Güneşin altın ışıkları Eithratsei'nin bedenini kucaklayıp onu sevecenlikle uyandırıyor. Eithratsei'nin en sevdiği güne başlama şeklidir bu. Güneş banyosu. Evini öyle bir seçti ki, güneş batana kadar ışıkları evi dolduruyor. Güneş battıktan sonra da ay ışığı dolduruyor evini. Ayı da rahatlıkla görebileceği bir konum olsun diye çok aradı bu evi. Başkentin altını üstüne getirdi. Sabahın köründen akşamın körüne kadar aradı durdu. En sonunda burayı bulabildi. Bu ev takıntısı annesinden geliyordu. Kültürel bir miras diyebilirsiniz. Ev kutsaldır ve istisnasız bir şekilde aileyi veya kişiyi yansıtmalıdır. Peki, bir ev Eithratsei'yi nasıl yansıtabilir? Gök bilim ile! Eithratsei'nin en büyük ilgisi budur. Uyandıktan sonra hemen kalkmaz Eithratsei. Güneşin ışığını ve ısısını iyice özümser. Ancak şarj olduktan sonra kalkar, güneşi selamlar ve öyle gününe başlar. Bugün yaşama atılacağı ilk gün. İhtiyacını görecek, elini yüzünü yıkayacak, gözlüğünü temizleyecek ve giyinip koku sıktıktan sonra iş aramaya çıkacak. Anne babadan harçlık olarak 500 Pakt bofu almıştı almasına da bu para istediği ekipmanlar için yetersiz. Harçlığını geçinmek için harcayacak. İşler tıkırında giderse de yarından erkeni yok, istediği kılıç ile küçük kalkanı ayarlayacak. Trablo Meydanı'na, başkentin merkezine attı kendini. Daha güneş yeni doğmuşken harekete geçmek en iyisi. Bütün gününü para kazanmaya harcayacak sonuçta. Ya, iyi güzel de bu adam para kazanacak işi nereden bulacak? Hani, ailesi ile birkaç kere başkente ziyarete gelmişlerdi fakat hatırlamakta güçlük çekiyor. Bilmesi gereken yollar ve adresler elbet aklında ama bu kadar özel bir konuda nereye başvurması gerektiğini bilmiyor. Yapacak birşey yok. Meydandan aşağı yuvarlan Eithratsei! Frum ve Ser yolunu açık etsin!

Trablo Meydanı içerisinde bulunan mağazalara göz gezdiriyorsun. Sol tarafta ilk olarak dikkatini çeken mağaza sıradan birinci olan silah dükkanı oluyor. Polis memurlarına özel yapım silahlar geldiğini belirten bir pankartı var ve diğer dükkanlara göre oldukça modern bir tasarımı var gibi duruyor. Sıradan ikinci mağaza ise bir kıyafet mağazası. Kıyafet mağazasının önüne geliyor ve içine doğru bakıyorsun. Mağazanın bir kadın iç giyim mağazası olduğunu fark ediyorsun. Erkek ve kadın fark etmeksizin eleman arandığı ise mağazanın önünde bulunan bir pankartta belirtilmiş durumda. İç giyim mağazasının hemen ardında ise bir ev yemeği lokantası olduğunu fark ediyorsun. Bildiğin diğer ev yemeği lokantalarına nazaran daha lüks ve modern olan lokanta genellikle zenginlerin ve soylu ailelerin uğradığı bir yer gibi görünüyor. En azından menünün spesiyalinin kızılağaç soslu biftek olmasından bunu çıkarıyorsun.

Sağ tarafta ise sıradan birinci dükkan bir müze. Müzenin ne müzesi olduğunu anlamaya çalışıyorsun ve pankartın eski dil ile yazıldığını fark ediyorsun. Pankarta biraz daha yakından baktığında hemen altında çevirisinin yazdığını ve 'Gedhilfe Kültür Müzesi' olarak çevirildiğini görüyorsun. Acil eleman arandığını yazdıkları için buranın da tercih edilebilir olduğunu düşünüyorsun. Sağ tarafta bulunan diğer iki dükkan ise şimdilik kapalı gibi görünüyor. Seçeneklerini değerlendirmek için ilk adımını atıyorsun. Yolun açık olsun!

Frum ve Ser yüzüne güldü be Eithratsei! Şuna bak, envayi çeşit seçenek ayaklarının altında! Kaybolduğun anda yapman gereken sadece ileri gitmekmiş anlaşılan. Tıpkı tapınakta yakardığın gibi. Daima ileri gitmek zorundasın. Asla durmadan ileriye gideceksin. Neyse, dikkatin dağılmasın. Dükkânlara göz gezdirmek gerek. Silah dükkânı, klasik fakat sen silahlarla o kadar içli dışlı değilsin. Hem aklında zaten bir set var, değil mi? Kıyafet dükkânı ama kadın iç giyim konusunda. Oh, bu masum bir utanç ile suratını kızartmıyor değil. Düşünsene, utana sıkıla içeri girip işi alıyorsun. Güzeller güzeli hanımefendiler seni yadırgamadan ürünleri deniyor. Ne kadar güzel bir görüntü canlandı gözünde öyle. Maksat gönül hoş olsun, değil mi? İnsanın gözü gönlü açılır bir güzel karşısında ama yanlış hissettiriyor ve duyguların bu konuda mantığından üstün geliyor. Ev yemeği lokantası ama türünün aksine seçkin bir yer. Kesinlikle soylu ve zengin kişiler için. Kızılağaç soslu biftek de ne iyi giderdi şimdi. Adı bile ağız sulandırıyor. Gel gör ki, garsonluğu sevmezsin. Rastgele kişilere hizmetkâr olma düşüncesi gururunu incitiyor. Müze, fazla sıkıcı fakat o da ne? Eski dilde bir yazı. İlgi çekici. Hmm, bir kültür müzesi. Özkültüre sahip çıkmak bir sorumluluktur, Eithratsei! Hem belki de hiç beklemediğin bir verim alacaksın, kim bilir? O zaman iki arada bir derede kalakaldın. Bir tarafta gönül arzusu, bir tarafta akıl yolu. Zor bir seçim olacak. Utancın birini engelliyor, canın ötekisini. İstesen bir hışımla iç giyim mağzasına girip işi alabilirsin. Duygu ve düşüncelerinin yetişemeyeceği bir hızda davranabilirsin ama iş sırasında sana yetişecekler. Hadi bunu atlattın. Peki, ya bir yanlış anlaşılma olursa? Ya kendini bir güzele kaptırdığında seni yanlış anlarsa? Bir yanlış anlaşılma senin hayatını karartır. Bir daha belini doğrultamazsın. Aynı hışımla müzedeki işi de alabilirsin ama can sıkıntısından nefret ediyorsun. Gerçek bir işkence! Edinebileceğin bilgiler seni kurtarabilir fakat kitap okuma alışkanlığın yok ki. Öf be, yine fazla düşünüyorsun! Fazla düşündüğün için sokağın ortasında anıt gibi dikiliyorsun. Harekete geç artık! Derin bir nefes al ve iç dünyana bir yolculuk yap. Hangi taraf seni kendine çekiyor? Hangi tarafın çekim kuvveti sana daha çok hitap ediyor? Düşünmeyi kes ve yüreğin ile karar ver. Annenin dediklerini hatırla. "Eithratsei, eğer aklınla karar veremiyorsan yüreğin ile karar ver. Yüreğin seni asla yarı yolda bırakmayacak." Masum bir utanç ile kızaran ve gülümseyen yüzün sana aradığın yanıtı vermiş olsa gerek. Frum ve Ser'e hayatının kararmaması konusunda yalvararak bir hışımla iç giyim dükkânına giriyorsun. İstemsizce sırıtarak bir yetkili buluyorsun. Nefesini toplayıp geri dönüşü olmayan ufkun şafağına koşuyorsun. "Esenlikler diliyorum efendim, iş ilanınızı farkettim ve sunduğunuz fırsatı değerlendirmek istedim. Kimle görüşmem gerek acaba?"

Karşında bulunan yetkili orta yaşlı bir hanımefendi. Saçlarında grileşmiş teller var ve gözleri masmavi. Fiziği ise adeta bir süper model gibi. Arada bir istemsizce gözlerini kadının vücuduna doğrultuyor, utandıkça ve göz kontağına maruz kaldıkça geri çekiyorsun. Kadın soruna karşılık olarak öncelikle afallıyor. Meselenin ne olduğunu anlaman zor olmuyor, durum o ki girdiğin anda fark ettiğin ilk şey mağazada kendinden başka erkek bulunmaması. Kadın kafasını başka bir çalışana çeviriyor ve "Ama sen..." diyor. "Yani burası kadınlar için iç giyim mağazası." diye sözüne devam ediyor ve hemen ardından genç bir çalışan kız yanınıza gelip söze atlıyor. "Ay n'olcak ayol? Model olmak istiyorum demiyor ya. Hem müşterilere bakmakta zorlanıyoruz, alalım işte çocuğu." dedikten sonra omzuna dokunuyor ve hafifçe sıvazlıyor. Kadın hafif bir iç çekiyor ve "Dur patronla bir konuşayım." diyor. Depo olduğunu düşündüğün bir odaya giriyor ve içeriden güzeller güzeli bir kadın ile çıkıyor. Kadın hem yaşça kendisinden daha genç görünüyor, hem de kas çalıştığını ve fiziğine dikkat ettiğini her yönüyle belli ediyor. Patron olduğunu düşündüğün kadın yanına geliyor ve elini uzatıyor. "Hoş geldin kuzum, ilan için gelmişsin. Ben dükkanın patronuyum, adım Ehi. Hafta içi üç gün çalışacak bir eleman arıyoruz ve sabah 9 akşam 5 çalışıyoruz. Müşterilerle ilgileneceksin, geldiklerinde ilgili bölümlere yönlendireceksin ve mümkün olduğunca satış yapacaksın. Herkesin günlük satış kotası 10. Dolduramazsanız maaşınızdan kesiliyor. Günlük alacağınız ücret ise 75 PBF. Elbet neyin nerede olduğunu çalışmaya başlamadan öğrenmen gerekiyor, yani bu şartları kabul ediyorsan önce seni bir eğitime alacağız. Ne diyorsun?"

"Aaaaaaaaaaaaaaaaah! İç giyim mağazasına neden girdim ben? Kesinlike çocuk gibi sırıtıp kızarıyorum. Bu kadın neden bu kadar güzel? Yaşlı değil mi bu?"

Eithratsei'nin karşısındaki kadın afallayıp ne diyeceğini bilemediği her saniye Eithratsei'nin zihninin derinliklerinde duygusal kargaşa daha da artıyordu. Gelen ve yaşıtı gibi duran kız omzunu sıvazlarken hafifçe titredi. "Yüreğinin sesini dinle, Eithratsei! Yüreğin sana ihanet etmez, Eithrathsei! Uga buga, kadın iç çamaşırı mağazası! Ben girmek ve çalışmak! Karı görmek! Huga çaça! Eveeet!" Eithratsei artık duygu karmaşası yaşadığı gibi düşünce karmaşası da yaşıyordu. Ne güzel, değil mi? Genç kız konuşurken ona dönüp başıyla teşekkür edebildi ancak. Kız patronla konuşmaya gidince rahatladı ve içindeki fırtınaları dindirmeye başladı. "Sakin ol Etihratsei, sen çağdaş bir toplumda yaşıyorsun. Kadın iç giyim mağazası olabilir fakat ilanda cinsiyet ayrımı yoktu. İki cinsiyeti de kabûl ettiklerini söylediler. Senin buraya gelmende hiçbir suç yok. Sen sadece para istiyorsun. Kılıç ve kalkan istiyorsun. Kılıç ve kalkan, kılıç ve kalkan, onları kullanırken ne kadar havalı olacağını düşün. Kurgusal zekâma bayılıyorum!" Eithratsei hızla konudan konuya atlayan engin zihni sayesinde sakinleşiyor, kafasını dağıtıyor, kendini haklı bulup patronu karşılamaya hazırlanıyor.

"AAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAH! BU KADIN NEDEN BU KADAR GÜZEL!? SEN NEDEN BU KADAR ÇEKİCİSİN!? KIZIL SAÇLARA BAYILIYORUM! FİZİĞİN BENİ SENİ YARI ÇIPLAK VE ISLAK BİR ŞEKİLDE HAYÂL ETMEYE İTİYOR! KADININ ELİNİ SIKSANA GERİZEKÂLI!"

Eithratsei, heyecandan ötürü derin bir nefes alırken ya kesik şekilde alıyor ya da veriyor. Şu an ona dikkat edecek bir konumda değil. Ehi'nin elini sıkıyor ve onu dinlerken yatışmaya çalışıyor. Duygu yoğunluğu mantığı kısar sözünü kendine hatırlatıp mantığının tahta oturmasını sağlıyor. "Hafta içi üç gün çalışacağım. Sabah dokuz, akşam beş çalışacağım. Satış elemanı olarak çalışacağım. En az 10 kişiye mal aldırmam gerek yoksa maaşımdan kesilecek. Günlüğü 75 PBF'na çalışacağım ve eğitim olanağı tanıyorsunuz bana." Eithratsei elini çenesine götürüp kafasını eğerek düşünme duruşuna geçti. "Ey Eithratsei, Frum ve Ser'in adanmışlık dolu kulu! Ya çıktığın yolda dümdüz ilerleyip amacına ulaşacaksın ya da cinsel eğilimi olgun kadınlar olan bir bireye dönüşeceksin. Aklına kuvvet!"

"Kabûl ediyorum, efendim. Sizin için de mahsuru yoksa hemen başlamak isterim."

Ehi, gülümsüyor ve "O zaman hemen seni eğitime alalım." dedikten sonra seni dükkanda çalışan diğer kızlara yönlendiriyor. Kendileriyle teker teker tanışıyorsun ve uzun süreceğini tahmin etmediğin bir eğitime başlıyorsun. Eğitimin ilk günü sana hangi kıyafetlerin hangi reyonda olduğunu, fiyat ortalamasını ve indirim politikalarını öğretiyorlar. Ertesi gün tekrardan geliyorsun ve sana bedenlerin nasıl işlediğini öğretiyorlar. Bu bir yana, kızlardan birini bir iç çamaşırını denerken izleme şansın oluyor. Bir gün daha geçiyor ve bu sefer sana devamlı müşterileri, müşterilere nasıl davranılması gerektiğini, mağazanın tarihini ve mağazaya en yakın restoranları, kafeleri ve büfeleri öğretiyorlar.

Dördüncü günün gelip çatıyor ve bu dükkanda resmi olarak çalışmaya başlıyorsun. Sabah kahvaltını ediyor, hijyenik anlamda hazırlanıyor, dükkana uygun gördüğün kıyafetleri giyiyor ve evden çıkıyorsun. Üç gündür eğitim konusunda sana yardım etmiş olan kızlardan biri seni kapıda karşılıyor ve sana sımsıkı sarılıp önce sağ, sonra sol yanağına öpücük konduruyor. Kendini göklerde gibi hissettiğin bu nice gün içerisinde karşına çıkan ilk müşteri 40'larında olduğunu tahmin ettiğin bir kadın oluyor. Kadın yanına geliyor ve "Sen mi bakıyorsun canım?" diyor. Kadına baktığını belirttikten sonra kadın iç çamaşırlara göz atmaya başlıyor ve içlerinden kırmızı, dantelli olan bir takımı beğeniyor. Takımı eline aldıktan sonra gözlerini sana çeviriyor ve tüm vücudunu süzüyor. Eliyle deneme odalarını gösterip "Şunu deneyeceğim, benimle gelir misin? Genç bir adamın fikrini almak hoşuma gider." diyor.

"Öldüm sanki cennet böyle güzel olamaz
Yürüyorum sana doğru
Görüyorsan bana doğru
Gel birazcık sola doğru
Seviyorsan bana doğru"

Eithratsei, dört günlük eğitimi ve ilk resmi iş gününde iş arkadaşından aldığı "kutsama" ile her Frum ve Ser'in ona armağan ettiği gün al yanaklı sırıtan bir yüz ile gümbür gümbür atan bir yürekle yaşamakta. Yaşamı boyunca bu kadar mutlu olduğunu hatırlamıyordu. Her gün güzeller güzeli iş arkadaşlarını güzeller güzeli kıyafetler içinde görmek, ona karşı takındıkları olumlu tavır ve fiziksel temasın diz boyu olması onu adeta masum bir sarhoşluğa sokuyordu. Onu karşılayan kıza neredeyse sımsıkı sarılıp kokusunu içine çekerek yanına bir buse konduracaktı. Kendisini kontrol etmenin ne kadar zorlaştığını ve edemezse neler olacağını hatırlayınca az da olsa ciddileşebildi. Bunu asla istemezdi. Ona bu kadar iyi davranan ve onda bu kadar olumlu duygu ve düşüncelere neden olanları hayal kırıklığına uğratıp gözlerinden düşmektense ölmeyi gözünü kırpmadan seçebilirdi. İlk müşterisi geldi bile. Evet, Eithratsei. Sakin ol, dizginleri eline al, ciddiyet takın, sen hizmet etmek için buradasın! Sen bu cennet mağaz- Kırmızı dantelli takım mı o? Yüce Frum ve Ser, daha ilk günden sınamaya başlamış. Dua edelim de bu olgun hanımefendi kıyafetlerinin altında bomba gibi bir hatun olmasın yoksa bugün asil Gedhilfe bayrağı gün ışığı görmeyen bir yerde iktidar ile dalgalanacak. Şimdi, işine odaklan ve kadına hizmet et ki ciddiyet içgüdülerini bastırsın. Parlak bir gülümseme ile yaşam dolu bir sesle konuş. Saygıda kusur yok! "Elbette hanımefendi, size yardım etmekten memnuniyet duyarım. Lütfen, bu taraftan buyurun." İşte bu! İşte yapman gereken bu, Eithratsei! Kendini işine ver. Senin amacın hizmet etmek, ötesi yok. Yönlendir, ikna et ve satış yap. Zihnin canavar gibi senin! Durmadan düşünceden düşünceye atlıyor. Yüreğin canavar gibi, duygudan duyguya atlıyor. Sen bir makinasın, MAKİNAAAAAAA!

Orta yaşlı kadın, eline uzanıyor ve seni kıyafet deneme odalarına doğru sürüklüyor. Odalardan birinin içine giriyor ve kapıyı kapatıyor. Sen de dışarıda kendisini bekliyorsun. Birkaç dakika sonra kapıyı aralıyor ve elini uzatıp "Burada mısın genç adam? Bir bakabilir misin?" diye soruyor. Kendisine orada olduğunu belli ettiğin anda kadın kapıyı açıyor ve seni tutup içeri çekip kapıyı kapatıyor. Kendine geldiğin anda kadının kırmızı ve dantelli olan iç çamaşır takımını giymiş olduğunu fark ediyorsun. Kadın, elini göğsünde gezdirmeye başlıyor ve "Hadi, soyun." diyor. Hayatında daha önce yaşamamış olduğun bir deneyimi yaşamak üzere olduğunu hissediyorsun. Kadın "Çok süreceğini sanmıyorum zaten. Ya da şaşırt beni, ne kadar giderse götüreyim." dedikten sonra ellerini göğsünden karnına sürüklüyor ve yavaşça gömleğinin düğmelerini açmaya başlıyor. Sen ise tamamen donakalmış durumdasın.

Aklında farklı senaryoları değerlendiriyor ve ne yapacağına karar vermeye çalışıyorsun. Başına gelebilecek şeyleri tartıyorsun ve mantıklı düşünmeye kendiğini her itmeye çalıştığında karşında duran, dokunman için hiçbir sınır bulunmayan ve fiziksel açıdan oldukça estetik vücuda gözlerini çeviriyorsun. Kadın ise beklemediğin bir anda yer değiştiriyor ve odanın kapı tarafına geçip kapıyı tutuyor. "Bu arada kaçmak yok şimdiden söyleyeyim. Hadi, aç fermuarını." dedikten sonra ellerini vücudunda gezdirmeye devam ediyor. Yakalanıp işinden atılma ihtimalin var mı? Evet. Kadının isteğini reddedersen işten atılma ihtimalin var mı? Her şey olabilir. Tüm ihtimalleri gözden geçiriyor ve harekete koyuluyorsun.

Kırmızı, dantel, ateş, şehvet, yan, yak, atıl!
Mavi, üniforma, soğuk, mantık, sakin ol!
Dudaklarına yapış, sarmala, zevke gel!
Uzak dur, kendine hakim ol, kurtul!
Avlan, parçala, doy!
Tuzak, kaç, kirlenme!
Bedenine sahip ol, zihnini zincirle, hükmet!
Onuruna sahip çık, itibarını koru, üstün ol!
Onu istiyorum! Dudakları, göğüsleri, kalçası benim. Benim kölem olacak! Bana boyun eğecek!
Hayır! İdeallerim var benim. Kendimi adadığım bir amaç var. Her şeyden ve herkesten üstün olmak zorundayım!
Ona yaklaş, omuzlarından tut, bağrına bas, şimdi! Yer değiştir, ittir, çık dışarı!

Eithratsei kendini zar zor dışarı atıyor ve hızla etrafını tarayarak en yakındaki iş arkadaşına doğru dengesiz bir şekilde koşuyor. İş arkadaşının yanına vardığında ise yapabildiği tek şey gözleri yaşarmış ve titrer vaziyetteyken kadının olduğu deneme odasını parmağıyla gösterip "Tacize uğradım!" diye bağırmak oluyor. Elleri ayakları titriyor. Hızlı hızlı nefes alıyor. Dişlerini kasmaktan suratı kızarmış durumda. Yüzünde panik var. Eithratsei dehşete düşmüş durumda ve nedeni ne o kadın ne de o kadının yapmaya çalıştıkları. Eithratsei insan zihninin ne kadar kırılgan olduğunu ilk elden deneyimlediği için korkuyor. Ömrü boyunca ilk defa beyni ikiye ayrılacak sandı. İki farklı kişiliğe bölünecek sandı. Sanki kafasının içinde iki tane farklı varlık onu bir kukla gibi zıt yönlere çekmeye çalışıyordu. Neredeyse kırılmış bir oyuncak gibi parçalara ayrılacaktı. Eithratsei ilk defa ne kadar aciz olduğunu öğrendi. İlk defa kendisine söz geçiremedi. Onu o durumdan kurtaran kendi değildi. Bambaşka bir şeydi. Kendisine gelmesi sürecekti ve belki de uzun süre bu deneyimin etkisinde kalacaktı. İnsanoğlu bu kadar zayıfsa nasıl üstünlüğün hayalini kurabilirdi ki?