Yaraları Sarmak

#1
Etraf kıpkırmızıydı. Adeta başka bir boyutta sıkışmış gibi hissediyordum. Atom enerjimin tamamen tükenmekte olduğunun farkındaydım. En ufak bir kıvılcım oluşturacak gücü bulamıyordum kendimde. Buna rağmen üzerime koşan onlarca… Hayır belki de yüzlerce düşman vardı. Benim yanımda ise kimse kalmamıştı. Yapayalnız bu ölüm arenasının ortasında kalmıştım. Bilinçsizce üzerime gelen insanlara hançerimi sallamaktan başka bir şey yapamıyordum. Bir, iki derken aldığım bir darbeyle yere düşmemle beraber üzerimden geçen onca ayağın altında acı içinde eziliyordum. Beni umursamıyorlardı. Sanki şartlanmış gibi sadece ileri koşuyorlardı. Bir süre sonra yerde hareketsiz bir şekilde yatmaktan başka bir şey yapamıyordum. Kollarımı, bacaklarımı hareket ettiremiyordum. Tamamen bitmiş vaziyetteydim ancak bilincim hala yerindeydi. Yavaşça yaklaşan ayak seslerini duyabiliyordum. Birinin tam üzerimde durduğunu anlamıştım. Yapabildiğim tek şey ise kafamı kaldırarak adama bakabilmek olmuştu. Bu herifi daha önce görmemiştim. Elini kafama doğru doğrulttuğunu gördüm. Ürkütücü gülümsemesi parmağının ucunun parlamaya başlamasıyla yavaş yavaş kaybolmaya başlamıştı.

Panik halinde yataktan fırladım. Bu gördüğüm kaçıncı kabustu bilmiyorum. Savaşın üzerinden günler geçmişti ama neredeyse her sabah bu şekilde uyanıyordum. Gün içinde mentalimi kontrol altında tutmayı başarabiliyordum fakat yaşadıklarım geceleri peşimi bırakmıyordu. Bunun bir geçiş süresi olduğunun bilincinde olmam gerekiyordu. Basit bir olay atlatmamıştım. Savaşların çok insanın psikolojisini zedelediğini söylerler. Yaşanan kayıplar, gördüğüm şeyler beni ne kadar etkilese de ben onlardan biri olmayacaktım. Sorumluluklarımın farkına varmalıydım. Savaşın götürdüklerini bir kenara bırakıp artık sonuçlarına odaklanmalıydım. Çünkü bundan sonra yaşayacaklarımızın yol haritasını bu sonuç belirleyecekti.

Yataktan yavaşça doğrulduktan sonra lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım. Kendime gelip bu düşüncelerden uzaklaşmam lazımdı artık. Kendime verdiğim bir söz vardı. Ne yaparsam yapayım aynaya baktığımda kendimle hesaplaşabilecek yüzüm olmalıydı. Nefret ettiğim o insanlara dönüşmeyecektim. Karşımdaki yüz ise bildiğimiz Sai idi. Sadece biraz daha yorgun ve göz altları şişmiş ama oydu. Bu da rahatlama ve ileriye odaklanmam için yeterliydi. Yüzüme bir kez daha su vurduktan sonra bir gülümseme oluşturdum. Geri döndüğüm için mutluydum. Tegin’le sakin bir şekilde oturup dertleşememeyi bile özlemişim. Konuşkan biri olmadığından karşılıklı sessizce oturmak gibi bir aktivitemiz vardı. Belki ben arada bir iki cümle kurabilirdim. Yine de bu bile kafamı dağıtmam için yeterli olurdu diye düşünüyordum.

Aslında biraz erken uyanmıştım ama banyodan çıkar çıkmaz üniformamı giyip hazırlanmıştım. Başpolisliğe terfi ettirilmiştim ama içimde en ufal bir heyecan yoktu. Sadece bir an önce eski hayatıma geri dönmek istiyordum. Bu yüzden kahvaltı bile yapmadan evden çıkma kararı almıştım. Karakola vardığımda ise biraz temiz hava almak için dışarıda takılıyordum.
Image
► Show Spoiler

Re: Yaraları Sarmak

#2
Yine her zamanki gibi sabahın köründe işe gitmek için uyandım. Hızlıca elimi yüzümü yıkadıktan sonra dışarıya çıkmadan son kontrollerimi yapmaya başladım. Savaştan geldikten sonra ister istemez dışarıya çıkmadan önce bu kontrol dediğim ritüeli sürekli yapıyorum. Belli bir dönem sadece yapmak istediğim için yaptığımı düşünsem de işler zamanla giderek ciddileşmeye başladı. Artık bu ritüeli yapmadan dışarıya adım atamayacak noktaya geldim. Kazayla unutsam veya bir tanesini es geçsem hemen geri dönüp tamamlamam gerekiyor. Diğer türlü rahatlayamıyorum. Sürekli kendimi huzursuz ve endişeli hissediyorum. Açıkçası Tihami’deki olayların beni bu kadar etkileyeceğini hiç düşünmemiştim ama sonuç ortada. Hem maddi hem de manevi olarak büyük bir darbe yedim. Evimden bu kadar uzun süreli uzak kalmanın böyle felaket bir sonuca neden olacağını hiç düşünmemiştim. Bir dahaki sefer çok daha dikkatli olmam gerekiyor. Hentanodan evi artık bir bitkinin daha ölmesini kaldıramaz. İmparatordan şahsen bir görev aldığım için evde yetiştirdiğim bitkilerimi unuttum. Bu unutkanlığım bana pahalıya patladı. İçlerinde en sevdiklerimden bir tanesi olan çeri de dahil çoğu bitkimi uzun süre susuz kaldıkları için kaybettim. Eve ilk geldiğim zamanki görüntüleri hala unutamıyorum. Galiba uzunca bir süre domates yiyemeyeceğim. İki gün uğraşıp tüm enkazı kaldırsam bile hala daha eskisi olacağından korktuğum için dışarı çıkmadan önce tüm bitkilerimi tek tek kontrol etmem gerekiyor.

Sabah ritüelimi bitirdikten sonra evden çıkarak kahvaltıyı beleşe getirmek için merkeze doğru yürümeye başladım. Zaten yeni aldığım tohumlar yüzünden bu ay zorlu günler geçireceğim için merkezdeki tüm imkanlardan faydalanmayı düşünüyorum. Halihazırda Sai’de rütbe atladığı için bu hain emellerimde çok fazla zorlanacağımı düşünmüyorum.

Merkeze vardıktan sonra artık açlığım yavaş yavaş kontrolden çıkmaya başladı. Koşarak merkezin kapısından içeriye girip hızlıca klasik sandviçlerimden birini yapmamak için kendimi zor tutuyorum. Şanlı Himota İmparatorluğunun bir polis memuru olarak kendimi küçük düşürecek bunun gibi hareketlerden kaçınmam gerekiyor. Bu yüzden sadece adımlarımı hızlandırarak kapıya doğru yürümeye başladım. İşte tam bu sırada Sai’yi gördüm. Normalde onu sevsem de şu anda karşıma çıktığı için ne yalan söyleyeyim hayal kırıklığına uğradım. Onunla karşılaşmam kahvaltımın en az 15 dakika ertelenmesi anlamına geliyor ama mecburen yanına gidip biraz laflamamız gerekiyor. Daha doğrusu onun konuşup benim ortama ayak uydurmam lazım. Beraber omuz omuza savaşıp o kadar badire atlattıktan sonra ekstra büyük bir sandviç için onu görmezden gelmek hiç de hoş bir hareket olmaz. Bu yüzden istemeye istemeye yanına gidip bir baş selamı verdikten sonra sakince beklemeye başladım. Sai, zeki adamdır az sonra ortamı okuyup içeriye gitmeyi teklif eder. Etmezse sıvışmak için bir yol bulmam gerekecek.
Image
► Show Spoiler

Re: Yaraları Sarmak

#3
İlk iş günümün verdiği heyecanla yataktan birden fırladım ve hemen saate baktım. Uyanmayı planladığım kalkma saatine yakın bir zamandı. İlk günün verdiği heyecandan olacak ki bugün bu fırlama olaylarını 3 kere yaşadım. Bunun sebebi büyük ihtimalle geç kalacağım korkusundan kaynaklanıyordu. ‘’Bu sefer başardımm’’ diye bağırdıktan sonra ‘’Himota Himota Himota !!’’ diye üç kere yüksek sesle bağırdım. Böylelikle günlük rutinimi yerine getirmiş oldum. Artık her sağlıklı Himota vatandaşı gibi güne başlayabilirdim. Fakat içimdeki işe geç kalma korkusunu yenememiştim. Hala işe geç kalma ihtimalim olduğunu düşünüyordum. Bu yüzden kahvaltı yapmadan atıştırmalık birkaç bir şey alıp evden ayrıldım.

Karakolun önüne geldiğimde dışarıda bekleyen iki kişi olduğunu gördüm. Birbirleriyle konuşmuyor fakat yan yana duruyorlardı. Acemi olduğum için ilk iş günümde ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bekleyen polis memurlarından birinin benim gibi acemi olup olmadığını da kestiremiyordum. Fakat yanında olan diğer kişinin deneyimli biri olduğu belliydi. Giydiği üniformadan anladığım kadarıyla Başpolis memuruydu. Deneyimli bir polis memurundan öğrenebileceğim çok yararlı bilgiler vardır. Beni tersleme ihtimali olsa da yine de bu riski almak istiyordum. Cesaretimi toplayıp onların yanına doğru yürümeye başladım. Yanlarına geldiğimde ise, kafa selamı verip yüksek bir sesle kendimi tanıttım. Kendimi tanıtmam bittikten sonra elimi Başpolis memuru olan kişiye doğru uzattım. Bu noktaya kadar yaptığım tüm hareketler fevkaladenin fevkindeydi. Sadece ufak bir hata yapmıştım. El sıkışmak için uzattım elimde evden çıkarken aldığım atıştırmalıklar vardı. Bu atıştırmalıkları elimi uzattıktan sonra poşeti görünce fark ettim. İlk itibarin ne kadar önemli olduğunu bildiğim için yapılan bu hatayı bir başarıya çevirmek için sınırlı zaman diliminde kıvrak zekamın ürettiği müthiş kelimeleri sıraladım ve ‘’Açsanız yiyek mi’’ dedim.
► Show Spoiler

Re: Yaraları Sarmak

#4
Çok geçmeden Tegin görünmüştü. Her zamanki gibi sessiz bir şekilde yanaşmıştı yanıma. Selamına karşılık ben de başımla gülümseyerek karşılık verdim. Ne söylesem cevap vermeyeceğini bildiğimden ben de lafı çevirecek konu bulamamıştım. Aslında gidip bir şeyler yemek istiyordum ama bunu söyleyeceğim sırada daha önce görmediğim bir kadın polis memuru yanımıza geldi. Beyaz saçlarıyla ve kırmızı gözleriyle farklı görünüyordu. Gerçi benim için öyle değildi. Uzun zamandır Tegin’le birlikteydim sonuçta. Ayrıca beyaz saçları da hatıralarımı canlandırmıştı. Yüzümde hafif bir gülümseme oluşmuştu. Selamına karşılık verdiğimde ise kendini tanıtmıştı. Açıkçası buna alışmam biraz zaman alacaktı. Hala kendimi başpolis memuru olmuş gibi hissetmiyordum. Sonuçta ben hala aynı bendim. Bu sebeple de hareketlerim değişmeyecekti elbette.

Kız biraz heyecanlı görünüyordu. Elini uzattığında elindeki sandviç dikkatimi çekti. Bu açlığımı bir miktar hatırlamama neden olmuştu. O sırada da kızdan bir teklif gelmişti. Tanışmak için uzattığı elinde sandviç olduğunu fark ettiğinde hızlı bir reaksiyon göstermişti. Kızın eline hiç hamle yapmadan Tegin’e dönerek “Gözlerinde açlık görüyorum Teg.” dedikten sonra kıza dönmüştüm. “Teklifi sen yaptığına göre bize eşlik etmek istersin sanırım.” diyerek çay ocağına yöneldim.

Bir sandviç bir de kahve alıp masaların birine oturdum. Herkes masaya oturduğunda ise kendimi tanıtmayı unuttuğum geldi aklıma. “Bu arada ben Sai Nopaodan, bu arkadaşımız da Tegin Hentanodan. Yanlış anlama kendisi konuşmayı pek sevmez. Sana özel bir durum değil yani.” Sandviçimden bir ısırık alıp kahvemi yudumladım. Ardından “Biraz heyecanlı gibiydin. Burada yeni misin?” diye devam ettim sözlerime
Image
► Show Spoiler

Re: Yaraları Sarmak

#5
Sai’nin yanına gidip selam verdikten sonra sessiz bir şekilde beklemeye başladık. Anlaşılan Sai de benim gibi bugün pek fazla konuşmak istemiyor. Aslında bu durum gayet normal ama ne yalan söyleyeyim ilk başta bir hayli şaşırmaktan kendimi alıkoyamadım. Genelde sessiz olan taraf ben olduğum için karşı taraftan da kendimle aynı tepkiyi görmeyi hiç beklemiyordum. Daha doğrusu Sai’den böyle bir tepki görmeyi hiç beklemiyordum. Sessiz ortamları seven birisi olmama rağmen birlikte o kadar vakit geçirdikten sonra teşkilattaki ilk ortağımın bir anda sessizliğe bürünmesi ister istemez endişelenmeme sebep oldu. Büyük ihtimalle daha yeni rütbe atladığı için türlü türlü sorunlar ile boğuştuğunu tahmin ediyorum. Belki de bu sorunlardan kurtulmak için son olaylardan sonra beni rol model aldığı için hareketlerimi kopyalamaya başlamış olabilir. Eğer durum benim tahmin ettiğim gibiyse hala ilerleyecek çok fazla yolu var ama şimdilik doğru yolda.

Sai ile sessizliğe iyiden iyiye alışmaya başlamışken tanımadığım bir polis memuru yanımıza gelerek hızlıca kendini tanıttı. Ardından da elindeki atıştırmalıkları bizle paylaşmayı teklif etti. Atıştırmalıklar az önce fikirlere daldığım için unuttuğum açlığımı tekrar aklıma getirdi. Artık yemek yememin vakti gelmişti. Sai’nin hızlıca sessizlik yeminin bozması sayesinde kızı da yanımıza alarak merkezdeki çay ocağına doğru yürümeye başladık. Bir öğrencimi kaybettiğim için üzgün olsam da az sonra müthiş bir ekstra büyük sandviç yapacağım için oldukça heyecanlıyım.

Yeni arkadaş adayımız Santin ile çay ocağına gittikten sonra Sai hemen hazır sandviçlerden birini ve bir tane kahve alarak masaya oturdu. Rütbe atlamasına rağmen hala böyle amatörce davranması beni hayal kırıklığına uğrattı. Önünde sınırsız imkân varken kim hazır sandviç alır ki? Sai sandviçini aldıktan sonra hemen tezgâhın arkasına girerek uyandığım andan itibaren hayalimi kurduğum ekstra büyük sandviç den iki tane yaptıktan sonra kahvemi alarak bende onun yanına oturdum. Kızın ilk günü olduğu için bir istisna yaparak bir tanede onun için yaptım. Masaya oturduktan sonra sandviçlerden birini ona uzayıp Sai’nin dediklerini dinledim. Benim hakkında olan kısma geldiği zaman omuzlarımı silkerek dediklerinin doğru olduğunu belirttim. Ardından tüm dikkatimi yemeğime vererek kahvaltımı yapmaya başladım.
Image
► Show Spoiler

Re: Yaraları Sarmak

#6
Yaptığım mükemmel ötesi tahminlerim doğruydu. Başpolis memuru üniforması giyen kişi düşündüğüm gibi Başpolis memuruydu. Yaptığım teklifi nazik bir şekilde kabul etti. Hatta teklifi bir üst seviyeye çıkartarak atıştırmalıkların yanında içecek teklifinde de bulunmuştu. Kalktığımdan beri herhangi bir şey yemediğim için oldukça açtım. Bu yüzden yapılan bu teklifi kabul ettiğimi belli etmek için kafamı yukarı aşağıya doğru salladıktan sonra çay ocağı gibi bir yere doğru ilerleyen Başpolis memurunu takip ettim.

Çay ocağına geldiğimizde Başpolis memuru bir kahve ve bir sandviç alıp masalardan birine oturdu. Bu esna da içerisinden adeta bir ejderha çıkan beyaz saçlı arkadaş tezgahın arkasına doğru hücum etti. Orada hunharca bir çalışma içerisinde girmiş görünüyordu. Ne yaptığı konusunda bir fikrim yoktu. Oturup kahvesini yudumlayan Başpolis memurunun yanına gittim. Bu esna da Başpolis memuru konuşmaya başladı. Kendisini ve diğer beyaz saçlı arkadaşı tanıttı. Diğer beyaz saçlı olan arkadaş ise benim gibi polis memuruydu. İsminin Sai olduğunu ve diğer beyaz saçlı arkadaşın ise isminin Tegin olduğunu söyledi. Tegin’in konuşmakla arasının pek olmadığından bahsederken Ejderha Tegin masaya geldi. Sai’nin dediklerini omuz silkerek onayladı. Tezgahın arkasında yaptığı hunharca çalışma ise iki adet sandviçmiş. Hatta birisini de benim için yapmış. Uzattığı sandviçi aldıktan sonra ‘’Teşekkür ederim kıdemlim Tegin’’ dedim. Başpolis memuruna dönüp ‘’Yeni olduğum için ne yapacağımı tam bilmiyorum. Bunun verdiği bir heyecanım var efendim’’ dedim. Daha sonra yapılan ultra mega sandviçi yemeye başladım. Birkaç ısırık aldıktan sonra boğazımda bir sızı farkettim. Lanet olası Tegin bana herhangi bir içecek getirmemişti. Tegine doğru eğirerek ‘’İçecek nereden alabilirim kıdemlim’’ dedim.
► Show Spoiler

Re: Yaraları Sarmak

#7
Tegin benim ardımdan kahvaltısını almış, kıza da bir sandviç alarak incelik göstermişti. Göstermişti göstermesine ama kız zaten kendi sandviçini getirmişti. Onun yerine içecek bir şeyler ikram etmeyi akıl edememişti. Aslında hızlı düşünüp karar verebilen biri olduğunu görmüştüm daha önce. Demek ki kazanovalık konusunda biraz daha çalışması gerekiyordu. Tabi kendi geçmişimi göz önünde bulundurarak ona ders verecek kişinin ben olmadığımı da çok rahat söyleyebilirdim. O yüzden bu konuda ağzımı açmadan olacakları izlemeye koyulmak en iyisiydi. Benim önceliğim potansiyel silah arkadaşımız hakkında bir şeyler öğrenmekti. Beraber çalışacağım insanları tanımak isterdim.

Karşımdaki insanın bana saygılı bir şekilde hitap etmesine tam olarak ne zaman alışırım bilmiyordum. Tabi bu onun için normal bir durumdu. Tegin’e de aynı şekilde hitap ediyordu gerçi. Kızın üslubundan dolayı olduğunu da düşünüp buna çok takılmamaya karar verdim. Onun yerine heyecanını bastırıp sohbeti verimli hale getirmeliyim. Tabi insanlarla ilişki kurma konusunda ne kadar kötü olduğumu bilsem de Tegin sağ olsun onun yanında bu işleri hep ben üstleniyordum. Eskiden olsa zahmetli olduğunu söylerdim ama son zamanlarda bunu bile özlediğimi söyleyebilirdim. Enteresan bir şekilde biriyle oturup ben konuşmasam bile uzun uzun dinlemek istiyordum.

Sandviçimden bir ısırık aldığım sırada içecek almak için Tegin’e dönmüştü. Tegin’in ona cevap vereceğini düşünmüyordum tabi. Görgüsüz bir şekilde eliyle gösterebilirdi tabi ama muhtemelen kalkıp getirmeyi tercih ederdi. Ondan önce davranıp ağzımdaki lokmayı kahveyle yuttuktan sonra ayağa kalkarak “Siz oturun. Ben sana bir kahve getiririm. Belki bu sırada sen de onu konuşturmayı başarırsın.” dedim Santin’e. Hiç sanmıyordum bunu tabi. Yine de Tegin konuşmadığı için o konuşursa heyecanı yatışabilirdi.

Kahvesini önüne koyarak “Afiyet olsun.” Dedikten sonra tekrar sandalyeye oturdum. “Arkadaşlarınla sohbet ediyormuş gibi rahat olabilirsin.” Kahvemden bir yudum daha alıp devam ettim sözlerime “Arkadaşların demişken hiç üniversiteden arkadaşın yok mu burada? Biraz bahset kendinden. Hangi bölümü okudun mesela? Tabi anlatmak istersen.” diye bitirdim sözlerimi. Kızı geçmişini anlatması konusunda zorlayamazdım ama biraz konuşmasını sağlamak istiyordum.
Image
► Show Spoiler

Re: Yaraları Sarmak

#8
Huzur içinde kahvaltımı yapmaya çalışırken aramıza yeni katılan arkadaşımız bana doğru eğilerek içecek bir şeyler istedi. Daha doğrusu nereden içecek alabileceğini sordu. Bu soru karşısında şaşırmaktan kendimi alıkoyamadım. Santin'in hal ve hareketlerinden yeni bir polis memuru olduğunu anlamıştım ama içeceklerin yerini bile bilmemesini beklemiyordum. Bu kadar önemli bir detayı bile bilmediğini göre büyük ihtimalle bugün onun merkezdeki ilk günü olmalı. Çünkü diğer türlü böyle önemli bir bilgiyi bilmemesinin imkânı yok. Ayrıca aynı rütbede olmamıza rağmen bana ikide bir kıdemlim diye seslendiği için tahminimin doğru olduğunu düşünüyorum.

Kızın içecek sorusu yüzünden kahvaltıma ara verme ihtimalim ortaya çıktığı için biraz duraksadım. Yemeğimin yarıda kesilmesinden hoşlanmadığım için hızlıca bu işin içinden çıkmak için dahiyane bir çözüm yolu buldum. Bulduğum çözümün basit ama bir o kadar da etkili olacağını düşünüyorum. Oturduğum yerden sakince işaret parmağımı kullanarak mutfağı işaret ederek yeni arkadaşımıza nereden içecek alabileceğini göstereceğim. Bu planım sayesinde hem yeni elemanın içecek sorununu halledip hem de ilk günden ona hızlıca bir ders vererek önemli bölgelerin yerlerini öğrenmesini sağlayacağım. Ancak tam planımı eyleme dökmek için harekete geçmeye karar verdiğim sırada ise beklenmedik bir gelişme yaşandı. Sai, oturduğu yerden kalkarak Santin için kahve almaya gitti. Böylece ben yeni arkadaşımıza balık tutmayı öğretmek isterken baş polis memurumuz ona direkt balık vermiş oldu.

Sai, Santin’in kahvesini getirdikten sonra onun hakkında birkaç soru sordu. Anladığım kadarıyla kızı rahatlatmaya çalışarak ortama hızlıca uyum sağlamasını istiyor. Aslında zaten ilk görevine çıktıktan sonra ister istemez merkeze ve buradaki işleyişe alışacak. Yani bunlara aslında pek gerek yok ama yine de konuşmak istiyorlarsa da buna karşı çıkamam. Neye karar verirlerse versinler ben sessizce yemeğimi yemeye devam edeceğim. Yemeğim bittikten sonra duruma göre belki ortağıma yardım edebilirim.
Image
► Show Spoiler

Re: Yaraları Sarmak

#9
Tegin'e sorduğum içecek sorusunu oldukça kısık sesli bir şekilde sormuş olsam da Sai duymuş olacak ki oturmama devam etmemi söyledi ve benim için kahve almaya gitti. Gittiği yönden anladığım kadarıyla o gizemli tezgahın arkasında içecekler de varmış. Kendim almaya gitseydim büyük ihtimalle benim de bakacağım ilk yer orası olacaktı. Neyse ki Sai benim yerime bunu yaptığı için gereksiz yere ‘’ya burada yoksa’’ stresi yaşamadan kahveme kavuşmuş olacağım.

Başpolis memurunun masadan ayrılmasıyla Tegin ile masada yalnız kalmış oldum. Gariptir ki Tegin'in konuşmaya hiç niyeti yokmuş gibiydi. Gözlerini elindeki sandviçten ayırmadan pür dikkat yemeğini yemeye devam ediyordu. Hatta sandviçi elinden alabilme ihtimalini düşünüyormuş gibi sıkı sıkıya yemeğini kavramış gibiydi. Tabii ki bu benim hayal gücümde olabilir. Fakat Tegin'in sandviçi tuttuğu sağ elinin iki parmağı içeriye doğru batmış gibi görünüyordu. Tüm bu görüntüleri gördükten sonra bir yırtıcı ile yemeği arasına girmenin ne kadar tehlikeli olduğunu bildiğim için sessizce Sai'nin gelmesini bekledim.

Birkaç dakika sonra Sai elindeki kahveyi önüme koyarak afiyet olsun dedi. Sonra sandalyesine oturarak bir takım sorular sordu. Kısacası biraz kendimden bahsetmemi istiyordu. Onunla konuşurken de rahat konuşmamı istemişti. Halbuki gayet saygılı ve rahat bir şekilde konuştuğumu zannediyordum. Gerçi bunları söyleyen bir Başpolis memuruysa eminim ki altında çok derin anlamlar da vardır.. Sai'nin getirdiği kahveden büyük bir yudum aldıktan sonra ‘’İsmim Santin Gidinodan efendim. Toprak bilimi bölümünü bitirdim. Eğitimim biter bitmez polis memurluğuna başladım. İlk günüm olduğu için daha sizden başka kimseyi görmedim. ‘’ kısa bir süre soluklandıktan sonra tekrar kahvemden bir yudum alıp ekledim ‘’ Satranç oynamayı sever misiniz? Ben bayılırım da ‘’ dedim.
► Show Spoiler

Re: Yaraları Sarmak

#10
Öyle görünüyor ki ben gelene kadar sohbet başlamamıştı. Zaten çok da oyalanmamıştım. Santin’i konuşmaya dahil etmeye çalışırken benim de böyle bir şeye ihtiyacım olduğunu daha iyi anlıyordum. Genelde insanlardan uzak duran biri olarak günlük hayata dönmenin bana iyi geleceğini hiç düşünmezdim. Sonuçta bana iyi hissettiren insanların sayısı çok azdı. Evet, belki hala bencil ve iki yüzlü insanların varlığını birinci elden tecrübe etmiştim bir kez daha ama bu olaylar insanları tanıma konusunda eskisi kadar katı olmamam gerektiğini de göstermişti bana. Bu düzende tek başıma hayatta kalma şansım yoktu çünkü.

Santin’i dinlerken bir yandan da yemeğimi yemeye devam ediyordum. Görevinde ilk günü olması beni bir nebze olsun mutlu etmişti. O cehennemde yer almamıştı çünkü. Daha mesleğe tam alışmamışken bir savaşın içine düşmemiş olması onun için bir şanstı. Tabi o şansı buğu devam ediyor muydu? Koskoca Teşkilat merkezinde Tegin ve bana denk gelmiş olması… iletişim kurması kolay bir ikili değildik malum. Tegin ne kadar standardını bozmasa da ben mümkün olduğunca yardımcı olmaya çalışacaktım tabi. Yine de bu konuşmaya Tegin’i de bir şekilde dahil etmek istiyordum. Kız toprak bilimi okuduğunu söylediğinde Tegin’in de buna yakın bir şey okuduğu gelmişti aklıma. Tam da emin değildim aslında. Ona dönerek “Sen ne okumuştun Teg. Çok uzak bir bölüm değildi sanırım.” Belki karşısındakiyle bir ortak nokta bulabilirse o da bize katılırdı.

Kızın bu sırada satranç konusu açması şaşırtmıştı beni. Konu birden ilgi alanlarına kaymıştı. Diyaloğu yalnızca benim ilerletmeye çalışmıyor olmam güzeldi. Oturduğum yerde arkama yaslanarak daha rahat bir pozisyon aldım. “Aslında her türlü strateji oyununu severim. Rakibi, bir komutan gibi kendi taktiğinle alt etmek ve bu sırada kendinin de bir şeyler öğrenmesi güzel bir duygu. Fakat pek bir arkadaş canlısı olduğum da söylenemezdi şimdiye kadar. Bu yüzden uzun zamandır da fırsat bulamıyorum. Genelde kitap okumayı ve araştırma yapmayı severim o yüzden. Tabi bir de uyumayı.” diyerek kahvemden bir yudum aldım.
Image
► Show Spoiler
Post Reply

Return to “Teşkilat Merkezi”

cron