Üç Birlik Festivali

#1
Güzel bir akşam, etrafta turuncu ışıklar, kulaklarımda cıvıl cıvıl insan sesleri, elimde Dusha şarabı... Kalabalık ortamları sevmiyorum evet ama bazen kalabalık arasında kaybolmak harika bir his gibi geliyor. Bu ikinci bardak şarabım ve yanaklarımın sıcakladığını hissediyorum. Akşam esintisi estikçe rahatlıyorum. Normalde çoğunlukla gömlek + kumaş pantalon ikilisi ile gezsem de şu anda Dusha'da tatildeyim ve şort + tişört geziyorum. Stresten uzak, etrafı gezdiğim zamanlar kendime dayanabiliyorum. Şu anda nerede miyim? Dusha'nın Djurat sınırındaki bir köyde Qardakhlıların katıldığı bir festivaldeyim. Çevrem koyu renkli saçlı, çekik gözlü kara kuru Qardakhlar ve esmer Dushalılar ile dolu. İçlerinde soğuk alt tonlu süt beyaz tenimle deli gibi parlasam da fazla dikkat çekmediğimi düşünüyorum. Yine de geçerken bana gülümseyen kızlar olmadı değil ama ben gönül adamıyım, böyle işlere gelemem ne yazık ki.

Şarabımı yudumlayıp festivaldeki masaları inceliyordum. Bildiğim üzere buranın olayı 3 güç birlik şavaşında Qardakhlar ve Dushalıların birlikte savaşması sonucu kutlanılan bir şenlik gibi bir şey... Qardakhlar buraya kendi meşhur içkileri olan Tolt Dakvøpli getirmişler. Dushalılar ise... Biliyor musunuz Dusha'lıların içki kültürü aşırı gelişmiş. Bir sürü stand var ve buralarda farklı farklı içkiler dağıtılıyor. Hepsini denedim ama bana en hafifi ve şarap gibi geldi. Bu yüzden onu içerek devam ediyordum akşamıma. Bir sonraki bardağımı da beyaz şarapla doldurdum. Sonra tabi ki tuvaletimin geldiğini fark ettim. Rahat adımlarla etrafta bir tuvalet kabini olup olmadığına bakmaya başladım. Klasiktir, tuvalet kabinleri böyle festivallerin en uzak yerine konur. Bu yüzden gidene kadar iyice tuvaletim geldi. Şarap bardağımı çöp kutusuna atıp sıraya girdim. 5 dakika sonra da tuvalette pantalonumu indirmiş işiyordum. Ulan Dushalılar ve Qardakhlıların ikisi de tuvaleti kullanmayı bilmiyorlar sanırım. Çünkü herkes dışarıya işemiş, hatta biri de tuvaletin dışına sıçmış. Şortum götümden biraz inse yere düşecek, yakmak zorunda kalacağım diye çok korktum. İğrenç de kokuyordu. Hemen işedikten sonra sikimi salladım. Tabi ki son damla yine boxerıma geldi. Sonra da kendimi dışarı attım ve ellerimi yıkadım.

Bu mide bulandırıcı andan sonra tekrar festivale katılacaktım ki, köy evlerinin arka sokaklarında bağıran bir kadın sesi duydum. Polislikten alışkanlık tabi illa ne olduğuna bakacağım diye yolumu değiştirip sesin geldiği yere doğru sessiz ama hızlı adımlarla yürümeye başladım. Yaklaştıkça sesler daha seçilebilecek duruma geldiler.

"Daha çok zorla bizi güzellik. Heyecanlı oluyor!" dedi bir erkek sesi. İki bina öteden geliyordu. Bir kişinin güldüğünü duydum yanında. İlerlemeye devam ediyordum.

"Bırakın! Lütfen bırakın!" Kadın sesiydi. Aklıma gelen şey kanımın donmasını sağladı. Tecavüz vakası mıydı bu? Djuratta bir kere bile böyle bir şey ile karşılaşmamıştım! İnanmakta güçlük çekiyordum.

Biraz daha gülüşme oldu adamlar arasında kız yalvarıyordu. Oldukları sokağa geldim. Kadına o kadar odaklanmışlardı ki beni görmediler bile. 3 kişilerdi. Kadının kollarını bacaklarını tutmuşlar, yere yatırmışlar, külodunu indiriyorlardı. Hafif alkollüydüm, daha önce böyle bir şeyle karşılaşmamış olduğumdan duygularımı çok yüksek seviyede yaşıyordum. Şaşkınlık, iğrenme, nefret. Beni fark etmemişlerdi. Bir kurşunla birini indirebiirdim ancak... Hassiktir! Burası Dusha'ydı. Onlara bir zarar versem başıma patlardı. Polistim evet ama bu sınırlarda yetkim yoktu. Bu yüzden "Hey!" dedim. Pek mantıklı düşünecek zaman bulamamıştım. "Bırakın o kızı!" Mükemmel. Ne kadar klişeydi bu böyle ama ne söylenirdi ki?

Durdular. Bana baktılar. Sonra da gülmeye devam edip "Siktir lan oradan." dediler. "Çabuk git yoksa kızla işimiz bittiğinde seni de tatlı niyetine götürürüz." dediklerinde dayanamadım. Atom enerjimi elime götürüp adamların yanında, bir yere doğru bir kurşun salladım parmaklarımın ucundan.

"Bırakın dedim."

Elementi görünce durdular tabi ki. Ancak salak değillerdi. Dusha'lı polis olsa, esmer olurdu. Ben ise kutup ayısı gibi parlıyordum bu loş ışıkta. Bu yüzden ayağa kalktılar. Kızı da bırakmadılar. "Djurat'lı orospu çocuğu, burada ahkam mı kesiyorsun lan?" diye bağırdı bir tanesi. Sonra da üstüme yürümeye başladılar. 2 tanesi bana doğru geliyordu. Biri de arkada kızı tutuyordu. Elimi kaldırıp onlara doğru uzattım. "Çekilin vururum!" dedim ama sesim titrek çıkmıştı. Alkol iyice bastırıyordu ve rol yapma yetilerim elimden alınmış gibiydi. Dusha'nın kenar mahallesinde dövülmek hiç istediğim bir şey değildi. "Vur lan hadi!" dedi öndeki adam. "Vur da gör ebeninkini. Burası Dusha, Djurat'a benzemez."

Bir kaç adım geriye attım. Başım ağrıyordu. Ben bilim insanıyım. Böyle işlerde pek iyi değilim...
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: Üç Birlik Festivali

#2
Aslında milletin iç içe geçtiği konserler, götü başı dağıtıp yerlere kustuğu partiler Shisha'nın basit eğlence anlayışına pek hitap etmiyordu. Ancak bilinir ki düzenli şekilde ekilen arkadaşlar gün gelir cezayı keser. Artık kaçışı yoktu bizim avarenin. Tarağı saçından çıkarmaya çalışırken musluğun yanında duran şarap şişesini bir kez daha kafasına dikti. Pintiliği tutmuş olacak ki minicik, içini bok götüren eski bir apartman dairesi kiralamıştı o gece için. Bundan pişman da değildi. Liseden kalma bir iki boş kafayı görmeye gelmişti buraya. Olabildiğince az para harcayacak ve dönecekti. Buluşmak isteyeceği son yer bir festival alanı olurdu ama duyduğuna göre ektiği arkadaşlarından birinin babası komiserliğe terfi etmişti yakın zamanda. Buradan kendisine ekmek çıkacağını düşünerek yine şehirden şehre geçmişti. Bir anda rütbe atlamayı beklemiyordu ama torpille gerçekleşirdi bu tür işler. Hele Dusha gibi bir ülkede torpille kral bile olurdu Shisha. Birkaç kişiye önerilmeyi bekliyordu arkadaşının babası tarafından.

Festivale gittiğinde gürültüden ve insanların pisliğinden sinir krizine girmemek için bir kez daha dikti şarabı. Kafası hala yeterince iyi değildi. Şişeyi tuvaletteki çöpe attı ve ayna karşısında son bir kez kendine baktı. Bu sefer klasik mavi takımı değildi üzerindeki. Siyah, geniş yakalı bir ceketin altına kırmızı, üzerinde Dusha'ya has beyaz çiçekler bulunan bir gömlek giymişti. Götüne de siyah pantolonu çekti ve üzerinde her türlü iz bulunan koltuğun kenarına ayağını koydu. Ceketinin iç cebindeki paketten bir sigara çekti. Öbür elindeki bezle de ayakkabısını parlatıyordu. Kibritle sigarasını yaktı ve 10 dakikadır beklettiği taksiye doğru ilerledi.

Taksicinin asık suratıyla olabildiğince az karşılaşmak istiyordu. Gözlerini festivale doğru yürüyen sarhoş arkadaşların düşmemek için birbirinden destek aldığı kaldırımlara dikti. Kontrolü kaybetmeyi sevmezdi ama kesinlikle bilmediği bir yere uyanacaktı sabah. En azından yanında güzel biriyle uyanmayı diledi. Ayrıca işlere iyi yanından bakmak lazım. Festivalleri sevmezdi ama içkinin beleşi de buralarda olurdu. Herkesin sarhoş olup birbirine girdiği vakitlerde hiç para vermeden, çaktırmadan bir iki tane yürütebilirdiniz. Bu yüzden yolunuz Dusha'ya düşecek olursa bunu festival dönemlerinde yapmanız iyi olacaktır. Sadece içkiyi değil, tüm Dusha kültürünü bir gecede deneyimleyebilirsiniz. Böylece eve döndüğünüzde hayatınız boyunca uğramamanız gereken ülkeler listesine bir ekleme yaparsınız. Çünkü Dusha kültürü rezilliktir. Bu rezilliğin en güzel deneyimlendiği yerdir festival.

Taksiden indiğinde sessiz sessiz söylenen sürücüye parasını verdi ve biten sigarasını çimlerin üzerine attı. Arkadaşlarını göremeyince etraftaki dar ve kısa elbiseli kadınların peşine takıldı. Bu kısa serüven içki standlarında bitti. Sıra sıra Qardakh halkının getirdiği içkileri tadına dikkat etmeden dikmeye başladı. Farklı bir kültürle iç içeydi aslında. Her ne kadar Dusha topraklarında da olsa başka bir halkın zevklerine tanıklık ediyordu. Djurat hakkında bilgisi siyasetten ibaretti. Geldiğine çok da pişman olmamıştı bu yüzden. Etrafta eşekler de dolaşmıyordu. Bu da içini rahatlatmıştı Shisha'nın. Elin Qardakh'larına rezil olmayacaklardı. İçmeye devam etti. Artık yeterince sarhoştu. Gördüğü hiçbir çirkinlikten iğrenmeyecekti. Bir sigara yaktı ve işemek için bir kabin aramaya koyuldu.

İşini bitirdiğinde duyduğu bir kurşun sesiyle ellerini başının üzerine koydu ve yere devrildi. Ceketi tamamen çamura batmıştı. Yüzünde sinirli bir ifade yoktu. Öfke ve şaşkınlığın verdiği garip bir ifade vardı. Ceketi boka bulanmıştı. Sarhoş haliyle öfkesini saklaması daha zordu. "Noluyor lan- ya ne düzgün sıçarsınız ne düzgün işersiniz- ulan sizi şimdi..." Ceketini çıkarıp yere attı dişlerini sıkarak. Bir sigara daha yaktı ve ne olup bittiğini anlamak için sesleri takip etti.

Karşılaştığı manzara karşısında zerre şaşırmamıştı. Bunlar Dusha'da rutin şeylerdi nasıl olsa. Kral bilmezdi tabi. Onun tek bildiği oturduğu yerden götünü kaşımaktır. Bir de kraliçe Ashe'yi sikmek var tabi. Shisha ve kralın tek ortak noktası bu olsa gerek. "Ööf...yine mi lan?" diyerek bileklerini sıvadı Shisha. Adamların önünde uzun saçlı bir oğlan dikilmiş bekliyordu. Elinin duruşuna bakılırsa kurşun elementini kullanıyordu. Gergin bir duruşu vardı. "Hop! Eğleniyo muyuz gençler?" diyerek girdi olay yerinde. Yüzünde o kadar masum, arkadaş canlısı bir ifade vardı ki suça ortak olmaya gelmiş gibiydi. Kurşun atan oğlanın parmağının önüne geçti ve onu incelemeye başladı. Yüz ifadesi zamanla değişti. Anlam verememişti. Karşısındaki oğlan donmuştu. "Ne bakıyon avel avel 'mına koyim?" Ardından oğlanı kendine getirmek için tam kulağına doğru sert bir tokat indirdi. Sarhoş olmasaydı bu tepkiyi verir miydi? Benzer bir tepki olurdu muhtemelen. Böyle bir suçun karşısında korkakça bekleyen herkesin düşmanıydı Shisha. En azından Dusha topraklarında. Gerisini umursamıyordu.

Sigarasını alıp uzun saçlının dudakları arasına yerleştirdi. Adamlara dönüp yürümeye başladı. Konuşmadan başladı dövmeye. Kime vurduğuna bakmaksızın ben diyeyim 3, siz diyin 5 dakika dövdü adamları. 3 kişiye güç yetirmesi zordu belki ama anlaşılan adamlar alkole karşı Shisha’ya kıyasla daha dayanıksızdı. İki eli de tamamen kana bulanmıştı. Ellerini yerdeki adamların giysilerine siliyordu. Adamları en yakın teşkilata götürmeliydi. Tutuklamalıydı ama ortalıkta arkada izleyen pısırık dışında kimse yoktu. Önce ona baktı. Hala izliyordu. Umursamadan yerdeki adamlardan birinin ağzını kapattı ve neon kılıcıyla boğazını kesti. Sonra ikinci adam üzerinde aynı işlemi gerçekleştirdi. Üçüncüye geldiğinde elini adamın ağzına koyup susturdu ve yavaşca ağzını eritmeye başladı. Şaşkın bir şekilde izleyen oğlana döndü. “E, gel içinde kalmasın sen hallet bunu da. Bunu yapmak istemiyor muydun?” Yüzüne klasik tebessümünü oturttu. Adam Dusha’lı değildi teninden ve birçok fiziksel özelliğinden anlaşıldığı gibi. Shisha’yı şikayet edemezdi. Bir kez daha görüşmeyeceklerdi zaten.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: Üç Birlik Festivali

#3
Adam diklendikçe dikleniyor, ben de gerildikçe geriliyordum. Bende bu kurşunu sıkacak göt yoktu gerçekten. Elim titriyor, alkolden dolayı duygularımı aşırı yaşıyordum. "Y-yaklaşma..." dedim. Sesim cılız çıkmıştı çıkmasına bir de kekeleyince sırıttılar. Erkekliğim ile ilgili bir sürü laf ettiler. Bu sözler beni kızdırmıyor, aksine korkutuyordu. Hala geri geri gidiyordum ki bir anda geldiğim sokaktan bir ses geldi. "Hop!" dediği an korkup sol elimi sese çevirdim. Aşırı sakin, aşırı neşeli bir tipti bu gelen. Adamların arkadaşı gelmişti herhalde. İyice sıçmıştım. Eğlenip eğlenmediğimizi sordu. Bir bu ortama böyle girince ne yapacağımı şaşırmıştım. Hiç korkmadan üstüme yürüdü bu adam. Ona doğrulttuğum parmağıma yaklaştı. Sonra da kekolar gibi ona neden baktığımı sorup yüzüme tokadı patlattı!

Bir an adama bakıyordum.

Sonraki an sokağın başka bir yönüne...

Kulağıma doğru vurduğu için sol elimle onu işaret etmeyi bıraktım. Kulağımdaki acıyı dindirsin diye bastırdım kulağıma. "Bı-bırakın kadını." diye tekrarladım kendi kendime kulağımı kapatırken. Bu yeni gelen adamın da diğerlerinden olduğunu düşünmüştüm ama kafamı tekrar çevirdiğimde ağzıma bir sigara tıkılması ile kaldım. Bu yeni gelen adam bana arkasını döndü. Sonra da başladı tecavüzcüleri dövmeye. Şaşkın şaşkın dövmesini izledim. Yumruklar... Tekmeler... Yardım etmeme gerek bile kalmamıştı. Kadını tutan adam bile bırakıp saldırsa da bu yeni gelen adam onu da dövdü. Kadın kıyafetlerini tekrar giyip yanımdan koşarak geçerken hayran hayran izledim bu adamı. Ağzımdaki sigarayı çıkarmayı bile unutmuştum. Bu adam tecavüzcüleri o kadar kötü dövdü ki bir süre sonra onu durdurmam gerekiyormuş gibi hissetmeye başladım. Sonra da zaten adamlar bayıldı.

Ben de tekrar hareket edebilir bi hale geldim böyle olunca. Hemen onları tutuklamamız gerektiğini söylemek için hareketlenecektim ki adam bana baktı. Sonra da yerdeki adamlardan birine gitti ve elinden değişik renkte bir enerji çıkarıp adamın boğazını kesti. İşte o an daha deminkinden daha hızlı atmaya başladı kalbim. Beynim hızla çalışıp belli başlı kelimeler söyledi bana.

Element.

Neon.

Polis.

Bu adam bir Dusha polisi olmalıydı. Olaya nasıl bu kadar kolay müdahale etmişti ve nasıl bu kadar şiddetli bir yolu seçmişti? Neden onları öldürüyordu? İkinci adamın da boğazını kesmesini izledim dehşet içinde. Polis olduğunu öğrendiğim adam, üçüncü tecavüzcüye giderken kanlar içinde yatan ve boğazı kesilmiş cesetlere baktım. Tıp bölümünde cesetlerle ilgilenmiştim ve staj da yapmıştım ama bir cinayeti ilk defa izliyordum. Polis memurunun sesiyle irkildim. 3.cü adamın yanında durmuş bir eliyle bağırmasın diye ağzını yakıyordu. Bu kişiyi de benim öldürmemi istedi. "N-ne?" dedim şaşkın bir şekilde. Yerdeki adama baktım. Kadınla işi bitince beni de götüreceğini söyleyen adamdı bu. İğrenç bir insandı ama ölmeli miydi?

"Ha-hayır!" Dehşete düşmüştüm. Bu yüzden kekeliyordum. Bir polis memuru muydu emin bile değildim. Belki de bir katildi sadece. Adamın yanına doğru yürümeye başladım. "Neden onları öldürdünüz?" Bana daha demin tokat atan, iki kişiyi katletmiş bu adama karşı bu kadar nazik konuşmam ne kadar doğruydu bilemiyorum. "Tecavüze kalkışmanın cezası ölüm değildir! Onları tutuklayıp adalete teslim etmeliydik!" dedim ona doğru ilerlerken. Ondan korkuyordum ama bana saldıracağını düşünmüyordum. Bu kelimeler ağzımdan döküldükten sonra buranın Dusha olduğunu hatırladım tekrardan. Bir krallıkta adalet nasıl işliyordu bilmiyordum. "Dusha'da böyle işlemiyor mu?" diye sordum karşımdaki adama kafamın karışıklığını belli ederek. "Dusha'da suçluları öldürüyor musunuz?" Eğer öyleyse bu insanlar nasıl rahatça suç işliyorlardı ki? Sonunun ölüm olacağını bilerek? Yanına vardığımda sol elimi tekrar kurşun atma pozisyonuna getirdim. Ağzı yanmakta olan ceset acıyla inliyordu ve benim elimi görünce daha da bağırdı ancak ben elimi ona değil, polise doğrulttum. Burada asla ateş edemezdim ama yine de bir gözdağı vermeliydim. "Elini adamın ağzından çek ve uzaklaş." dedim. "Bu adam ne kadar tecavüzcü bir sikik olsa da onun da hakları var." Sesimi ayarlamaya çalışsam da çok başarılı değildim ancak fikrimi karşımdaki adama geçirdiğime emindim.

"Cezasına... Artık kralınız mı her neyse, o karar vermeli."
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: Üç Birlik Festivali

#4
Sıra sıra adamların canını almaya başladığında canı alınandan çok izleyen yabancı korkmuş gibiydi. Shisha'nın anlayamadığı bir durumdu bu. Beyaz tenli oğlanın buraya yabancı olduğu belliydi. Ülkesi tarafından konulmuş, adaleti sınırlayan saçma yasaları onu burada sorumlu tutmuyordu. Daha doğrusu yasalarını uygulamadığında karşılaşacağı bir sorun yoktu. Tüm olay bir sokak arasında yaşanıyordu ayrıca. Burada olup biteni kimse bilmeyecekti.

Tedirgin olması gereken bir kişi varsa o da Shisha olmalıydı. Çünkü yukarıda bahsi geçen adalet kavramını kendine göre şekillendirmiş yasaların getirdiği sorumluluk Shisha'nın omuzlarındaydı. Burası Dusha ve Shisha da bu ülkenin bir polis memuruydu. Alkolün getirdiği açıklıkla yüzündeki şaşkınlığı gizleyemedi. Tek dizinin üzerinde duruyor ve eliyle yerdeki adamın ağzına bastırıyordu. Pısırık oğlanın kendisine parmak çekmesini beklemiyordu. Ancak sadece şaşırmıştı. Korkmadığı ortadaydı. Bu korkak oğlandan kendisine bir zarar gelmeyeceğini biliyordu ama önemli olan bu değildi. Arada kalmış bir ruhla karşılaşmıştı Shisha. Pakt yasalarının saçmalıkları ve insanın içgüdüleriyle ortaya koyabileceği gerçekçi adalet arasında ikileme düşmüş bir oğlan. Bu yüzden bu kadar çok konuşuyordu. Sürekli Shisha'nın yaptığının yanlışlığını vurgularken aslında Shisha ile değil kendisiyle konuşuyordu. Doğru yolda olduğunu hissetmeye, onaylanmaya ihtiyacı vardı.

Hıçkırarak sessizliği bozdu Shisha. Gözlerinin önüne düşen saçlarını kaldırırken istemeden gülmeye başladı. Yavaş yavaş kendini sesli biçimde kıkırdamaya bıraktı bu gülüş. Ellerini kaldırdı iki yana açarak. "Tecavüz etti diye ölmeye hakkı yok! Poşet ve Tumi adına! Nasıl bir barbarım ben!" Gülmeyi durduramayarak ayağa kalktı. Kendinden utanıyor gibi davranıyordu. "Nasıl, ya 'mına koyim nasıl bir tecavüzcüyü öldürmeye çalışırım!" Son anda yere devrilmekten zar zor kurtuldu ve duvara yaslanıp bir çocuk gibi kahkaha atmaya başladı. Özür dilercesine ellerini kaldırdı ve konuşmaya devam etti.

"Az buçuk düşünme kabiliyetin varsa kurduğun cümlelerden sonra ne kadar komik gözüktüğünü anlamışsındır herhalde." Duvardan doğruldu ve gülümseyerek yabancıya doğru yürümeye başladı. "Djurat, değil mi? Eh, burası Dusha ama sonuçta. Paktın varlığını devam ettirebilmek adına getirdiği, ülke içi suç oranlarının kolaylıkla tavan yapmasına yol açabilecek "sütlü" kanunların Dusha gibi bir yerde geçerli olmasını bekleyemeyiz." Oğlanın elini tuttu ve indirdi. "Kafam hafif iyiyken daha uzun cümleler kuruyorum. Sarhoş kızlar etkileniyor." Oğlanın konuşurken ağzından düşürdüğü sigarayı yerden aldı ve fırt fırt çekerek yeniden alevlendirmeyi denedi. Başaramayınca yere attı.

"Halbuki kafam bi' dünya ha! O sırada ne diyom napıyom hiç bilmiyorum!" Yenien gülmeye başladı. Kendini durdurmayı başardığında çocuğun boğazına yapışıp onu hızla yere indirdi. Elinde neon kılıcı oluşturup gırtlağını kesecekti. Dışarıdan gelen birinin Shisha'nın, yani Dusha'nın adaletini sorgulaması olacak iş değildi. Yediremiyordu. Adaletin kendisiydi Shisha ve bu yüzden yargılanamazdı.

"Ha, bildiğim bir şey var. Senin gibi beyni yıkanmış insanların benim ülkeme kadar gelip de adaletten bahsetmesi. Sanki buradaki kuş beyinliler yetmiyormuş gibi..." Yabancıyı boğarken arkasındaki tecavüzcünün ayaklanıp, yerdeki bira şişesini eline aldığını farketmemişti. Normalde arkasında bir gözü olurdu her zaman. Şimdi onu açık tutmak için fazla yorgundu. Kafasında parçalanan bira şişesiyle yere devrildi. Gözleri kararmadan önce gördüğü şey ise ayakta, korku içinde eriyip dondurma kıvamına gelmiş ağzını tutan adam oldu. Gözleri yeniden açıldı. Sanki bayılıyor ve anında geri uyanıyor gibiydi. Arkasını dönüp içtiği her şeyi yere kustu. Bu hissi liseden beri yaşamamıştı.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: Üç Birlik Festivali

#5
Bir süre sessiz kaldık. Sonra güldü. Güleceğini biliyordum! Güleceğini o kadar iyi biliyordum ki! Kaşlarımı çatıp karşısında ciddiyetimi korumaya çalıştım. Parmağımla direkt onu işaret ediyordum. Dushalı polis memuru ellerini kaldırdı teslim olur gibi. Sonra da dediklerimi desteklemediğini belli eder şekilde dalga geçti benimle. Poşet ve Tumi dediğinde de inançlı olmadığını belli etti. Gülerek ayağa kalktı. Ben de parmağımla onu takip ettim. Dalga geçmeye devam etti olayla. Tecavüzcüyü hiçbir şekilde doğru bulmuyordum ama onu öldürmemeliydik. Ölüm... Çok fazla değil miydi? Neden kaderi değiştiriyorduk? Belki iyi ya da kötü bir şeylerin olmasına neden olacaktı bu adam... Bilemiyorum. Karşımdaki adam çok sarhoştu ve benimle dalga geçerken ayakta durmakta bile zorlanıyordu. Daha deminki aksiyon alkolun onu daha çok etkilemesini sağlamıştı belli ki. Kurduğum cümlelerin saçma ve komik göründüğünü söylediğinde dişlerimi sıkıp sorguladım kendimi.

Ben kendimi ve düşüncelerimi sorgularken bana doğru yürüdü. O bana 2 adım geliyor, ben de geriye 1 adım kaçıyordum. Djuratlı olduğumu anlamıştı. Buranın Dusha olduğunu ve Pakt'ın kurallarının Dusha'da düzgün uygulanmasının hafif kalacağından bahsetti. Cümlelerine o kadar odaklanmıştım ki elimi tutup indirdiğinde panikleyip daha çok geri kaçtım. Ona zarar veremeyeceğimin farkındaydı. Djurat ile Dusha arasında asla bir sorun çıkaramazdım. Pakt, din ve kurallar konusunda konuşmalarına bakarsak bu adamın umrunda değildi. Şu an beni burada katletse, cesedimi rastgele bulurlardı ve o da yapmamış gibi davranırdı. Yerdeki sigarayı almış yakmaya çalışıyordu. Kaçsam mı diye düşündüm. Kaçarsam son kalan adamı da öldürecekti. Peki tecavüzcü adamı korumak için kendime tehlikeye atmalı mıydım? Polistim. Yapmalıydım. Neden koşup gelmiştim ki? Benim ülkem değildi. Neden bu ülkedekileri korumak istiyordum? Baksana kendi polisleri bile düşünmüyordu hayatlarını...

Dusha polisi kafasının güzel olduğunu ve hareketlerini bilmeden yaptığını söyledi.

Bunu dedikten sonra da üstüme atılıp boynuma yapıştı.

Birlikte yere düştük.

"Dur! Hayır!" diye inledim. Boğazımı tutan elini uzaklaştırmak için kolunu çekiştirmeye başladım. Adamın diğer elinde oluşan ışık gözümü aldı. O taraftaki gözümü kıstım istemsizce ve diğer tarafa döndüm. "Yapma! Yapma!" diye bağırdım. Nefessiz kaldığım için çok zor çıkmıştı kelimeler. Daha demin 2 tane kişi öldürmüştü bu adam ve alkollüyken ne yaptığını şaşırdığını söylemişti. Burada beni öldürmesi demek Dusha ve Djurat arasında bir soruna yol açabilirdi. Özellikle Qardakh'ların festivalinde böyle bir şey olması... Azınlık konusu bu kadar gündemdeyken... Ya ben neden kendi hayatımı sürekli en arkaya atıp başka şeyler düşünüyordum ki? Sol elimde kurşun biriktirdim. Bilerek yaptığım bir şey değildi. Sadece insani bir şekilde kendimi savunmaya çalışacaktım. Hızlı olmazsam yarını görmeyeceğimi biliyordum. Tam sol elimi adamın göğsüne doğrultacaktım ki bir şişenin kırılma sesiyle üstümdeki adamın gücü boşaldı. Elindeki neon elementi kayboldu ve sağ tarafa doğru yıkıldı.

Kurşun parmaklarımda dönüyor, parmaklarımı uyuşturuyordu. Doğruldum. Derin derin nefes almaya başladım boynumu sağ elimle ovalayarak. Yanda polis adam hafif hafif kıpırdıyordu. Daha demin koruduğum tecavüzcü karşımda elinde kırılmış şişe ile duruyordu. Beni kurtarmıştı. "T-teşekkür ederim." dedim. Gerçekten de düşündüğüm gibi olmuştu. Şu an ölmemeliydi işte. Herkes sonradan düzelebilirdi. Adam bana dönüp onaylar şekilde bir kafa hareketi yaptı. Ağzı o kadar korkunç görünüyordu ki... Şişeyi tutmadığı eliyle ağzını kapatmasına aşırı sevinmiştim. Yanımdaki yarı baygın polis bana arkasını döndü ve kusmaya başladı. Kendimi uzaklaştırdım ondan. Kusması iyi olmuştu. Belki aklı başına gelirdi. Düzgün bir konuşma yapabilirdik. Ben bu adrenalinle tamamen ayık hissediyordum kendimi. Sakinleşmeye çalışarak "Seni hastaneye götürelim." dedim beni kurtaran adama. Adam beni duymuyor gibiydi. Elindeki kırık şişeyi parmaklarında çevirip polis memuruna doğru ilerledi. Onu saplamak için ilerlediğini anlamam çok kısa sürdü. Hemen parmağımı doğrulttum ona.

"Hayır! Hemen dur!" dedim.

Tabi ki beni umursamadı. İlerledikçe uyardım onu.

"Yapma!" dedim. "Vururum. Ona zarar vermene izin vermem!"

Durmadı.

Durur diye bekledim. Kusan polis memuruna o kadar yaklaştı ki artık geri dönüşü yoktu.

Beline doğru ateş ettim.

Kurşun saliseler içinde adamın beline saplandı. O korkunç görünen ağzından çıkan ses, büyük ihtimalle uzun süre kabuslarıma girecekti. Elindeki cam şişeyi bıraktı ve kurşunun girdiği yeri tutarak yere devrildi.

Bir anda sinirlenerek "AMCIK DUSHALILAR!" diye bağırdım. "İKİ SANİYE KAVGA ETMEYİN İŞTE AMINA KOYAYIM!" dedikten sonra başladım sinirden ağlamaya. "ÇOK MU ZOR YA? ÇOK MU ZOOOOR! SİKİCEM DÜŞÜNCE KABİLİYETİNİZİ! DOĞRU DÜZGÜN ÇÖZMEYECEK MİYİZ SORUNLARIMIZI? KRALINIZI SİKEYİM SİZİ SALMIŞ BÖYLE İT GİBİ KAVGA EDİYORSUNUZ! İLLA KURŞUN SAÇMAM MI GEREKİYOR?"
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: Üç Birlik Festivali

#6
Yanına devrilen adamın bağırmasıyla kendine geldi ve doğrulmaya çalıştı. Yardım almadan tek başına doğruldu ama bunu başarmak için bir dakika kadar uğraşmıştı. Duvardan güç alarak ayağa kalktı. Yerde geçirdiği vakit boyunca enerjisin toplamıştı. Yeniden uzun uzun konuşmaya hazır hale gelmişti. Yerde uzanan adama dikti gözlerini. Kafasını hafifçe ittirdi ayağıyla bağırmasın diye. Sonra karşısındaki adama baktı. "Zaten ağzı yüzü kaydı bundan daha hayır gelmez. Eh, sen de adamı vurup tüyü dikmiş oldun...öldürüyom o zaman bunu? Ya da prensip sahibi falan olabilirsin, bilmiyorum. Sen de halledebilirsin." Gündelik bir meseleyi konuşuyor gibi davranıyordu. Bunun sebebi açıktı ama sadece kendisi görebiliyordu. Başkasının koyduğu kurallara uyarak sokakları dolaşan rozetli bir işçi gibi değil, ormana sahip çıkan bir aslan gibi hissediyordu. Bunu tam o sırada düşünmüştü. Bayağı da hoşuna gitmişti bu benzetme. İster istemez yüzünde bir tebessüm belirdi. Bu cümleyi unutmamalıydı. Bir yerde kullanılırdı bu.

Gülümsemesinin bir diğer sebebi de karşısındaki oğlanın tedirgin halleriydi. Bacakları titriyordu. Farkında olmasa da Shisha'dan korkmuyordu. Korktuğu şey bilinmezlikti. Tabular yıllar önce Shisha'yı korkutmayı bırakmıştı. Pakt yasalarını çiğnemekten korkmuyordu. Zaten bir kez yasalara karşı geldikten sonra bahsi geçen "bilinmezlik" yok oluyordu. Yeni bir "sıradanlık" başlıyordu. Ancak bu sefer tabular olmadan. "Beni de öldürmeyeceksen indir parmağını. Ya da elini."

"Buradan uzaklaşmamız lazım. Ben bir şekilde götü kurtarırım ama seninki biraz daha karışık bir durum. Benle gel."


Bu festival de Shisha'nın girdiği her yer gibi oldukça tehlikeli bir hal almıştı. Uzaklaşmak en mantıklısıydı. Oğlan birine ötmesin diye onu biraz rahatlatacaktı. Bir bara götürecekti belki. Kesinlikle buradan uzak bir yere olacaktı. "...İşin bitince çöpe at. Sokakları kirletmesin." gülümsedi ve sokaktan dışarı doğru yürümeye başladı. Bir taksi durdurdu. Bok'u bekliyordu. Bok'un bu taksiye binmesi şarttı. Aksi halde gelişimi reddetmiş olacaktı. Mavi hapı alıp gitmiş olacak ve Shisha'yı bir daha asla görmeyecekti.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: Üç Birlik Festivali

#7
Oturduğum yerde sinirden ağlıyorken Dusha'lı polis düzeldi kendi kendine. O ayağa kalkana kadar derin derin nefes alıp sakinleştirdim kendimi. Uyuz oluyordum işlerin böyle sapa sarmasından. Bir planım vardı. Dusha'ya gelip keyfime bakacaktım. İzin almıştım. Evden çıkayım biraz gezeyim demiştim. Başıma gelene bak! Elim havadaydı. Dushalı seslenene kadar durdum öyle. Öldüreceğini söylüyordu adamı. Ulan... "Ne yaparsan yap ya." dedim vazgeçerek. "Öldürün birbirinizi amına koyayım." Nasıl yapabilirdi böyle bir şeyi aklım almıyordu. Yasa diye bir şey yok muydu bu amına koduğumun yerinde? Ben de Djurat'ta bir sürü haber okumuştum. Qardakhları mahalle aralarında dövdükleriyle ilgili falan. Hepsi ceza almıştı. Şiddetti zaten bunlar. Cinayet ise... Bambaşka bir boyuttu. Şu hale bak. İlk tecavüz yüzünden şok olmuş, şimdi de 3 tane cinayete şahit olmuştum.

Elimi indirmemi söyledi. Dediğini yaptım. İndirdim elimi. Yerden destek alarak kalktım ayağa. Popomu sirkeledim. Titrediğimi fark ettim. Başım da ağrıyordu. Sıcak basmıştı. Nedeni, demin bir suça karışmış olmamdı. Ne yapacaktım? Gidip teslim olmam gerekiyordu ama Dusha'da kalmak istemiyordum. Ülkeme dönünce itiraf ederdim olanları belki de. Dushalı adam çok normalmiş gibi davranıyordu. Polis olduğunu düşünmüştüm ama öyle davranıyordu ki sanki bunu sürekli yapıyordu. Buradan uzaklaşmamızı söylediğinde düşüncelerimden sıyrılmak zorunda kaldım. Gözlerimi kocaman açıp "Ne?" diye sordum. "Kaçacak mıyız? A-a-a-ama bu suç. B-b-ben, suçlu değilim ki. Djurat'ta p-p-polislik yapıyorum." O kadar korkmuştum ki yine kekelemeye başlamıştım. Bu adamın bunu bu kadar kolay yaptığına inanamıyordum.

Adam sokaktan uzaklaşırken aşırı heyecanlandım. Çünkü eğer burada kalırsam onları benim öldürdüğümü düşüneceklerdi. Ben öldürmemiştim! Öldürmüş müydüm yoksa? Dusha'lı adamın onları öldürdüğünü izlemiştim ve bir şey yapmamıştım. Ben de suçluydum işte. Aşırı endişeli bir yüz ifadesi ile kendimi yürümeye zorladım. Bacaklarımı hissedemiyordum bile. "D-dur!" diye seslendim adama. Sesim çıkmamıştı. Beni duyduğunu sanmıyordum. Kafamda bir sürü düşünce dönüyordu. Duygularım mantığımı yok etmişti. Şu an bu adam benden kurtulmak istese, yapardı çoktan diye düşünüyordum. Neden beni yanında bir yere götürüyordu ki? Beni başka yere götürmesine gerek yoktu. Belki de sadece ülkeler arası sorun çıkmaması için yapıyordu. Peki bu adam bunu umursayacak biri miydi? Öyle gözükmüyordu. Yine de...

Bir taksi çevirdi adam. Yanında durdum. Kapıyı açtı. Bir adama baktım. Bir de önümde kapısı açılmış taksiye. "Ben..." dedim. Hala endişemi dışarı yansıtıyordum. "Festival için gelmiştim." Bu taksiye binersem kim bilir nereye gidecektim. İşler çoktan çığırından çıkmıştı. Çok rahatsızdım. Bu adamdan da delice korkuyordum. Nasıl bu kadar soğukkanlı olabiliyordu? Bu kadar rahat olmayı isterdim. Bu kadar kendime güvenli olmayı o kadar çok isterdim ki. Ellerimi yüzüme sürüp gözlerimdeki yaşları sildim. Sonra da adamın benden istediğini yaptım. Taksiye bindim. Taksiye bindikten sonra yana kaydım onun da binmesi için. Sonra da benimle konuşana kadar sessizce bekledim. Belki adını sorardım. Bilmek istediğime pek emin değildim ama...
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: Üç Birlik Festivali

#8
Taksiye bindiklerinde Shisha'nın keyfi oldukça yerindeydi ve bunu yüzüne de yansıtmıştı. Bunun sebebi en sevdiği parçalardan birinin radyoda çalıyor olmasıydı. Dusha'nın en güzel yanı oryantal rock tarzındaki müzikleriydi. Gerçi son yıllarda çıkan gruplar bu kültürü yok edecek gibiydi. Her neyse. Taksiciye sesi açmasını söyledi. Böylec arkada konuşulanlar taksicinin kulağına yarım yamalak gidecekti. Az önce yaşanan kargaşa olmamış gibi davranıyordu. Resmen orada bulunmamış, oğlanla yeni tanışmış gibiydi. Cesedin ne durumda olduğunu da umursamıyordu. Zaten takip edilip bir sonuca varılabilecek bir cinayet değildi bu. Üç Birlik Festivali'ne her yerden birçok insan geliyordu. Kimsenin bu olayı araştırmayacağını düşündü. Belki de birçok şeye yüzeysel bir bakışı vardı ama farkında değildi. Shisha'nın gözünde kimse daha derinlemesine düşünemezdi.

Yola çıktıklarında arabanın biraz ilerlemesini bekledi. Ardından dışarıyı işaret etti. "Arkadaşların anlattığına göre şurası çok iyi bir mekan. Tatlıları çok iyi." Bir seyyar satıcıyı işaret etti. "En iyi kerhane tatlısını bunlar yapar. Şu at nalı şeklinde olanları diyorum." Derin bir nefes aldı ve arkasına yaslanıp camı indirdi. Taksiciye buraya uzak herhangi bir bara sürmesini söyledi. "Bu arada ben Shisha. Düzgün tanışamadık. Aslında başkente gelsen buradan çok daha güzel bir yerdir. Tabi memleketimin taşı toprağı ayrıdır. Her yeri ayrı boktan ama başkent en az boktan olanı." Oğlanın sessizliği bozmak istemediğini anladı. Hala çok gergindi. Meraklı bakışlarla bakıyordu Shisha'ya.

Taksi duracakken Shisha daha ciddi bir tavır takındı. "Aklında sorular var. Biliyorum. Hemen cevaplayayım...önceden kerhanelerin önünde satılıyormuş. Bizim döneme denk gelmiyor bu anlattığım. Eskiden yani. Ne kadar doğru bilemem... kerhane tatlısı işte."

Taksiden inen ikili bara girdi ve barmene doğru ilerledi. Shisha iki içki söyledi ve bir sigara yaktı. Bir dal da oğlana uzatırken konuştu. "İçin rahat edecekse söyleyeyim. Hayır, katil değilsin- aslında öylesin AMA, aması var, suçlu değilsin. Düşününce bu çok güzel bir şey değil mi? Ha, ama pakt yasaları dahilinde siki tuttun tabi." İçkiyi yuvarladı ve ceketini çıkarıp arkasına astı.



Takside çalan parça
► Show Spoiler
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler

Re: Üç Birlik Festivali

#9
Aracın içinde garip ritimli bir müzik vardı. Üstelik yanımdaki Dushalı müziğin sesinin açılmasını istemişti. Derince bir nefes aldım ve araç hareket edince arkama yaslanıp adamın yüzüne baktım. Konuşmasını istiyordum. En azından beni rahatlatmasını... Tabi ki öyle bir şey olmadı. Yani adam sanırım beni rahatlatmak için konuyu değiştirmeye çalıştı ama ben öyle rahatlamazdım ki. Belirsizlik en endişe ettiğim şeydir. Bana mekanlardan, kerhane tatlılarından bahsederken endişeli yüzle bakıyordum ona. Bunun işlemediğini anlamalıydı ve bana acı çektiriyordu. Çok rahat bir şekilde arkasına yaslanıp uzak yerlerde bir bara sürmesini söyledi taksicinin. Nereye gidiyorduk bilmiyordum ve bu beni daha da stres yapıyordu. Belliydi ki adam anlatmayacaktı bir şey. Bu yüzden ellerimi yüzüme sürdüm ve gözlerimi ovuşturdum. Adının Shisha olduğunu söyledi. Düzgün tanışamadığımızı söyleyince ellerimi yüzümden çekmeden "Bok." diye adımı söyledim ona. Sesim homurtu gibi çıkmıştı. Hala Dusha'yı anlatıyordu. Her yerin boktan olduğunu ama başkentin daha az boktan olduğunu söylüyordu. Şu an yaşadıklarımdan sonra Himota ile yarışıyordu boktanlık konusunda. Himota'ya fazla gitmemiştim ama orayı hiç sevmediğimi hatırlıyordum. Şu an en azından Shisha bana canayakın davranmaya çalışıyordu. Himota'da canayakın davranan görmemiştim bile. Yine de Shisha konuya dönene kadar konuşmak istemiyordum. Dirseklerimi dizlerimin üstüne koyup bir süre bekledim.

Taksi ile istediğimiz yere geldiğimizde Shisha sanki konuya giriyormuş gibi yapıp yine kerhane tatlısından bahsedince biraz sinirlendim. Derin bir nefes alıp bir hırşımla indim taksiden. Kerhane tatlısını sikeyim ya. 3 tane adam öldü bu akşam hala tatlı diyor deliricem. Araçtan indikten sonra ilerledim Shisha'nın arkasından. Bir bara girdik ve ilerleyip oturduk. Şu an sarhoş olmaya ihtiyacım vardı. Shisha'nın yanına oturdum. Hala içim içimi yiyordu. Bana bir dal sigara uzattı. Bir kaç saniye baktım öyle. Sonra aldım. Elimde gezdirmeye başladım. Önüme gelen içkiyi de fondipledim. Harika bir aroması vardı. Boğazımdan tatlı tatlı ilerleyen baharatlar keşke tek seferde içmeseydim diye düşündürttü. Shisha bana katil olmadığımı söyledi. Sonunda amına koyayım ya. Sonunda konuya geri dönmüştü. Aslında katil olduğumu söylediğinde gözlerimi korkuyla açıp ona baktım. Ulan o öldürmüştü adamları. Ben neden katil oluyordum? Aması var diyince sakinleştim. Suçlu olmadığımı söyledi. Dayanamayıp "Ya siktir git!" diye rest çektim. Sesim biraz fazla çıktığı için sağıma soluma baktım. Bizi dinleyen var mı diye. Sonra da sesimi alçaltıp sadece Shisha'nın duyması için hafifçe eğildim ona doğru "Burası Pakt değil mi amına koyayım? Nasıl bu kadar rahat davranabilirsin? Senin polis olduğunu düşünmüştüm. Katilin tekiymişsin. Djurat'ta olsak..." Sustum. Barmen içki getirmişti. Kafamla teşekkür ettim ona. Uzaklaşınca tekrar devam ettim. "Seni teslim ederdim bizimkilere. Çünkü hukuk diye bir şey var amına koyayım. Djurat'ta tecavüz de olmuyor." Bolca cinayet oluyor o ayrı tabi ki. "Bana ülkemi övdürecek bir durumla karşılaştığıma inanamıyorum. Nefret ederdim normalde." Elimdeki sigaraya baktım. İki parmağımın arasına sıkıştırıp uzattım Shisha'ya. "Daha önce denemedim." dedim. Yakması için uzattım elimi. "Ne yapacağız şimdi? Olmamış gibi mi davranacağız?"
Yan Çar/Podosḧi Øfinuafeme


Buraya kısa saçlı bok imzası gelecek
► Show Spoiler

Re: Üç Birlik Festivali

#10
Bok, Sihsha'ya siktirip gitmesini söylediğinde herkes kafasını çevirip ikiliye dikmişti gözlerini. Gülümseyerek kafasına dikti içkiyi Shisha. Derin bir nefes aldı ve bir bardak daha rica etti. 1 saattir ilk kez sert çıkıştığını görmüştü bu adamın. Demek yeri geldiğinde sesini yükseltebiliyordu. Aslında bu sık rastlanan bir özellik değildi. Arkadaş seçerken dikkate alınması gereken bir özellikti. Çünkü en tehlikeli insan pısırık olandı kesinlikle. Yağıp gürleyen bir insanın sıradaki hamlesini tahmin etmek kolaydır. Ancak pısırık bir insan sessizdir. Son dakikaya kadar saf değiştirme riski vardır. Bu yüzden Shisha'nın çekindiği insan tipidir. Bok öyle değildi. Kesinlikle korkak bir adam değildi. Ancak saftı. Fazla düşünüyordu ama derin düşünmüyordu. Böyle olunca içinden çıkamıyordu işin.

Shisha'yı bir katil olarak suçlamıştı. Shisha dirseğini masaya, yumruğunu çenesine yasladı ve Bok'un sözlerini bitirmesini bekledi. Djurat'ta tecavüz olmuyormuş. Orada olsalar hemen tutuklarmış Shisha'yı. Ülkesinden de nefret ediyormuş. Shisha bir şekilde karşısındakine güven verirdi. Sadece konuşarak yapmazdı bunu. Bakışları yeterli olurdu. Ancak ciddi konulara girmeden önce uzun bir süre saçmalama süreci olurdu. Muhtemelen bu insanların üzerinde etkili oluyordu bir şekilde. Onları rahatlatıyordu. Son olarak sigarasını yakmasını istedi. Shisha cebinden bir kibrit çıkardı ve sigarayı yaktı. Bok içine çekemeden sönecekti sigara. Hemen sigarayı ağzından çekip aldı ve hızlı hızlı içine çekip sigaranın yeniden yanmasını sağladı. Ardından geri uzattı. Söyleyecekleri bitmiş gibi duruyordu.

"Olmamış gibi davranmıyorum ki Bok. Ne yapmamı istiyorsun? Ağlaya zırlaya sokaklarda mı dolaşayım? Bu mevzu dışında geçmişimde yediğim çok bok var. Hepsine ayrı ayrı dert mi yanacağım? Oldu bitti." Bir yudum aldı. "Kimse görmediyse, yaşanmadı." Bir süre bekledi. Barmen arkasını dönüp uzaklaşınca sesini yükseltmeden konuşmaya devam etti.

"Ne dememi istiyorsun bilmiyorum Bok. Seni peşimden getirmeyebilirdim. Rahat hissetmen için yaptım. Buna rağmen gelip katil olduğumu söylüyorsun. Gerçekten seni anlamıyorum. Senin gibi hayatı, insanları kalıplara yerleştirmiyorum. Bir polisin nasıl olması gerektiğini ezberlemek yerine harekete geçseydin o tecavüzcülerin icabına ben gelmeden bakmış olurdun. Yanlış anlama saldırganlaşmıyorum. Sadece, olur ya fikrimi merak ediyorsundur diye söylüyorum. Bu davranışlar bana iki yüzlülük, ne bileyim korkaklık gibi geliyor. Dediğim gibi yanlış anlama! Sonuçta bu senin seçimin. Zayıf bir kişilik olmayı kendin seçtin ve biz Dusha'da fikirlere, seçimlere saygı duyarız...yani eşek sikenimiz bile var."

Bok'un konuşmasına izin vermeden yine söze girdi. "Burası Djurat değil. Burada her gün tecavüzler yaşanıyor. Bu bir rutin." Az öncekinden daha ciddi ve hafif saldırgan bir tavır takınıyordu. "Mesela ben de bunu anlamıyorum. Buraya gelip bana benim işimi öğretmeye çalışıyorsun. Sanki burası senin yaşadığın ülkeymiş gibi. Dusha Djurat değil. Dusha ile hiçbir yeri kıyaslayamazsın. Gel yürüyelim. Basıyor bana kalabalık yerler."

İki şişe kaptı Shisha ve beraber dışarı çıktılar.

"Dediğim gibi, kalıplarla yaşamıyorum. "Polis böyle yapar." deyip geçmiyorum. Çünkü pakt yasalarının yeterli değil. Sadece Dusha'nın ve bir gün dünyanın gerçek bir adalete sahip olmasını istiyorum. Ne yapacaktın bugün o tecavüzcüleri yakalasan? Yok, ciddi soruyorum. Yani ne olacaktı yakalayınca? Teslim edecektin. Belki sınır dışında bile görevini yerine getirdiğin için sikko bir de plaket falan alacaktın." Sessizce izledi Bok'u. Ellerini iki yana açtı meraklı bir şekilde.

"Ee?" Ciddi bir şekilde soruyordu. "Soruyorum çünkü belli ki polislik üzerine uzun uzun konuşabilecek zeki bir adamsın kendince. Aydınlat beni. Götün kalkacaktı işte biraz plaket alınca. Tecavüzler mi azalacaktı? Cinayet mi bitecekti ya da ne bileyim- NE başarmış olacaktın mesela? Ne değişecekti? Herhalde bir şeyler değişecekti, değil mi? Çünkü bir şeyleri değiştiremiyorsan neden polis olasın ki? Dediğim gibi ben bunu bir polislikten çok insani bir görev olarak yapıyorum ama eminim senin inandığın bir şeyler vardır. Bir şeyleri değiştireceğine inanıyorsundur pakt yasaları altında polislik yaparak. Nasıl olacak bu?"

Meraklı bakışlarla dinlemeye koyuldu.
"I know your anger, I know your dreams
I've been everything you want to be"
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Uluslararası Free RP Bölgesi”

cron