Max'in planı gemiyi okyanusa düşürmek üzerineydi. Gemidekilerle savaşmak büyük bir risk ve boşa zaman kaybı olacaktı. Üstelik arkalarından bir gemi daha geldiğini söylemişti. Bu durumda yapılacak en iyi şeyin gemiyi okyanusa düşürüp Dünyalıları zarara uğratmak olduğunu söylemişti. Sonrasında Mabi ile ayrılmaları ve farklı görevlere gitmeleri gerektiğini söylemişti. Livei üst güverteye çıkarak havalandırma sistemini sabote edecekti. Mabi ise alt kata inerek yedek jeneratörleri imha edecekti. Yolları tuzaklarla dolu olacağı için büyük bir gizlilik içerisinde hareket etmeleri gerekiyordu. Üstelik Livei, yolunun üzerinde Dünyalıların deneklerinden birisinin de olacağını öğrenmişti.
Max onlara bir saat süre vermişti ve böylece görevlerini yerine getirmek üzere birbirlerinden ayrılmışlardı. Bu onların son şansıydı. Ya bu gemide başarısız olup öleceklerdi ya da başarıp büyük bir adım atacaklardı. Livei görevini gizlilikle yapması gerektiğini bildiği için Sezyum - Görünmezlik stilini açarak son derece odak bir şekilde üst güverteye çıktı. Görünmez olmasına rağmen çıkaracağı her bir tıkırtıdan tedirgin, aldığı nefesten bile korkar halde hareket ediyordu. Neyse ki fazla yürümesine gerek kalmamıştı. Havalandırmaya giden ızgara, koridorun hemen sonunda tepesindeydi. Buradan içeri girip havalandırmayı sabote edebilirdi. Hatta çok uğraşmasına gerek de yoktu. Sonuçta üç tane element kullanıyordu. Bunlardan birisi de sezyumdu. Hatta ızgaranın kapağını açmak için vida, tornavida tarzı şeylere de ihtiyacı yoktu. Basitçe avuçlarını ısıtıp ızgaranın birleşim noktalarını eritebilirdi. Çocuk oyuncağıydı. Bundan ötürü panik yapmasına ve etrafa düşmüş tornavida tarzı bir şey var mı diye bakması gereksizdi. Tam bunu yapmak üzere kendini hazırlamıştı ki bir ses duydu.
Ayak sesleri. Birisi buradaydı. Max'in sözlerin hatırladı. Dünyalıların özel deneylerinden birisi burada, yolunun üzerinde olacaktı. Hemen duvara yaslanarak başını hafifçe dışarı çıkardı. Gerçi... görünmezdi. Buna gerek yoktu ama işte insanlık iç güdüsü. Kimin geldiğine bakmak için gözlerini kıstı. Sonrasında bir anda başından aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi hissetti. Dyoch... Dyoch abisi... Dünyalıların özel deneyi Dyoch abisi miydi yani? Livei yutkundu. Dyoch uzun zamandır onlarla değildi. Sürekli gizemli işler peşindeydi. Himota'ya gittiği söylenmişti ancak ses seda çıkmamıştı. Üstelik İmparator Pisan da ondan bahsetmemişti. Onun ne işler çevirdiğini bilmiyorlardı. Dhæcho da ortalarda yoktu. Livei herkese güvenini yitirdiği bu dönemlerde Dyoch'un gizlice Dünyalılar için çalıştığını varsaymakta zorlanmazdı. Mümkündü. Her şey olabilirdi. Onu o gün kütüphanede bulan, Deinzei iç işlerine onu çeken, onu şu anki Livei yapan ve resmen her şeyi başlatan kişi Dyoch'tu. Her ne kadar onun hakkında kötü düşünmek istemese de diğer ekip üyelerine bağlandığı kadar bağlanamamıştı onunla. Hiç vakit geçirememiş, onu tanımak için hiç fırsat bulamamıştı. Ama diğerleri ona güveniyorlardı. Kaçırılmış olabilir miydi? Snapshot veya Kwærler gibi beyni yıkanmış bir Ingeniumlu haline gelmiş de olabilirdi. Her türlü ihtimal mümkündü.
Önemli olan şuydu ki Livei'nin bunu düşünecek vakti yoktu. Onunla konuşacak ve durumun ne olduğunu öğrenecek vakti de yoktu. Burada ölüm kalım meselesi bir iş ile meşguldüler. Onu durdurmak istemesi durumunda burada tek başına, ne tarz güçlere sahip olduğunu bilmediği Dyoch ile kapışacak gücü de yoktu. Zaten fazlasıyla yorgundu ve atom enerjisi harcamıştı. Üstelik bu gizli görevi kesinlikle ses çıkarmadan ve gemide olduklarını belli etmeden yapmaları gerekiyordu. O yüzden Dyoch'a kendini göstermeyecekti. Bu yüzleşmeyi başka bir güne bırakacaktı. Duvarın kenarından çekilerek ızgaranın başına geçti. Ellerini ısıtarak sezyum ateşlerini kullanacak ve ızgaranın kapaklarını eriterek havalandırma deliğini açacaktı. Ses çıkarmamaya özen gösterecekti. Havalandırmayı sabote etmek için de sezyum ateşi veya neon kullanırdı. Artık ne gerekiyorsa. Atom enerjisi çok dengesizleşirse bir şırınga daha basacaktı. Bu şırıngaların acısı ondan fena halde çıkacaktı ama yapacak başka bir şeyi yoktu.
Max onlara bir saat süre vermişti ve böylece görevlerini yerine getirmek üzere birbirlerinden ayrılmışlardı. Bu onların son şansıydı. Ya bu gemide başarısız olup öleceklerdi ya da başarıp büyük bir adım atacaklardı. Livei görevini gizlilikle yapması gerektiğini bildiği için Sezyum - Görünmezlik stilini açarak son derece odak bir şekilde üst güverteye çıktı. Görünmez olmasına rağmen çıkaracağı her bir tıkırtıdan tedirgin, aldığı nefesten bile korkar halde hareket ediyordu. Neyse ki fazla yürümesine gerek kalmamıştı. Havalandırmaya giden ızgara, koridorun hemen sonunda tepesindeydi. Buradan içeri girip havalandırmayı sabote edebilirdi. Hatta çok uğraşmasına gerek de yoktu. Sonuçta üç tane element kullanıyordu. Bunlardan birisi de sezyumdu. Hatta ızgaranın kapağını açmak için vida, tornavida tarzı şeylere de ihtiyacı yoktu. Basitçe avuçlarını ısıtıp ızgaranın birleşim noktalarını eritebilirdi. Çocuk oyuncağıydı. Bundan ötürü panik yapmasına ve etrafa düşmüş tornavida tarzı bir şey var mı diye bakması gereksizdi. Tam bunu yapmak üzere kendini hazırlamıştı ki bir ses duydu.
Ayak sesleri. Birisi buradaydı. Max'in sözlerin hatırladı. Dünyalıların özel deneylerinden birisi burada, yolunun üzerinde olacaktı. Hemen duvara yaslanarak başını hafifçe dışarı çıkardı. Gerçi... görünmezdi. Buna gerek yoktu ama işte insanlık iç güdüsü. Kimin geldiğine bakmak için gözlerini kıstı. Sonrasında bir anda başından aşağıya kaynar sular dökülmüş gibi hissetti. Dyoch... Dyoch abisi... Dünyalıların özel deneyi Dyoch abisi miydi yani? Livei yutkundu. Dyoch uzun zamandır onlarla değildi. Sürekli gizemli işler peşindeydi. Himota'ya gittiği söylenmişti ancak ses seda çıkmamıştı. Üstelik İmparator Pisan da ondan bahsetmemişti. Onun ne işler çevirdiğini bilmiyorlardı. Dhæcho da ortalarda yoktu. Livei herkese güvenini yitirdiği bu dönemlerde Dyoch'un gizlice Dünyalılar için çalıştığını varsaymakta zorlanmazdı. Mümkündü. Her şey olabilirdi. Onu o gün kütüphanede bulan, Deinzei iç işlerine onu çeken, onu şu anki Livei yapan ve resmen her şeyi başlatan kişi Dyoch'tu. Her ne kadar onun hakkında kötü düşünmek istemese de diğer ekip üyelerine bağlandığı kadar bağlanamamıştı onunla. Hiç vakit geçirememiş, onu tanımak için hiç fırsat bulamamıştı. Ama diğerleri ona güveniyorlardı. Kaçırılmış olabilir miydi? Snapshot veya Kwærler gibi beyni yıkanmış bir Ingeniumlu haline gelmiş de olabilirdi. Her türlü ihtimal mümkündü.
Önemli olan şuydu ki Livei'nin bunu düşünecek vakti yoktu. Onunla konuşacak ve durumun ne olduğunu öğrenecek vakti de yoktu. Burada ölüm kalım meselesi bir iş ile meşguldüler. Onu durdurmak istemesi durumunda burada tek başına, ne tarz güçlere sahip olduğunu bilmediği Dyoch ile kapışacak gücü de yoktu. Zaten fazlasıyla yorgundu ve atom enerjisi harcamıştı. Üstelik bu gizli görevi kesinlikle ses çıkarmadan ve gemide olduklarını belli etmeden yapmaları gerekiyordu. O yüzden Dyoch'a kendini göstermeyecekti. Bu yüzleşmeyi başka bir güne bırakacaktı. Duvarın kenarından çekilerek ızgaranın başına geçti. Ellerini ısıtarak sezyum ateşlerini kullanacak ve ızgaranın kapaklarını eriterek havalandırma deliğini açacaktı. Ses çıkarmamaya özen gösterecekti. Havalandırmayı sabote etmek için de sezyum ateşi veya neon kullanırdı. Artık ne gerekiyorsa. Atom enerjisi çok dengesizleşirse bir şırınga daha basacaktı. Bu şırıngaların acısı ondan fena halde çıkacaktı ama yapacak başka bir şeyi yoktu.