[Vaka] Yakalamaca

#1
“Biz, bize yapılan kötülükleri yapma taraftarı değiliz. Kısasa kısas taraftarı değiliz. Ateşe ateşle karşılık verip ateşi körükleme taraftarı değiliz. Biz onurlu ve saygın bir ülkenin insanlarıyız. 4 yıldır bu ülkede terör estiren bir grup haydut var. Biz bu haydutları kendi, doğrucul yöntemlerimizle etkisiz hale getireceğiz. Onlara ölümü, huzuru vermeyeceğiz. Cezalarını Poshota ve Tumi onlara ölümü bahşedene kadar çekecekler. Yüce halkım, sizlere sesleniyorum. Bu ölümlerin cezası verilecek. Poshota ve Tumi adına ant içerim.”

Televizyonda konuşan kralın yüksek sesi başını ağrıttığı için konuşmanın yarısında kapatıyor ve yatak odasına geçiyorsun. Hafuruguhe’nin yemyeşil alanlarını rahatlıkla gözleyebildiğin otelinin panjurlarını indiriyor ve uyumaya hazırlanıyorsun. Yatağa geçtiğinde kralın konuşmasını düşünürken derin bir uykuya dalıyorsun. Uykun otelin etrafındaki doğal yaşam alanlarında bulunan hayvanların yüksek sesleri yüzünden sürekli olarak bölünse de bir şekilde sabaha ulaşmayı başarıyor ve görevin için hazırlanıyorsun.

Hafuruguhe’nin yüksek nüfusu ile bağdaşmayan doğal güzellikleri gözünde ilginç bir ayrışma oluşmasına sebep oluyor. Yolların fazla gelişmiş olmadığını ve tarihi inşalarına uygun bırakıldığını gözlemliyorsun. Sokaklar her ne kadar insanlarla dolu da olsa vatandaşların genellikle sessiz olması dikkatini çekiyor. Etraflarında bulunan doğal güzelliğe ve sadeliğe önem verdikleri her yönleriyle belli oluyor. Atandığın merkeze doğru yürürken telsizinden bir çağrı alıyorsun ve cevap veriyorsun. Telsizden duyduğun ses sana oldukça tanıdık geliyor. Seninle konuşan kişi aceleniz olduğunu ve merkeze gelmekten ziyade sana belirtilen sokağa, yani Hafuruguhe Çam Sokağı’na gitmeni istiyor. Sana yolu kabaca tarif ediyor ve kişinin tarifine göre ilerliyorsun. 15 dakikalık bir yürüyüşün ardından önünde bulunan sokakta güzel anılar edindiğin birini görüyorsun. İpek gibi olan saçları rüzgarla dalgalanırken bal dudaklarını kullanarak kanarya gibi ötüyor.

“Shisha! Kız orrrrrospuuuuuuuu!”

Karşında Komiser Dongota’yı buluyorsun. Dongota’nın arkasında ise yine yabancı olmadığın Başpolis Gututo’yu görüyorsun. İkisi de hiç değişmemiş gibi görünüyorlar. Dongota sana doğru koşup seni kucaklıyor. Gututo ise yavaş yavaş yanınıza gelip sana selam veriyor. “Ya salak, ya, ya aptal! Naptın ayol ben yokken? Kız var mı kız? Ay çıkıyor musun biriyle? Of acelemiz de var konuşamayacağız yaaaaa! Bu yanımdaki bücür yüzünden hep.” Gututo, sinirli bir şekilde Dongota’ya karşı çıkışıyor. “Ne yaptım yine? Bıktım senin şu gelgitlerinden. Ayrıca niye aynı göreve atandık yine? Gerçekten sinirim bozuluyor artık.” Dongota, arkasını dönüyor ve “Senin fikrini soran olmadı bücüüüüür.” deyip ilerlemeye başlıyor. Gututo ağzıyla ‘cık’ yaptıktan sonra Dongota’nın arkasından ilerliyor. Sen de samimi ikilinin arkasından ilerliyorsun. “Şimdi ne yapacağımız belli canlarım. Yüce kralımız bu arkadaşları canlı istiyor.” Gututo, ‘canlı’ kelimesini duyduğu anda bıyık altından gülüyor. Dongota da kıkırdamaya başlıyor ve “Shisha, aman diyorum. Canlı, tamam mı? Canlı istiyor.” diyor. Karargahın bulunduğu yere geldiğinizde sokağı polis arabalarının kapattığını görüyorsun. Dongota sana dönüp “Binaya girmeden önce yapmak istediğin bir şey var mı?” diye soruyor.


Off Topic
Bu konunun GM'i Barisu olarak sizlerle birlikteyim. Pasiflik süresi 120 saattir. (5 gün)

Re: [Vaka] Yakalamaca

#3
Ülkenin geri kalan kısmına kıyasladığınızda bu şehir, yeşil ve sarının birbirine bolca girmesiyle daha egzotik bir görünüm çiziyor. Bu kısımlarda turistlerin ya da göçlerin bol bol görülmesi şaşırılacak bir şey değil. Kasvetli havalar ve kalabalık, insanların birbirini ezdiği sokaklara alışmış Shisha için burası bir cennet. İçkisini yudumlarken ağaçlıkların altında uyuklayabileceği, sınıra gidip kızıl kafaları dilediğince kesebileceği bir yer. Ne yazık ki buraya tatil için gelmemişti. Aslında tatil için gelmiş olması daha inandırıcı olurdu. Çünkü son görevinde yaptığı hatanın üzerine yeni bir göreve çağrılmayı beklemiyordu bir süre. Muhtemelen uzun bir süre. Teşkilattan atılmadığı için sevinmeli miydi? Yoksa yeni bir görevle rahatı kaçtığı için üzülmeli miydi? Kesin olan bir şey vardı. O da hangi şehirde olursa olsun, Dusha'da olduğu sürece duymak zorunda olacağı kralın saçmalıklarla dolu konuşmalarından uzaklaşmalıydı. Televizyonu kapadı ve kestirmeye başladı.

Pek kaliteli bir uyku çekememiş olmasından kaynaklanacak ki hızla fırlamıştı odadan. Genelde dakikliğiyle öne çıkan biri olmadığı için bu sefer kendiyle gurur duymuştu. Erkenden yola çıkmıştı. Böyle yapması teşkilattaki konumu için de önemliydi. Polisler arasındaki şöhreti, işe geç kalmak için fazla sallantılıydı. Şehri gezerek merkeze doğru ilerliyordu. "Lan bir araba veremediniz." diye geçirdi elleri cebinde ve sigarası ağzında yürürken. O sırada aldığı bir haberle acele etmesi gerektiğini ve toplanma yerinin merkez olmayacağını öğrendi. Yani otelden erken vakitte çıksa bile evren onun geç kalmasını istiyordu. Eh, evren bile böyle istiyorsa olması gereken de buydu anlaşılan. Çağrıldığı yere giderken Ashe'nin yanında olma düşüncesine daldı. Belki de görevden sonra uğramalıydı.

Sonunda varması gereken sokağa girdiğinde bir süre etrafına bakındı. Çok zaman geçmemişti ki hayatında asla unutmayacağı bir adamın sesini duydu. Komiser Dongota bağırıyordu. Stresle gerildi arkasını dönmeden önce. Dongota hala sinirli de olabilirdi. Ne de olsa onun emri altındayken büyük bir hata yapmıştı Shisha. Shisha yüzüne bir tebessüm koyup arkasını döndüğünde uzun saçlı adamın kolları arasında ezildi. Karşılık olarak sarılamamıştı bile. Komiserin arkasındaki Gututo'ya da gülümseyerek selam verdi ve oldukça heyecanlı görünen Dongota'ya çevirdi gözlerini.

"Kız var. Biriyle derken bir kişiyle gibi mi? Asla! Siz neler yaptınız komiserim? Görüşmeyeli daha bi' şekle girmişsiniz- kilo falan mı verdiniz biraz? İyi olmuş bayağı he!"

Yeni bir sigara yapıp ikilinin arasında ilerlerken konu bir şekilde görev sonunda yakalayacakları kişiyi canlı halde yakalamaya gelmişti. Haliyle odak noktası Shisha olmuştu. En azından Dongota artık sinirli değildi. Hatta dalga geçiyor gibiydi. "Yapmayın lütfen. Kimseyi bilerek öldürmedim...evet arkadan olmak üzere birkaç kez bıçakladım. Fakat amaç öldürmek değildi." Sözlerini bitirdikten sonra yine gülümseyecek ve göreve başlamadan önce yapacak başka bir işi kalmadığını dile getirecekti. Ardından hep beraber karargaha gireceklerdi. Etrafı çevreleyen polis arabalarına baktı. "Bayağı sağlam bi' elemanın peşindeyiz herhalde."
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Yakalamaca

#4
Yapacak başka bir işin olmadığını söyledikten sonra Başpolis Gututo ve Komiser Dongota'nın ardından binanın giriş kapısına doğru yürüyorsun. Komiser Dongota, ikinize dönüyor ve emir veriyor. "Siz arka kapıdan iki kişilik bir ekip eşliğinde gireceksiniz, ben de buradan tek gireceğim." Biraz duraksadıktan sonra kıkırdıyor ve "Ay binaya yani ayol, hay sizi!" deyip gülmeye başlıyor. Gututo, sana dönüyor ve "Lütfen artık gidelim Shisha." dedikten sonra binanın sağından arkasına doğru yürümeye başlıyor ve sen de Gututo'yu takip ediyorsun. Eski püskü bir görünüme sahip olan gri binanın arkasında bulunan tahta, kolu kırılmış bir kapıya rastlıyorsunuz. Arkanızdan gelen iki polis memuru bir anda önünüze geçiyor ve kapıyı kırıyorlar. Gututo, polis memurlarının sizden izin almadan yaptığı hamleye şaşırdığını belli etse de beklemiyor ve kapıdan içeri giriyor. İki polis memurunu süzüyorsun ve her ikisinin de maskeli, ağır üniformalar giydiğini görüyorsun. Çok geçmeden sen de binanın arka kapısından giriş yapıyorsun.

İçeri girdiğinde mermer, beyaz taşlardan oluşan geniş bir zemin ve hemen sağ tarafta ahşap bir merdiven görüyorsun. Binanın mermer taşlarının yeni yapıldığı ne kadar temiz ve pürüzsüz olduğundan rahatlıkla anlaşılıyor. Sol tarafa bakıyorsun ve iki tane kapı görüyorsun. Tam ön hizanda ise binanın ön giriş kapısı mevcut. Komiser Dongota'nın sizinle aynı anda giriş yaptığını görüyorsun ve Dongota sana eliyle merdivenlerden yukarı çıkmanı işaret ediyor. Dongota'nın emrine uyuyor ve Başpolis Gututo'nun ardından ahşap merdivenlerden çıkıyorsun. Çıktıkça kulaklarını tırmalayan gıcırdama sesi sana tekrar binanın çok eski olduğunu hatırlatıyor. Üst kata çıktığında Başpolis Gututo hemen önünde duraksıyor ve arkasına dönüp sana ve diğerlerine beklemelerini emrediyor. İkiye ayrılan koridorun sol tarafından bir ses duyuyorsunuz.

"Siz, bu lanetli kraliyet soyunun köpekleri, beni iyi dinleyin! Bu hükümet hiçbirinize yaramayacak! Biz bu güne kadar ne yaptıysak dikkat çekmek için, emellerimizi vatandaşa belli etmek için yaptık! Soylu olduğunu söyleyip de halkı kandıran, sömüren, öldüren bir hükümetin yanında olmayacağız! Size iki seçenek sunuyoruz! Ya bize katılırsınız ve hep birlikte bu hükümeti indiririz, ya da bize katılmazsınız ve yine ölümcül bir kavgaya gireriz. Bizi dinlemeyi seçiyorsanız alkış tutun!" Başpolis Gututo, size dönüyor ve "Hareket etmeye hazırlanın ve ben söyleyene kadar hiçbir şey yapmayın." diyor. O sırada, arkanızda bulunan iki polisten birinin alkışlamaya başladığını fark ediyorsunuz. Panik içinde tekrar arkasına dönen Gututo, alkış tutan polise söz söyleyemeden polis koşarak önünüze geçiyor ve sol koridora doğru ilerliyor. Sol koridordan tekrar bir ses geliyor. "Bu arkadaşımız doğru yolu buldu! Belki de başından beri bu anı bekliyordu, Poshota ve Tumi kutsasın. Sıra sizde! Kararınızı verin, bu soyun süregelen düzeninin köpeği olmayın!" Başpolis Gututo'nun saldırmaya hazırlandığını gözlemliyorsun.

Re: [Vaka] Yakalamaca

#5
Gututo ve polis memuru eşliğinde arka kapıya doğru yönelmişlerdi. Arka kapının kolu içeri davetsiz bir misafirin girebilme durumuna karşı kırılmıştı. Yanlarındaki iki polis memuru Gututo'nun komutunu beklemeden kapıyı kırmışlardı. Gututo bundan memnun kalmamış gibiydi. Shisha ise salak salak sırıtarak karşılık vermişti bu duruma. Anlaşılan Gututo'yu ciddiye almayan tek memur kendisi değildi. Doğal bir durumdu bu. Yaş olarak diğerlerine kıyasla daha küçük bir polis memurunu, bir de kendini beğenmiş tavırlarıyla göze çarpıyorsa, ciddiye almak kolay iş değildi. Gerçi bu polis memurlarını tanımıyordu. İkisi de maskeliydi. Belki de özel bir ekibin parçasıydılar.

Dongota'nın komutuyla gıcır gıcır sesiyle kulak yırtan merdivenlerden yukarı ağır adımlarla çıkmaya başladılar. Bu ses yüzünden ne kadar hızlı çıktılarının pek de önemi kalmamıştı aslında. Tüm bina rahatlıkla ahşabın çıkardığı sesi duyabiliyor olmalıydı. Gututo'nun arkasından ilerliyordu. Bir aksilik durumunda tehlikeyle ilk yüzleşecek olan Gututo olacaktı bu duruda. Bu durumda kalacak kişi Dongota olsa dikkatli bir şekilde onu korumaya çalışırdı ama önündeki kişi Gututo olduğu için dalgın dalgın çıkıyordu merdivenlerden. Ashe'yi düşünüyordu. Aşık olduğundan falan değil. Sadece alakasız anlarda alakasız düşüncelere dalmak engel olamadığı bir hobi haline gelmişti. İkiye ayrılan bir koridorla karşılaştıklarında Gututo durmalarını emretmişti. Böylece polisler merdivenin üst basamaklarında dizlerinin üzerine eğilip beklemeye koyulmuştu.

Bu sırada teröristlerin katılım çağrısı üzerine maskeli polislerden biri alkış tutarak ayaklanmış ve koridora doğru hızlı adımla ilerlemişti. Tüm takım neye uğradığını şaşırmış bir halde beklerken Gututo emir verdiği vakit saldıracaklarını söylemişti. İşin ilginç yanı, teröristler bu durumda söyledikleri şeyler konusunda haksız sayılmazdı. Çökmesi gereken bir krallığa karşı yeterli desteği alamadıkları için kan döküyorlardı. Evet, gidişat yanlıştı ama ulaşmak istedikleri nokta doğruydu. Bu onları haklı mı yapardı yoksa haksız mı? Doğru noktaya ulaştıktan sonra izlenen yolun bir önemi yok muydu? Yoksa bozuk bir yoldan ulaşılan doğru, doğruluk değerlerini kaybetmiş mi sayılırdı? Bir sürü insanın kanını dökmüş bu teröristler kesinlikle barbardı. Dusha insanını özgür kılma yolunda Dusha insanını öldürmenin mantığa sığar bir yanı yoktu. Ancak olaya onların tarafından bakmak da mümkündü bir açıdan. Anlaşılan krallığın yozlaşmış durumu bazı insanların canına tak etmişti. İçinde oldukları durumu düşündü Shisha ve Gututo'yu omzundan tuttu.

"Kaç kişi olduklarını bilmiyoruz. Bildiğimiz tek şey az önce taraf değiştiren polis sayesinde en az bir tane element kullanıcıları var. Bu şekilde saldırırsak ister istemez birilerini öldürmemiz gerekebilir. Hepsini etkisiz hale getirip tutuklamak çok kolay olmayacak gibi. Eğer uygun olacaksa ben de taraf değiştiriyor gibi yapıp aralarına karışayım. Böylece sadece bu binadakilere değil, örgütün bu bina dışındaki kısmını da inceleme şansım olur. İrtibatı da koparmazsak yakın zamanda büyük bir baskın düzenleriz."

Gututo bu teklifi kabul etmezse onun emriyle saldırmaya hazırlanacaktı. Kabul ederse ise alkış tutarak hızlı adımlarla az önceki polisin gittiği yönden gidip örgütün içine sızacaktı.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Yakalamaca

#6
Gututo, arkasına dönüyor ve kendisine verdiğin öneriyi düşünmeye başlıyor. "Oraya gittiğinde seni öldürmeye çalışmayacaklarının bir garantisi olmadığının farkındasın değil mi?" dedikten sonra kaşlarının ortasına sağ eliyle bastırıyor ve gözlerini kapatıp "Hem bu salak ne diye kendi kendine hareket etti..." diyor. Bir süre daha sessizlik oluyor ve içeriden aynı adamın bağırdığını duyabiliyorsun. "Kadim dostlarım, size tekrar sesleniyorum! Bu hükümet, bu kral, bu kraliçe, bu şeref yoksunları asla sesimizi dindiremezler. Size bir sözüm var! Bize bağlı kalma sözünü verirseniz bu milleti, bu halkı kurtarabilir ve bu topraklara özgürlük getirebiliriz! Ne kadar çok insan, o kadar az süre demektir! Biliyoruz ki her biriniz ülkemizin gündeminden şikayetçisiniz. Biz ses getirmek, ülkenin başında bulunan hainleri-" Odadaki adam konuşmaya devam ederken Gututo'nun lafa girmesiyle birlikte adamı duyamamaya başılyorsun. "Bir susmak bilmedi şu adam da. Neyse, planını uygula o zaman. Ben de aşağıdakilere durumu bildireyim ve şimdilik çekilelim." Gututo'nun da onaylamasıyla soldaki odaya doğru ilerliyorsun.

Odaya girdiğinde karşına yedi tane maskeli adam çıkıyor. Her birinin maskesi Dusha polislerinin kullandığı ağır zırhlı maskelere benziyor. İçlerinden az önce sizinle konuşan sese benzettiğin kişi geldiğini görünce "Kardeşim, bize katıldığına çok sevindim! Şimdi senden bize olan bağlılığını kanıtlamanı isteyeceğim." diyor. Yere bakıyorsun ve sizin yanınızdan kaçıp odaya gelen polis memurunun dizlerine çökmüş olduğunu görüyorsun. Seninle az önce konuşmuş olan adam, polis memuruna doğru eğiliyor ve maskesini çıkarıyor. Maskesini çıkardıktan hemen sonra gövdesinde bulunan polis ekipmanını da hızlıca çıkarıyor. Adam senin yanına geliyor ve yerdeki polis memuru görmeden eline keskin ve uzun bir bıçak veriyor. "Şimdi bu polis kardeşimizin boğazını keseceksin, hadi bakalım." dedikten sonra az önce durduğu yere geçiyor. Yerdeki polis memuruna bakıyorsun ve polis memuru da parlayan gözlerle sana bakıyor. Polis memuru, gülümsüyor ve "Bu ülkeyi hep birlikte kurtaracağız abi, hiç şüphen olmasın!" diyor. Yüzündeki mutluluğu gördükçe güven kazanmak için yapman gereken şeyi kendine hatırlatıyorsun. Sana bıçağı veren adam "Acele etme, bir yere kaçtığı yok zaten." diyor ve gülüyor. Dizlerine çökmüş olan polis memuru ise sadece "Ne?" demekle yetiniyor.

Re: [Vaka] Yakalamaca

#7
Shisha'nın anlık gelişen planı başta Gututo'nun aklına yatmamıştı. Ancak yaşça diğer memurlardan geri kalmış küçük beyni daha uygun bir plan üretemeyince Shisha'ya uymak zorunda kalmıştı. İşleri kendi dilediğince yapabilecek olmanın verdiği rahatlık vardı Shisha'nın üzerinde. Bir yandan küçük çaplı bir gerginlik de yok değildi tabi. Ne de olsa içeride nasıl elemanlarla karşılaşacağı hakkında bir bilgisi yoktu. Ne olursa olsun içeridekileri tanımak zorundaydı. Belki de doğru noktaya yanlış bir yoldan gitmenin amaçlarıyla tezatlık oluşturduğu konusunda onlara ilham verici bir konuşma yapabilirdi. Muhtemelen işe yaramazdı bu. Karşısında belli bir süredir aranan bir terör örgütü vardı. Zaten yaptıklarından pişman olsalar bile affedilmeyeceklerdi. Affedilecek bir şey de yapmamışlardı hem.

Koridordan ilerlerken teröristlerin sesi kulaklarında yankılanıyordu bir kez daha. Bir ses getirmek. Evet mevzu buydu. Önemli olan tek hareket, bir ses getirmeyi başarmaktı Dusha toprakları içerisinde. Sokaklarda dönen bu pisliği temizlemek için gerekli olan şey yeterli sesi getirecek hareketi yapmaktı. Sokakların kan gölüne çevrilmesi miydi bu? Karşılaşmak üzere olduğu bu örgütün fikrine göre öyleydi. Shisha düşündü ve utandı. Tutuklamaya geldikleri adamlar, her ne kadar yanlış yapıyor olsa bile en azından bir şeyler deniyordu. Hayatlarını hiçe sayıyorlardı ama en azından geleneksel kurallar çerçevesinde yönetilen polis teşkilatı gibi yerinde saymıyorlardı. Teşkilat ilerlemiyordu. Polise gösterilen saygının zerre anlamı kalmamıştı artık. Kim bu tür insanlar tarafından saygı duyulmak isterdi ki? Kendisini gördüğünde önünü ilikleyip, sonrasında ahıra eşek sikmeye giden bir halk istemiyordu Shisha. Bazı insanlar gerçekten de değer anlamında genel kitleden aşağıda kalıyordu. Shisha'nın da gözünü kırpmadan öldürülmesine göz yumacağı bir kitle vardı. Bunu düşündüğünde de utandı Shisha. İnsan canına yeterince değer vermediğini hissetti. Bundan utanması mı gerekiyordu peki? Bir açıdan hayır. Çünkü sadece yetiştiği ortam, topluluk onu böyle zorlamıştı. İnsan hayatının değerinin vurgulanıp, insan hayatına değer verilmeyen bir toplulukta büyümüştü. Böyle ikiyüzlü bir ortamda yetişen Shisha da en az herkes kadar ikiyüzlüydü. Her insanın hayatı değerli olamazdı. Gelişime açık, ulusu ileri taşıyacak bir insanın hayatı değerli olabilirdi sadece.

Shisha sonunda odaya girmişti. Karşısında 7 tane maskeli adam vardı. Kendisinden önce içeri hızlı adımlarla giren polis memuru dizleri üzerinde bekliyordu yerde. Kısa bir konuşma sonrasında Shisha'nın eline bir hançer tutuşturmuştu teröristlerden biri. Shisha elindeki bıçağa baktı kısa bir süre. Sonra yerde bekleyen polis memuruna. Ardından memurun arkasına geçti ve bıçağı boynuna dayadı. Hafifçe bastırmaya başladı. Bıçak, deriyi zorlamaya başlamıştı. Göz açıp kapama süresi içerisinde bir adamın gırtlağını kesmiş olabilirdi ama buna gerek var mıydı? Teröristlere baktı gülümseyerek. Yüzünde saflık ve iyi niyetten başka bir şey yoktu.

"Yoldaşlarım. İstediğiniz bu mu gerçekten? Böyle mi yapacağız bu işi?"
İki elini de havaya kaldırdı alçak gönüllü bir şekilde. "Yanlış anlaşılmasın. İşini bilen adamlara ne yapacaklarını öğretmeyi deneyemem zaten. Ancak bu yaptığımız iş, karşıya doğru mesajı verecek mi? Bakın ben bu örgütte görüp görebileceğiniz en saygın, en tanınmış polis memurlarından biriyim! Haberiniz olsun ha!" Kıkırdadı ve sözlerine ekledi. "Ben buraya bu yöntemlerle iş yapmaya gelmedim. Teşkilat bana güvenir. Araştırın isterseniz. Epuno Datefame kendi ağzıyla yaptığım işi ne kadar beğendiğini söylemiştir. Araştırıp bakın. Ben buraya sizin içerideki adamınız olmaya geldim. Siz istediğiniz kadar kafa kesin! Teşkilatı bitirmeden tepedekileri, tepedekileri bitirmeden bu yozlaşmayı bitiremezsiniz. Taşlarınızı iyi oynarsanız teşkilatı ele geçirebileceğiniz bir ajanınız var elinizde. Ha, ille de yok aga biz kafa kesecez diyorsanız-" Bir anda yapıştı yerdeki polisin gırtlağına ve kesmeye hazırlandı.

Eğer bütün bu konuşma yetersiz kalırsa adamın gırtlağını kesecekti. Sonra bıçağı önlerine atıp gülümseyecek ve istediklerini yaptığını söyleyecekti. Bunun gerçekleşmemesini umuyordu.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Yakalamaca

#8
Adam dediklerini dikkatli bir şekilde dinliyor ve sen bıçağı tekrar boğazına değdirdiğin anda arkadan başka bir militan "DUR!" diye bağırıyor ve bir anda odada sessizlik oluyor. Seninle başından beri konuşmakta olan adam arkasına dönüyor ve "Kendi kendine emir mi veriyorsun?" diyor. Bağıran adam ona cevaben "Elemana ve memurlara ihtiyacımız var. Kimseyi sınamaya gerek yok. Zaten önümüze çıkarlarsa onları öldürecek gücümüz mevcut. Şöyle saçma şeylere girmeye gerek yok." diyor. Bir süre daha sessizlik olduktan sonra adam bıçağı geri istediğini belirtir bir şekilde elini sana doğru uzatıyor ve bıçağı adamın eline veriyorsun. "Tamam, öyle olsun o zaman. İkiniz de hoş geldiniz." diyor. Sana doğru elini uzatıyor ve elini sıkıyor. Elini sıktıktan hemen sonra elindeki bıçak ile yerde dizlerinin üstünde duran polis memurunun boğazını kesiyor ve acılar içinde ölmesine sebep oluyor. Hızlıca arkasını dönüyor ve bağıran militana gözlerini doğrultup "Bir daha verdiğim emirlere karşı gelecek bir harekette bulunursan görevimizde başarılı olduğumuz anda ilk işim kelleni almak olur." diyor. Ardından hızlıca sana dönüyor ve "Hoş geldin arkadaşım, bundan sonra bizimle yol alacaksın ve bu ülkeyi hep birlikte kurtaracağız. Bize karşı gelirsen seni öldürmek zorunda kalabiliriz. Lütfen dikkatli ol ve bize sadık kal, olur mu?" diyor. Cebinde telsizinin olduğunu fark ediyorsun ancak henüz karşındaki insanlara görünmediğini fark ediyorsun. Ekip arkadaşlarının geri çekilmiş olabileceğini düşünüyor ve beklemeye başlıyorsun. Adam camdan bakıyor ve polis arabalarının uzaklaştığını görüyor. "Biz de çekiliyoruz kardeşlerim, yirmi dakika dinlenin, sonra gidiyoruz." dedikten sonra yanına geliyor ve seninle konuşuyor. "Biraz dinlen, sonra gideceğiz."

Boş binanın mermer zeminine oturuyor ve kendini dinlemeye başlıyorsun. Dinlendiğin süre içerisinde yaşadıklarını ve geldiğin noktayı düşünüyorsun. Kraliçe ile yaşadıkların aklından geçiyor ve şu an bulunduğun konumda vereceğin kararları tartıyor ve sorguluyorsun. Karşına çıkan tüm seçenekleri değerlendiriyor ve Dusha için en iyisinin ne olacağına karar vermek için elinden geleni yapıyorsun. Kendine has olan adalet sisteminin getirilerini ve götürülerini düşünüyorsun.

Yirmi dakika hızlı bir şekilde geçip gidiyor ve liderleri olduğunu düşündüğün adam tekrar yanına geliyor, hala zırhı üstünde iken. "Asıl mekana gideceğiz, orada sana ne yapacağız ne edeceğiz anlatırız. Yola çıkmadan önce bilmem gereken bir şey varsa hemen söyle, yok ise gidelim." dedikten sonra yanına oturuyor ve yüzüne bakıyor. Sen cevabını veremeden "Soru sormak, bir şey öğrenmek istiyorsan da şimdiden sor da sonradan bir şey olursa şaşırma." diyor.

Re: [Vaka] Yakalamaca

#9
Lafı olabildiğince uzatarak zamanı geçirmişti Shisha. Böylece adamın boğazını kesmeye zorlanırken kapıdan içeri dalan ve muhtemelen içerideki diğer insanlara göre daha kıdemli olan bir teröristin "dur" komutuyla derin bir nefes aldı. Bıçağı karşısındaki kıdemli teröriste uzattı ve çaktırmadan yerdeki meslektaşının kafasına vurdu hafifçe. Ne de olsa asıl stres altında olan Shisha değildi bu durumda. Adam 5 dakika içinde 2 kez ölümden dönmüştü. Terörist, önce Shisha'nın elini sıkmış ve sonra soğuk kanlı bir tavırla yerdeki adamın boynunu kesmişti.

Neye uğradığını şaşıran Shisha, boynuna ve yanağına sıçrayan kandan uzaklaşabilmek için bir adım geriye gitmişti. Alt dudağını ısırıp sessizce adamın can verişini izliyordu. Ortamdaki gerginliği azaltmak için kaşlarını kaldırdı ve cebinden çıkarttığı mendille gömleğindeki kan lekesini silmeye çalıştı. "Gömlek yeniydi ya." Oldukça soğuk kanlı bir şekilde hareket eden bu adamın espri anlayışı hakkında bir bilgiye sahip olmadığı için çenesini kapamaya karar verdi. Mendili cebine koyarken telsizinin açık olduğunu hatırladı. Mendili telsizin olduğu cebe sıkıştırdı ve telsizin sesini kapattı. Sadece karşı tarafın duymasını sağlayacaktı.

20 dakika içinde binadan ayrılacaklarını söyleyebilirdi telsize ama operasyonun amacı bu değildi. Shisha tüm çeteyi çökertecekti. Böylece kendine ülke çapında isim yapacaktı. Terörist lideri, Shiha'nın sorularını cevaplayacağını söylemişti. Beklediği an buydu. Telsiz açıktı. Sadece doğru kelimeleri kullanması gerekiyordu.

"Asıl mekan nerede? Polisler bu operasyona büyük destek verdi. Sadece biz gelmedik yani. Şerefsizler her yere pusmuş olmalı. Asıl mekana giderken hangi yolları izlememiz gerektiği konusunda yol tarifi verebilirim, ondan soruyorum."

Sonra hızlı adımlarla cama yaklaşacak ve görünürde polis olup olmadığına bakacaktı.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Yakalamaca

#10
Adam gözlerinin içine keskin bir bakış attıktan sonra "Gittiğimiz zaman görürsün, gereksiz bir soru." diyor ve ayağa kalkıp sana da elini uzatıp ayağa kaldırıyor. Adamın seni daha fazla incelemeye başladığını hissediyorsun. Gözlerini üstünden ayırmıyor ve sürekli olarak neler yaptığını kontrol ediyor. Bu durum nedeniyle sürekli olarak telsizin görünüyor mu görünmüyor mu olduğunu kontrol etme ihtiyacı hissediyor ve az da olsa geriliyorsun. Adam ise geldiğiniz koridordan yürümeye başlıyor ve sen de adamın arkasından ilerliyorsun. Polislerle önceden baskın yaptığınız koridorların tamamından tekrardan geçiyor ve merdivenlere ulaşıp aşağıya iniyorsun. Aşağıya indiğinde az önce gördüğün adamların bazılarının zırhsız olduğunu, bazılarının dinlendiğini, bazılarının ise masa oyunları oynamaya başladığını görüyorsun. İlk başta gözüne masa oyunları oynayanlar çarpıyor. Oyunun ne olduğunu anlamaya çalışıyorsun ama bugüne kadar gördüğün hiçbir masa oyununu anımsatmıyor. Aralarından birinin "Kartal gözüktü, kuzeyden gidiyorum!" dediğini duyuyorsun ve bunu da anlamlandıramıyorsun. Aşağıya indiğini görenler arasından zırhsız olan biri yanına geliyor ve omzuna dokunup gülümsüyor. "Aramıza hoş geldin kardeşim. Dusha'yı hep birlikte kurtaracağız." Adama kısa bir cevap verdikten sonra liderlerini takip etmeye devam ediyorsun ve binadan çıkıyorsun. Binanın etrafına baktığında etrafta hiçbir polis arabası olmadığını, ancak bir tane sivil polis arabası olduğunu görüyorsun. Daha önce gördüklerine benzer olarak bu sivil polis arabası da siyah ve karanlık camlara sahip. Bir sivil polisin arabaya yaslanmış bir şekilde sigara içtiğini görüyorsun. Polis, binadan çıktığınızı görünce sana doğru bakıyor ve sigarasını söndürüp arabasına biniyor. Sen de liderin emriyle onun arabasına biniyorsun. Arabayı biraz inceliyor ve oldukça eski bir model olduğunu fark ediyorsun. Sebebinin ne olduğunu sorma isteği belirse de az önce yaşananlardan dolayı herhangi bir mantıklı cevap alabileceğini düşünmüyorsun. Arabanın ön yolcu koltuğuna biniyorsun ve sizinle birlikte arkaya üç kişi daha biniyor. Arkada oturanlardan biri "Lan oğlum, araba bizi kaldırır mı?" diyerek şakalaşıyor ve diğerleri gülmeye başlıyor. Liderleri ise "Kaldırır kaldırır, bu araba ne cesetler kaldırdı." diyerek tekrardan ortamın ciddiyetini arttırıyor. Çok geçmeden yola çıkıyorsunuz.

Yoldayken etrafı dikkatli bir şekilde izliyorsun. Hafuruguhe şehri hakkında kayda değer bilgi sahibi olmasan da bir polis memuru olduğun için sokak ezberleme ve yol takibi konusunda üstün yetenekli olduğunu biliyorsun. Bu üstün yeteneğini kullanarak etrafı gözlemliyor ve hangi sokaklardan geçtiğinizi aklına kazıyorsun. Bulunduğunuz binanın etrafından sol yapıyor ve bir üç yol ağzına giriyorsunuz. Bu üç yol ağzının sağından ilerliyor ve iki büyük bankanın önünden geçiyorsunuz. Bu bankalar önünden geçtiğiniz sırada sağınızda kalıyor. O sokaktan sola dönüyor ve bir ara sokağa giriyorsunuz. Ara sokağın aynı zamanda bir otoparka bağlı olduğunu görüyorsun. Bu ara sokağın otoparkına arabayı park ediyor ve yolunuza yaya olarak devam ediyorsunuz. Otoparkın araba yıkama bölümü olduğunu görüyorsun ve lider dahil tüm adamlar sigara çıkarıp içtikten sonra oraya doğru ilerliyorlar. Lider, araba yıkamakla uğraşan görevlinin yanına gidiyor, elini sıkıyor ve uzaktan duyamadığın birkaç şey söylüyor. Adam elini liderin omzuna koyuyor ve ona yol gösteriyor. Lider arkasına dönüyor ve herkesi çağırıyor. Araba yıkama kısmının içine doğru ilerliyorsunuz ve bir kapıya rastlıyorsunuz. Bu kapı açıldığında içeride bir sürü farklı hançer, kılıç ve bunun gibi silahların depolandığını, element kullanımı ile ilgili kitapların bulunduğunu ve yüzlerce içki şişesininin bulunduğunu görüyorsun. Tüm üyeler olarak odaya giriyor ve kapıyı kapatıyorsunuz. Lider, odanın sağ tarafında bulunan ışığı açıyor ve şarap şişelerinden birini alıyor. "Şimdi, herkese bir sorum olacak." diyor ve "Önce kıvırcık ile başlayalım." diyerek lafını tamamlıyor. Şişeyi sana doğrultuyor, sonra kendine çekiyor ve kapağını açıyor. Sana sorusunu doğrultuyor. "Bir telsizin vardır diye düşünüyorum. O telsizi bana vermeye ne dersin?"
Locked

Return to “Hofferland”

cron