Re: [Vaka] Er Meydanı

#31
Kendimi bir nebze kaybettiğim doğruydu. Santin’e söylediklerinden sonra kendimi kontrol edememiştim. Benim sorumluluğumda bir memura yapılana tepkimi göstermiştim fakat düşünmeden hareket etmiştim. Haliyle kontrolsüz gelişen bu saldırıya adam çok iyi bir karşı saldırıyla cevap vermişti. Ağzı da güzel laf yapıyordu. Belki birçok kişiyi bu şekilde kolayca ikna da edebilirdi. Söylediği gibi etkili konuşma benden daha iyiydi. Fakat söylediklerinin çoğu benim için masaldan öteye gidemiyordu. Tabi onun kendi vicdanıyla hesaplaşmasını da kafama takmayacaktım. Kendini yatırımcı olarak görüyorsa buna bir şey söyleyemezdim. Yine de burası bir arena değildi.

Sözlerini bitirip beni ittiğinde üzerimi düzeltirken ben de ona birkaç cümleyle cevap verecektim. “Kelimeleri güzel kullanıyorsun, kumarbaz. Ayrıca boş bir adam değilmişsin takdir ettim. Evet… Acizim de… Bunu birinci elden tecrübe ettim zaten. Hayat senin kendine kurduğun oyun evinden çok daha farklı maalesef. Bu yüzden ben de aynı şeyleri tekrar yaşamamak için uğraşıyorum.” diyecektim. Öfkem neredeyse tamamen dinmişti bunları söylerken ve sakinleşmiştim.

Arabaya binerken son söyledikleri dikkatimi çekmişti ama aklım bir yandan da Gidinpese’deki olaylarla meşguldü. Orada ne olduğunu da bilmiyorduk başımıza ne geleceğini de. Yine de bu çağrıya tepkisiz kalamazdık. Yol boyunca kafamda bu düşünceler döndüğünden ben de tek kelime etmeyecektim. Artık sadece gittiğimiz ter odaklı vaziyetteydim. Adam ise aracın bütün sınırlarını zorlayarak bizi oraya yetiştirmişti. Gdinpese’ye vardığımızda çatışma bölgesi açıkça görülebiliyordu. Uygun bir yerde durduğumuzda ise kumarbaza “Teşekkürler. Dikkatli ol.” dedikten sonra hızlıca olay yerine hareketlenecektim.

Himotalı polisler zor durumda gibi görünüyorlardı. Adamlar bizim farkımızda değillerdi fakat sayıca üstün olduklarından hepsine birden saldırmam muhtemelen sonum olurdu. Onlara uzaktan sorun çıkaracak kişi Tegin olabilirdi. Eğer bir kargaşa yaratabilirse ve düşmanı dağıtabilirse benim için bir saldırı şansı da doğabilirdi. Tegin’e “Ben pozisyon alacağım. Sen onları dağıtabilir misim?” diye sorduktan sonra yapacağı hamle için pozisyon alacaktım. Sezyum – ateş yeteneğimin püskürtme menziline düşmanlar girerse onları ateş püskürtmemle avlamayı düşünüyordum.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#32
Sai, Santin’e destek çıkarak ne olursa olsun onu arkada bırakamayacağımızı söyledi. Açıkçası bende yeni mesai arkadaşımızı arkada bırakmak istemiyorum. Ancak kumarbaz ise ne yazık ki bizim gibi düşünmüyorum. Uzun bir açıklama yaparak Santin’in yaptığının ne kadar onursuzca olduğunu tekrar anlatıp ardından da yaptığı yasadışı bahsi meşrulaştırmaya çalıştı. Konuşmasını baştan sona kadar sakin bir şekilde dinlememe rağmen ona hiçbir şekilde katılmıyorum. Kendisi bir suçlu. Ne derse desin bu gerçek değişmeyecek ama şimdi dostlarımıza yardım etmemiz için bu suçlunun yardımına ihtiyacımız var.

Kumarbaz, tüm nefretini üzerimize kustuktan sonra Kurucu’nun hatırına bize yardım etmeyi kabul etti. Böylece küçük ulaşım sorunumuzu da çözmüş olduk. Sorun çözülür çözülmez apar topar arabaya binerek Gidinpese’ye doğru yola çıktık. Yol boyunca kimseden çıt çıkmadı. Diğerlerini bilmiyorum ama bu durum gayet hoşuma gitti. Huşu içinde son sürat yaptığımız yolculuk Gidinpese’ye yaklaştığımız zaman çatışma seslerini duymamız ile son buldu. Ne kadar kendisi bir suçlu da olsa sivil birisinin hayatını daha fazla riske atamayacağımız için kumarbaz ile olan birlikteliğimiz sonlandırdık.

Seslerin geldiği yere doğru gittiğimiz zaman savaş zamanı sık sık gördüğümüz tanıdık bir manzara ile karşılaştık. Sol tarafımızda mahvolmuş siperler ve yerde yatan Himota polis kuvvetleri, sağ tarafta ise yaklaşık yirmi kişilik element kullanıcılarında oluşan bir grup vardı. Bu grubu en kısa sürede etkisiz hale getirmemiz lazım. İçlerinden bazılarını rehin alarak burada tam olarak neler olduğunu öğrenmek istesem de böyle bir durumda gücümü ayarlayabileceğimi çok sanmıyorum. Sai’nin konuşmasından sonra vakit kaybetmeden sadağımdan oklarımı bir bir çekip üzerinde Uranyum-Radyoaktifleştirme kullanarak düşmanların olduğu tarafa doğru fırlatmaya başlayacağım. Düşman grup belli bir alanda toplandıkları için dostlarıma zarar verir miyim diye endişelenmeme gerek yok. Uranyumlu oklarım ile düşmanı belli bir bölgeye kıstırıp onları savaşamayacak bir hale getirmeyi planlıyorum.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#33
Her ne kadar Sai beni savunmaya çalıştıysa da kumarbaz mahlasına sahip arkadaşımız yine bildiğini okuyordu. Sunduğu deli saçması argümanlarla kendinin haklı olduğu konusunda diletiyordu. Artık Sai ile ikisi bire bir konuştukları için araya girmedim. Ne kadar söyledikleri bana saçma gelse de herhangi bir müdahale de bulunmadım. Başımı öne eğip sessizce arabaya bindim. Başpolis memurunun ve kıdemlin Tegin’in benim yüzünden daha fazla sorun yaşamasını istemiyordum.

Yolculuğumuz kumarbazın insan üstü gayreti sayesinde oldukça kısa sürdü. Bir araba ne kadar hunharca kullanılabilirse kumarbaz da o kadar hunharca kullanarak bizi hızlı bir şekilde olay yerine ulaştırdı. Gidinpese’de işler pek de iyi görünmüyordu. Sol tarafımızdaki siper cansız Himota polis kuvvetleri doluydu. Sağ tarafta yer alan siperdeki polis kuvvetlerinin durumu cansız olan polis kuvvetlerine nazaran iyi görünüyorlardı. Fakat saldıran tarafın bulundukları siperi yok etmeleri an meselesiydi. Ne yapacağımız konusunda yanlış bir karar vermemek adına dikkatle Baş polis memuru Sai’ye bakıyordum. Verdiği emirler doğrultusunda hareket ederek olabildiğince çabuk silah arkadaşlarımıza yardım etmek istiyordum.

Tecrübeli ve bir o kadar da kudretli Başpolis memuru Sai içinde bulunduğumuz durum karşısında soğuk kanlılığını bozmadan hemen bir plan geliştirdi. Kıdemlin Tegin’e saldıranları dağıtmasını söyledi. Bunu söyledikten sonra kendisi de pozisyon alarak dikkatli bir şekilde beklemeye başladı. Aldığı emir karşısında kıdemlim ise hemen oklarını çekip element gücünü kullanarak düşmanların olduğu yere doğru fırlatmaya başladı. Kalabalık bir grupla karşı karşıya olduğumuz için büyük ihtimalle benim de olaya dahil olmam gerekecekti. İki tane Himota aygırıyla dövüştüğüm için daha fazla yakın dövüşe girmek istemiyordum. Fakat Sai ve Tegin gibi uzak mesafe bir saldırı gücüm olmadığı için bu imkansız görünüyordu. Yine de şuanlık Sai’nin yanında durup olan biteni izlemeye karar verdim. Eğer yakınımıza gelirlerse olaya dahil olacaktım.
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#34
Kumarbaz ne Sai'nin arabaya binmeden önce ne de indikten sonra kurduğu cümlelere tepki vermişti. Sizler onun gözünde gerçeği bilmeyen ve hatta reddeden çocuklardınız. Her ne kadar size koşulunu kabûl etmediğiniz için yardım etmeyip ders vermek istemiş olsa da bunu kendine yedirememişti. Ne olursa olsun, o bir Himotalıydı. Onun için ulusal değerler kendisinden üstündü. Böylelikle size arabası pahasına yardım etmiş bulundu. Siz uzaklaşırken o hâlâ arabasının motoru ile ilgileniyordu. Artık çatışma alanındasınız. Aksiyon başlasın!

Sai'nin emri ile Tegin'in attığı radyoaktif okları grup başta fark etmiyor. Dikkatleri siperi yıkmak üzerine. Tegin çeşitli konumlara ok atmaya devam ettikçe radyasyon daha hızlı ve etkili yayılmaya başlıyor. Yavaş yavaş grup "Ne oluyor lan?" havasına giriyor ve okları fark ediyorlar. Zayıf düşmeye başladıkları ve okları fark ettikleri gibi panikle her yana dağılmaya başlıyorlar. Radyasyonun ne kadar ölümcül olduğu ve nasıl kalıcı etkiler bıraktığını herkes bilir. Hele Yata olayından sonra radyasyon kavramı herkesin kâbuslarına girmeye başladı bile. Grup dağılırken üç kişi size doğru geliyor. Sai menzile girenlere ateş püskürterek onları aleve veriyor. Alev alanların ölmeden önceki çığlıkları diğerlerini uyarmış oluyor. Artık varlığınızın farkındalar. yedi kişi geniş bir yelpaze şeklinde etrafınızı sarıyorlar. İki kişi hızla Karbon Monoksit - Zehirleme ile bulunduğunuz bölgeyi kapatıyor. İki kişi Neon - Işın ile Sai ve Tegin'i nişan alıyor. İki kişi Kurşun - Zehirleme ile bulunduğunuz bölgeyi kapatmaya ve daha ölümcül kılmaya destek çıkıyor. Kalan bir kişi ise en önde duruyor ve hiçbir şey yapmıyor. Buna karşın bakışları ile size kitlenmiş durumda. Sanki tepki vermek için bir hareketinizi bekliyor gibi. Tek kaçış yolunuz arka yönken bir de arkanızdan bir eleman sinsice Santin'e yaklaşıyor ve bir kolunu boğazına sıkıca dolarken diğer koluyla kendisini destekliyor ve eliyle Santin'in ağzını ve burnunu kapatıp Karbon Dioksit - Bayıltma kullanıyor. Santin'in çıkardığı sesler sayesinde yarım tur dönüp adamı fark ediyorsunuz fakat bunu yaptığınız gibi iki kişi Sai ve Tegin'e ışınla ateş ediyor ve en öndeki adam çömelerek ellerini toprağa yapıştırıp hazırda bekliyor.

Ey şanı büyük Himota'nın kutlu çocukları, an yeniden kendinizi kanıtlama anıdır! Düşman saldırılarından kurtulun, karşı saldırıya geçin, düşmanı yenin ve kanınızı kurtarın. Karşınızdaki hainlere gerçek Himotalı nasıl olunurmuş gösterin!
Off Topic
Tegin Hentanodan, atom enerjin %100'den %75'e düştü. Sai Nopaodan, atom enerjin %100'den %75'e düştü.

Re: [Vaka] Er Meydanı

#35
Planımı devreye sokmuştuk sokmasına ama Tegin’in yeteneğinin onları bir süre etkisiz kılacağını düşünmüştüm. Tabi onun yeteneğinin sınırlarını henüz tam kavrayamamış olmamdan kaynaklanıyor olabilirdi bu durum. Tabi bu yüzden de bir miktar zor durumda kalmış olabilirdik. Adamlar bizi fark eder etmez bize dönmüşlerdi. Belki bu durum Himota kuvvetlerini biraz olsun rahatlatabilirdi fakat onlar iyi durumda da değildi zaten. Oysa ki karşımızda ki adamlar çokta yorgun görünmüyorlardı. Üstüne üstlük hemen bize karşı saldırıya geçmişlerdi bile.

Karşımdaki adamlara odaklanmışken Santin’in sesiyle dikkatim o yöne dönmüştü. Bu şerefsiz ne zaman bizim arkamıza geçmişti ki? Sayılarını yeterince azaltamamıştık ve bu şekilde onlarla kafa kafaya çarpışamazdık. Bir şekilde onları uzak tutarak kaçak dövüşmeliydik. Ayrıca Santin’i de çok geçmeden kurtarmamız gerekiyordu. En öndeki hazırda bekleyen adamı ve ışın atmakta olan adamları engelleyemezsek durumumuz vahimdi. Aklıma ilk gelen şey sezyum – patlama yeteneğimle onların dengesini bozmak olmuştu. Çatışmanın ortasındaydık, ortamda bunu aktif edecek kadar sıvı olmalıydı. Adamların üzerine patlama yeteneğimi fırlatıp geri püskürterek bir de zaman kazanabilirdim. Bunun hemen ardındansa Santin’İ kurtamak için hamle yapacaktım. Hızlıca adamın üzerine atılarak sezyum – ateş yeteneğimle yüzüne bir darbe indirmek için hamle yapacaktım. Bundan sonrası Tegin’e kalmıştı.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#36
Baş polis memuru Sai’nin yaptığı dahiyane plan güzel bir şekilde ilerliyor gibi görünüyordu. Kıdemlim Tegin’in attığı oklar düşmanın dikkatini dağıttı ve onları böldü. Bazı küçük aksilikler dışında her şey güzel ilerliyordu. Okların isabet etmediği birkaç tane şüpheliler olanca gücüyle bize saldırmaya başlamışlardı. Sai ve Tegin ışın ile nişan alınmıştı. İlk görevimde böyle bir savaş alanına olmam şuan için büyük bir şansızlığımdı. Öyle olacak ki tepki bile veremediğim için karşı taraftaki şüphelilerden birisinin beni bayıltmaya çalıştığı bir senaryo ile karşı karşıya kalmıştım. Adeta ışınlanarak arkamda biten şüpheli varlık boğazımı sıkarak ve eliyle ağzımı kapatarak beni bayıltmaya çalışıyordu. Nihayet sesimi önümde yer alan kıdemlilerine duyulmaya başardığımda ise onlara da ışın fırlatılmıştı. İşler birazcık tehlikeli olmaya başladı.

İlk kez böyle bir durumla karşılaştığım için dehşet içindeydim. Adamların buraya gelirken gördüğümüz Himotalılara ne yaptıklarını gördüğüm için daha da dehşete kapılmıştım. Güvenilir Baş polis memuru Sai her ne kadar bana doğru bir hamle yapmış olsa da içimde bulunduğum boktan durumdan bir an önce kurtulmak istediğim için Kalsiyum elementimin elektrik yeteneği kullanmayı denemeye karar verdim. İki elime de elektrik verip boğazımı tutan ellere elektrik vermeyi deneyeceğim. Şayet başarılı olursam ardından Kalsiyum elementimin sağlamlık yeteneği kullanmayı deneyeceğim. Yaşadığım bu korku nedeniyle son derece tedirgin olmuştum.
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#37
Uranyumlu oklarım sayesinde amacıma ulaşmaya başardım. Gerçi bu başarının tek mimarı ben değilim. Karşı tarafa ezici bir üstünlük kurdukları için rakibini hafife alan düşmanlarımız olmasa bu kadar kolay istediğim şeyleri yapamazdım. Düşmanlarımız onlara isabet etmeyen oklarımı hafife aldıkları için bunun bedelini ağır ödediler. İsabet etmeyen oklardan kısa süre etrafa radyasyondan yayılmaya başlayınca karşı taraf durumun ne kadar ciddi olduğunu kavrayarak dağılmaya başladılar. Perişan olmuş polis kuvvetlerimizin bu gelişmelerden sonra birazda olsa rahatladıklarını düşünüyorum. Ancak şimdi ortada başka bir sorunumuz var. Artık yerimiz belli olduğu için açık hedef haline geldik.

Etrafımız sarılı olmasına rağmen endişe edecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Zaten düşmanlarımızın az çok radyasyon tarafından etkilendikleri için kısa süre sonra dövüşme şevklerini kaybedeceklerini biliyorum. Sadece "ne zaman" olacağı konusunda bir fikrim yok. Etrafımızı çevirdikleri için bu saatten sonra element gücümü kullanamam. Zaten az önce zor bir durumda olduğumuz için bir anda kullanmak zorunda kaldım yoksa kendi topraklarımda bu lanetli gücümü kullanmayı istemiyorum. Savaş alanında olan kazanın burada da olmayacağının bir garantisi yokken gücümü sık sık kullanmam çok doğru olmaz. Derin düşüncelere dalmışken Santin'in sesiyle kendime geldim. Sai'nin onun yardımına gideceğini bildiğim için önümdeki arkadaşlara odaklanmaya karar verdim. En büyük sorunumuzun bölgeyi kapatan zehir kullanıcıları olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden hızlıca oklarımı çekerek indirebildiğim kadarını indirmeye çalışacağım. Bana nişan almış olan Neon kullanıcıları olmasına rağmen hem tekniklerini hazırlamaları biraz zaman aldığı hem de çevikliğim sayesinde bana gönderdikleri ışından kurtulabileceğimi düşündüğüm için onları görmezden geleceğim.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#38
Şimdi, Sai'nin yaklaşımı mantıklı. Sezyum - Patlama ile düşmanı kısa süreli olarak etkisiz bırakma. Patlama aynı anda tozu dumanı da kaldıracak ve aranızda bir perde oluşacak. Bu perde de görüşlerini kısacak. İşinize gerçekten yarayacak bir karar. Tabii, ortada sıvı olsaydı. Maalesef, sıvı yok. Kuru toprak ve ağaçlar var. Karşınızdaki adamlar kanamamış ve terlememiş. Havaya toz saçılınca irkiliyorlar elbette fakat hiçbir şey olmayınca özgüven ile gülümsüyorlar çünkü onlara yeteneklerinizi kullanırken başarısız olabileceğinizi gösterdiniz. Bu onların daha saldırgan olmasına neden olacak. Sai bir de Santin'i kurtarmak adına Santin'e arkadan yaklaşıp onu boğmaya çalışan adamın suratında Sezyum - Ateş kullanma kararı almıştı. Yine olayların hızlı gerçekleştiği bir senaryoda kesin bir çözüm. Bu karar ile adam her türlü ölecek. Bir de Santin'den Kalsiyum - Elektrik yedi zaten. İşin kötü tarafı şu ki, bir kişi diğerini boyun kilidine alıp boğmaya kalkıyorsa bu ikisinin neredeyse yanak yanağa olduğu anlamına gelir. Adam önce çarpılıp sonra yanarak can çekişe çekişe geberiyor fakat Sai'nin meydana getirdiği alevler, her ne kadar Santin'e sıçramasa da, onun dibinde olduğu için ona yüksek derecede acı çektiriyor ve Santin içgüdüsel olarak bir an bağırarak yana doğru zıplıyor. Adamı öldürmesiyle eş zamanlı olarak Sai sırtından ışın ile vuruluyor. Tegin, kıvraklığı sekiz olan bir yılan olduğu için, "Kırk fırın ekmek ye de gel!" edasıyla kaçınıp havayı zehirleyenlerden birini hedef alıyor. Oku atmasıyla eş zamanlı olarak bunca zamandır "Eylem gerçekleştirdiğiniz anda bir şey yapacağım!" diye adeta haykıran ve çömmüş bekleyen düşmanınız hepinizi içine alacak bir demir kubbe oluşturuyor. Yerden demir kıvrımlı ve kalın sütunlar çıkıyor ve sizi zehirli ortama kapatıyorlar. Yarım küre şeklindeki bir demir yapının içinde mahsur kalıyorsunuz. Zifiri karanlık ve zehir dolu bir ortam. En yakın zamanda kurtulmazsanız hem zehirden hem de havasızlıktan öleceksiniz. İçeride bir de yeni yanmış bir ceset olunca. İşler fazlasıyla ciddiyete bürünüyor. Bir tek Santin dışarıda kalıyor. O da ısının getirdiği acı ile yana zıplayıp uzaklaştığı için. Santin bu demirden yapının arka çaprazında kalıyor. Düşmanlarınız hepinizin demirden yapının içinde kaldığını sanıyor. Santin düşman görüş açısının dışında şu an. Demir elementini kullanan kişi adamlarına dönüp "Burayı bana bırakın. Siz yarım kalan işimizi bitirin. Yürüyen cesetten farksızlar zaten. Uzatmadan hepsini öldürüp rastgele ağaçların dibine gömün. içeridekilerin sesi dışarıya az da olsa geliyor. Öldüklerinden emin olduktan sonra buradan gideceğiz." diyor. Bunun üstünde adamları gerideki Himota kuvvetlerinin işlerini bitirmeye gidiyorlar. Patronları ise cebinden bir sigara çıkarıyor ve bir süre üstünde çakmağını arıyor. Bulduktan sonra da dokuz kere çakmak zorunda kalıyor. Ateş anca yanıyor ve sigarasını içerken bir eli cepte inşa ettiği yapıya bakıyor.
Off Topic
Sai Nopaodan, atom seviyen %75'ten %25'e düştü. ardı ardına iki teknik kullanarak %50'lik bir kayıp yaşadığın ve %25 gibi ciddi bir düşüş yaşadığın için şu an içten içe cayır cayır yanıyorsun. Bedenin hızla yüksek sıcaklığa ulaşıyor. Nefes almakta zorlanıyorsun ve halsiz durumdasın. Santin Gidinodan, atom seviyen %100'den %50'ye düştü. Tek seferde %50'lik bir düşüş biraz kas ağrısı ve isteksiz titremeye neden olsa da atom seviyen düşük olmadığından ciddi bir sorunun yok.

Re: [Vaka] Er Meydanı

#39
Zamanım yoktu. Adamları engellemek için hızlıca karar vermem gerekirken etrafta patlama oluşturacak miktarda sıvı olabileceğini umarak hareket etmiştim sadece. Fakat işler umduğum gibi gelişmemişti. En azından şu adamların dikkatini dağıtabilseydim belki bir avantaj elde edebilirdik. Tabi böyle bir şey olmamıştı maalesef. En azından Santin’i yakalayan adamı indirebilmiştim ama o da Santin’e zarar verme pahasına olmuştu. Santin’in çığlıkları sırasında ben de sırtımda hissettiğim açıyla yere yığılmıştım. Ani atom enerjisi düşüşü beni o kadar etkilemişti ki acıya tepki dahi gösterememiştim. Aklım bir yandan da Santin’deydi. Hem adamları engelleyemediğim için vurulmuştum hem de silah arkadaşımın canını yakmıştım. Tamamen çuvallamış gibi görünüyordum. Üstüne üstlük nefes alışım zorlaşmaya başlıyordu. Bu da yetmezmiş gibi son gördüğüm şey etrafımda demir sütunların yükselişi olmuştu.

“Himotalı mı?” diye fısıldadım kendi kendime. Kıstırıldığım bu yerden çıkma planları yapmam gerekirken aklıma takılan şey bu olmuştu. Karşımızdaki adam da bir Himotalı idi. Tıkılı kaldığımız bu yerde zehirlenerek ölürken bu bilgi ne işime yarayacaktı bilmiyorum. Zifiri karanlıkta çözüm üretmek de kolay değildi. Kubbe kapanırken son gördüm şey Santin’in savrulduğu yerde kubbenin dışında kalmış olmasıydı. Belki de bu durumu değerlendirmeliydik fakat Santin’in yaralı olup olmadığını bile bilmiyordum. Ayrıca tecrübeli de değildi. Yine de nefes dahi almakta zorlanırken aklıma başka bir seçenek gelmiyordu.

Öncelik olarak atom enerjimi toparlamam gerekiyordu. Bunu hiç sevmiyordum fakat takviye tüpüne başvurmam gerekiyordu. Eğer olur da buradan kurtulursak çarpışmaya devam edip etmeyeceğimiz konusunda bir fikrim yoktu. Adam diğerlerini göndermiş olsa da bizi ne beklediğini bilemezdik. İki adet takviye tüpünü bastıktan sonra adamın sesinin geldiği yöne doğru sürünecektim yavaş yavaş. Sesimizin biraz osun dışarı gittiğini söylemişti. Böylece onunla konuşarak dikkatini çekebilirdim. Belki böylece Santin bir şeyler yapabilirdi. “Himotalı mısın? Yarım kalan işten bahsettin. Bu insanları neden öldürüyorsunuz? Amacınız ne? Zaten bizi buradan sağ çıkarmayacaksın, en azından merakımı giderirsin diye umuyorum.” Elim kolum bağlıydı. Belki de gerçekten burada ölecektik. Tabi hala bir umudumuz vardı. Umarım Santin iyidir ve bir planı vardır.
Image
► Show Spoiler

Re: [Vaka] Er Meydanı

#40
Hiç bir şey olmasa da bazı şeyler olmuştu. Beni boğmaya çalışan şüpheliden kurtuldum. Fakat fazla korumaca davranan Sai benim kendi başıma kurtulabilme ihtimalimi görmezden gelerek element gücünü kullanarak arkamdaki şüpheliyi yakmayı denedi. Aslında böyle bir kargaşa anında beni düşündüğü için memnundum. Yaptığı saldırı da başarılı bir şekilde sonuçlandı. Attığı ateş hem beni hem de saldırganı yaktı. Ateş benim üzerime gelmemiş olmasa çok fazla yakın olduğumuz için yüksek derecede acı çekmeme neden oldu. Acının etkisiyle aldığım güçle kendimi oradan uzağa fırlattım. Bunlardan sonra olan bitenle fazla ilgilenmedim. Yandım yandım diye yerde sürünürken yanmadığımı fark ettikten sonra kendime gelip bulunduğum konumdan diğerlerinin ne durumda olduğuna bakmaya çalıştım. Tam da bu esna da farkında vardım ki işler birazcık sıkıntıda gibi görünüyordu. Karşı tarafta biri demir elementi kullanıcısıymış. Demirden bir kubbe yaparak kıdemlimi ve baş polis memurunu bu kubbenin içerisine kapatmıştı. Gerçi adama seslendiği için Sai’nin kubbe de olduğunu biliyordum. Tegin’i hiçbir yerde göremediğim için onun da kubbe içerisinde olduğunu düşünmüştüm. İçerisinde olduğum yanılgının hemen farkında vardım. Kıdemlim Tegin böyle numaralara düşmeyecek birisiydi. Eminim ki dışarda bir yerlerde yay ve okuyla uygun anın gelmesini bekliyordur. Hatta etraf da fazla kişi de görünmüyordu. Belki kendisi başka bir alanda başka bir grupla savaşıyor da olabilirdi. Eğer kıdemlimin yeri konusunda emin olsaydım ona göre hareket edebilirdim. Bundan emin olmadığım için olaya dahil olmam gerekiyor gibi görüyordu. Düşük olasılıkla en kötü senaryoda ikisi de içerde kalmış olabilirlerdi. Böyle bir zaman da onlara yardım edecek tek kişi ben kalıyordum. Gerçi bunun olma ihtimali çoooook düşüktü.

Buraya gelmeden önce girmiş olduğum kavga ve az önce Sai’den aldığım darbeden dolayı bedenim pek de iyi durumda değildi. Önümde olan düşman tek bir kişi olsa da demir elementi kullanabilen birisiydi. Onunla teke tek bir dövüş yapmak istemiyordum. Yapsak bile kendime bu konuda bir güvenim yoktu. Ziyadesiyle pestili çıkmış bir haldeydim. Bu yüzden elemente gücümü 2 kere kullanmış olsam da yine ona başvurmak tek çözüm yolumdu. Hazır Sai kubbeyi oluşturan kişiyle iletişim kurmaya çalışırken ve bu şüphelinin bir elinde sigara bir eli de cebindeyken bu fırsatı değerlendirmem lazımdı. Onun olduğu yere doğru sessiz ama seri adımlarla ilerleyip elektrik elementini kullanarak iki elimde adamın kafasını tutacaktım. Umarım ulu Himota İmparatorluğu bana güç verir.
► Show Spoiler
Locked

Return to “Şehir Merkezi”

cron