasına etrafa bakınmaya ve ayağımı yere vurmaya başladım. Tam ben beklemede kalırken, siyah kapşonlu birisi kesemi kaptığı gibi koşmaya başladı. İşte beklediğimiz fırsat ayağımıza gelmişti. İki elimi koşan çocuğa doğru tutup peşinden koşmaya başladım. O sırada elementime adapte olup iki elimde de birer örümcek ağını aktif ediyordum. İki tane örümcek ağı yapmam atom enerjimi belli düzeyde zorlayacak olmasına rağmen risk alamazdım. Adamın kaçmasını kesinlikle engellemem gerekiyordu. İlk önce sağ elime odaklanıp koşan kişiye doğru fırlatacaktım, adamın hızına baktığımda bundan kaçabileceğini düşündüğüm için diğer elimde de örümcek ağı biriktiriyor ve kaçabilirse diye tutuyordum. Eğer adam ilk örümcek ağından kaçmaya yeltenirse diğer elimdeki örümcek ağını herifin kaçtığı yöne doğru atacaktım. İki örümcek ağından kaçabileceğini düşünmüyordum. Ama olur da kaçarsa baş polis memuru veya komiserin yakalamaları için fırsat yaratabileceğimi düşünüyordum.
Sic mundus creatus est.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Olası Başkent Çetesi

#7
Komiser ve baş polis memurumuz tüm olasılıkları gözden geçirdikten sonra riskli bir Truva atı planı yapmaya karar verdiler. Halihazırda bu planı Ginte ortaya attığı için yem olma işini de ona bıraktılar. Zaten planını anlatırken kendinden emin bir şekilde sezyum kullandığını ve örümcek ağı ile birlikte şüphelileri kolayca yakalayabileceğimizi dile getirmişti. Komiserimizde teoride basit ama bir o kadar da kusursuz planı beğendiğinden operasyonu onun dediği gibi yapmaya karar verdi. Bana kalırsa hırsızlık gibi acil olmayan bir konuyu çözerken gereksiz risk alıp birini yem yapmamız hala mantıklı değil. Vatandaşların maddi kayıp yaşaması kötü bir durum olsa da kullanacağımız yöntemde işler ters giderse hiç istemeyeceğimiz sonuçlar ile yüzleşmek zorunda kalabiliriz. Yine de bu konu hakkında yapabileceğim pek bir şey yok. Hala aklıma daha iyi bir fikir gelmedi. Gelse de masadaki arkadaşlarla tek tek konuşup açıklama yapmak pek benim tarzım değil. Şuanda sadece önümdeki plana odaklanıp aldığım emirleri kusursuz bir şekilde yerine getirmeyi denemem lazım.

Sessizce olan bitenleri dinlerken komiserimiz hiç konuşmadığımı fark ederek ismimi söyleyerek aksiyon adamı olduğumu farz ettiğini söyledi. Onun sözlerinden sonra hafifçe onaylar şekilde kafamı sallayarak yine konuşmadan beklemeye başladım. Şu ana kadar aşırı bir tepki almadığım için gayet memnundum. Aslında bu ölüm sessizliği zaman zaman benimde hoşuma gitmese de başka insanlarla uğraşmaktan çok daha fazla kolaydı. Zaten baş polis memurumuz benim düşüncelerimin tamamını olmasa da birazını sesli dile getirdiği için eğer sürekli onun etrafında dolaşabilirsem üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri düşündüğümüzden onu benim iletişim aracım olarak kullanmaya başlayabilirim.

Toplantı bittikten sonra zaman kaybetmeden komiserin planını uygulamak için karakoldan çıkarak kabının önündeki bir arabaya bindik. İlk önce kuyumcuya gidip gümüş aldıktan sonra başkentin kuzey tarafına doğru gidip önce arabayı park ederek yavaş yavaş planımızı uygulamaya başladık. Arabayı park ettikten sonra yaya olarak devam ederek kısa bir yürüyüşün ardından aradığımız sokağa vardık. Ginte sivil bir şekilde yanımızdan ayrılınca iki gruba ayrılıp beklemeye başladık. Şansımız yaver gittiğinden mi yoksa Ginte de ki gümüşlerin ağırlığından mı emin değilim çok beklemeden aradığımız şüpheliyi buluyoruz. Aniden sokaktaki insanların arasında siyah kapüşonlu biri hızlı bir şekilde gümüş kesesini alıp koşmaya başladı. Komiser ilk hamleye yapmak için Ginte’yi bekleyeceğimi ima ederek copunu hazırlayıp ikisinin de başarısız olması durumunda benim müdahile de bulunmamı söyledi. Kısık ve özgüvensiz bir sesle ”Merak etme” dedikten sonra yayıma bir ok yerleştirip olacakları gözlemlemeye başladım. Eğer şüpheli ikisinden de başarılı bir şekilde kaçmayı başarabilirse okumu hiçbir güçlendirme yapmadan komiser gibi bacağını hedefleyerek fırlatacaktım. Şuanda bariz bir tehdit olmadığından okum üzerinde Radyoaktifleştirme kullanarak şüpheliye çok fazla zarar vermek istemiyorum. Başarılı olursam komiser sivil birini vurduğum için bile kızabilir üstüne adamı birde uranyum yüzünden yaralayıp ilk günden başıma iş açmak istemiyorum.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Olası Başkent Çetesi

#8
Sözlerinin vuku bulduğu insanların tepkileri, bir bir gözlerinin önünde şekil alırken, tatsız bir gülümsemenin zincirlerini kırarak yüz hatlarında belirmesine engel olamadı. Herhangi bir alaycılık barındırmamasına rağmen, yüzünde beliren bu anlık tebessümün ömrü ise bir kaç saniyeden çokta uzun olamadı. Saygısızlık yapma gibi bir niyeti yoktu; ama sözlerinin bu şekli ile anlaşılması ya da daha doğru bir tabir ile yorumlanması onu istemsizce bu noktaya taşımıştı. Zira, o deneyimsel olarak çok yeni bir polis olmasına rağmen, hayatının tamamında, suçlu olarak tabir edilen kesimin içinde büyümüş biriydi ve suçlu psikolojisi kadar, onların nasıl düşündüğünü de çok iyi anladığına inanıyordu ve ona göre eğer ortada böyle bir grup varsa, doğru kişilere sorarak her halükarda onlara ulaşabilirdin. Küçüklük ya da büyüklük bu konuda, doğru bir tanı olmayabilirdi. Hatta Nogon, doğru olmadığına yemin bile edebilirdi.

Derin bir nefes alarak, itiraz etmeye dair tüm düşünceleri ve fikirleri başından savıp, yeni üstünün kararlarına biat etmeye zorlamıştı kendini. Öbür aceminin planın, her ne kadar saçma buluyor olsa da, bu planın bir parçası olmaktan başka çaresi olmadığını da biliyordu ve bu yüzden hafif bir küfür, sivri dilinin ucundan sıyrılıp, tekrardan zihnin en köhne köşelerine hareket ederken, usulca planın detaylarını komiserden dinlemek için odaklanmaya başlamıştı.

Bu noktada zihnini meşgul eden tek düşünce bugünün hiçte güzel başlamadığına dair bir ibareden ibaretti. Komiserin planı oldukça basit bir yemleme taktiğiydi. Sokağı saran polisler, yemin etrafında konuşlanacaktı. Av, yeme düştüğünde ise kordine bir şekilde hareket etmemiz gerekiyordu. Bu noktada anlaşılmayacak bir şey yok gibiydi Nogon'a göre, o yüzden ekstra bir soru sorma girişiminde bulunmak yerine, sessizce görevin kendine düşen kısmını yapmak için beklemeye koyulmuştu.

Planın gerçekleşeceği yere bir araba vasıtası ile ilerleyeceklerini öğrendiklerinde, Nogon hafifçe şaşırmıştı. Zira geçmiş yaşantısının herhangi bir noktasında, araba ile bir ilişkisi olmamıştı ve yeni yeni tanıştığı bu gerçeklik her seferinde onu heyecanlandırıyordu. Bu noktada arabaya bindiği andan itibaren her bir saniyesini arabayı incelemek ve onun gizemini çözmek için harcamıştı.

Başarısızlık ise kaçınılmazdı.

Araba ile ayrılıklarından sonra ise geçmiş hayatından oldukça aşina olduğu yürüme metodu ile harekata devam etmişlerdi. Dakikaların birbirlerini hızla kovaladığı bir süre zarfından sonra ise görev yerine gelmişlerdi. Gümüş kiralanmış, Ginte yem olmak için hazırlıklarına başlamış ve herkes planın belirttiği gibi konumlanmıştı. Nogon, bulunduğu yerden dikkatle izlerken gelişmeleri oldukça sessizdi.

Zaman yavaş bir tempoda ilerlerken, aniden gelişen olaylar silsilesinde, Nogon oluşuk olduğu bu hızlı kapkaç düzlemine keskin bir bakışla karşılık vermişti. Planın bu noktasında, onların görevi eğer çocuk bu tarafa yönelirse onu sıkıştırmaktı; fakat bu noktada Nogon, tüm odağını çocuğa vermenin saçma olduğunu biliyordu. Bunlar bir gruptu ve kordine bir şekilde hareket etmeleri gerekiyordu. Buralarda bir yerde, başkaları varsa ve onlar plan içerisinde bir planın parçası olmuşlarsa, bunu çözmeliydiler. Bu yüzden, "Siz çocuğa odaklanın." dedikten hemen sonra, tüm odağını çevreye yayacak ve çevredeki her bir gelişmeyi tartacaktı. Gözüne şüpheli gözüken bir hareketlenme sezerse ise tüm odağını oraya verip, oraya doğru hareketlenmeye hazır olacaktı. Eğer gruplarsa, her biri burada bir yerde, bir planın parçası olarak, aynı kendileri gibi bekliyor olmalıydılar. Nogon ise, onların beklenmedik sürprizi olmaya kararlıydı.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Olası Başkent Çetesi

#9
Ginte: Siyah kapüşonlu çocuğun peşinden koşmaya başladın ve ilk Sezyum - Örümcek Ağı stilini gerçekleştirdin fakat çocuk sen daha atarken kafasını çevirdiği için örümcek ağını fark etti ve sola zıplayarak daha hızlı koşmaya başladı. Sen böyle olabileceğini önceden düşündüğün için ikinci örümcek ağını da kulladın ama teller çocuğa ulaştığı gibi yan taraftaki insanların arasından eli parlayan başka bir siyah kapüşonlu çocuk hızla telleri kopararak geçip gitti. Keseyi çalmış çocuğu durduramadın fakat tellerin birkaçı hareket kabiliyetini kısıtladı ve daha yavaş ve zoraki hareketlerle devam etmesine sebep oldu.

Nogon: Başka çete üyelerinin de bu sokakta olabileceği düşüncen doğru çıktı. Bir başka çocuğun asıl hedefi kurtardığını ve kaybolduğunu gördün. Bunun üzerine yalpalayarak giden asıl hedefin karşı tarafında üçüncü bir şüphelinin ona doğru hızla hareket etmeye başladığını gördün. Şüpheliyi fark ettiğin gibi ona doğru hareket etmeye başladın. Başpolis memuru da seni takip etmeye başladı.

Tegin: Yayını germiş şekilde beklerken Ginte'nin başarısız olduğunu görüyorsun ve hedef her ne kadar garip hareketler sergilese de hızla sana doğru geliyor. Önce komiser ileri çıkıp bacaklarına doğru copunu savuruyor. Çocuk bunu son anda fark edip zıplıyor ve sen de oku bacağına doğru atıyorsun. Çocuk bacağına yediği okla yere yığılıyor ve keseyi elinden düşürüyor.

Kesenin düşmesi ile içindekiler etrafa saçılıyor ama beklediğiniz gümüşlerden ziyade gazoz kapaklarını yere döküldüğünü görebiliyorsunuz. Komiser, bunun bir aldatmaca olduğunu fark ediyor, yere düşen çocuğu hemen kelepçeliyor ve telsizden konuşmaya başlıyor. "Çocuk elimize ulaştı fakat aldatıldık. Nerede olduğunu bilmediğimiz bir çete üyesi gümüş dolu keseyi çocuk bize ulaşmadan almış. Bütün birimlerin acilen sokağı taramasını talep ediyorum. Üçüncü üyeyi bulamazsak plan başarısız olacak."
Off Topic
Ginte Bimoa; Atom enerjin %100'den %50'ye düştü.

Re: [Vaka] Olası Başkent Çetesi

#10
Kaçan kapşonlu çocuğa doğru ilk örümcek ağımı attığım sırada çocuk tahmin ettiğim gibi sola doğru kaçındı. Ama beklediğim bir şey olduğu için hiç beklemeden ikinci örümcek ağımı kaçtığı yöne doğru atmıştım ki, beklemediğim bir yerden başka birisi ağımı koparttı. Ama yine de örümcek ağımın telleri çocuğu aksatmayı başarmıştı. Bu da Komiser ve Tegin'e kesinlikle yarar sağlayacaktı. Asıl mesele ağımı kopartan kişi kimdi?

Başkomiserin dediklerini hatırlıyorum da, bu kişiler organize bir gruptu. Bu da çocuğun tek olmadığının kanıtıydı. Çocuk sadece kumpas olabilirdi. Belki de sadece bir paravan bile olabilir. Bu da elimize bir "hiç" geçeceği konusunu düşündürttü. O nedenle koşumu hızla durdurup örümcek ağımı kopartan kişiye odaklanmam en iyisi olacak. Işığın çıktığı yöne hızla hareketlenip etrafı aramaya başlamam ilk seçenek gibi duruyor. Örümcek ağımın menzilini düşündüğümde benden aşırı uzaklaşmış olamaz. O da kesemi çalan kişi gibi kapşon takıyor olmalı. Bu nedenle etrafta kapşon takan ve şüpheli davranan kişiyi arayıp, gözüme ilişen bir şey olursa peşine düşecek ve hızla takip edeceğim. Bu sırada da bir yandan cebimde taşıdığım takviye tüplerinden birini içeceğim ki, atom enerjim gerekli olduğunda sıkıntıya girmeyeyim. Tabi şüpheli bir şeyler görmezsem Komiserin yanına dönerken takviye tüplerinden birini içip talimatlarını dinleyeceğim.
► Show Spoiler
Sic mundus creatus est.
Image
► Show Spoiler
Locked

Return to “Tincoal”

cron