#3
by Pisan Higenadon
Magazinciler! Onları hiçbir zaman sevemedi. Ulusun beyinlerini gereksiz bilgilerle doldurmak ve kişileri gündelik yaşamlarında verim vermeyecek sohbetlere itmek onun gözünde suçtan farksızdı. Kişinin magazine harcayacağı vakit çok daha verim barındıran eylemler uğruna harcanabilirdi. Sert bakışla onları kendinden uzak tuttu. Asla ellerine malzeme vermeyecekti. Onların ardından ortam sakinleşince rahatladı. Dostunun yanına gittik ve omzundan kavradı. ”Sinekler uçuştuğuna göre içmeye devam edebiliriz, değil mi?” Her an takındığı sert suratı dostu ile baş başa iken yumuşadı ve daha az tehditkâr bir hâl aldı. Kırk yılın başı içebiliyordu dostu ile. Tadını sonuna kadar çıkarmak hakkı, değil mi? Tekrardan Dinlenme Tesisleri’ne geçtiler ve kalktıkları masaya oturdular. Deith her ne kadar rastgele bir masaya razı olsa da Pisan ısrar etti. Onun için yaşanmışlıklar çok önemli idi. Beraber içiyor oldukları masa mesela. Bir kere oraya oturmuşlardı. Artık o rastgele bir masa değildi. Dostu ile baş başa eğlendiği bir masaydı. Özeldi! Tam tekrardan keyifleniyordu ki sekreter içeri girdi ve görüşme için onları çağırdı. Hevesi kursağında kalan Pisan sertçe içkisini masaya indirdi ve hışımla ayağı kalktı. Sekretere önden gitmesini işaret ettikten sonra dostuna döndü. Bilindik sert suratı geri dönmüştü. ”Gidelim, dost! Yerine getirmemiz gereken sorumluluklarımız var.”
”Himota devleti Pakt Öncesi’nden beri bu konuda en başarılı olmuş devlettir ve bu başarısını hâlâ sürdürmektedir. Azınlıklarımız ile kökenlerimiz aynıdır. Hepimiz aynı toprakta doğmuş, büyümüş, savaşmış ve kan dökmüş kişileriz. Üzerinde yaşadığımız toprak hepimizin toprağı ve bunun farkındalığını sonsuza dek taşıyacağız. Bütün olmanın kutsallığını bilen kişileriz. Toplum olmanın ne demek olduğunu iyi biliyoruz. Bizim toprağımızda herkes tek bayrak altında, tek devlet yönetiminde, tek ulus olarak yaşamaktadır. Hepimiz Himotalıyız ve hepimiz Himota’ya aitiz. Aynı toprak adına omuz omuza can vermiş kişilerin bağı asla kopmaz! Bir kere birbirimizin kalkanı ve kılıcı olduk, oku ve yayı olduk, aynı tastan yedik ve aynı kaptan içtik, aynı ateşin etrafında ısındık ve aynı çatı altında yatıp kalktık. Birbirimize öğrettik ve birbirimizden öğrendik. En önemlisi asla birbirimizi farklı görmedik. Her an birbirimiz ile paylaştık. Neyimiz varsa birbirimize sunduk. Herkesin benimseyebileceği ortak bir kültür böyle oluşturulur! Birlik ve beraberlikle! Üstünlük taslamaya çalışarak değil! Çıkar gözeterek değil! Onur ve saygı ile! Dışlayarak değil! Eğer azınlık sorununuz varsa bir ulus olmayı becerememişsiniz demektir. Öyle ise kendinize çekin düzen verin çünkü böyle giderse kırılamayacak bir nefret zinciri ile kendinizi boğacaksınız. Diyeceklerim bu kadar!”