Kapıyı hatırladığı noktaya doğru karanlığın içerisinde yürürken kolundan birisinin tuttuğunu fark etti. Bakışlarını o yöne çevirdiğinde bunun Max olduğunu fark etti. Yüzünde mesut bir gülümseme vardı. Onun kolunu tutmasıyla birlikte de etrafındaki karanlık yavaşça yok olmuştu. Faell'e dönerek Mabilerle buluşmaları gerektiğini söylemişti. Böylece hep birlikte geldikleri koridor boyunca koşmaya başladılar. Tabi artık Livei biliyordu ki zihnindeki ses burada olduklarının farkındaydı, o yüzden onları durdurmaya çalışacaktı. Kırmızı ışıklar yanıp sönmeye, tehlike işareti veren alarm sesleri çalmaya başlamıştı. Her yönden silahlı askerler etraflarını kuşatmıştı. Silahlı adamlardan birisi onlara doğru yürümeye başlamıştı. Livei onu ilk kez görüyordu ancak adamın Max'e ve Max'in ona bakışlarından anlaşıldığı üzere ikisinin bir geçmişi vardı. İsminin sonradan Joe olduğunu öğrendiği bu adam Max'in Dünya'da çalıştığı dönemden en yakın dostu olduğunu iddia etmiş, Max onlara ihanet ettiği için bundan gocunmuştu. Livei bu hikaye ile pek ilgileniyor sayılmazdı ancak Max'in yüzündeki bakıştan bir planı olduğunu anlamıştı. O yüzden ona itaat ederek ne deniyorsa yaptı.
Max, Joe'nin ruhuna dokunacak bir laf etmişti. İki kişi yerine milyarları kurtarmayı seçtiğini söylemişti. Joe bunu işittiğinde tereddüdü yüzünden okunabiliyordu. Bakışlarını bir an için yere indirdiği anda Max bir anda onu bileğinden kavrayarak hızla ışınlamıştı. Üst katlarda bir odaya ışınlanmışlardı. Aynı anda da Jitmiili adam, Mabi ve Elion bir odadan çıkarak yanlarına gelmişti. Hepsi de ruhen olmasa da bedenen sağ salim görünüyorlardı. Daha birbirlerine tek bir laf söylememişlerdi ki büyük bir patlama kopmuş ve bina gürültüyle sallanmıştı. Livei ayakta kalabilmek için dengesini sağlamaya çalışmıştı. Aşağıdan yukarıya doğru yükselen bir yangın dumanı vardı. Bu kargaşanın ortasında Bok ve Garo bir anda yanlarına ışınlanmıştı. Bok, Friks'i gönderdiğini ve artık dönmeleri gerektiğini söylemişti. Göz açıp kapayıncaya kadar İkinci Kıta'ya geri dönmüşlerdi. İlk fark ettiği şey ciğerlerine dolan temiz hava ve sessizlik oldu. Patlama, kargaşa, gürültü, kıyamet ve tüm kötülükler saniyeler içerisinde orada kalmıştı.
Friks onları görünce hemen ayaklanmıştı. Yüzünde büyük bir rahatlama ifadesi vardı. Herkesin sağ olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirmişti. Mavi ise snapshotlardan yüzünden nasıl bir travmaya uğradıysa ilk olarak bu endişesini söylemişti. Livei bunu duyunca kendini tutamayarak güldü. Şu an gerçekten aralarından birisi snapshot olsa şaşırmazdı gerçi. Bok kendisine dönerek Jitmiili kurtarınca hemen gitmeleri gerektiğini, USB içeriğini okumaya fırsatı kalamadıysa özür dilediğini söylemişti. O daha cevap veremeden Max gördüğünü söylemişti. Livei de başını sallayarak onu onayladı. Garo, olayların çok dışında kalmış olsa da bunun iyi bir deneyim olduğuna dair bir şeyler söylemişti. Livei kendini tutamayarak güldü yeniden. "İyi bir deneyim demek ha?" Jitmiili adama kaydı bakışları. Üzerinde birkaç paçavra dışında doğru düzgün bir kıyafet yoktu. Besinsizlikten zayıflamıştı. Tir tir titriyordu. Kim bilir neler yaşamıştı? Onu sorgulamaları gerekiyordu ancak önce medikal bakım görmesi ve kendisine gelmesi gerekliydi. Üstelik Livei'nin anlatacağı çok şey vardı. USB'de ne görmüştü? Bok lafı ona verdiğinde bir süre söyleyeceklerini zihninde toparlamaya çalıştı. Kolay yutulur lokma değildi. "Odaya ilk girdiğimde her şey karardı ve bir ses benimle zihnimde konuştu. Şapkalı, Hiperyus ya da Bay Zengin artık kim bilmiyorum. Her zamanki gibi bizim onlar gibi insan olmadığımızı söyleyip bizi aşağıladı. Bizim de tüm bu savaşı iyi niyetle vermediğimizi, onlardan farkımız olmayan egolu pislikler olduğumuzu iddia ediyordu. Kısacası yansıtma yapıyordu. Kendi işlediği günahları ve kötü niyetlerini bize yansıtıyordu. Ben onu umursamadım. Odada ilerlerken önüme devasa bir USB çıktı. Sonra da devasa bir bilgisayar. USB bilgisayarın etrafında döndü ve en sonunda takıldı. USB çalıştığında bilgisayarda bir video belirdi. Videoda İkinci Kıta'daki dağın bir görseli vardı. Hani şu Paul'un bize uçakla gösterdiği büyük dağ. Observerlardan birisi konuşuyordu. Maxwell Fahrner'ın oluşumuyla alakası olmayan ama bir şekilde kendilerini gizlemeyi başarmış, Mavi Yıldız'dan, Mutlak Son'dan ve Direniş'ten çok daha büyük bir ağa sahip, kendi içlerinden insanların bile üyesi olduğu bir oluşum olduğunu söyledi. İsmi Mountainsiders veya diğer adıyla Dağtaraflar. Bu örgütün onların Baray Dağı dedikleri İkinci Kıta'daki bu büyük dağın içerisinde devasa bir şehir kurduklarını söyledi. Bunun mümkün olma sebebi ise Ingenium gezegeni üretilirken bir oluşan bir çeşit kod hatası. Dağın içi boş ancak yıkılmayıp ayakta kalabilen bir dağ. Bu dağın içerisindeki şehirde hem Ingenium'un tüm kıtalarından insanların hem de Hiperya karşıtı Dünyalı insanların olduğunu söyledi. Büyük bir plan üstünde çalıştıklarını biliyorlar ancak bu planın ne olduğunu bilmiyorlar. Orayı inceleme amacıyla gönderdikleri observarların hepsi ölmüş. Kod hatası yüzünden Dünya bu dağın içine giremiyor, burayı inceleyemiyor ve kontrolüne alamıyor. Videonun sonlarına doğru bu örgütün kendi aralarında kullandıkları bazı kodlardan bahsetti. Rising Up, yükselme anlamına geliyormuş. Büyük operasyonlarına verdikleri isim buymuş. Bir diğeri ise The Big Solution. Büyük çözüm anlamına geliyormuş. Gerçekleştirdikleri operasyonları birbirlerine aktarmak için kullandıkları bir kodmuş. İçeriğini bilmiyorlar. Paranoyak bir şekilde birbirlerinden şüpheleniyorlar ve Dağtaraf'a dahil olduğunu düşündükleri kişileri de acımasızca öldürüyorlar. Video bu şekilde bitti. Gördüklerim bundan ibaretti." Söylediklerinin sindirilmesi için herkese zaman tanımak adına sessizliğini korudu. Bu bilgiyle ne yapmaları gerektiğinden emin değildi.
Max, Joe'nin ruhuna dokunacak bir laf etmişti. İki kişi yerine milyarları kurtarmayı seçtiğini söylemişti. Joe bunu işittiğinde tereddüdü yüzünden okunabiliyordu. Bakışlarını bir an için yere indirdiği anda Max bir anda onu bileğinden kavrayarak hızla ışınlamıştı. Üst katlarda bir odaya ışınlanmışlardı. Aynı anda da Jitmiili adam, Mabi ve Elion bir odadan çıkarak yanlarına gelmişti. Hepsi de ruhen olmasa da bedenen sağ salim görünüyorlardı. Daha birbirlerine tek bir laf söylememişlerdi ki büyük bir patlama kopmuş ve bina gürültüyle sallanmıştı. Livei ayakta kalabilmek için dengesini sağlamaya çalışmıştı. Aşağıdan yukarıya doğru yükselen bir yangın dumanı vardı. Bu kargaşanın ortasında Bok ve Garo bir anda yanlarına ışınlanmıştı. Bok, Friks'i gönderdiğini ve artık dönmeleri gerektiğini söylemişti. Göz açıp kapayıncaya kadar İkinci Kıta'ya geri dönmüşlerdi. İlk fark ettiği şey ciğerlerine dolan temiz hava ve sessizlik oldu. Patlama, kargaşa, gürültü, kıyamet ve tüm kötülükler saniyeler içerisinde orada kalmıştı.
Friks onları görünce hemen ayaklanmıştı. Yüzünde büyük bir rahatlama ifadesi vardı. Herkesin sağ olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirmişti. Mavi ise snapshotlardan yüzünden nasıl bir travmaya uğradıysa ilk olarak bu endişesini söylemişti. Livei bunu duyunca kendini tutamayarak güldü. Şu an gerçekten aralarından birisi snapshot olsa şaşırmazdı gerçi. Bok kendisine dönerek Jitmiili kurtarınca hemen gitmeleri gerektiğini, USB içeriğini okumaya fırsatı kalamadıysa özür dilediğini söylemişti. O daha cevap veremeden Max gördüğünü söylemişti. Livei de başını sallayarak onu onayladı. Garo, olayların çok dışında kalmış olsa da bunun iyi bir deneyim olduğuna dair bir şeyler söylemişti. Livei kendini tutamayarak güldü yeniden. "İyi bir deneyim demek ha?" Jitmiili adama kaydı bakışları. Üzerinde birkaç paçavra dışında doğru düzgün bir kıyafet yoktu. Besinsizlikten zayıflamıştı. Tir tir titriyordu. Kim bilir neler yaşamıştı? Onu sorgulamaları gerekiyordu ancak önce medikal bakım görmesi ve kendisine gelmesi gerekliydi. Üstelik Livei'nin anlatacağı çok şey vardı. USB'de ne görmüştü? Bok lafı ona verdiğinde bir süre söyleyeceklerini zihninde toparlamaya çalıştı. Kolay yutulur lokma değildi. "Odaya ilk girdiğimde her şey karardı ve bir ses benimle zihnimde konuştu. Şapkalı, Hiperyus ya da Bay Zengin artık kim bilmiyorum. Her zamanki gibi bizim onlar gibi insan olmadığımızı söyleyip bizi aşağıladı. Bizim de tüm bu savaşı iyi niyetle vermediğimizi, onlardan farkımız olmayan egolu pislikler olduğumuzu iddia ediyordu. Kısacası yansıtma yapıyordu. Kendi işlediği günahları ve kötü niyetlerini bize yansıtıyordu. Ben onu umursamadım. Odada ilerlerken önüme devasa bir USB çıktı. Sonra da devasa bir bilgisayar. USB bilgisayarın etrafında döndü ve en sonunda takıldı. USB çalıştığında bilgisayarda bir video belirdi. Videoda İkinci Kıta'daki dağın bir görseli vardı. Hani şu Paul'un bize uçakla gösterdiği büyük dağ. Observerlardan birisi konuşuyordu. Maxwell Fahrner'ın oluşumuyla alakası olmayan ama bir şekilde kendilerini gizlemeyi başarmış, Mavi Yıldız'dan, Mutlak Son'dan ve Direniş'ten çok daha büyük bir ağa sahip, kendi içlerinden insanların bile üyesi olduğu bir oluşum olduğunu söyledi. İsmi Mountainsiders veya diğer adıyla Dağtaraflar. Bu örgütün onların Baray Dağı dedikleri İkinci Kıta'daki bu büyük dağın içerisinde devasa bir şehir kurduklarını söyledi. Bunun mümkün olma sebebi ise Ingenium gezegeni üretilirken bir oluşan bir çeşit kod hatası. Dağın içi boş ancak yıkılmayıp ayakta kalabilen bir dağ. Bu dağın içerisindeki şehirde hem Ingenium'un tüm kıtalarından insanların hem de Hiperya karşıtı Dünyalı insanların olduğunu söyledi. Büyük bir plan üstünde çalıştıklarını biliyorlar ancak bu planın ne olduğunu bilmiyorlar. Orayı inceleme amacıyla gönderdikleri observarların hepsi ölmüş. Kod hatası yüzünden Dünya bu dağın içine giremiyor, burayı inceleyemiyor ve kontrolüne alamıyor. Videonun sonlarına doğru bu örgütün kendi aralarında kullandıkları bazı kodlardan bahsetti. Rising Up, yükselme anlamına geliyormuş. Büyük operasyonlarına verdikleri isim buymuş. Bir diğeri ise The Big Solution. Büyük çözüm anlamına geliyormuş. Gerçekleştirdikleri operasyonları birbirlerine aktarmak için kullandıkları bir kodmuş. İçeriğini bilmiyorlar. Paranoyak bir şekilde birbirlerinden şüpheleniyorlar ve Dağtaraf'a dahil olduğunu düşündükleri kişileri de acımasızca öldürüyorlar. Video bu şekilde bitti. Gördüklerim bundan ibaretti." Söylediklerinin sindirilmesi için herkese zaman tanımak adına sessizliğini korudu. Bu bilgiyle ne yapmaları gerektiğinden emin değildi.