Güzel bir akşam, etrafta turuncu ışıklar, kulaklarımda cıvıl cıvıl insan sesleri, elimde Dusha şarabı... Kalabalık ortamları sevmiyorum evet ama bazen kalabalık arasında kaybolmak harika bir his gibi geliyor. Bu ikinci bardak şarabım ve yanaklarımın sıcakladığını hissediyorum. Akşam esintisi estikçe rahatlıyorum. Normalde çoğunlukla gömlek + kumaş pantalon ikilisi ile gezsem de şu anda Dusha'da tatildeyim ve şort + tişört geziyorum. Stresten uzak, etrafı gezdiğim zamanlar kendime dayanabiliyorum. Şu anda nerede miyim? Dusha'nın Djurat sınırındaki bir köyde Qardakhlıların katıldığı bir festivaldeyim. Çevrem koyu renkli saçlı, çekik gözlü kara kuru Qardakhlar ve esmer Dushalılar ile dolu. İçlerinde soğuk alt tonlu süt beyaz tenimle deli gibi parlasam da fazla dikkat çekmediğimi düşünüyorum. Yine de geçerken bana gülümseyen kızlar olmadı değil ama ben gönül adamıyım, böyle işlere gelemem ne yazık ki.
Şarabımı yudumlayıp festivaldeki masaları inceliyordum. Bildiğim üzere buranın olayı 3 güç birlik şavaşında Qardakhlar ve Dushalıların birlikte savaşması sonucu kutlanılan bir şenlik gibi bir şey... Qardakhlar buraya kendi meşhur içkileri olan Tolt Dakvøpli getirmişler. Dushalılar ise... Biliyor musunuz Dusha'lıların içki kültürü aşırı gelişmiş. Bir sürü stand var ve buralarda farklı farklı içkiler dağıtılıyor. Hepsini denedim ama bana en hafifi ve şarap gibi geldi. Bu yüzden onu içerek devam ediyordum akşamıma. Bir sonraki bardağımı da beyaz şarapla doldurdum. Sonra tabi ki tuvaletimin geldiğini fark ettim. Rahat adımlarla etrafta bir tuvalet kabini olup olmadığına bakmaya başladım. Klasiktir, tuvalet kabinleri böyle festivallerin en uzak yerine konur. Bu yüzden gidene kadar iyice tuvaletim geldi. Şarap bardağımı çöp kutusuna atıp sıraya girdim. 5 dakika sonra da tuvalette pantalonumu indirmiş işiyordum. Ulan Dushalılar ve Qardakhlıların ikisi de tuvaleti kullanmayı bilmiyorlar sanırım. Çünkü herkes dışarıya işemiş, hatta biri de tuvaletin dışına sıçmış. Şortum götümden biraz inse yere düşecek, yakmak zorunda kalacağım diye çok korktum. İğrenç de kokuyordu. Hemen işedikten sonra sikimi salladım. Tabi ki son damla yine boxerıma geldi. Sonra da kendimi dışarı attım ve ellerimi yıkadım.
Bu mide bulandırıcı andan sonra tekrar festivale katılacaktım ki, köy evlerinin arka sokaklarında bağıran bir kadın sesi duydum. Polislikten alışkanlık tabi illa ne olduğuna bakacağım diye yolumu değiştirip sesin geldiği yere doğru sessiz ama hızlı adımlarla yürümeye başladım. Yaklaştıkça sesler daha seçilebilecek duruma geldiler.
"Daha çok zorla bizi güzellik. Heyecanlı oluyor!" dedi bir erkek sesi. İki bina öteden geliyordu. Bir kişinin güldüğünü duydum yanında. İlerlemeye devam ediyordum.
"Bırakın! Lütfen bırakın!" Kadın sesiydi. Aklıma gelen şey kanımın donmasını sağladı. Tecavüz vakası mıydı bu? Djuratta bir kere bile böyle bir şey ile karşılaşmamıştım! İnanmakta güçlük çekiyordum.
Biraz daha gülüşme oldu adamlar arasında kız yalvarıyordu. Oldukları sokağa geldim. Kadına o kadar odaklanmışlardı ki beni görmediler bile. 3 kişilerdi. Kadının kollarını bacaklarını tutmuşlar, yere yatırmışlar, külodunu indiriyorlardı. Hafif alkollüydüm, daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamış olduğumdan duygularımı çok yüksek seviyede yaşıyordum. Şaşkınlık, iğrenme, nefret. Beni fark etmemişlerdi. Bir kurşunla birini indirebiirdim ancak... Hassiktir! Burası Dusha'ydı. Onlara bir zarar versem başıma patlardı. Polistim evet ama bu sınırlarda yetkim yoktu. Bu yüzden "Hey!" dedim. Pek mantıklı düşünecek zaman bulamamıştım. "Bırakın o kızı!" Mükemmel. Ne kadar klişeydi bu böyle ama ne söylenirdi ki?
Durdular. Bana baktılar. Sonra da gülmeye devam edip "Siktir lan oradan." dediler. "Çabuk git yoksa kızla işimiz bittiğinde seni de tatlı niyetine götürürüz." dediklerinde dayanamadım. Atom enerjimi elime götürüp adamların yanında, bir yere doğru bir kurşun salladım parmaklarımın ucundan.
"Bırakın dedim."
Elementi görünce durdular tabi ki. Ancak salak değillerdi. Dusha'lı polis olsa, esmer olurdu. Ben ise kutup ayısı gibi parlıyordum bu loş ışıkta. Bu yüzden ayağa kalktılar. Kızı da bırakmadılar. "Djurat'lı orospu çocuğu, burada ahkam mı kesiyorsun lan?" diye bağırdı bir tanesi. Sonra da üstüme yürümeye başladılar. 2 tanesi bana doğru geliyordu. Biri de arkada kızı tutuyordu. Elimi kaldırıp onlara doğru uzattım. "Çekilin vururum!" dedim ama sesim titrek çıkmıştı. Alkol iyice bastırıyordu ve rol yapma yetilerim elimden alınmış gibiydi. Dusha'nın kenar mahallesinde dövülmek hiç istediğim bir şey değildi. "Vur lan hadi!" dedi öndeki adam. "Vur da gör ebeninkini. Burası Dusha, Djurat'a benzemez."
Bir kaç adım geriye attım. Başım ağrıyordu. Ben bilim insanıyım. Böyle işlerde pek iyi değilim...
Üç Birlik Festivali
#1Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme
Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler